Öcalan’ın vasisi Dinç: Tecridin kırılması için topyekûn mücadele etmeliyiz 2022-10-07 15:02:12   BİNGÖL- PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın vasisi ve Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Mazlum Dinç, tecride dikkati çekerek, “Tecridin kırılması için topyekûn bir mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Bingöl İl Örgütü, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komployla Suriye’den çıkartılmasının yıl dönümü olan 9 Ekim’e ilişkin panel düzenledi. Panele katılan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın vasisi ve Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Mazlum Dinç, yaşanan sürecin uluslararası komplo” olarak tanımlandığını hatırlatarak  “Uluslararası komployu kınıyorum” dedi.    Bu sürecin çok yönlü ve çok aktörlü geliştiğine işaret eden Dinç, “Bu komplonun birçok ayağı var başta ABD olmak üzere. Bu hegemon güçler büyük bir müdahalenin hazırlığı içerisindeydiler. Savaşı orta doğuya yaygınlaştırma hedeflerindeydiler ve bu yüzden Sayın Öcalan hedef oldu. Dolayısıyla tasfiye politikası izlendi. Tam bağımsız ve özgürlükçü duran Sayın Öcalan ve hareket hedef alındı. Ve bu yüzden Suriye’yi terk etmek zorunda kaldı” ifadelerini kullandı.   ‘ÜLKELER KENDİ HUKUKUNU İŞLETMEDİ’   O sürece karşı Öcalan’ın gerçekleştirmek istediği ve bu konuda attığı adımlara değinen Dinç, “Sayın Öcalan Kürt sorununu demokratik yollarla çözmek için önce Avrupa’ya gitti. Ancak ayak basar basmaz komployu anladı. Bu ülkeler kendi hukuklarını işletmedi, Öcalan’ın iltica talebi oldu, ama yürürlüğe girmedi sonrasında Rusya da aynı konumda durdu. 298 vekil Sayın Öcalan’ın iltica hakkı için başvuruda bulundu, ama ülkeler kendi çıkarları için buna izin vermedi. Yunanistan’dan uçağa bindirildi, Kenya’ya gönderildi. Sonrasında Yunanistan’da 15 Şubat’ta uluslararası komployla esir alındı” diye konuştu.    İMRALI’DA İŞKENCE SİSTEMİ İNŞAA EDİLDİ   Öcalan’ın Türkiye getirilmesi sürecine değinen Dinç, “İmralı adasında bir sistem inşa edildi, öncesinde orası açık bir cezaeviyken sonrasında boşaltıldı ve sadece Sayın Öcalan kalacak şekilde dizayn edildi. Böylelikle işkence sistemi geliştirildi.  Yargılamalar çok formalite yapıldı. 17 bin sayfadan oluşan bir dosya olmasına rağmen bir ayda bitirildi. Hiçbir hukukun işletilmediği ortadaydı. Bunun siyasi bir karar olduğu belliydi. Sonrasında 29 Haziran’da idam kararı verildi bu tarihin seçilmesi de tesadüf değildi Şeyh Sait’in idam edildiği tarih seçildi ve Kürtlere bir mesaj verilmek istendi” ifadesinde bulundu.    ‘CPT SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMİYOR’   İmralı’da Öcalan’a yönelik süregelen avukat, aile ve iletişim yasaklarına işaret eden Dinç, “12 yıldır avukat görüşmeleri engelleniyor. Aile görüşmeleri de yine aynı şekilde engelleniyor. Mutlak tecrit altında tutuluyor. Sadece Sayın Öcalan değil, diğer tutsaklarda aynı tecritte tutuluyor. Masa devrildikten, 2015’ten sonra tecrit daha da ağırlaştı. Şuan da aynı mutlak tecrit koşulları devam ediyor. Ne mektup ne aile görüşmelerine izin verilmiyor. Kendi yasalarında avukat görüşünün yasaklanamayacağı ortadadır. Avrupa Konseyi CPT’ye birçok başvurumuz var, Sayın Öcalan ile görüşmelerin önünün açılması için başvurularımız var, ama sessiz kalıyorlar. CPT yakın tarihte İmralı’ya gittiğini açıkladı. Oradaki koşulları denetleme konusunda bir sorumluluğu var, ama bu sorun İmralı’ya geldiğinde yerine getirmiyor. İmralı’da ki tecridin kabul edilemez olduğunu kendileri de kabul etmişti. Bir tutsak en fazla 15 gün hücrede tutulabilir, ama Öcalan 24 yıldır tecrit altında. Bu tespitleri CPT de yaptı. Ama ne CPT ne devlet görevini yerini getirmiyor” diye kaydetti.    ‘ÖCALAN KOMPLOYU BOŞA ÇIKARDI’   Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesiyle geliştirdiği mücadeleyle uluslararası komployu boşa çıkardığının altını çizen Dinç, şunları söyledi: “Sayın Öcalan İmralı’da gerçekleştirdiği mücadele ile bu komployu boşa çıkardı. Paradigmasıyla yol gösterici oldu. İmkanlar kısıtlı olmasına rağmen, dışarıyla teması az olmasına rağmen fikirlerini ulaştırdı. Bir insanı ölünceye dek cezaevinde tutma yasası sadece Sayın Öcalan için getirildi. Bu idamdan beter bir ceza. Bir kişiye ölünceye kadar cezaevinde tutmak işkencedir. Ve insanlık onuruna yakışmıyor. AİHM bu konuda Türkiye’ye geri çekmesi için açıklama yaptı ama Türkiye hala bu kararı uygulamıyor.  AİHM’inde bir sorumluluğu var ama bir baskı uygulanmıyor. Söz konusu Sayın Öcalan olunca uluslararası komplocuların sessiz kaldığını görüyoruz.”     TOPYEKÜN MÜCADELE    Uluslararası kurumların söz konusu tecrit ve Öcalan olunca sessiz kalmaları durumuna tepki gösteren Dinç, “Bundan şunu anlıyoruz: Kendi menfaatleri olduğu için söz söylemiyorlar. Bu tecride karşı sessizlik siyasaldır. Sayın Öcalan’ın meselesi sadece hukuki değildir. Daha önce de gördük Öcalan ile görüşme olunca toplumda umut yaratılıyor. Sayın Öcalan görüşlerini açıklayabilseydi bugün orta doğudaki dengeleri sarsabilecek yaklaşımlar sergileyebilirdi. Bir kelimenin dahi çıkmasına izin verilmiyor. Bu kadar korkuyorlar Sayın Öcalan’ın düşüncelerinden. Sayın Öcalan’ın önü açılırsa Kürt sorununda çözümün gelişeceği, tüm halkların özgür biçimde yaşayacağı, barış adımının atılacağı ortadadır. Bunun için herkesin büyük bir mücadele ile tecridin kırılmasında mücadele etmesi gerekir. Sadece Kürtlerin değil, bir bütünen dünya halklarının adım atması gerekir. Kendi özgürlüğümüz için barış ve demokrasi içinde yaşamak istiyorsak tecridin kırılması için topyekûn bir mücadele etmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.    Dinç’in konuşmasının ardından panel soru cevap ile sona erdi.