Balaç için acil tahliye çağrısı: Saniyeler bile önemli 2022-09-30 09:27:37   ANKARA - Ölüm orucunun 288’inci gününde olan Sibel Balaç’a dair ATK’nin bir an önce karar vermesi gerektiğini belirten ÇHD Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz, “Artık saniyeler bile önemli” dedi.   Adil yargılanma, hasta tutsakların serbest bırakılması ve cezaevlerindeki hak ihlallerinin sona ermesi talebiyle 29 Aralık 2021’de ölüm orucuna başlayan Sibel Balaç hakkında avukatları 6 Eylül’de İnfaz Kanunu'nun 16’ncı maddesi kapsamında infaz erteleme başvurusunda bulundu. Balaç, 7 Eylül'de ölüm orucunun 265’inci günündeyken Ankara Yıldırım Beyazıt Dışkapı Hastanesi’ne sevk edildi. Tetkikleri için Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Hastanesi’ne sevk edilen Balaç, hastanenin ek binasındaki mahkûm koğuşunda tutularak, tetkikleri yapıldı. Dışkapı Yıldırım Beyazıt Hastanesi Sağlık Kurulu’na 17 Eylül’de çıkarılan Balaç’ın raporu avukatlarına dahi tebliğ edilmeden 19 Eylül’de Adli Tıp Kurumu’na (ATK) iletildi.    Murat Yılmaz   İNFAZ ERTELEMEYE GEREK YOK!   Balaç hakkında verilen Sağlık Kurulu Raporuna avukatları 23 Eylül’de ulaşabildi. Raporda, gün geçtikçe kilo veren Balaç’ın hayati tehlikesi bulunmadığı, cezaevinde kalabileceği, tek başına yaşamını idame ettiremeyeceğini belirterek, infazını ertelemeye gerek olmadığı yönünde görüş bildirdi. Sağlık Kurulu, Balaç’ın hastane de ya da R Tipi Cezaevi’ne götürülebileceği değerlendirmesinde de bulundu. Dışkapı Yıldırım Beyazıt Hastanesi’nde tutulan Balaç, 25 Eylül’de İstanbul ATK’ye çıkarılmak üzere Bakırköy Kapalı Cezaevi’ne götürüldü. Bir gün cezaevi hücresinde tutulan Balaç, 26 Eylül’de İstanbul ATK’ye çıkarıldı. Yeniden Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Hastanesi’ne gönderilen Balaç, hastanenin mahkum koğuşunda tutuluyor. Balaç, infaz erteleme başvurusu ardından tutulduğu hastane sürecinde 4 kilo verdi.   Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara Şube Başkanı Avukat Murat Yılmaz, ATK’nin bir an önce karar vermesi gerektiğini belirtti.    HAYATİ TEHLİKESİ VAR   Balaç’ın taleplerinin temel olarak mevzuatta yer alan ve birçok cezaevinde uygulanmayan, Adalet Bakanlığı’nın bir politikası olarak ilerleyen bir sürece dur demek olduğuna işaret eden Yılmaz, “Bugün gelinen aşamada, Sibel Balaç’ın artık hayati tehlikesi var.  Tutulduğu hastanede sağlıklı bir koşulu yok. Pislik içerisinde, temizlik yapılmıyor. Orada açlık grevinde olan bir kişinin yaşamını idare etmesi mümkün değil” dedi.   'ATK İKTİDARIN DENETİMİNDE’   Balaç’ın 25 Eylül’de avukatlarına bilgi verilmeden Dışkapı Hastanesi’nden Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürüldüğünü hatırlatan Yılmaz, “ATK’nın Balaç’ın durumuna dair sağlık durumuna ilgili rapor vermesi ve infazının durdurulması gerekir. Şu anda saniyeler bile önemli. Sibel tahliye edildikten sonra, tedavi edilebilecek bir durumunun olması gerekir. ATK, siyasi iktidarın denetiminde olan bir kurumdur ama bağımsız bir kuruluş olması gerekir. Kendi ideolojileri ne olursa olsun, ant içtikleri ‘Hipokrat Yemini’ var. ATK gelen tahlillere bakarak karar vermeli. Sadece Sibel Balaç için değil, durumu ağırlaşan diğer bütün hasta tutuklularda tahliyenin yolunu açacak rapor verilmediğini biliyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘SORUMLULAR SÜRECİ UZANTANLARDIR’   Balaç’ın hastaneye götürüldüğü ilk zamanlarda hızlı bir şekilde kilo kaybına uğradığını anımsatan Yılmaz, bu durum hastanelerinin mahkûm koğuşlarının ne kadar kötü olduğunun göstergesi olduğunu da belirtti. Yılmaz, şunları söyledi: “ATK raporunun çıkması gerekiyor. Mahkûm koğuşu olarak tutulan küçük havasız yer, Balaç’ın durumunu daha da ağırlaştırıyor. 288 gündür açlık grevinde olan bir kişinin kokuya duyarlı bir hale gelmesi onun sağlığını daha da bozuyor. Sibel Balaç’ın orada tutulmaması lazım. Bakırköy’e götürülüp orada da tek başına tutulması, oradan ATK’ye tek başına götürülmesi, tüm bu süreçler Balaç’ın hayatını tehlikeye atıyor. Sibel Balaç’ın hayatını kaybetmesiyle bütün suç ve sorumluluk bu süreci uzatanlardadır.”   ‘MESELE SİSTEM MESELESİDİR’   Yılmaz, ATK’nin kendini bir mahkeme yerine koyduğunu söyleyerek, şöyle devam etti: “ATK, kendini bir mahkeme gibi siyasi iktidarın yerine koyuyor. ATK, önüne gelen her hastaya bilimsel bir rapor hazırlamakla sorumludur. Demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları alanda çalışan hukuk örgütleri olsun bu mesele sadece Sibel Balaç’ın meselesi değildir. Barış Keve geçtiğimiz günlerde intihar etti, bu durum sadece onun meselesi değil. Tam olarak bir sistem meselesidir. Cezaevlerinde yatan bütün tutukluların mücadelesidir. ATK bir an önce raporunu versin ve Sibel Balaç tahliye edilsin.”