HDP Engelli Komisyonu: Herkes için erişebilir okullar inşa edilmeli 2022-09-09 13:05:04   ANKARA - Engelli öğrencilerin sistematik bir ayrımcılığa maruz kaldığını dile getiren Engelliler Komisyonu üyesi Hüseyin Kaçmaz,“‘Herkes için erişilebilir okullar’ inşa edilmelidir” dedi.      Halkların Demokratik Partisi (HDP) Engelliler Komisyonu Eşsözcüsü Hatice Betül Çelebi ve komisyon üyesi milletvekili Hüseyin Kaçmaz, yeni eğitim ve öğretim yılında engelli öğrencilerin sorunlarına ilişkin parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.    Toplantıda ilk olarak Engelliler Komisyonu üyesi ve Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz,  konuştu. Önümüzdeki hafta Türkiye genelinde okulların açılacağına dikkat çeken Kaçmaz, “Fakat engellilerin eğitim hizmetlerine erişimi konusunda hem genel kamuoyunun hem de kamu kurum ve kuruluşlarının dikkatlerine sunulması gereken çok temel hususlar yeterince tartışılmamaktadır. Bu durum engellilere yönelik ayrımcı dil ve söylemlerden bağımsız olmadığı gibi iktidarların engelli karşıtı ‘sağlamcı politikalarında’ da bağımsız değildir” dedi.    'ETKİN KATILIM GÜÇLENDİRİLMELİ'   Türkiye’de engellilerin Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesinin 24’üncü maddesinden ve Anayasanın 10. ve 42. maddesinden kaynaklanan “Eğitim Hakları” henüz tam anlamıyla yaşama geçirilmediğini dile getiren Kaçmaz, “İnsan potansiyelinin, onur ve değer duygusunun tam gelişimi ve insan haklarına, temel özgürlükler, insan çeşitliliğine saygı duyulmasının güçlendirilmesi gerekmektedir. Yine engellilerin; kişiliklerinin, yeteneklerinin, yaratıcılıklarının, zihinsel ve fiziksel becerilerinin ve dahi potansiyellerinin gelişiminin sağlanması, engellilerin özgür bir topluma etkin bir şekilde katılımlarının güçlendirilmesi amacıyla eğitim hakkının tanınması ve yaşama geçirilmesi gereklidir” ifadelerini kullandı.    ENGELLİLER İÇİN BÜTÇE    Türkiye’de işitme, görme, zihinsel, ortopedik ve norö-tipik engellilerin eğitim hakkı ihlalleri sistematik bir şekilde yaşandığının altını çizen Kaçmaz, şunları söyledi: “Kamu kurum ve kuruluşları engellilerin eğitim hakkını tanımakta eksiklik içindedir. Eğitim hakkının fırsat eşitliği temelinde ve ayrımcılık yapılmaksızın sağlanması için eğitim sisteminin bütünleştirici bir şekilde her düzeyde engellileri kapsaması gerektirmektedir.   Türkiye nüfusunun yüzde 8 ila 10’unu oluşturan engelli yurttaşlara sunulan kamu hizmetleri için bütçeden ayrılan pay sadece ve sadece yüzde 1,6’dır. Bu durum iktidarın engelliler konusundaki politikasızlığını göstermektedir. Millî Eğitim Bakanlığı ve bağlı okulların bütçesi içerisinde engellilerin eğitimi için yeterli düzeyde bir bütçe, kadro, müfredat düzenlemesi yapılmamıştır. Bu durum diğer ilgili kamu kurumlarında da benzerdir. Tekraren belirtmek istiyoruz ki; engellilerin eğitim hizmetine erişimi için bütçe, kadro ve müfredat geliştirilmesi zorunludur. İvedilikle bu eksiklikler giderilmeli ve yeni eğitim öğretim yılında uygulanmaya geçirilmelidir. Eğitim hakkı da dahil engellilerin tüm haklarının ilk şartı olan erişilebilirlik meselesi AKP iktidarları döneminde sürekli ertelenmiştir. 2005 yılında çıkarılan ilgili yasaya rağmen gelinen aşamada ‘evden okula erişimin yolu, geçidi, servisi, kaldırımı, aracı, vb.’ elzem ihtiyaçlar görmezden gelinmiş ve halen giderilmemiştir.   ERİŞEBİLİR OKULLAR İNŞA EDİLMELİ   AKP iktidarı erişilebilirliği erteleyerek; engellilerin eğitim hakkı dahil tüm haklarını ertelemiştir. İktidar engelliler ve ailelerini bir izolasyona tabi tutmaktadır. Okulların merdivenleri, lavaboları, sınıfları, tahtaları, asansörleri, kantinleri, bahçe ve spor alanları engellilerin erişimi için uyumlu değildir. Bu nedenle daha fazla vakit kaybetmeden, kapsamlı ve hızlı bir politika ile ‘Herkes için erişilebilir okullar’ inşa edilmelidir.    OKULLARIN SADECE YÜZDE 2,4’Ü ÖZEL EĞİTİM KURUMU   Milli Eğitim Bakanlığının bir milyonu aşkın personeli içerisinde ‘Özel Eğitim Kadrosu’ oranı sembolik düzeyde olup toplam öğretmenlerin sadece yüzde 1,4’ü bu kapsamdadır. Söz konusu personelin de ‘engelli hakları farkındalığı’ ve ‘hak temelli bir yaklaşım’ içinde olup olmadığı da tartışmaya açıktır.  Okulların sadece yüzde 2,4’ü ‘özel eğitim kurumu’ olup, dersliklerde ise bu oran yüzde 1,4’tür. Okul öncesi eğitimde derslik, öğrenci ve öğretmenlerin ‘özel eğitim oranı’ kamuoyuna açıklanmamakta ve adeta gizlenmektedir.   SİSTEMATİK AYRIMCILIĞA MARUZ KALIYORLAR    İlkokul, ortaokul ve ilköğretim düzeyindeki öğrenciler içerisinde ‘özel eğitim’ kapsamındakilerin oranı yüzde 0,3 olup bu oran erkek öğrencilerde yüzde 0,4, kız öğrencilerde ise yüzde 0,2’dir. Yani bin öğrenciden sadece 3’ü özel eğitim kapsamındadır. Tüm zorluklara rağmen eğitim ortamlarına erişen engelli öğrencilerin çok büyük çoğunluğu ‘kaynaştırma eğitimi’ kapsamında eğitim almaktadır. Kaynaştırma eğitimi için gerekli sınıf mevcudu, kadrosu ve farkındalık sağlanmadığı için engelli öğrenciler sistematik bir ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar.   KOŞULLARI YETERLİ DEĞİL   Engelliler de herkes gibi her eğitim kurumunda eğitim hakkını kullanabilmelidir. Ancak Türkiye’deki kaynaştırma eğitimi koşulları bunun için yeterli değildir. Yaşanan sorunlar sadece farkındalık eksikliğinden kaynaklı değildir bunu biliyoruz. Çünkü bu sorunlar yapısaldır. Ancak öğrenci, veli, idareci ve öğretmenlerin engelli hakları eğitimi ve farkındalığı ile bir nebze olsun giderilebilinir.   Engelli bireylerin ve ailelerinin okullara kayıt, uygun sınıf ve öğretmen bulma sorunu tam olarak çözülememiştir. Dönem dönem kamuoyuna yansıyan vakalarda açık ayrımcılık suçu işlendiği ve bu suçların yaptırımsız kaldığını gözlemliyoruz. Engelsiz bir yaşam amacıyla hem eğitim de hem de günlük yaşamda yardımcı ve destek teknolojilerinin kullanımı, engellilerin eğitim hakkının yaşama geçirilmesi için gereklidir.     ANADİLİNDE EĞİTİM SAĞLANMALI   Çoğu ithal olan ve bu nedenle erişimi zor, pahalı ve zahmetli olan yardımcı teknolojilere, tıbbi medikal araçlara, engelliler için günlük yaşamda zorunlu sarf malzemelerine erişimde engelliler güçlük yaşamaktadır.  Tüm engellilerin eğitimi için nitelikli, anadilinde, erişilebilir, yaşadıkları çevre ile bütünleştirici, kaliteli ve parasız eğitim imkanları sağlanmalıdır.   Tüm eğitim alanlarının ‘evrensel dizayn ilkesi’ esas alınarak ‘makul bir düzenlemeden’ geçirilmesi için kapsamlı bir politika uygulanmalıdır. Braille ve diğer biçimlerdeki yazıların okunmasının öğrenilmesi, beden dilinin ve alternatif iletişim araçları ve biçimleri ile yeni çevreye alışma ve bu çevrede hareket etme becerilerinin öğrenilmesi, akran desteği ve rehberlik hizmetlerinin kolaylaştırılması gereklidir.    İşaret dilinin öğrenilmesine, işitme ve konuşma engellilerin dilsel kimliğinin gelişimine yardımcı olunması gereklidir. Yine görme, işitme veya hem görme hem işitme-konuşma engellilerin özellikle çocukların eğitiminin en uygun dille, iletişim araç ve biçimleriyle, onların akademik ve sosyal gelişimini artırıcı ortamlarda sunulmasının sağlanması gerekmektedir.”   ‘ÇOCUKLARIN BAKIŞLARINI UNUTMAYACAKLAR’   Açıklamada konuşan Engelliler Komisyonu Eşsözcüsü Hatice Betül Çelebi ise, haftaya açılacak okulların çocuklar ve ebeveynleri için unutulmaz anılarla dolacağını ve bunun hayatlarına yansıyacağını ifade ederek, “Ama Milyonlarca aile engelli çocuk ve ebeveynleri için bu anlar yine unutulmayacak. Okullara erişemedikleri, alınmadıkları ‘biz böyle çocukları almıyoruz’ diyen müdürler, veliler ve onlara zorbalık uygulayan toplumun engelli kültürünü körpecik zihinlerine empoze eden çocukların bakışlarını unutmayacaklar” diye konuştu.   ‘FARKLI EĞİTİM SİSTEMLERİNE MARUZ KALIYOR’   “Toplumun bütün farklılıkları için en doğru eğitim yönetimi, bir arada aynı sınıflarda uygun destekler ve materyallerle birlikte bir eğitimin olmasıdır” diyen Çelebi, ekledi: “Burada amaç aslında toplumsal doğanın çeşitliliğine vurgu yapan insanlık ailesinin aynen bir çiçek bahçesi gibi bütün renkleriyle güzel olabileceğini bize tarif eden bir yaşam biçimini, bu şekilde bir eğitim sistemiyle inşa edebileceğimiz gerçekliğini göstermesidir. Sözleşmeler bizim raflarımızda duruyor ama bizdeki uygulama tam anlamıyla 18. yüzyılda Rousseau'nun Emile kitabındaki satırlarında kendini ifade buluyor. Diyor ki sakat ve hastalıklı bir çocuğun mürebbiyelik görevini üstlenmek benim için hasta bakıcılık gibidir. İşte artık yaşama değer olmayan böyle bir hizmete, böyle bir yaşama özen göstermek aslında zaman kaybının heba olması demektir. Bu zihin tamamıyla bizim eğitim sistemimiz de şu günlerde ve bu yüzyılda nefes alıp veren bir zihniyettir aslında. Bizdeki uygulama aynen bu şekilde tevazu etmektedir. Engelli çocuklar kendi engel durumlarına ve farklı yeti gruplarına göre farklı eğitim sıkıntılara maruz kalıyor. Körler yanı okullarda kendi evlerinden uzak ve genellikle yatılı okullarda bir arada eğitim alıyorlar.”   SORUNLA OKULLAR AÇILIYOR   “Yine sağırlar belirli illerde okullarından uzakta çok küçük yaşlarda yaşamın içinden koparılıp kendi gibi olan çocuklarla bir arada eğitim alıyorlar” diyen Çelebi, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Tamamen toplumda izole olmuş şekilde yetişkin olarak geri dönüyorlar. Bugün özellikle sağırlar özellikle bu gruplar yaşam içinde entegre olmayan ve kendi içlerine bir yaşama mahkum edilmiş olarak hayatlarına devam ediyorlar. Ortopedik engellilere gelince, özellikle erişilebilir olmayan binalar yollar okullar rampası bulunmayan caddeler taşıtlar onları almayan taşıtlar, senin ne işin var dışarda diyen çevredeki sosyal baskı okullarda olmayan asansörler gibi imkansızlıklar sebebiyle ve hali hazırda bir 4 yıl daha ertelenmiş bir erişilebilirlik sorunuyla okullara gitmeye çalışıyorlar.   NEDEN ÇOCUKLAR EBEVEYNLERİN SIRTINDA?   Şimdi zaman zaman haberlerde görüyoruz, muhtemel bu eğitim döneminde de göreceğiz, çocuğunu sırtlamış bir ebeveyn ya da sınava yetişemeyen bir genci sırtlamış kahraman insanlar. İşte bizim engelli kültürümüz bu. Bizim engelli kültürümüz engelliliği muhtaç aciz ve yük gören bir engelli kültürü. Oysa ki bu manzaralarda bizim sorgulamamız gereken orada kahramanlık destanları yapmak değil. İyilik ve dayanışma elbette olmalı. Ama bizim burada yapmamız gereken sorgulama neden o çocukların ebeveynlerin ya da başka insanların sırtlarında olduğudur. Neden o insanların toplumda yaşama ve erişilebilir haklarının olmadığı neden bu hayatın ertelendiği neden bu insanların yaşamlarının yarım kalan hikayeler olarak kalmasına göz yumulduğu.   HANGİ HAKLA ALMIYORSUNUZ?   Diğer grup nöro çeşitli gruplar. Özellikle burada çok büyük farklı sıkıntılar var. Down sendromu otistikler ve birçok genç ve çocuk. Burada da çok farklı sıkıntılar yaşıyoruz. Özellikle kaynaştırma eğitimi adı altında yapılan eğitimler ve yasal olan haklar müdürlerin öğretmenlerin ve ebeveynlerin insafına kalmış durumda. Aileler kreşlerden itibaren okul okul dolaşıyorlar. Her okuldan aldıkları cevap biz böyle çocukları almıyoruz. Hangi hakla almıyorsunuz? Bunu soran bir mekanizma olmadığı zaman çocukları almıyorlar.    EĞİTİM HAK GASPI   Özellikle otistik çocukların kendi öznel koşulları da göz önüne bulunduğunda bu raporların alınması da onlar için bir işkence. Raporları aldıktan sonra verilen ödemeler, özellikle bu çocuklar için aslında otizmin tam anlamıyla bir tıbbi model olarak hastalık olarak tanımlandığı ve eğitimin de tedavi yöntemi olarak sunulduğu bu kültür içinde bu çocuklarımız sadece ve sadece ayda 12 saat destek alıyorlar. Bu kritik dönemlerinde, desteklerin hayat önem yaşadığı dönemde verilen ödemeler, haftalık gideri dahi karşılayamayacak komik düzeylerde kalıyor bugün otistik bir çocuğun hak ettiği desteği alabilmesi 15-20 bin, bazı özel merkezlerde çok daha yüksek rakamlara çıkıyor. Eğitim engelliler için günümüzde tam anlamıyla bir hak gaspı.   DUR DEMEYE DEVAM EDECEĞİZ   Biz bu noktada hedefi HDP, olarak özellikle tam da şu günlerde milyonlarca engelli çocuğun, gencin ve ailesinin ruhuna çöken hayal kırıklığının ve yalnızlıkların hissedildiği kalp. Onların gözündeki hüznü gören göz, eşit yurttaş olarak en doğal haklarının gaspına karşı dur diyen söz olmaya devam edeceğiz.”