'Gözaltılarda hukuk işletilmiyor' 2022-06-18 09:16:02   ADIYAMAN - Adıyaman’da yaşanan gözaltılarda hukukun işletilmediğini, savunma hakkının engellendiğini, kanun dışı delil oluşturulduğunu belirten Av. Yusuf Özperçin, yurttaşların aleyhlerine hiç bir şeyi kabul etmeme hakları olduğunu söyledi.   Adıyaman Barosu’na kayıtlı avukat Yusuf Özperçin, kentteki gözaltılar sırasında yaşanan ihlalleri değerlendirdi. Gözaltıların çoğunun kırsal kesimdeki yurttaşlara yönelik olduğuna dikkat çeken Özperçin, delil yetersizliği sebebiyle takipsizlikle sonuçlanabilecek dosyaların dahi tutuklamalar ile neticelendirilmeye çalışıldığını, sonrasında ise mahkemelerdeki savunmalarına itibar edilmeden müvekkilleri hakkında üst sınırdan cezalar verildiğini ifade etti.   Bir çok müvekkilinin üyelik kapsamında sadece düşünceleri gerekçe gösterilerek cezalandırıldığını söyleyen Özperçin, “20’nin üzerinde tütün işçisi burada tutuklu olarak yargılandı. Tütün işçileri emekleri için, değerleri ve varlığı koruyabilmek adına alanlara inmişti ve hukuki yollarla direnmeye çalışıyorlar. Protesto haklarını kullanıyorlardı. Ancak devletin kolluk güçleri ve devletin ilgili siyasi birimleri tarafından çok sert bir şekilde müdahaleye uğradılar ve bunun neticesinde gözaltı ve tutuklamalar ortaya çıktı” dedi.    MÜVEKİL GÖRÜŞMESİ ENGELLENDİ   Tütün üreticileri üzerindeki baskının devletin hukuk birimlerinde de devam ettiğini, devletin hukukçularının, "Biz sizi bulunduğunuz yerden çıkaracağız. Cezaevlerinde kalmak zorunda kalmayacaksınız. Yeter ki gelin beraber bir poz verip açıklama yapalım, bu şekilde siz de aileniz ile beraber bu süreci tamamlayın" diye telkinde bulunduklarını duydukları söyleyen Özperçin, şu örnekleri verdi: "Yani sistem olarak sizi içeri atıyor, sonra da kendi kanalları ile cezaevinden çıkarmaya çalışıyor. Hukuki anlamda ciddi hak ihlallerinin olduğu bir süreç yaşandı. Bunları yapanlar da bizzat aileler ile görüşüp onları ikna etmeye çalışan yanlı avukatlardı. Bu bir buçuk yıllık süreçte kollukta müvekkillerin talepleri üzerine gittiğimizde müvekkillerin bizimle görüşmek istemediği üzerine bize tutanaklar tanzim edildi. Tutanaklarda 'müvekkilleriniz sizinle görüşmek istemiyor' diyor. Çoğu müvekkilimiz okur-yazar değil. Yani o tutanağın içerisindeki cümleleri anlayabilecek pozisyonda değil. Buna rağmen müvekkillerden, ‘Ben CMK’dan avukat istiyorum’ tarzında evraklarla bizim onları görmemiz engellendi. Burada açık olarak bir müdafaa hakkının ihlali söz konusu.”   ‘ŞİDDET VE BASKI OLUŞTURUYORLAR’   Özperçin, bir müvekkili ile görüşmeye gittiğinde yaşadıklarını şöyle aktardı: “İlk gittiğimizde kısıtlılık kararı vardı. Bize savcılık tarafından tasdik edilmiş bir kararla ‘Kendisi ile görüşemezsiniz’ şeklinde açıklama yapıldı. Daha sonra tekrar gittiğimizde müvekkilin bizle görüşmek istemediği şeklinde bize şifai bilgi verildi. Bununla ilgili tutanaklar tutuldu. Diğer günde gittiğimizde kolluk tarafından tanzim edilmiş okur-yazar dahi olmayan müvekkillerimiz tarafından imzalanmış olan ‘Avukat istemiyorum, CMK’dan avukat atanmasını istiyorum’ şeklindeki evrakları bize teslim ettiler. Müvekkil ile görüşme taleplerimizi sıklaştırdığımız süreçte aynı şeyler ile karşılaştık. 8’inci günün sonunda müvekkil ile görüştüğümüzde müvekkil bize, ‘Ben avukat olarak seninle görüşmek istiyordum’ dediğini duyduk. Onun görüşme süreci de bu şekilde geçti."    AVUKATLARA TEHDİT   Bir yurttaşın avukat eşliğinde, kolluk ve savcı nezdinde kendini savunma ihtiyacı olduğunu söyleyen Özperçin, yurttaşın orada bizatihi haklarını deklere etmesinin engellendiğini ifade etti. Yaşanan bir diğer ihlalin de avukatlar olarak kendilerine yapıldığını söyleyen Özperçin, “Müvekkil görüşlerimizde kendileriyle hakları konusunda tartışıp görüştüğümüzde bunun sanki müvekkilleri yönlendirme, müdahale etme, sanki itirafçı olacakmış da biz engel oluyormuşuz gibi bir tavır tutum içerisinde hareket edildi. Bu süreçte bir çok avukat arkadaşımız tutanaklar ve bazı şifai belirlemeler ile tabiri caizse tehdit edildi” diye konuştu. Öte yandan yargılama sürecinde de usul hatalarından, esasa dair delillerin tartışması noktasına kadar bir çok ihlal yaşandığını kaydeden Özperçin, “Biz bunlarla mücadele etmeye çalışırken sistem ve belki sistemin hukuk dışı objeleri bizi sürekli engellemeye çalıştı” dedi.      Adıyaman’da son süreçte gözaltına alınan yurttaşlara 24 saat boyunca avukat kısıtlılığı getirilmesinin bir alışkanlık haline getirildiğini söyleyen Özperçin, istisnai olan bu kararın her durumda ve her şartta kullanılamayacağının altını çizdi. Özperçin, müvekkilleri ile tam gün görüştürülmediğini, kolluk kuvvetlerinden gelen kişilerin müvekkillerine mülakat adı altında baskı ve tehditler ile bilgi alma amaçlı sorular sorduğunu belirtti.    İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ HEDEF ALINDI   İfade özgürlüğünün sosyal hayat, mahkeme salonlarında ya da kolluk kuvvetleri önünde ciddi bir öneme sahip olduğunu belirten Özperçin, “Kişinin her şeyden önce kendi düşünsel yapısında yer alan fikirleri dış dünyaya aktarma aracı olan dilin engellenmesi demek, düşünce ve dile ceza vermek demek ki kişinin tamamen hayattan tasfiye edilmesi anlamına geliyor” vurgusunu yaptı. “AİHM’in ifade özgürlüğü noktasında Türkiye aleyhine verdiği çok ciddi hak ihlalleri kararları var” diyen Özperçin, bu hak ihlallerinin emsalleşmiş olduğunu ifade etti. Kendilerinin de bu kararlar üzerine değerlendirmeler yaptıklarını söyleyen Özperçin, “Ancak aynı mahkemeler, aynı soruşturma savcıları bu ifade özgürlüğünü önemsemeksizin tekrardan hak ihlalleri mahiyetinde kararlar tasdik ediyor. Bugün Ceza Muhakemesi Kanunları gereği şüpheliler mahkeme, savcı ya da kolluk huzurunda hür iradeleri ile kendileri aleyhine ya da lehine beyanlarda bulunma haklarına sahiptir diyor. Ancak şunu da söylüyor, ‘Kişi kendi aleyhine konuşmak zorunda değil.’ Ancak buna rağmen ifade özgürlüğünün ötesinde kişinin kendisi aleyhinde beyanda bulunmak zorunda olduğu şeklinde tehdit ve baskılar özellikle psikolojik baskılar yapılıyor. Hatta çevresi ile tehdit ediliyor. İfade özgürlüğünün temelini oluşturan doneler üzerinden bir ters psikoloji yaratmak suretiyle yurttaşlar üzerinde bir kısıtlamaya hatta bir cezalandırma yöntemine başvurulduğu değerlendirmelerimiz arasında” ifadelerini kullandı.    HUKUKSUZ DELİLLERE SEBEP OLUYOR   İfade alma tarzının yasada da belirlendiğini vurgulayan Özperçin, burada avukatı eşliğinde sorular yöneltilmesi gerektiğini ve kişinin isterse bunlara cevap verebileceğini kaydetti. Ancak kolluk kuvvetlerinin henüz avukat gelmemesine rağmen gece gündüz “mülakat” adı altında müvekkillerine sorular sorduğunu söyleyen Özperçin, “Normalde avukat eşliğinde yurttaş oturur ve kolluğun sorduğu sorulara olumlu, olumsuz ya da susma hakkını kullanarak cevap verir. Bu süreç hukuksuz delillerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Temelde hukukun sekteye uğradığı nokta hukuksuz deliller üzerinden bugün bir çok insan cezalandırılıyor ve zindanlarda tutsak ediliyor. Düşünün ki siz ifade alma yöntemleri ile ilgili yasa maddelerini uygulamanız ve o hükümlere göre bir süreç izlemeniz gerekirken bunun dışına çıkarsanız hukuksuz bir delil elde etmiş olursunuz. Bu olayın belki hukuki ihlal boyutuyla var olan pozisyonu bir kenara vicdani boyutu da artık çok ciddi noktalarda bizi rahatsız ediyor” diye konuştu.    YURTTAŞLARA ÇAĞRI   Yurttaşların her şeyden önce devletin kurumlarının varlığının yurttaşlar için olduğunu bilmeleri gerekerek hareket etmeleri gerektiğini belirten Özperçin, son olarak şunları söyledi: “Kişiler kendileri aleyhine beyanda bulunmak zorunda değil, bu yasa ile de tanzim edilmiştir. Bunu sonuna kadar kullanabilirler. Bu noktada kalkıp ‘devletle iş birliği yapmak’ üzerinden değerlendirme yapmak suretiyle sanki bir gelecek inşa edeceklermiş gibi kendilerine öneri, değerlendirme ve talep sunarlarsa bunun bir aldatmaca olduğunu bilmeleri gerekiyor. Biz toplum olarak bir arada durmayı sağlamak adına ajanlaştırılmış bir toplum değil daha birliktelik içerisinde bir birine kenetlenmiş bir yapı ve yaklaşım ile hareket etmek zorundayız. Bugün oraya gittiklerinde unutmamalıdırlar ki susma hakları var, mahkeme huzuruna gelene kadar bir şey söylemek zorunda değiller. Bunu da söylemek gerekir. Orada her şey devletin her kurumunun her bireyinin her personelinin aslında o yurttaş için orada olduğunu bilmeleri gerekiyor. Bir teslimiyet ile değil kendi varlıklarını koruyarak bunu yapmaları gerekiyor. Hukuk da bunu öngörüyor. Orada tehditler, baskılar ve başkaca özellikle olumsuzluklar bugün AİHM tarafından cezalandırılıyor. Bunu da bilsinler. Hukuki destekten arınmış süreçlere girmeden kendi haklarını öğrenmek yönünde taleplerini de belirtsinler.”   MA / Ceylan Şahinli