Ceza hukukçusu Kanar: Barolar 'umut hakkı' için mücadele etmeli 2022-09-20 09:00:55   İSTANBUL - Ceza hukukçusu Ercan Kanar, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “umut hakkı”ndan muaf tutulmasının "ırkçılık, insanlığa aykırı ve işkence" olduğunu belirterek, bütün baroların buna karşı mücadele vermesi gerektiğini söyledi.     İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 25 Mart 2021 tarihinden bu yana haber alınamıyor. Aile ve avukatların yaptıkları başvurular engellenirken, Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için ise girişimler sürüyor. Bu kapsamda Asrın Hukuk Bürosu, müvekillerine verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen ihlal kararının denetlenmesi için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne yeni bir başvuru yaptı. Türkiye, başvuru üzerine Komite'ye verdiği yanıtta, Öcalan'ın "müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutukluya serbest kalma imkanının tanınması" anlamına gelen "umut hakkı"ndan muaf tutulduğunu itiraf etti.    Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından 26 Temmuz 2021'de yapılan benzer başvuru için Komite'nin Türkiye'ye tanıdığı süre ise 22 Eylül'de sona eriyor.    Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme talebinin sağlanması için 25 Mayıs 2021’de yapılan imza kampanyasına imza veren ceza hukukçusu Ercan Kanar, Türkiye'nin muaf tutma yanıtı ve olası etkilerini değerlendirdi.   'UMUT HAKKINI ÇİĞNEMEK İŞKENCEDİR'   Özgürlüğü umut etmenin temel bir insan hakkı olduğuna dikkati çeken Kanar, insanların ömür boyu özgürlüğünden yoksun bırakılmasının bu hakkın çiğnenmesi anlamına geldiğini söyledi. Kanar, "umut hakkı"nın çiğnenmesinin ırkçı bir uygulama olduğuna işaret ederek, "Düşmanla savaş hukukunun infazıdır. İnsanlığa, insanlık onuruna aykırıdır, işkencedir, kötü muameledir, insan değerine saygısızlıktır” dedi.    'MEVZUAT DEĞİŞMELİ'     Komite'nin kişilere verilen cezanın 8 ila 14 yıl arasında gözden geçirilmesi gerektiği yönünde bir kararı olduğunu aktaran Kanar, Türkiye'nin de Komite'nin tavsiye kararına uyarak, Öcalan ile ilgili verdiği kararı gözden geçirmesi gerektiğini ifade etti. Kanar, Türkiye’nin mevzuatta yer alan ömür boyu müebbet hapis cezasının kaldırılması gerektiğini de belirterek, "Aslında Türkiye bu tecritle kendi yasasını da çiğniyor. Neden? Mesela şu anda İnfaz Kanunu var. İnfaz Kanunu’nda temel olarak ne söylenmiş? ‘Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülere hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır’ demiş. Yani Türkiye bu uygulamalarıyla kendi yasalarını çiğniyor” diye kaydetti.    AVUKAT GÖRÜŞ YASAĞI   Terörle Mücadele Yasası'nın da kaldırılması gerektiğini ifade eden Kanar, insan hakları örgütleri ve baroların söz konusu uygulamaların kaldırılması için mücadele etmesi gerektiğini vurguladı. Kanar, “Ölene kadar hapisle idamın bir farkı yoktur. Hatta daha ağır bir uygulamadır” dedi. Kanar, Türkiye’nin üyesi olduğu Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen “Nelson Mandela Kuralları"na da uymadığına işaret ederek, "İnfaz, insanlık onuruna ve değerine saygılı olmalı. Ayrımcılık yasak olmalı, özgür yaşamla mahpus yaşamı arasındaki ayrım en aza düşürülmeli. Hücre cezası verilse bile 15 günü geçmemesi gerekir, 22 saatten fazla hücre olmamalı. Mahpusların ailesinin olduğu yere yakın bir cezaevinde tutulması gerekiyor, hiçbir disiplin cezası aile ve avukat görüşünü engelleyemez" şeklinde konuştu.    'TECRİT BARIŞA DÜŞMANLIKTIR'     Türkiye’nin konu Öcalan olduğunda bütün kuralları çiğnediğini dile getiren Kanar, İmralı'nın 1999’da özel bir cezaevine dönüştürüldüğünü kaydetti. Daha önce kendisinin de birçok kez İmralı’ya gittiğini aktaran Kanar, oradaki koşulların insanlık dışı olduğunu söyledi. Kanar, "Öcalan’a yapılan bu tecrit Türkiye’deki demokrasinin gelişmesinin ve barışın oluşmasının önünde de büyük bir engel. Çünkü barış olacaksa eğer Abdullah Öcalan bu barış mücadelesinin en önemli aktörlerinden biri olacaktır. Dolayısıyla devletin uygulaması her açıdan sakat. Hukuka, kendi yasasına, evrensel kurallarına, BM kurallarına ve AİHM kararlarına aykırı. Bu barışa düşman bir tecrit uygulamadır. Irkçı bir uygulamadır” ifadelerini kullandı.    MUHALEFETE ELEŞTİRİ   Kanar, iktidarın cezaevlerindeki ihlallere karşı adım atmayacağına işaret ederek, "Çünkü bu iktidar, 2002’de başa geldiğinde cezaevlerinin nüfusu 49 bindi. Şimdi 300 bin. Şimdi 35 yeni cezaevi yapılıyor. F tiplerinde de infaz yasası ilan ediliyor. Öcalan’a tecrit başladığında maalesef demokratik kurumların çoğu sustu. Sol muhalefetin de fazla sesi çıkmadı. Halbuki o zaman güçlü sesler çıkartılsaydı belki F Tipi uygulaması da gündeme gelmeyebilirdi. İktidar Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridi temel alarak, tüm muhaliflere karşı F tiplerini yaşama geçiriyor” diye konuştu.    İNTİKAM POLİTİKASI    Öcalan’ın “umut hakkı"ndan muaf tutulmasının Kürtler başta olmak üzere tüm muhalefete gözdağı anlamına geldiğini söyleyen Kanar, bu durumun aynı zamanda "intikam politikası" olduğunu vurguladı. Kanar, "Dolaysısıyla sadece Öcalan mağdur olmuyor. Başta Kürt halkı olmak üzere muhalif olan herkes bu tecritten payını alıyor” dedi.   'ÜYELİKTEN ÇIKARILMALI'   Kanar, Türkiye’nin 2014’te verilen ihlal kararını yerine getirmemesi nedeniyle Komite'nin konuyu Büyük Daire’ye taşıması gerektiğini dile getirdi. Buradan ihlal çıktığı taktirde Avrupa Konseyi’nin yaptırım uygulaması gerektiğini aktaran Kanar, Türkiye’nin Konsey üyeliğinden çıkarılması ya da oy hakkından mahrum bırakılması gibi yaptırımların uygulanması gerektiğinin altını çizdi.     Kanar, Avrupa’daki ve Türkiye’deki tüm baroların Öcalan için hukukun evrensel ilkeleri doğrultusunda harekete geçmesi gerektiğini vurgulayarak, "Ama maalesef Türkiye’de metropol baroları üstlerine düşen görevi yapmıyorlar, seyirci kalıyorlar” dedi.   MA / Rukiye Adıgüzel