GÖÇİZDER iddianamesinde yok yok: AB destekli projeler PKK’ye bağlandı! 2022-09-23 09:03:30   İSTANBUL - GÖÇİZDER soruşturmasında derneğin faaliyetleri ve AB fonları “örgüt üyeliği” kapsamına alınarak, 23 kişi hakkında dava açıldı. İddianamede, destek fonlarla PKK’ye finansman sağlandığı ileri sürüldü.   İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Göç İzleme Derneği (GÖÇİZDER) Eşbaşkanları Kamile Kandal ve Mehmet Boğakan'ın da aralarında olduğu 22 kişi, 3 Haziran’da gözaltına alındı. 8 gün gözaltında tutulan 22 kişi, “örgüte finansman sağlamak”, “örgüte üyeliği” ve  “örgüt propagandası” yaptığı iddialarıyla savcılığa sevk edildi. Savcılıkta 22 kişiye, derneğin hazırladığı raporları içeren “90’larda Yerinden Edilen Gayrimüslimlerin Göç Hikayeleri”, “90’larda Yerinden Edilen Kürtlerin Göç Hikayeleri” ve “2015-2016 Sokağa Çıkma Yasakları Sürecinde Kadınların Göç Hikayeleri” adlı kitapları suçlama olarak yöneltildi. Mahkemeye çıkarılan 22 kişiden 16 kişi, bu 3 kitap gerekçe gösterilerek 13 Haziran’da tutuklandı.    Tutuklanan isimlerin yanı sıra toplamda 27 kişi hakkında süren soruşturmanın tamamlanmasının ardından 23 kişi hakkında “örgüt üyeliği” iddiasıyla 1 Eylül’de iddianame hazırlandı, 4 kişi hakkında ise takipsizlik kararı verildi. İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nin kabul ettiği 331 sayfalık iddianamede, dernek yöneticilerinin verdiği demeçler, Avrupa Birliği’nden (AB) alınan fonlar, derneğin çalıştay gibi yürüttüğü faaliyetler, hazırladığı raporlar suçlama konusu yapıldı. İddianamede, suçlamaya konu olan faaliyetlerin 2012-2015 tarihleri kapsaması dikkat çekti.   GÖÇİZDER DİLİ İLE SUÇLANDI   GÖÇİZDER’in, “Türkiye’de zorla ve diğer nedenlerle yerinden edilme müdahalelerinin nedenleri ve ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel, psikolojik sonuçlarının ortadan kaldırıldığı, insan hak ve özgürlüklerinin hepsinin güvence altına alındığı, toplumsal adalet ve barışın egemen ve kalıcı olduğu demokratik bir yaşam alanı oluşturmak” şeklinde misyon, vizyon ve hedefinin olduğuna işaret edilen iddianamede, derneğin yaşanan zorla yerinden edilmelere Türkiye’nin “baskı” ve “zulmünün” neden olduğuna dair raporlar tuttuğuna dikkat çekerek, bu tespitin “PKK/KCK” söylemi olduğu ileri sürüldü. Öte yandan zorla göç edilenlerin “yardım ve dayanışma” adı altında bir araya geldiğini ve yaptıkları faaliyetlerin devletin aleyhine olduğu ve bu durumun Türkiye’yi uluslararası arenada zor duruma düşürdüğü belirtildi.    REJİM VE YEREL GÜÇLER   Derneğin hazırladığı “Türkiye’de Yerinden Edilenlere Yönelik Hak Arama Kılavuzu”na yer verilen iddianamede, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerin zorla boşaltıldığı ve yakıldığı yönündeki ifadeler ile Sur, Cizre ve Nusaybin gibi ilçelerde sokağa çıkma yasakları sırasında mevcut iktidarın “rejim”, polis ile askerlerin ise “rejim güçleri” şeklinde tanımlanması ile mahallelerde çatışanlara da “yerel güçler” denilmesi suçlama konusu yapıldı.    ‘ABLUKA’ KELİMESİ SUÇ SAYILDI   İddianamede “Sokağa Çıkma Yasakları ve Zorunlu Göç Sürecinde Kadınların Yaşadıkları Hak İhlalleri Ve Deneyimleri Raporu”nda yer alan, “…Abluka sürecinde katılımcıların en fazla tükettiği temel gıda maddelerinin kuru bakliyat…” bölümündeki “abluka” ifadesi de suçlama konusu yapıldı. Bunun yanı sıra çatışmalı süreçte zarar görenler ile yapılan münazarada ihlallerin yaşandığı, sivil yurttaşların zarar gördüğü ve raporda derneğin bu ihlallere dikkat çekmesi “Türkiye Cumhuriyeti Devletini aşağılayıcı ve küçük düşürücü” olarak ele alındığını iddianamede, raporda polis ve askerin de kötü gösterilmeye çalışıldığı ileri sürüldü.   MAĞDUR ANLATIMLARI SUÇLAMA KONUSU   İddianamede, aynı raporda yer alan bir katılımcının Cizre’de çıkmak zorunda kaldıkları sırada çocukları ile birlikte polis ve askerlerin top ve silahlarının hedefi olduğu yönündeki ifadelerine de dikkat çekildi. Raporda, bir mağdurun “Duvarımıza, yatak yorganlarımıza yazı yazmışlardı. Vallahi nasıl söylesem, vallahi söylemek istemiyorum. Kadınların namusundan söz etmişlerdi, erkeklere laf almışlardı. Mesela erkekler hakkında, hangi evde, kimin kaldığını, kimin evi olduğunu biliyorlardı. Sizin evinize böyle yaptık, ‘karılarınıza’ şöyle yaptık, çocuklarınıza şöyle yaptık, yatağınızda uyuduk...” şeklindeki ifadeleri suç olarak isnat edildi.    AB’NİN DESTEKLEDİĞİ PROJE SUÇ SAYILDI   İddianamede, Avrupa Kürdistanlı Demokratik Toplumlar Kongresi’nin (KCDK-E) Türkiye’nin aleyhine olacak bazı projelere fon sağlamak için Avrupa Birliği’ne baskı yaptığı ve bu baskı sonucu AB’nin KCDK-E’nin belirlediği derneklere yüksek meblağlarda döviz yardımında bulunduğu ileri sürüldü. İddianamede, GÖÇİZDER’in kurulduğu 24 Mart 2017’den itibaren projeler kapsamında aldığı yardımlara yer verildi. Verilen bu yardımlarla PKK’ye finansman sağlandığı ileri sürülen iddianamede, AB’nin GÖÇİZDER’e projeler kapsamında gönderdiği yardımın, ne şekilde PKK’ye aktarıldığına yer verilmedi.    GÖÇİZDER’in, Göç Platformu tarafından “Sivil Düşün AB Programı” kapsamında “2015-2017 Sokağa Çıkma Yasakları Sürecinde Kadınların Göç Hikayeleri” isimli kitap hazırladığını, kitapta PKK’lilerin yakılarak öldürüldüğü, sivil kadınlara taciz ve tecavüz edildiği anlatımlarının olduğu ve bu anlatımlarla Türkiye’nin uluslararası alanda zor durumda bırakıldığı öne sürüldü.    TOKİ’YE DEVREDİLEN EVLER İDDİANEMEDE   Ayrıca yurttaşların evlerinin acele kamulaştırıldığı ve mülklerinin TOKİ’ye devredildiği belirlemesinin yer aldığı kitaba işaret edilen iddianamede, kitapta Türkiye’nin yurttaşların evlerine el koyduğu tespiti suçlama konusu yapılmaya çalışıldı. İddianamede, “Çatışmalar sonrası kullanılmaz hale gelen konutların yerine yenisinin yapılmasını devlet tarafından ‘el koyma’ olarak nitelendirilerek bölge halkını göç etmeye zorladığı algısı oluşturulmaya çalışıldığı (…)” ifadeleri kullanıldı.    YURTSUZLAŞTIRMA TESPİTİ    Derneğin AB’nin desteği ile hazırladığı, “2015-2020 Dönemi Sokağa Çıkma Yasakları; Veri Derleme ve Medya İzleme Raporu”nda Sur, Cizre ve Nusaybin başta olmak üzere kentlerin ağır silahların ve aşırı güç kullanılması sonucu yerle bir edildiği tespiti de suç sayıldı. Bunun yanı sıra Kürtlerin bu durumdan ötürü yaşadığı bölgeden göçe zorlandığı ve ekonomik, kültürel ve toplumsal alt üst oluş ile sürgün, yoksullaştırma ve yurtsuzlaşmanın yaşandığı olgusuna dikkat çekilen iddianamede, bu durumun Kürtlere karşı bilinçli bir “yurtsuzlaştırma” veya toplum hafızasını yok etme olarak anlaşıldığı ileri sürülerek, suçlama konusu yapıldı.   DAVUTOĞLU’NUN AÇIKLAMASI   Raporda, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun, “Sur’u Toledo’ya çevireceğim” sözleri de iddianamede yer aldı. Bu bağlamda TOKİ’lerin yapıldığı ancak evleri yıkılan yurttaşların memnun olmadığına dair anlatımların yer aldığı raporda, en az 310 sivil yurttaşın da yaşamını yitirdiği ancak medyada sivillerin “terörize” edilmeye çalışıldığı belirlemesine işaret edilen iddianamede, bu durum “algı”  olarak değerlendirildi.    ‘ÖRGÜTSEL’ BELGESEL!    İtalya’da Uluslararası Biyoşehircilik Derneği (ISB) tarafından 13-20 Temmuz 2019’da yapılan “Bir Dil Evi Tasarlamak” konulu programa dernek üyelerinin katılması ve programda suçlama konusu yapılan raporların sunulduğu, ayrıca "Sur: Ax û Welat" belgeselinin gösterildiği belirtilen iddianamede, rapor ve belgesel nedeniyle Türkiye’nin zor durumda bırakılmaya çalışıldığı öne sürüldü. Tutuklu olan belgeselin yönetmeni Erhan Örs’ün çektiği belgesel, “örgütsel belgesel” olarak değerlendirildi. Derneğin Örs’e bu nedenle ödediği ücret de suç olarak kabul edildi.    ÇALIŞTAYLAR SUÇLAMA KONUSU   İddianamede, GÖÇİZDER’in 14 Temmuz 2018’de Van’da bulunan bir otelde ve derneğin bir restoranda yaptığı çalıştaylar ve söz konusu otel ile restorana para göndermesi de suçlama konusu yapıldı. Bunun yanı sıra dernek, çalışmalarını ve çalıştaylarının çekimini yapan bir prodüksiyon şirketine para göndermesi de suçlamalar arasında yer aldı.    ÜYELERİN BAĞIŞI SUÇ SAYILDI   AB’den alınan yardımların masraf, fatura ve üyelere aktarılmasının suç sayıldığı iddianamede, üyelerin derneğe bağış yapması da suç kapsamına alındı.    İddianamede, derneğe alınan peynir nedeniyle ödenen para da suçlamalar arasında yer aldı. Derneğin Yönetim Kurulu’nda bulunan Süleyman Yıldız’ın, 2019’da “borç peynir” açıklaması ile banka üzerinden para göndermesi suçlama konusu yapıldı. Yıldız’ın üyesi olduğu derneğin Van’da yaptığı çalıştaya katılması ve telefon görüşmelerinin yer aldığı iddianamede, Yıldız’ın bir telefon görüşmesinde konuştuğu kişiye sanal medyada paylaştığı yazıyı okumasını tavsiye etmesi de yer aldı. İddianamede, söz konusu yazıya yer verilmezken, “örgütsel içerikli olabileceği” şeklinde değerlendirildi.    ŞEYH BEDRETTİN FİLMİ   Yıldız’ın bir başka telefon görüşmesinde ise Şeyh Bedrettin ile ilgili yapılacak filme dair oyuncu sohbetine yer verilen iddianamede, filmde Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nden  (DİAYDER) birinin rol alabileceği önerisi de DİAYDER hakkında hala süren davalar gerekçe gösterilerek, suç kapsamında görüldü.    ‘ORGANİK BAĞ YOK’ SUÇLAMASI   Tutuklu bulunan Ramazan Kırkpınar da telefon görüşmeleri ve dernek faaliyetleri üzerinden suçlandı. Kırkpınar’ın derneğe sunduğu hukuksal destek bağlamında bir yurttaşın avukat talebine dair görüşmesi suç sayıldı. İddianamede, yapılan görüşmelerde ismi geçen kişinin Bitlisli olduğu ancak Kırkpınar’ın ise Diyarbakır’lı olduğu, bu nedenle aralarında “organik” bir bağ olmadığı ancak buna rağmen birbirlerini tanıdığına işaret edilerek, “Hedef şahsın bu aileyi tanımasındaki nedenin örgütsel faaliyetlerinin olması dolayısı ile örgüt içerisinde faaliyet gösteren şahıs ve bu şahısların aileleri ile irtibatlı olduğu”  kanısında bulunuldu.    RADYO YOK ÖRGÜT VAR   Tutuklu bulunan İrfan Hülakü ile yazar Osman Tatlı arasında geçen görüşmeye de yer verilen iddianamede, Hülakü’nün Tatlı’yı derneğe çay içmeye ve sohbet etmeye davet etmesi ile aralarında geçen diyalog da suçlama konusu yapıldı. Bunun yanı sıra Hülakü’nün görüştüğü kişilere, “Radyo Dengê Kurdî” isminde bir radyo kanalı açmak istediğinin yer aldığı iddianamede, Hülakü’nün radyo kanalıyla Kürt “kökenli” yurttaşlara ulaşmaya çalıştığı ve “müzahir” şahısların örgüte bağlılığının artırılması amaç edildiği öne sürüldü. Radyonun henüz kurulmamış olmasına rağmen iddianamede, “örgütsel söyleşi ve müziklerin yayınlanıyor olabileceği” şeklinde iddianın yer alması dikkat çekti.    Öte yandan Hülakü’nün görüştüğü bir kişiden mail adresi isteyip kendisine video aktarımı yapacağını söylemi, iddianamede “örgütsel faaliyet sırasında çekilmiş video kaydı olabileceği” şeklinde yorumlandı.    SUÇLAMADA 10 YIL GERİYE GİDİLDİ   Cüheylan’ın Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) “kumbara” çalışmasında elde ettiği parayı PKK’ye gönderdiği iddia edilmesine rağmen söz konusu paraların ne kadar olduğu ve ne zaman, ne şekilde gönderildiğine yer verilmedi.    NEWROZ’A KATILMA İHTİMALİ!    Tutuklu bulunan derneğin Eşbaşkanı Kamile Kandal’ın, 20 Mart 2021’de Newroz ve 19 Haziran 2021’de Maltepe’de İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine yönelik valiliğin izin verdiği miting ile katıldığı etkinlikler, suç olarak iddianamede yer aldı. Tutuklu bulunan Veysi Yıldız da dernek faaliyetleri ve katıldığı eylem ve etkinlikler üzerinden suçlandı. Yıldız’ın 8 Mart 2021’de katıldığı “Kadınlar Günü” etkinliği ve 13 Mart’ta gittiği Diyarbakır’da yapılacak olan Newroz’a “katılabileceği” kanısı üzerinden suçlandı.      MAAŞ ALMASI SUÇ   Tutuklu bulunan Halit Karahan ise, sosyolog olarak faaliyet yürüttüğü dernekten aldığı maaş nedeniyle suçlandı. Ayrıca derneğe bağış yapmakla da suçlanan Karahan’ın Tekirdağ 1 No’lu Cezaevi’nde bulunan yakınlarına para göndermesi de, derneğe bağlanarak, suç üretilmeye çalışıldı. Bunun yanı sıra HDP İzmir İl Örgütü’ne yapılan ırkçı silahlı saldırıda yaşamını yitiren Deniz Poyraz’a dair HDP’nin yapmayı planladığı eyleme ilişkin Karahan’a mesaj gönderilmesi dahi suç sayıldı. Karahan’ın gözaltına alındığı gün evinde el konulan fotoğrafların içinde yer alan 29 kişinin fotoğrafı “Değer Ailesi” olarak belirtilip suçlama konusu yapıldı.   Tutuklu bulunan Sosyolog Demgül Athan ise, GÖÇİZDER’in hazırladığı raporlara katkı sunduğu ileri sürülen İdil Devlet Hastanesi’nde psikolog olan Hasan Elçioğlu’na gönderdiği 800 TL, felsefeci olan ve raporlara katkı sunan Özlem Yılmaz’a gönderdiği 400 TL nedeniyle suçlandı. Athan’a, Lotus Genç Alan Derneği’nde proje koordinatörü olarak çalışması ardından kendisine gönderilen maaşı ve derneklerle kurduğu ilişkisi üzerinden suçlama yöneltildi.    Karahan’ın ev aramasında “Devlet geldi”  kitabının hakkında toplatma kararı olmamasına rağmen el konulduğu ve kitapta PKK’yi destekler mahiyete beyanların yer aldığı iddianamede iddia edildi.    ŞENGAL SURİYE’DE GÖSTERİLDİ   Tutuklu bulanan Makbule Altıntaş’ın el konulan dijital materyallerinde Irak’ta bulunan Şengal’e gittiği yönünde 13 Haziran’da yazışmasına dikkat çekilen iddianamede, Şengal Suriye’ye ait bir yer olarak belirtildi. Altıntaş’ın Nesin Vakfı ile yaptığı görüşme de suçlama konusu yapıldı. Görüşmede çekilecek “Hakikat” filminin getirisinin çocuklar için projeler üreten bir vakfa yatırılması yönündeki beyanları, Altıntaş’ın Göç Vakfı’nın, “Kürdistan’lı çocuklara dair proje üretiyor” ifadeleri suçlama konusu oldu.   BARIŞ AKADEMİSYENLERİ   Tutuklu bulunan derneğin Eşbaşkanı Mehmet Boğatekin de katıldığı eylem ve etkinlikler, telefon görüşmeleri ve dernek faaliyetleri üzerinden suçlandı. Dernek üyesi ve aynı zamanda Türkiye İnsan Haklar Vakfı (TİHV) Sosyal Hizmet Uzmanı Bilal Yıldız ise, kendisini arayan ve Mersin’de olduğu iddia edilen Pozitif Yaşam derneği üyesi ile aralarındaki mültecilerle ilgili görüşme suçlama konusu yapıldı. Görüşmede, dernek üyesinin GÖÇİZDER’in deneyimlerinden faydalanmak istediği yönünde içeriklerin yer aldığı görüldü. Öte yandan Yıldız’ın İstanbul Üniversitesi’nden bir öğrencisi ile görüşmesi de suçlama konusu yapıldı. Buna gerekçe ise öğrencinin “Bu suça ortak olmayacağız” şeklindeki bildiriye imza atan akademisyen olması olarak gösterildi.    MÜLTECİLERE SAHİP ÇIKMAK SUÇ   Öte yandan Mülteci Hakları Derneği üyesi olan Sinem Uludağ’ın Yıldız’a Van’da gözaltına alınan mültecilere ile görüşebilecek avukatın olup olmadığını sorması ve daha sonra Yıldız’ın söz konusu mülteciler ile ilgili Van TİHV’den bir isimle görüşmesi suçlama konusu yapıldı. Yıldız’ın “doğu, batı Kürdistan” ifadeleri de “örgüt ideolojisini sahiplenme” olarak lanse edildi.    ‘SAYIN’ ÖCALAN İFADESİ İDDİANAMEDE   GÖÇİZDER’de sosyolog olan Cihan Kartal’ın dernek faaliyetleri ve verdiği demeçler suç kapsamına alındı. Kartal’ın bir demecinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a “sayın” demesinden suç üretilmeye çalışıldı. Kartal’ın Kürt sorununun çözüm yolunun Abdullah Öcalan’dan geçtiği ve devletin görüşmesi gerektiği yönündeki sözlerinin ise “örgüte” hizmet etmek amaçlı olarak görüldü.    SAVCININ DEĞERLENDİRMESİ   İddianamede savcının, “Dosya kapsamına yansıyan CMK 135 görüşme içerikleri, açık kaynak araştırmaları, Masak Raporu, derneğin yapmış olduğu eylem ve etkinliklere ilişkin kollukça yapılan tespitler, derneğin hazırladığı yasaklama kararı alınan kitap içerikleri, dernek binasında yapılan aramada tespiti yapılan örgütsel hususlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde GÖÇİZDER isimli derneğin örgütün amaç ve ideolojisi doğrultusunda hareket ederek kitle propagandası ve sempatizan kitleyi diri tutmayı amaçlayan faaliyetler ile göç olgusu üzerinden terör örgütü propagandası yaptıkları, göç olgusunu Doğu ve Güneydoğu Anadolu da yaşanan örgüt gerçekliğinden uzak olarak tek yönlü olarak ele alıp ajitasyon ve karalama çalışmaları yürüttüğü, bu amaçlar doğrultusunda çalışan dernek yönetici üye ve şahısların legal düzlemde sivil toplum çalışması yürüttüklerine yönelik iddiaların suçtan kurtulmaya yönelik ve itibar edilemeyecek nitelikte olduğunun anlaşıldığı…” şeklindeki değerlendirmesi de yer aldı.    350 YILA KADAR HAPİS İSTEDİ   Savcı iddianamede, derneğin faaliyetlerini örgüt hiyerarşi içine alarak, GÖÇİZDER eşbaşkanları Kamile Kandal ve Mehmet Boğakan ile Ali Koçyiğit, Berkant Yılmaz, Bilal Yıldız, Demgül Athan, Erhan Örs, Halit Karahan, İlyas Erdem, İrfan Hülakü, İskan Teker, Kıyasettin Cüheylan, Makbule Altıntaş, Mehmet Baran, Nurhayat Koçyiğit, Pınar Konak, Ramazan Kırkpınar, Songül Köse, Süleyman Yıldız, Şeref Kaya, Veysi Yıldız, Zelal Coşkun hakkında, “örgüt üyeliği” iddiasıyla 7 buçuk yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep etti. Savcı, ayrıca Berkant Yılmaz hakkında “örgüt propagandası” yaptığı iddiasıyla 5 yıla kadar hapis istedi.    MA / Mehmet Aslan