S Tipi cezaevlerine 'Nazi kampı' benzetmesi 2022-09-11 09:05:20   IĞDIR - Iğdır S Tipi Cezaevi’nde tutuklularla görüşmesi engellenen HDP Milletvekili Habip Eksik, S tipi cezaevlerinin “irade kırma merkezi” olduğunu ve Hitlerin Nazi kamplarından hiçbir farkının olmadığını söyledi.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Iğdır Milletvekili Habip Eksik, İnsan Hakları Derneği (İHD) Iğdır temsilcileri ve avukatlar, 7 Eylül’de Iğdır S Tipi Cezaevi’ni ziyaret etti. Heyetin, tutuklularla görüşmesi “Adalet Bakanlığı’ndan izin alınmadığı” gerekçesiyle cezaevi idaresince engellendi.   Görüşmelerin engellenmesine değinen HDP’li Habip Eksik, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde geliştirilen tecrit sistemin tüm cezaevlerine ve topluma sirayet ettiğini söyledi.   TALEPLERİ CEZAEVİ İDARESİNE AKTARDILAR    Cezaevlerinde tutuklulara yönelik hak ihlallerinin her geçen gün arttığına dikkat çeken Eksik, çok sayıda siyasi tutuklunun mektup göndererek yaşadıkları ihlalleri aktardığını kaydetti. Cezaevlerinde yaşanan ihlaller üzerine Iğdır S Tipi Cezaevi’ne gittiklerini ifade eden Eksik, “Cezaevi idaresi, ‘milletvekillerinin tutsakları ziyaret edebilmesi için Adalet Bakanlığı’ndan özel izin almaları gerekiyor’ diyerek tutsaklarla görüşmemize izin verilmedi. Bu açıdan tutsakların kaldığı bölümleri görme fırsatı bulamadık. Fakat idarenin olduğu bölüme ve cezaevi dışındaki tabloya baktığımızda, aslında tam bir tecrit sisteminin yansımasını orada görebildik. Yüksek beton bariyerler ve her yönüyle içerinin izole edildiği ve tecrit sisteminin hakim olduğu bir görüntü mevcuttu. Cezaevi yönetimi ile yaptığımız görüşmede ise, cezaevinde yaşanan sorunların tutuklular ile müzakere edilerek çözülmesini istedik. Tutsakların koşullarının düzeltilmesi için talepleri idareye ilettik” dedi.   3 HASTA TUTUKLU ATK’YE SEVK EDİLDİ   Iğdır Cezaevi’nde hasta tutukluların durumuna değinen Eksik, “Hasta tutsakların hastanelerde, tedaviye uygun ve gerekli ilaçlara ulaşması konusunda da idare ile konuşmamız oldu. İdare, cezaevinde toplamda kronik hastalığı olan 5 mahpusun olduğunu, bu mahpuslardan 3 kişinin Adli Tıp Kurumu’na sevk edildiklerini belirtti. ATK’nin bu kişiler hakkında ‘cezaevinde kalabilir raporu’ verdiğini ifade ettiler” dedi.    ‘HASTA TUTUKLULAR TAHLİYE EDİLMELİ’   ATK’nin maalesef başvuruların çoğunu reddettiğini hatırlatan Eksik, “Bu hasta tutsaklardan biri en az 70 yaşında olan Abdullah Ateş. Ateş’in çok sayıda kronik hastalığı bulunuyor. Ayrıca bu hastalardan biri haftada 3 gün diyalize giren bir tutsak. ATK, tıbbi bir yaklaşımla tutsakların hastalıklarını değerlendirmemekte ve neticesinde birçok insan ağır hastalıklara rağmen cezaevlerinde kalmaya devam etmektedir. Türkiye cezaevlerindeki hasta tutsaklar derhal tahliye edilmeli, hasta tutsakların tüm hastanelerin verdiği herhangi bir doktor raporuyla tahliye edilmesinin önü açılmalıdır” diye konuştu.    S TİPİ: İRADELERİ KIRMA MERKEZİ   S Tipi cezaevlerini “iradelerini kırma merkezi” olarak tanımlayan Eksik, “S Tipi cezaevlerinde kalan tutuklular, avukatları ve aileleri aracılığı bizlere ulaşıyor. Tutsaklar bu hukuksuz tekli oda sisteminin bir diğer ifade ile tecrit sisteminin son bulmasını istiyorlar. Tutsakların, bu çığlığını idare ile ve bakanlıkla defalarca görüşmemize rağmen bu konuda herhangi bir adım atılmadı. Yetkililer, sürekli bu hak ihlali için mahkemelere başvurulması adresini gösteriyor, oysa bu mahkemelerin de ne kadar yavaş hareket ettiğini ve yargının iktidarın bir aparatı haline geldiğini hepimiz çok iyi biliyoruz” ifadelerini kullandı.   İMRALI SİSTEMİNİN YANSIMASI    S Tipi cezaevi modelinin, İmralı tecrit sisteminin bir parçası olduğunu kaydeden Eksik, “Bu cezaevleri, muhaliflerin, özellikle de siyasi nedenlerle tutsak olanların iradesini kırma, sağlığını elinden alma, adeta imha etme merkezleridir. Tutsaklar neredeyse kimseyle bir iletişim sağlayamıyor, sadece haftada 1 saat spor nedeniyle üç kişi bir araya geliyor. Onun dışında hiçbir sosyal aktivite de tutsaklar bir araya gelemiyor. Bu da tutsaklarda hem bedenen, hem de ruhen çok ciddi anlamda büyük sıkıntılara yol açmaktadır. S Tipi cezaevleri hukuka aykırı modellerdir. Modern ceza hukukunda amaç kişiyi topluma yeniden hazırlamaktır, oysa bu cezaevi modeli kişiyi toplumdan soyutlamakta, böylece kişinin benlik duygusunu yok etmektedir. Hitlerin Nazi kamplarından, Ortaçağ engizisyon mahkemelerinden hiçbir farkı yoktur” şeklinde konuştu.   TECRİT SİSTEME DÖNÜŞTÜ    İmralı Cezaevi’nde 24 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde ağır tecridin sürdürüldüğünü kaydeden Eksik, “Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit, bugün Türkiye’de bir sisteme dönüşmüş durumdadır. Bu sistem, İmralı Cezaevi’nde Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanmaya başlanıp sonrasında Türkiye’de tüm cezaevlerine ve tüm topluma uygulandı. Cezaevlerinde uygulanan hukuksuzluklar da dahil olmak üzere topluma uygulanan tüm antidemokratik uygulamaların ve hak ihlallerinin temelini İmralı tecrit sistemi oluşturmaktadır” diye kaydetti.   ‘HAKLARA SAYGI GÖSTERİLMELİ’   Cezaevlerinde kurulan İdare ve Gözlem Kurulları’nın rolüne değinen Eksik, şöyle konuştu: “Gözlem Kurullarının birçok cezaevinde olduğu gibi Iğdır S Tipi Cezaevi’nde de tahliyesi gelen tutsakları tahliye etmediği, sübjektif değerlendirmeler neticesinde kararlar verdiği görülmektedir. Bu cezaevi gözlem kurullarına dışarıdan kişilerin dahil edildiği, tamamen iktidarın bu kurulları tutsaklar üzerinde bir sopaya dönüştürdüğünü görülmektedir. Kısacası Türkiye’de cezaevleri birer işkence merkezine, ölüm evine dönüştürülmektedir. İktidar derhal hukuka dönmeli ve tutsakların yaşam hakkı başta olmak üzere tüm haklarına saygı göstermeli. Hak ihlallerine son vermeli.”   Her geçen gün cezaevlerinde hak ihlallerinin artmaya devam ettiğini yineleyen Eksik, Adalet Bakanlığı ile yetkili sorumluların insan haklarına saygılı olması ve hukuka riayet etmesi gerektiğini söyledi. Tecrit sistemine de bir an önce son verilmesi gerektiğini kaydeden Eksik, “İnsanların ceza almaları ya da tutuklu olmaları, tutsakların tüm haklarını elinden alma hakkını iktidara vermez. Tutsakların haklarına saygı gösterilmeli ve insanca onurlu bir yaşam zemini hazırlanması ve yetkililerin hassasiyet göstermesi gerekir” dedi.     MA / Cengiz Özbasar