Yeni Yaşam Dijital Forumu’ndan ‘Zindanlara ses ol!’ paneli 2022-09-27 00:46:12   DİYARBAKIR- Yeni Yaşam Dijital Forumu tarafından düzenlenen panelde konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, cezaevlerinde tecride dikkat çekerken, HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu ise, sivil toplumun baskı yapması gerektiğini belirtti. Yeni Yaşam Dijital Forumu tarafından sanal medyada “Zindanlara ses ol!” paneli düzenlendi. Panelde İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğu, Silivri 5 Nolu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde 11 Nisan 2022’de katledilen Ferhan Yılmaz’ın abisi Hikmet Yılmaz ve Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED) adına Avukat Aslıhan Bulut konuşmacı olarak katıldı. 'SÜREKLİ TECRİT ALTINDAYIZ' İlk olarak söz alan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, devlet aklının Türkiye’de hiç değişmediğini belirtti. Bugün en yoğun hak ihlallerinden birinin ifade özgürlüğü olduğunu söyleyen Keskin, "Bu açıdan da 90'larda daha rahattık. Yani insanlar ifade vermeye gittiklerinde hemen tutuklanmazlardı. Ancak hakkınızda bir ceza verilirse ve bu ceza kesinleşirse cezaevine giriyordunuz. Ama şimdi artık aynı devlet aklı bu sefer sizin ifade özgürlüğünü engelliyor, işte bugün HDP'li milletvekillerinin cezaevinde olması. Osman Kavala'nın, Gezi mahpuslarının, hepimizin cezaları var. Hepimiz cezaevine girmeyi bekliyoruz" dedi. Sürekli tecrit altında olunduğunu belirten Keskin, şunları söyledi: "Aslında cezaevlerinde tecrit var ama dışarıda da bir tecrit var. Cumhuriyetten bu yana devlet politikası zaman zaman farklı yöntemleri uygulasa da devlet aklında bir değişiklik olmadı.” 'ADLİ TIP, TIP ETİĞİNE AYKIRI' Geçen hafta gittiği Bakırköy Cezaevi'nde ağır hasta tutuklu Fatma Tokmak ile görüştüğünü belirten Keskin, Tokmak'ın yeni gelen müdürlerin Esat Oktay Yıldıran yöntemleri uyguladığını aktardığını belirtti. Cezaevlerinde çok büyük hak ihlallerinin yaşandığına değinen Keskin, "Her şeyden önce hasta mahpusların durumu var. Bunu her zaman dile getiriyoruz. Sistematiği var bu işin, yani sadece hakimler, savcılar değil Adli Tıp, polis bunlar hepsi sistematiğin parçaları durumunda. Bugün hasta mahpuslar Türkiye'de tek resmi bilirkişi kurumu olan Adli Tıp'ın insafına bırakılmış durumdalar. Ve Adli Tıp, tıp etiğine aykırı" diye belirtti. HAK İHLALLERİ Fatma Tokmak'ın 1996 yılından bu yana haksız yere cezaevinde olduğunu ve DGM eliyle tutuklandığını hatırlatan Keskin, kalp hastası olan Tokmak'ın 'Cezaevinde kalamaz' raporunun olduğunu söyledi. Buna rağmen Adli Tıp'ın 'Cezaevinde kalabilir' dediği için Tokmak'ın cezaevinde kalmaya devam ettiğine dikkati çeken Keskin, "Böyle birçok hasta mahpus var. Bunun dışında yani bir kere en ufak bir hak talepleri, örneğin işte Bakırköy cezaevinde her gün arama yapmak üzere koğuşlara giriyorlar, hücrelere giriyorlar. Erkek gardiyanlar ile birlikte kadınların eşyaları aranıyor ve kadınlar buna itiraz ediyorlar. Itiraz etmek, disiplin suçu sayılıyor ve birçok haktan mahrum tutuluyorlar. Birçok cezaevinde aynı şey geçerli. Yani en ufak hak talepleri disiplin suçu sayılıyor ve infazları yıkılıyor" şeklinde konuştu. Cezaevlerinde koğuşların her bölgesine kameralar konulduğunu belirten Keskin, "Akla gelmeyecek bu çağda yaşanmaması gereken çok fazla hak ihlali cezaevlerinde yaşanıyor" dedi. ‘6'LI MASA DUYARSIZ’ Türkiye'deki infaz rejiminde siyasi tutukluların adli tutuklulardan daha uzun süre cezaevinde kaldığını hatırlatan Keskin, tweet atanın hırsızlık ve dolandırıcılık yapandan daha uzun süre içeride tutulduğu örneğini verdi. Keskin, "İnfaz rejiminde çok büyük haksızlıklar var. Hiçbir değişiklik yapılmadı. Bu anlayışla yapabileceklerini de zannetmiyorum" dedi. Türkiye'nin Avrupa Birliği devletleriyle birçok ortak sözleşmeye imza attığını belirten Keskin, bu imzalara rağmen bu sözleşmelerin hepsinin ihlal edildiğini söyledi. Keskin, "Ama maalesef ki Avrupa Birliği sessiz kalarak bu suçun ortağı oluyorlar. O nedenle içeriden talebin yükselmesi gerekiyor. Yani maalesef ki kendilerine muhalefet ettim diyenler de o 6'lı masaları oluşturanlar da cezaevindeki hak ihlallerine karşı son derece duyarsız" dedi. CEZAEVİNDE KÖTÜ MUAMALE Hikmet Yılmaz ise cezaevinde yaşamını yitiren kardeşi Ferhan Yılmaz'la yaptığı görüşmeleri anlattı. Telefonda yaşananları anlatmayan kardeşinin pandemi sürecinde geldiği evde anlattığı kadarıyla cezaevinde zulüm yapıldığını söylediğini belirtti. Cezaevlerinin yemek konusunda çok kötü olduğunu, duşta su kesme gibi farklı muamelelere maruz kaldıklarını söyleyen Yılmaz, kardeşinin Kürt oldukları için bu ihlallere maruz kaldıklarını anlattığını belirtti. AYSEL TUĞLUK'UN DURUMU HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise hasta tutuklu Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk ile ilgili soruya, defalarca İstanbul Adli Tıp kurumu'na giden Tuğluk'un tahliye talebinin reddedildiğini belirterek cevap verdi. Gergerlioğlu devamla, "Anayasa Mahkemesi tahliye talebini reddetmekle birlikte tekrar İstanbul ATK'da muayene olması gerektiği yönünde bir karar verdiği için şimdi onun sonucunu bekliyoruz. Biz zaten milletvekilleri olarak yoğun bir şekilde Aysel vekilimizin durumunu gündem ediyoruz" dedi. Hasta tutukluların durumunun son derece sıkıntılı olduğunu dile getiren Gergerlioğlu, "Onlarca hasta mahpusu gündem ettiğimiz gibi sayın Tuğluk'u da gündem ediyoruz. Dediğim gibi cezaevlerinde ki durum kötü. Son 1-2 haftada yine birçok genç ölümü haberi aldık" diye belirtti. ‘SİVİL TOPLUM BASKI YAPMALI’ Cezaevlerinin yaşanan ölümleri açıklamadığını belirten Gergerlioğlu, "Hatta ölüm olduğu zaman bunun dışarıya yansımasını elinden geldiği kadar engelliyor. Çok büyük bir gayret sarf ediyor. Eskiden bizim gündeme getirdiğimiz ölümler hakkında açıklama yapıyordu, şimdi onu da yapmıyorlar.  Özetle şunu söylemek isterim, sivil toplum bu konuda duyarlı olmalı. Şu an birçok hasta mahpus son derece sıkıntıyla bekliyor. Cezaevinde bir umut bekliyoruz. Çok sıkıntılı hastalar var. Ve yoğun bir şekilde biz siyaset anlamında baskısını yapıyoruz ama sivil toplum da bu baskıyı yapmalı. Anneler adalet nöbetlerinde bu baskıyı yapıyor. Ama bu baskılar daha da artırılmalı" şeklinde konuştu. 'İKTİDARIN SÖZÜNE GÜVEN DUYULMAMALI' İktidarın hasta tutuklular hakkındaki sözüne çok güvenilmemesi gerektiğine işaret eden Gergerlioğlu, "Belki işte birilerinin gazını almak için böyle laf ettiler. Şu anda halen bize her hafta cezaevlerinde hak gaspları ve ihlalleri geliyor" dedi. Kelepçeli muayene durumuna ilişkin geçtiğimiz hafta insan hakları savunucuları ile görüşme gerçekleştirdiklerini de aktaran  Gergerlioğlu, "Kelepçeli muayene meselesinin, hekimlerin veyahut infaz koruma memurlarının, jandarmaların insafına bırakılmaması, yürütmeye bu konuda yoğun bir baskı yapılması gerektiğini konuştuk" ifadelerine yer verdi. ‘BARIŞ KEVE'YE İLAÇLARI 5 GÜNDÜR VERİLMİYOR’ Cezaevlerindeki intiharların şüpheli ölüm olduğuna değinen Gergerlioğlu, her intiharın psikolojik nedenlerden kaynaklandığını belirtti. Akçadağ T Tipi Kapalı Cezaevi'nde yaşamını yitiren Barış Keve'nin antidepresan ilaçlarını kullanmak istediğini fakat verilmediğini söyleyen Gergerlioğlu, "Keve'nin ilgili durumunu araştırdığımız zaman önceden kullandığı anti depresif tedavileri intihardan önceki 5 gün kullanamadığını görüyorum. Neden, bilerek değil. İlaçlarını kullanmak istediği halde ilaçlarının kullanamamış. Çünkü Edirne cezaevinden Akçadağ cezaevine nakledilirken yanına ilaçları verilmiyor ve 5 gün kadar yeni cezaevinde ilaçsız kalıyor. Tek kişilik hücrede kalıyor. Ve o arada da yoğun bir diş ağrısı çekerken, ağrı kesiciye ulaşamama durumu var. Yani düşünün insanı strese sokan birçok faktör bir arada; anti depresif ilaçlarını alamaması, tek kişilik hücreye atılması. Ve 5 gün sonra cezaevinde intihar ettiği açıklanıyor. Ailesi de bunun intihar olmadığını düşünüyor" dedi. ‘TOPLUM HASTA TUTUKLULARA SES ÇIKARMALI’ Hasta tutukluların için bir an önce yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirten Gergerlioğlu, "Bakanın sözünde durmasını istiyoruz. Yasa bir an önce gelsin diye mecliste hazırlıklarımızı tamamladık. Adeta kıyameti koparacağız" dedi. Gergerlioğlu, en dezavantajlı durumda olan hasta tutuklular için duyarlı tüm kesimlerin sesini yükseltmesi gerektiğini de ekledi. ‘TEKLİ HÜCRELER TECRİDİN DEVAMI’ Avukat Aslıhan Bulut ise, cezaevlerinde ki tutukluların tekli hücrelere konulması durumuna dikkat çekti. Tutukluların ailelerinden uzak yerlere gönderildiğini belirten Bulut, uzun süre cezası dahi onanmayan tutukluların tekli hücrelere konulmasını tecridin devamı olarak değerlendirdi.  Cezaevi'nde yaşamını yitiren Barış Keve örneğinde olduğu gibi 6 yıl 3 ay ceza alan bir tutuklunun tekli hücreye atılarak 5 gün ilaçlarının verilmediğini belirten Bulut, "Şimdi bu aslında tecridin bir devamı, cezaevlerine yansıması olarak düşünmek gerekiyor. Aynı zamanda Barış Keve'nin yaşadığı 5 gün ilaçlarının verilmemesi durumu tüm hasta tutsaklar için de geçerli bir durum. Birçok cezaevinde revire çıkma sorunu var. 2 hafta 3 hafta boyunca revir taleplerinin karşılanmaması gibi bir durum söz konusu. Bu karşılandığında da artık hastalık çok ileri bir aşamaya gelmiş oluyor. Veya artık çözüm bulunamayacak noktaya gelmiş oluyor. Bu nedenle öncelikle bu sorunların çözülmesi bazı sorunların da devamında çözüleceği anlamına geliyor. Yani biz 2 yıl 3 yıl öncesinde bu basit diyebileceğimiz fakat basit olmayan  sorunları tartışırken bugün cezaevindeki cenazeleri tartışılır noktaya geldik. Yani 2 yıl öncesinde biz işte 7 kitap verilirken 10 kitap hakkı var durumunu tartışırken bunu hak ihlali olarak belirtirken, şu an cenaze sayılarını tartışıyoruz. Bunlara çözüm bulunamadığı için bazı sorunlar git gide ilerleyerek artık yaşam hakkını ihlali noktasına geldi" dedi. 9 AYDA 59 TUTUKLU YAŞAMINI YİTİRDİ Cezaevlerindeki ölümlerin intihar değil şüpheli ölüm ya da cinayet olduğunu söyleyen Bulut, "Cezaevlerinin özel politikası haline getirilmiş tekli hücreleri sayısını arttırma veya işte bahsettiğimiz S Tipi cezaevlerinin açılması, yaygınlaştırılması. Bunlar işkencenin bir devamı ve ciddi anlamda birçok tutsağı etkileyen bir durum. Yani yapılanlar bir tecrittir. Bu şekilde ele almak gerektiğini düşünüyoruz. Bu da zaten Sayın Öcalan'ın görüşmesi, avukatlarıyla görüşmesini engellenmesiyle de bağlantılı. Biz bu sorunları yaklaşık 1 buçuk, 2 yıldır yoğun bir şekilde görüyoruz. Bugün 9 ayda 59 tutsağın yaşamını yitirdiği açıklandı, 59 tutsak gerçekten çok yüksek bir rakam. Bu nedenle bunu iyice anlayıp değerlendirmek gerekiyor" dedi. Ailelerin hasta tutuklular ve infazı yakılan tutuklular için ATK, Cezaevi ve Diyarbakır Adliyesi önünde başlattıkları Adalet Nöbetleri'ne de değinen Bulut, bunların sahiplenilmesi gerektiğini söyledi. Bulut son olarak yarın sanal medyada başlatacakları tag çalışmasına da destek verilmesini istedi.