Ekolojistler: Saldırıları durdurabilecek bir hareketi inşa etmek mümkün 2022-09-20 09:02:12 ŞIRNAK - Cudi Yürüyüşüne katılan ekolojistler, doğa kırımı dozunun artırıldığını belirterek, “Bölgenin ormanına, suyuna, havasına, toprağına yönelik saldırıları durdurabilecek bir hareketi inşa etmek mümkün” dedi.    Şırnak’ın Besta Bölgesi ile Cudi ve Gabar dağlarında asker gözetiminde iki yıldır süren doğa talanını durdurmak için 17 Eylül’de Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi öncülüğünde, “Savaş yıkımına ve doğa talanına karşı yürüyoruz” şiarıyla bir yürüyüş gerçekleştirildi. Gerçekleştirilen Cudi Yürüyüşüne, tüm engellemelere rağmen binlerce kişi katıldı.    Muğla’nın Datça ilçesinden gelerek, Cudi Yürüyüşüne katılan Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) ve İklim Adalet Koalisyonu aktivisti Ayhan Çelik ile İzmir’den gelen İklim Adaleti Koalisyonu Mezopotamya Kervan Koordinasyonundan Çiğdem Özbaş, bölgede devam eden ekolojik kıyıma ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    Çelik, Türkiye’nin son 2 yılda orman varlığının büyük bir bölümünü kaybettiğini belirterek, “Yangınlarla kaybediyoruz. Yangınlar bir fırsata çevriliyor, bir yandan rant alanı olarak kullanılıyor, bir yandan da ağaç endüstrisini beslemek için hemen o yanmış yerler de yok ediliyor. Bir yandan yangınla mücadele ederken, bir yandan da bölgede, Şırnak gibi çok yoğun ağaç kesimlerinin yapıldığını okuyoruz” dedi.   YETERSİZ   Batıda yaşananlara çıkarılan ses yetersiz olmasına rağmen bölgede yaşananlara ise hiç ses çıkarılmamasının kendilerini de rahatsız ettiğini dile getiren Çelik, “Burada olmamız gerektiğini düşündük. Onun için geldik. İklim değişikliğinin ne şehri var, ne ili, ne ilçesi, ne ülkesi var. Her tarafta kaybedilen ormanlar bizim ormanlarımız. Bunlara ses çıkaracağız. Ve dayanışma içinde bulunacağız. İnsanların burada ağaçlarına, ormanlarına sahip çıkmaları da çok büyük zorluklarla oluyor. Her noktada engelleniyoruz. Toplaşma alanına ulaşmamız, yerleri incelememiz bile engelleniyor. Ama bütün bu koşulları birlikte aşmak zorundayız. Hep birlikte buradaki her şeyi düşman görme tavrının karşısında durmak zorundayız” diye konuştu.    ‘GÜVENLİK BAHANESİYLE ENGELLENDİ’   İklim Adaleti Koalisyonu’ndan Çiğdem Özbaş, bölgeye yapmak istedikleri turların sürekli olarak engellendiğini söyleyerek, “Nisan ayından bu yana ulusal düzeyde ekolojik yıkım alanlarının yerinde tespiti yerel halklarla buluşmak amaçlı kervan organizasyonları yapılıyor. İrlanda’da, Portekiz’de, Uganda gibi çeşitli ülkelerde yapıldı. Türkiye’de Nisan ayından bu yana beş bölgeye kervan düzenledik. Bölge illerdeki ekolojinin yıkımlarını tespit ettik. Termik santrallerin yarattığı hava kirliliğini, toprak kirliliğini ve aynı zamanda Marmara kervanı düzenledik. Bütün bu süreç boyunca biz Mezopotamya’ya gelerek Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nin (MEH) ev sahipliğinde bir kervan düzenlemek için çaba sarf ediyorduk. Ama organizasyonlar güvenlik bahanesiyle engellendi. Kervanı bir türlü Diyarbakır’dan başlatamadık. Bu son süreçte MEH ile koordineli bir haldeydik. Buradaki yürüyüş çağrısıyla birlikte bizde kervanı Cizre’den başlatarak Mardin’e kadar kervan organizasyonu yaptık” diye belirtti.    ‘DİRENİŞİN MALİYETİ ÇOK BÜYÜK’   Bölgedeki ekolojik kıyımı tespit edebilmek için bölgede çalışma yürüteceklerini belirten Özbaş, “Bu organizasyonda orman yıkımına karşı yürüyeceğiz. Sonra Silopi’de termik santralinin yarattığı kirliliğe dikkat çekmek istiyoruz. Dicle nehrine yönelik su kirliliği ve tarım alanlarına yönelik müdahaleleri yerinde tespit etmek istiyoruz. Güvenlik bahanesiyle engellenmesini istemiyoruz. Türkiye’de ormanlar yandığında protesto edebilmek üzere özgürce bir araya gelebiliyoruz. Jandarma baskısına, copuna, gazına rağmen bu direnişler bir şekilde nöbet alanlarında devam ettiriliyor. Ancak Kürdistan’da  ekolojik direnişin maliyeti çok büyük. Bizim için dayanışma çok önemli. Ekoloji hareketi içerisinde iklimi değil sistemi değiştir diyen aktivistleri bir araya getirmek ve Kürt coğrafyasında da el ele vermek ve dayanışma içerisinde bu mücadeleyi yükseltmeyi hedefliyoruz” diye konuştu.    ‘YASAKLARI AŞABİLİRİZ’   Özbaş, doğa kırımının olduğu yerlerde yasakların aşılması gerektiğine vurgu yaparak, “MEH ile birlikte sosyal medya faaliyetleri yaptığımızda ve Şırnak’ta ki gelişmeleri takip ettiğimizde ciddi bir destek aldığımızı da gördük. Mesele bu tarz desteğin bu tarz bir yürüyüşle, mitingle bütün topluma görünür hale getirebilmek. Sadece kendi aramızda bir dayanışma ağını inşa edebilmek ve durdurabilmek. Bunu yaparken çok zorlanıyoruz. Devlet bunu engellemek için çok uğraşıyor. İşte Şırnak valisi önceden, ‘gelmeyin’ duyurusunda bulunuyor ki tam da biz bütün illerde iklim için, demokrasi için, özgürlük için, mücadele etmek için bir çağrı yaparken bir yandan da yasaklarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu yasakları aşacak bir irade göstermek lazım. Bu sivil itaatsizlik kitlesel olduğunda, bugün ki gibi yasakları aşabileceğimize inanıyoruz. Cizre’ye kadar gelebildik. Bu saldırgan politikalar karşı, Kürt bölgesinde ki ormanına, suyuna, havasına, toprağına yönelik saldırıları durdurabilecek bir hareketi inşa etmek mümkün diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.    ‘GELECEKSİZLİĞİ KABUL ETMEMİZ GEREKİR’   Özbaş, Türkiye’de inkar siyaseti ile birlikte doğa kırımının dozunun artırıldığına işaret ederek, “Türkiye’de iktidar otoriterleştikçe bu inkar siyasetini, doğa kırımını, insan emeğine yönelik sömürgen politikasının da dozu artıyor. Bu genel otoriterleşme eğilimi ve kutuplaştırma siyaseti iklim krizinin karşısında gezegenin kaderini ve geleceğini tamamen yok sayan bir pozisyonu durdurtmak için büyük çoğunlukları harekete geçirmek lazım” şeklinde konuştu.    Ekolojik mücadelenin kaderleri birleştirmekten geçtiğini kaydeden Özbaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yaşadığımız süreçte bulunduğumuz coğrafyaya göre, kimliğimize göre, ait olduğumuz sınıfsal pozisyona göre, ekonomimize göre çok eşitsiz bir şekilde eziliyoruz. Bu eşitsizliği ortadan kaldıracak bir mücadeleye kaderimizi birleştirmemiz gerekiyor. İklim Adaleti Koalisyonunu hem kimlik adaleti için, hem ekonomik adaleti için ve hem de çevre adaleti için demokratik toplumun olmazsa olmazları olarak görüyoruz. O yüzden Türkiye’de demokratik mücadeleyi tüm bu Kürt hareketinin özgürlük taleplerinden, kadın hareketinin özgürlük taleplerinden, gençliğin gelecek taleplerinden, sağlıklı bir gezegen taleplerinden bağımsız görmüyoruz. Ve görülmemelidir Yoksa bir geleceksizlikle karşı karşıyayız. Bu geleceksizliği de kabul etmememiz gerekiyor.”