Suriyeli Elgazi: Muhalefet iktidara, iktidar ise AB’ye karşı bizi kullanıyor 2022-06-19 14:42:07   İSTANBUL - “Mültecilik, Göç ve Göçmen Emeği” sempozyumunda konuşan Suriyeli Taha Elgazi, mültecilere dönük saldırılara sessiz kalan solculara tepki göstererek, "Muhalefet iktidara, iktidar ise AB'ye karşı bizi koz olarak kullanıyor" dedi.     Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), “Mültecilik, Göç ve Göçmen Emeği” konulu sempozyum düzenledi. İstanbul Tabip Odası’nda (İTO) düzenlenen sempozyuma, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu'nun yanı sıra çok sayıda akademisyen, sivil toplum örgütü temsilcisi ve gazeteci katıldı. 3 oturum şeklinde yapılan ve moderatörlüğünü Ebru Okten'in yaptığı sempozyumun ilk oturumunda, "Türkiye’de siyasi tartışmalar ve uluslararası ilişkiler bağlamında göç ve göçmenler ve mülteciler” konusu tartışıldı.    İNSANLIK KRİZİ   İlk oturumun açılış konuşması yapan Çerkezoğlu, göçmenlerin verdiği emeğe işaret ederek, sendikaların göçmenler noktasında yetersiz kaldığına işaret etti. Emperyalist güçlerin sürdürdüğü savaşların küresel eşitsizlikler ortaya çıkardığını belirten Çerkezoğlu, bundan kaynaklı milyonlarca insanın yerinden yurdundan edildiğini söyledi. Yerinden yurdundan edinen insanların büyük insanlık krizi yaşadığını aktaran Çerkezoğlu, “Şu anda dünya bu nedenle büyük bir insanlık krizi yaşıyor. Türkiye’de bu insanlık krizinin en acı biçimde yaşadığı coğrafyalardan biri. Hem emperyalistler hem iktidarlar hem de sermayenin doğrudan nedeni oldukları bu insanlık krizinin fırsata çevirmeye çalışıyor” dedi.   'UTANÇ' ANLAŞMASI   Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile yaptığı "Kabul Anlaşmasına" tepki gösteren Çerkezoğlu, anlaşmayı "kirli ve utanç verici" olarak niteledi. Çerkezoğlu, "İnsan hayatı pazarlık konusu yapılamaz’ diyen işçi sınıfının sesine kulak verilmedi. Milyonlarca insana mülteci statüsü bile verilmedi. Geçici sığınma diye bir statü icat edilerek, temel haklar iktidarın iki dudağının arasına bırakıldı. Tüm varlıklarını geride bırakarak, güç etmek zorunda kalan ve geldiği yerden çalışmak dışında hiçbir şansı olmayan sığınmacılar ayrıca çalışma izni verilmeyen sığınmacılar kayıt dışı çalıştırılıyor” diye konuştu.   TALEPLER   Göçmenlerin düşük ücret ile güvencesiz çalıştırıldığını ifade eden Çerkezoğlu, göçmenlerin çalıştıkları işlerin ise en kötü işler olduğunu vurguladı. Çerkezoğu, göçmenlerin sendikal faaliyet içinde yer alamadıklarına işaret ederek,  "En temel insan hakkı olan örgütlenme hakkı dahi ihlal edilmiştir. Biz DİSK olarak eşitlik ilkesini savunmaktayız. Sömürmeyi engelleyen yasal düzenlemeler talep ediyoruz. Türkiye tarihinin en büyük yoksullaşma sürecini yaşıyor. Tarihte görmediğimiz bir bölüşüm krizi yaşıyoruz. İşçi sınıfının, emekçinin bu ülkenin tüm değerlerini üretenlerin olağanüstü derecede yoksullaştığı, işsizliğin en temel problem olduğu bir dönem yaşıyoruz. Yaşadığımız işsizliğin, yoksulluğun, zamların ve hayat pahalılığın sorumlusu mülteci ve göçmenler değildir. Bunlar bu sürecin mağdurudur” şeklinde konuştu.    SORUMLULUK ÇAĞRISI    Göçmenlere yönelik hem siyasette hem de toplum içinde ırkçı ve ayrımcı dil kullanıldığını dile getiren Çerkezoğlu, "Failleri değil, mağdurları suçlayan söylemlerin sorunları daha da derinleştirdiği ve var olan kutuplaşmayı daha da artırdığı, tehlikeli süreçlerin önünü açtığı açıktır. O nedenle ateşe benzin ile dökme hevesli bazı kesimleri asla akılımızdan çıkarmadan, bu şekilde davranmak başta ülkeyi yönetenler olmak üzere tüm siyasilerin sorumluğundadır" uyarısında bulundu.    Çerkezoğlu, DİSK’in ırkçı ve ayrımcı söylem ve politikaların karşısında olduğunu, göçmenlerin de işçi sınıfı bileşeni olduğunu ve temel hakları için mücadele ettiklerini ifade etti. “Ülkemizin mülteci hapishanesine çeviren antlaşmaların feshedilmesi gerekmektedir” çağrısı yapan Çerkezoğlu, savaş politikaların göçmen akımına neden olduğunu ve buna son verilmesi gerektiğini söyledi.    TÜRKİYE'NİN YANILGISI    Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ve Göç Araştırmalar Derneği Başkanı Doç. Dr. Didem Danış, Suriye’de yaşananlardan sonra Türkiye’nin içine girdiği süreci anlattı. Türkiye'ye gelişlerin en yoğun olduğu sürecin 2014-2015 olduğunu anımsatan Danış, Türkiye’nin "açık kapı" politikası güttüğünü dile getirdi. Danış, “Bunun yanlış siyasi hesap olduğunu dillendiriliyor. Çünkü hükümet Esad hükümetinin çok hızlı bir şeklide düşeceğini ve Müslüman Kardeşlerin ile diğer grupların hızlı bir şekilde yönetimi devir alacağını düşünüyordu. Sınırda kurduğu kamplarda bu kişileri ağırlarken,  ‘Ensar, Muhacir’ söylemi ile Osmanlıcılığa yapılan bazı referanslar ve söylemler oldu” diye konuştu.   Suriyelilerin geçici korumu statüsünde yer aldığını söyleyen Danış, en fazla 3 yıl olması gereken durumun 8 yılı geçtiğini aktardı. Bu geçici halin son bulması gerektiğini ifade eden Danış, Türkiye ile AB ülkeleri arasındaki antlaşmalara değindi. Danış, AB’nin mültecileri Türkiye’de tutmak için ciddi paralar ödediğini, iktidarın zamanla politikaların değişmeye başladığını, bu politikaların oy çekincelere göre şekillendiğini ifade etti. Sığınmacıların yavaş yavaş geri gönderilmeye başlandığını ve bu durumların krizler yarattığını kaydeden Danış, ayrıca bu politikalar ile toplumsal kabulün de azaldığını söyledi.    GÖÇMENLERİN YAŞADIĞI KORKU   Sığınmacılara dönük ırkçı ve ayrımcı söylemlere değinen Danış, şunları söyledi: "İlk defa parkları bu kadar boş gördüm. Bunun en önemli sebebi bu ırkçı ve ayrımcı söylem ve politikalardır. Bazen evlerine bir hırsız dahi girse polise başvurmaktan korkuyorlar. Çünkü geri gönderilme durumları var. Buna hangi aktörler neden oldu? İlk başlarda AFAD ilgili konumdaydı. Ancak son dönemlerde İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İradesi etkin olduğunu görüyoruz. Bu da ilk başlarda bu meselinin insanı olarak ele alındığını ancak şu demlerde ise ‘güvenlik’ sorunu olarak ele alındığını görüyoruz.”   TÜRKİYE'NİN AMACI   Ankara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Çenk Saraçoğlu, "Türkiye’de mülteciler ve siyasal sonuçları” başlığıyla bir sunum yaptı. Mültecilerin emeğinin sömürüldüğünü, bu sömürü düzeyinin aynı şekilde Türkiye işçi sınıfına da uyarlanmaya çalışıldığına dikkat çeken Saraçoğlu, "Türkiye’deki sığınmacı ve mülteci düşmanlığı sadece 'ötekiye' sıradan bir düşmanlık değildir. Bu, Türkiye’deki son 20 yılda yaşanan ideolojik, siyasal ve iktisadi dönüşümlerin yaratığı fay hatlarıyla ve önemli dönüşümlerle kırılmasıyla çok alakalıdır” dedi.   Saraçoğlu, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikalarına işaret ederek, “Türkiye’nin ideolojik hedefleri var. Türkiye, burada siyasal ve ekonomik nüfusunu artırmaya çalışıyor. İktidarın bu hedeflerinin büyük bölümü suya düştü. AKP’nin Suriye içinde vekil olarak kullandığı suni, İslamcı gruplar var. Türkiye’ye orada çıkabilecek bir değişimi PYD’nin kontrolüne girmesini istemiyor. Asıl hedefi arasında bunlar da var. Suriye’nin geleceği konusunda söz sahibi olmak için buradaki sığınmacıları çok önemli görüyor. Suriye’deki yeni bir tablo ortaya çıkması durumunda Türkiye buradaki sığınmacılar nedeniyle direkt masada olmayı planlıyordu. Tayyip Erdoğan, sığınmacıları Türkiye’nin kontrol ettiği bölgelere yerleştirmeye dair söylemlerde bulunurken aslında orada bir sığınmacılar Cumhuriyeti kurmaya çalışıyor” diye konuştu.    'MUHALEFET İKTİDARA YOL GÖSTERDİ'   Ardından gazeteci Hale Gönültaş, “Medya ve mülteciler” konulu bir konuşma yaptı. Gönültaş, göçmenlerin iç siyaset malzemesi olarak kullanıldığını belirterek, medyanın iktidar söylemi üzerinden habercilik yaptığına işaret etti. İktidara yakın medyanın haber dilini iktidarın politikalarına göre şekillendirdiğini söyleyen Gönültaş, "Göçmenler misafirimizdir' üzerinden dil kuruyorlar. Fakat Afganistan’dan göçmenlerin gelmesi, ekonomik krizin daha da artması, göçmen karşıtlığı yapan bazı siyasetçilerin oy topladığı görülmesi, zaman zaman ana muhalefet partisinin söylemleri ile birlikte iktidarın söylemlerinde de değişiklik yaşandı” dedi.   Ana muhalefetin söylemleriyle iktidar ve medyasının dilinin de değişmeye başladığını belirten Gönültaş, “Kılıçdaroğlu’nun söylemleri ardından Erdoğan ‘Ensar’ kelimesi kullanmaya başladı” dedi. Türkiye’deki iş insanlarının Suriye’de çok fazla iş aldığı ve büyük bir ticaret ağı kurduklarına işaret eden Gönültaş, sığınmacıların bu iş insanlarının yaptığı evlere taşınmayı düşündüğünü aktardı. Siyasilerin kurduğu dil nedeniyle korkunç sonuçlar doğabileceği uyarısında bulunan Gönültaş, alternatif medyanın bu duruma karşı konumda yer alması gerektiğine vurguladı.    ‘HEPİMİZ MÜLTECİYİZ'   Oturumda son olarak söz alan Suriyeli göçmen Taha Elgazi ise, “Mülteciler Gözünden Sorunlar ve Beklentiler” başlığıyla sunum yaptı. Suriye’de fizik öğrenmeni olduğunu ve yüksel lisans yaptığını aktaran Elgazi, savaşın başlamasıyla birlikte 2013’te Türkiye’ye geldiğini ifade etti. Elgazi, 3 yıl boyunca hamallık yaptığını, daha sonra bazı projelerde yer aldığını belirterek, “Mülteci, sorunun kaynağı değildir. Türkiye’de hala siyasi liderler ve medya mültecileri ana sorun olarak gösteriyorlar. Ben mülteci olarak kendi irademle yüksek lisansımı bırakıp buraya gelmedim. Herhangi bir insan çadırda yaşamak için buraya gelmez. Şu an bu salonda bulanan hemen herkes göçmen konumunda yer alıyor. Ya dış ya da iç göçmendir. Mültecilik, sadece başka bir ülkeden gelmek değildir. Köyünden çıkmak da mülteciliktir” ifadelerini kullandı.    IRKÇILIK KAYNAĞI    Ölümden kaçarak Türkiye’ye geldiklerine dikkati çeken Elgazi, burada da ırkçılığa uğradıklarını payşatı. Son dönemlerde bu ırkçılığın daha da artığına işaret eden Elgazi, ana muhalefet partisinin mültecileri iktidara karşı koz olarak kullanmasına tepki gösterdi. Elgazi, “Aynı zamanda iktidar da bizi AB’ye karşı kullanıyor. Biz hem soldan hem de sağdan kullanılmaya çalışıyoruz” dedi. İktidarın 2019 seçimleri ardından Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırı düzenlediğini bu saldırı sonrasında Türkiye’de bulunan Suriyelileri sınır dışı etmeye başladığını hatırlatan Elgazi, son 4 ay içinde de benzer durumlar yaşandığını söyledi.    SOLCULARA TEPKİ   Suriyelilerin evlerinden, iş yerlerinden ve sokaktan alınıp sınır dışı edildiği bilgisini paylaşan Elgazi, buna karşı solcuların sessizliğini eleştirdi. Elgazi, "Ben solcu olsaydım kendimden utanırdım. Neye solcuyuz? Kadın meselesinde mi solcuyuz? Geçen gün Antep’te yetmiş yaşındaki Leyla Muhammed’e yumruk atıldı. Türkiye’de kadınları ve haklarını savunan onlarca STK var. Bir tanesi ziyaret etti mi? Onun hakkını savunan oldu mu? Olmadı. Neden? Çünkü Suriyeli” şeklinde tepki gösterdi.    Elgazi’nin sunumu ardından oturum, forum şeklinde sürdü. Oturum, yemek arasının ardından “Türk İşçi Sınıfının Bir Parçası Olarak Mülteci İşçiler, Çalışma Koşulları ve Ortak Mücadelenin İmkanları” ile “Mülteciler ve Bir Arada Yaşamanın Koşulları” başlıklı oturumlarla devam etti.