Temel’in 'devlet’ ile hikayesi: Baskın, gözaltı, tutuklama, işkence 2022-06-26 09:07:00   ŞIRNAK - Askerler 70 yaşındaki Salih Temel’i köyünden çıkarmak için 20 kez evini bastı, 15 kez gözaltına aldı, 4 kez tutukladı, 7 gün boyunca işkenceye uğradı. “İşte bizim devletle hikayemiz bu” diyen Temel, tüm baskılara rağmen köyünü terk etmedi.    Devletin 90’lı yıllarda devreye soktuğu “güvenlik politikaları” gerekçesiyle yüzlerce köy boşaltıldı, on binlerce insan toprağından göç ettirildi. Bütün baskılara rağmen koruculuk dayatmasını ve göç etmeyi kabul etmeyen yurttaşlar da baskı, gözaltı, tutuklama ve işkenceye maruz kaldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün verilerine göre; 1990'lı yıllarda devlet saldırılarında en az 3 bin köy yakılarak boşaltıldı, en az 3 milyon kişi yerinden edildi. Bu uygulamaların en çok yaşandığı kentlerden biri de Şırnak ve ilçeleri oldu.    KÖYE GERİ DÖNÜŞ    Beytüşşebap ilçesine bağlı Sêtkar köyü de defalarca askerler tarafından basıldı ve köylüler koruculuk dayatmasına maruz bırakıldı. Sêtkar köyü sakinleri bu baskıyı kabul etmeyince 1988’de köyleri yakıldı ve yıkıldı. 1993’te köylerine tekrar dönen yurttaşlar, köyü yeniden inşa etti. Bir yıl köyde yaşayan halk, köyün askerlerce yeniden boşaltılması üzerine 1994’de yeniden yerlerinden edildi.    Topraklarından vazgeçmeyen köylüler, 1995’te yeniden köylerini inşa ederek, burada tüm baskı, gözaltı ve tutuklamalara rağmen yaşamaya başladı. Tüm bu baskıları yaşayanlardan biri de 70 yaşındaki Salih Temel’in evi 20 defa basıldı. Temel, 15 defa gözaltına alındı, 4 defa da tutuklandı. Topraklarıyla kurduğu bağdan aldığı güçle Temel, tüm saldırı, baskı ve tutuklamalara karşı köyünü terk etmedi.    KÖYÜNÜ TERK ETMEDİ    1990’lı yıllarda devlet baskısı ile karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Temel, köyü için verdiği mücadeleyi şu sözlerle anlattı: “Şuan ki köyümüzün hemen yukarısında yaşamımızı sürdürüyorduk. Orada hayvancılıkla uğraşıyorduk ve geçimimizi o şekilde sağlıyorduk. Askerler daha sonra bize, ‘Buradan çıkacaksınız’ dedi. Biz de kabul etmedik ancak bizi zorla çıkarttılar. Yine de toprağımızı terk etmedik ve buraya geldik. Yani burası köyümüzün hemen aşağısıdır. Burada 2 yıl kaldıktan sonra askerler geldi ve köyden çıkmamızı istedi. Buna karşı çıktığımız için benle beraber 6 kişi daha gözaltına alındı. Önce Mardin, sonra da Diyarbakır’da ki cezaevine gönderildik. 5 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildik. Bizi tutukladıktan sonra asker köyün etrafını tel örgülerle kapatmışlardı.”   BAHÇEYİ SULADIĞI İÇİN TUTUKLANDI    Temel, askerlerin köyde hayvanlarını otlatmasına izin vermediğini, bu nedenle Geranis köyünde hayvanlarını otlattıklarını belirterek, sürekli baskı gördüklerini dile getirdi. Askerlerin köylülere, “Evlerinizden çıkmayın” tehditlerinde bulunduğunu belirten Temel, “2 yıl bu şekilde yaşamak zorunda kaldık. Köyün etrafı kapatılmıştı. Bizim tarlalarımıza gidip sebze ve meyvelerimizi sulamaya bile izin verilmiyordu. Biz de çaresizlikten tarlalarımız kurumasın diye geceleri evden çıkıp, o telleri söker tarlalarımızı sulardık. Ama korucular tarlalarımızı suladığımızı gördüğünde bizi şikayet ediyordu ve sabah evlerimiz askerler tarafından basılıyordu. Tarlamızı suladık diye tutuklandık” diye anlattı.   CEZAEVİNDE GÜNLERCE İŞKENCE    Tarlasını suladığı için 8 köylü ile birlikte tutuklandıklarını belirten Temel, “Bizi Siirt Cezaevi’ne gönderdiler. Orada günlerce işkence gördük. Orada da toplamda 9 ay cezaevinde kaldım. Cezaevinden çıktığımda köyde hala abluka sürüyordu. Köyün sınırlarını dikenli tellerle belirlemişlerdi ve bu sınırın kimse tarafından aşılmaması gerekiyordu. Telleri yıktık, ardından tekrar gözaltına alınıp tutuklandık. Bir kez daha cezaevine gönderildik. Bu defa 2 ay Şırnak Cezaevi’nde tutuklu kaldım”  diye konuştu.    EVLERİ TUVALET YAPTILAR   Baskıların yıllarca sürdüğünü ifade eden Temel, “1994’te bizi köyümüzün hemen yakınında olan Gelajêre yerleştirdiler. Bu karara karşı çıktık ve köyümüze dönüş ısrarımız sürdü. Bir yıl sonra tekrar köyümüze döndük. Köye geldiğimizde köyün tam ortasında bir askeri taburun yapıldığını gördük. Bize ait hiçbir şey yoktu. Evlerimizi de kendilerine tuvalet yapmışlardı. Biz de yeni baştan evlerimizi inşa ettik. Yine tutuklandım ve bir yıl cezaevinde kaldım” ifadelerini kullandı.    'BURANIN SAHİBİ BİZLERİZ'    Serbest kaldıktan sonra köyünde ki ablukayı kabul etmediğini anlatan Temel, “Bu yaşıma kadar bütün olumsuzluklara rağmen köyümü bırakmadım ve bırakma gibi bir niyetim de yok. Çünkü insanın şerefi, namusu suyudur, toprağıdır ve ağacıdır. Bu topraklarda kanımız var. Biz hiçbir zaman bırakmayız. Bizler buranın sahipleriyiz. Yaşamımız burada. Atalarımız burada ömür sürdü. Öldürseler de gitmeyiz. Topraklarımızı bırakıp gidersek o zaman şerefi ne yapacağız?” dedi.    7 GÜN İŞKENCE: YÜZLERİNE TÜKÜRDÜM    “Her şart ve koşulda insanın toprağına sahip çıkması gerekir” diye ekleyen Temel, şöyle devam etti: “Birçok defa işkence gördüm. Gözaltında beni soyup tavana astılar. Üstüme soğuk su döktüler ve daha sonra elektrik verdiler. 7 gün,7 gece işkence gördüm. Susuz bıraktılar, suyu yere döküp bana vermiyorlardı. O halimde bile bana yaklaştıklarında yüzlerine tükürdüm. Bana bunu yapanları asla affetmeyeceğim. Onlarla aynı topraklarda yaşıyor olabiliriz ama onları alsa affetmeyeceğim.”     'İŞTE BİZİM HİKAYEMİZ'   En az 20 kez evi basılan, 15 defa gözaltına alınan, işkence gören ve 4 kez tutuklanan Temel, “İşte bizim bu devletle hikayemiz budur” dedi. 90’lı yıllarda kendi topraklarında ot biçmelerine izin vermeyen devletin pratiklerinin devam ettiğini ifade eden Temel, hala köye giriş ve çıkışlarda baskıyla karşılaştıklarını kaydetti.    Temel, topraklarını terk edip gidenlere seslenerek, “Ne olursa olsun insanın suyuna, toprağına ve ağacına sahip çıkması gerekir. Bu saydıklarım bizim namusumuzdur. Köylerimize sahip çıkmamız gerekir. Ekinlerimizi ekip biçmemiz gerekir. Ancak topraklarımızı terk etmememiz ve kalmak için sonuna kadar mücadele etmemiz gerekir” şeklinde konuştu.