İdare ve Gözlem Kurulları ‘paralel mahkeme’ gibi çalışıyor 2022-09-28 09:02:16   ANKARA - İdare ve Gözlem Kurulu’nun “paralel mahkeme” gibi hareket ettiğini dile getiren İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Çevirmen, kurulun acil olarak tasfiye edilmesi gerektiğini söyledi.   Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik 29 Aralık 2020’de Resmi Gazete’de yayımlandı. 2021'in başında yürürlüğü giren İdare ve Gözlem Kurulu, kurum müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, cezaevi tabibi, psikiyatrist, bir psikolog ve psiko-sosyal yardım servisinde görevli diğer unvandan bir personel, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile kurum müdürü tarafından teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşuyor. İlk önce 6 ayda bir bütün tutuklular hakkında “iyi halli” olup olmadıklarına dair hazırlanan raporlar, sonrasında yapılan değişiklikle 3 aya indirildi. Ancak yönetmelikte yapılan değişiklikle birlikte birçok cezaevinde tutuklular, “bu da olmaz dedirtecek” gerekçelerle iyi halli olmadıkları ya da geçmiş tarihte aldıkları disiplin cezaları gerekçeleriyle infaz yakılıyor, tahliyeleri engelleniyor.   Bolu F Tipi Cezaevi’nde kalan tutuklulardan 6’sının son bir ay içerisinde infazı yakıldı. Erdal Tuncel,  Abdulselam Özbek, Adnan Karataş, Mehmet Şirin Bozçalı, Mehmet Deniz Güzel ve İbrahim Engin, verilen İdare ve Gözlem Kurulu raporları nedeniyle şartlı salıverme haklarından faydalanamıyor. Bunun yanı sıra 30’un üzerinde tutuklu 3 hücre cezası aldığı gerekçesiyle müddetnamelerinde yazan 30 yıl infazları yakılarak, 36 yıla çıkarılmış durumda.   ‘YATMA PLANINA KISMİ UYMAMA’   Şartlı salıverilme hakları engellenen tutuklulara ise İdare ve Gözlem Kurulu tarafından “suyu-elektriği tasarruflu kullanmama”, “İdarenin düzenlediği etkinliklere katılmama”, “İdarenin koyduğu kurallara zaman zaman uymama”, “Psiko-sosyal servisle görüşmemiş olma” ve “yatma planına kısmi olarak uymama” gerekçe gösterildi.   Yine Trabzon Cezaevi’nde kalan bir tutuklu 6 ay boyunca İdare ve Gözlem Kurulu raporlarında “iyi halli” olduğu yazılırken, koşullu salıverilme döneminde kurulda sorulan bir soruyu “ifade ve düşünce özgürlüğü” kapsamında olduğunu söylemesi, tahliyesinin 3 ay ertelenmesine gerekçe yapıldı. Aynı tutuklunun bir sonraki kurul görüşmesi ardından ise tahliyesi, “Hükümlünün genel ve kısmi aramalarda, sayımlarda idare ve kurum personelinin çalışmalarında zorluk çıkarmasa da kolaylaştırmaya dönük gayret etmemiştir. Hükümlünün kuruma ilk kabulü sonrası ilk yerleştirilmesi Kovid tedbirleri kapsamında 8 kez oda değişikliği yapılmıştır. Hükümlü elektrik borcunu ödemekle beraber su kullanımında tasarrufa kurallarına riayeti hakkında kesin kanaate varılmamıştır” denilerek, 3 ay daha ertelendi.   ‘PARALEL MAHKEME’ BENZETMESİ    İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eş Sözcüsü ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Nuray Çevirmen, cezaevlerinde artan infaz yakmaları ve gerekçelerini değerlendirdi. Cezaevlerindeki İdare ve Gözlem Kurulları’nın “paralel mahkeme” gibi hareket ettiğini vurgulayan Çevirmen, “Hatta mahkemelerinde üzerinde hareket ederek, mahpusların kendi müddetnamelerin de yazan infaz sürelerinin dışında denetimli ve koşullu salıverme haklarının engellenmesine yönelik bir pratik sergileniyor. Yüzlerce mahpus bu nedenle mağdur olmuş vaziyette. Sincan Cezaevi’nde, Bafra, Trabzon Cezaevi’nde mahpusların tahliye edilmemesi bize gelen başvurular arasında” diye belirtti.   BOLU’DA BENZER GEREKÇE   İdare ve Gözlem Kurulu kararlarının da bilinçli şekilde tutuklulara geç tebliğ edildiğini aktaran Çevirmen, birçok tutuklunun bu nedenle gerekli hukuki süreci de işletemediği bilgisini verdi. Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutulan yaklaşık 200’e yakın tutuklu ve cezası kesinleşenlere benzer gerekçelerle “iyi halli” olmadıkları şeklinde rapor düzenlendiğini dile getiren Çevirmen, “Bu mahpusların tahliyeleri gelmiş olsaydı, 200’e yakın mahpus tahliye edilmeyecekti bu kararlarla” dedi.   ‘PİŞMANLIK’ DAYATMASI    “Suyun veya elektriğin tasarruflu kullanılmaması” gibi gerekçelerle bu kararların verildiğini anlatan Çevirmen, “Dünyanın hiçbir yerinde suyu ya da elektriği tasarruflu kullanmamakla ilgili bir cezai müeyyide yok. Şimdi böyle bir ceza uygulanmadığı bir durumla mahpusların tahliyelerinin engellenmesi gerçekten absürt bir durum. Yani idarenin düzenlediği etkinliklere katılmama, idarenin koyduğu kurallara zaman zaman uymama gibi ki; bütün kurallara uyduğunuzu varsayarsanız bile size bir pişmanlık dayatması getiriliyor. Yani politik bir mahpusun politik gerekçelerden kaynaklı cezaevinde yatması daha sonra tahliyesine yakın gözlem kurulu kararıyla tahliyesinin engellenmesi ‘pişman’ olup, olmamasına dayatılıyor. Bir tutuklu kendisine ‘örgüt üyeliği’ gerekçesiyle verilen cezayı kabul etmiyor ve Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurmuş. Henüz oradan sonuç çıkmamış ama tutukluya ‘pişmanlık dayatması’ yapılıyor. ‘Pişmanlık dayatmasını’ kabul ettiği taktirde ‘örgüt üyeliğini’ de kabul etmiş olacak. Çok çapraşık anlaşılamayacak birtakım şeyler mahpusların önüne konuyor” ifadelerini kullandı.   ‘GÖREVİ TUTUKLULARI İÇERDE TUTMAK'   İdare ve Gözlem Kurulları’nın siyasi tutukluların tahliyelerini engellemeye yönelik pratiklerini aldıkları yoğun başvuruların gösterdiğine dikkat çeken Çevirmen, şunları söyledi: “Merkezi bir şey aslında, mahpusların tahliye edilmemesi yönünde bir pratiğin ortaya konulmasından başka bir şey değil. Bu kurulun aslında tamamen ortadan kaldırılması gerekir. İdare ve Gözlem Kurulu kararlarının siyasi mahpusları içeride tutmaya yönelik bir pratik sergilediklerini görmek mümkün maalesef. Şimdi bir toplu sosyal etkinliklerden bahsediliyor ama Bolu cezaevinde sosyal etkinlik yaklaşık 5 yıldır yapılmamış. Bir şiir yarışması düzenlenmesi, 15 Temmuz ile ilgili anma ve Kur’an cüzü dağıtılmasıyla ilgili anonsun yapılması dışında herhangi bir sosyal etkinlik vs. düzenlenmemiş. Yani olmayan sosyal etkinliğe katılmama bile cezalandırma yöntemi olarak uygulanıyor. Su tasarrufu meselesi; mahpuslar tasarruflu kullansın diye su kotalı olarak veriliyor, mahpuslar zaten kotayı aşamamışlar hiçbir zaman için. Şimdi kotalı olan bir suda tasarruflu kullanıp/kullanmadığı kanaatine varılamamıştır. Şimdi artık bu son kertede gözünün üstünde kaşın var demek gibi bir şey.”   55 TUTUKLU YAŞAMINI YİTİRDİ   Cezaevlerinde birçok hak ihlalinin devam ettiğini ve bu yıl ilk 9 ayda 55 tutuklunun yaşamını yitirdiğini da hatırlatan Çevirmen, “Özellikle paralel mahkeme gibi hareket eden bu gözlem kurulunun acil olarak tasfiye edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yani hukuki, doğru değil, vicdani değil. Hiçbir evrensel norma uymayan mahpusları içeride tutmak için oluşturulmuş bir kuruldan öte başka bir fonksiyonu yok maalesef” dedi.   ‘DENETLEYİCİ DEVLET İSE İYİLEŞME OLMAZ’   Cezaevlerinin sivil toplum örgütlerinin denetimine açılması gerektiğinin de altını çizen Çevirmen, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) gibi yapılarında devlet kurumlarını denetlemede yeterli olmadığını kaydetti. “Bir devlet kurumunun diğer devlet kurumunu denetlemesi, orada iyileşmeye yönelik bir sonuç getirmez” diyen Çevirmen, şöyle devam etti: “Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu da TİHEK’te kısmi, cüzi miktarda teknik meseleyle ilgileniyorlar. Ceza ve Tevkif Evleri söylemlerini ya da idarelerin söylediklerini genel anlamda doğru baz alıyorlar. Ve teknik olarak kısmi şeylerin iyileştirmesine göre hareket ediyorlar. Bundan bahsetmiyoruz yani meselenin özünde bu uygulamanın olmaması gerektiğini söylüyoruz. Teknik meselelerden öte aslında onu aşan bir durumdayız şu anda. O nedenle Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ki yeterli olarak biz çok başvuru yapıyoruz. Bunla ilgili olarak bizim başvurularımıza aldığımız cevapların sayısı çok az gerçekten. Bu kadar hak ihlali varsa demek ki bunların ortadan kaldırılmasına yönelik bir çaba sarf edilmediği ortaya çıkıyor. Bizim için sonuç ortada.”   MA / Berivan Altan