HDK’lilere DTK üzerinden tutuklama 2022-06-18 09:09:11   İSTANBUL - Tekirdağ’da 29 HDK’linin tutukluluğuna gerekçe sunamayan hakimin, itirazları sonrası Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi’nin DTK hakkında verdiği kararı gerekçe olarak sunduğunu belirten avukat Bülent Çoban, resmen gerekçe üreten mahkemenin kararına itiraz ettiklerini söyledi.   Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 3 Haziran’da gerçekleştirilen baskınlarında aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) il ve ilçe yöneticilerinin de bulunduğu 37 kişi gözaltına alındı. Dosyaya gizlilik kararı getirilirken, gözaltındakiler için iki kez ek gözaltı kararı verildi.    Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü’nde tutulan 37 kişi, 8 günlük gözaltının ardından savcılığa sevk edildi. İfadelerinin ardından mahkemeye çıkarılan 37 kişiden 29’u tutuklandı, 8’i adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Tutuklananlar arasında ise yüzde 98 engelli ve oksijen tüpü ile yaşamını sürdüren Sadi Özdemir ile kanser hastası Saadet Fırat Bingöl de yer aldı.   Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Bülent Çoban, HDK’lilere yönelik operasyon ve tutuklama gerekçelerine dair konuştu.   ‘KÜRTÇE BİLİYOR MUSUN’ SORUSU    Gözaltına alınıp tutuklananlar arasında avukat, doktor ve öğretmen gibi çeşitli meslek dallarından kişiler olduğunu belirten Çoban, müvekkillerine yönelik Kürtçe’nin dahi suçlama konusu yapıldığını söyledi. Emniyette müvekkillerine yöneltilen suçlamalara değinen Çoban, “Kürtçe biliyor musun?” şeklinde sorularak, Kürtçe’nin kriminalize edilmeye çalışıldığını kaydetti. Çoban, bu sorunun gözaltındaki herkese sorulduğunu aktardı.   90’LI YILLARA DÖNÜŞ   Kürtçenin yasaklı bir dil olmadığını ve devlet televizyonda da Kürtçe kanallarının olduğunu belirten Çoban, bu sorunun 90’lı yılları anımsattığını söyledi. Çoban, “Emniyete haricen sorduk, ‘Niye bu soruyu soruyorsunuz?’ diye. İnandırıcılığı olmayan cevaplar verdiler. Bizce orada bir niyet vardı. O soruyu o şekilde geçiştirdiler. Ama tabi ki o soru insanları kötü hissettirdi. Bu soru niye soruldu, suç mu ki soruluyor? İnsanları biraz kızdırdı, tedirgin etti” ifadelerini kullandı.    HUKUKSUZ SORUŞTURMA    HDK’nin “yasa dışı bir örgüt” olarak ele alındığına dikkat çeken Çoban, bir kurumun yasa dışı olabilmesi için hakkında mahkeme kararının olması gerektiğini belirtti. HDK hakkında ise bu yönlü bir kararın olmadığının altını çizen Çoban, “Hali hazırda HDK hakkında böyle bir mahkeme kararı yok. İç İşleri Bakanlığı listesinde adı geçmiş değildir. Dolayısıyla soruşturmanın çıkış noktası hukuki bir mesele değildir” diye belirtti.    HDK ve HDP’nin, Trakya Bölgesi’nde yürüttüğü siyasi faaliyetlerin soruşturma savcısı tarafından “yasa dışı” olarak lanse edilmeye çalışıldığını dile getiren Çoban, “Başat soru HDK. ‘HDK ile nasıl tanıştın?’, ‘HDK Öcalan’ın talimatıyla mı kuruldu?’, ‘HDK’nin Trakya’daki yapılanmasında kimler var?’, ‘HDK’nin Avrupa yapılanmasında kimler var?’, ‘HDK kendini nasıl finansa ediyor?’ gibi sorular üzerinden suçlama yapıldı. Suçlamaları ret eden müvekkiller, HDK’nin yasa dışı bir örgüt olmadığı yönünde beyanlarda bulundu. ‘HDK hali hazırda başkanları, delegasyonu, delegeleri, kurumları, meclisleri olan, faaliyetlerini sürdüren bir platformdur. Dolayısıyla yasa dışı bir durum olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Eğer çalışma yaptıysak da bu minvalde yaptık’ şeklinde beyanlarda bulundular” dedi.    TELEFON TAPELERİ   HDK’lilerin önüne “delil” olarak telefon görüşmelerinin konulduğu bilgisini veren Çoban, bu telefon görüşmelerinin ise en az 6 yıl önceye dair görüşmeler olduğunu aktardı. Telefon görüşmelerinin içeriğinde suç unsuru sayılabilecek tek bir argümanın olmadığını söyleyen Çoban, görüşmelerin tamamının HDK’nin siyasi faaliyetleri ile ilgili olduğunu vurguladı. Çoban, şöyle dedi: “Varsayalım ki HDK suç örgütüdür. Fakat 6 yıl önce yapılan konuşma hem yasal olarak sorulması yerinde değil hem de hukuki değil. Mahkeme kararıyla bir dinleme yapılır. Suç unsuru varsa bunlar hakkında işlem yapılır. Yoksa bu konuşmalar depo edilmez, yok edilir. Fakat depo edilmiş. Bir kere kişinin savunma hakkını elinden alıyor. Adil bir yargılanma yolunu kapatıyor. Etkin soruşturma dediğimiz mesele var.”   Çoban, ayrıca Fırat Haber Ajansı (ANF) ile birçok medya kuruluşunda yer alan haberler üzerinden de suçlamalar yapıldığını aktardı.   HUKUKİ DENETİMİ OLMAYAN DELİL   Dosya kapsamında HDK’liler aleyhine beyanlarda bulunan bir “gizli tanık” olduğu bilgisini veren Çoban, bu tanığın da HDK’lilerin yürüttüğü faaliyetleri suç olarak lanse etmeye çalıştığını belirtti. Çoban, “Şimdi gerçekten o şahıs, var sayılan toplantıda mıydı değil miydi? Hukuken denetimi mümkün değildir. Onun kimliği açıklanmıyor bize. Mahkemede bilemez. Gizli tanığın bu şekliyle beyanının tek başına delil olmayacağını Yargıtay kararları ortaya koyuyor. Fakat o perde arkasındaki gizli tanık dediğimiz kişinin varlığı gerçek mi değil mi? O toplantı da gerçekten orada mıydı, değil miydi? Yoksa polisin söylettirdiği bazı bilgileri onaylatmak, delil üretmek adına yapılmış bir çalışma mıdır? Onu hiçbir zaman bilemiyoruz. Dolayısıyla hukuki denetimi olmayan bir delildir ” diye belirtti.    ‘ÖRGÜT KRİTERİ’ ARANDI   Gizli tanığın HDK’nin ekoloji ve kadına yönelik şiddete dair toplantılar yaptığına dair beyanlarda bulunduğu dile getiren Çoban, bu çalışmaların da suçlama konusu yapıldığını söyledi. “Suçlama konusu yapılan faaliyetler HDK’nin açıktan yaptığı çalışmalardır” diyen Çoban, dosya kapsamında gözaltına alınan Evin Filiz’in de HDK’liler aleyhine ifade verdiğini belirtti. Çoban, “Sanırım etkin pişmanlıktan yararlanmak istemiş ve aleyhe delil olarak kullanılan bazı bilgiler vermiş. Onun beyanında dahi suç unsuru yok. ‘Bunlar toplantı yaptı’ denilmiş e yapabilir. HDK, şu an çalışmaları devam eden bir kongre. Yani itirafçı tarafın beyanı dahi yine Yargıtay’ın aramış olduğu örgüt kriterlerini doldurmuyor. Bunu da baz aldılar” dedi. Bu durumun Yargıtay’ın içtihatlarına ters olduğunu belirten Çoban, şahsın da soruşturma kapsamında suçlandığını, bu nedenle de etkin pişmanlıktan yaralanma hususunun menfaati çerçevesinde kaldığını söyleyerek, tepki gösterdi.   HAKİM’DEN DİN VE LGBTİ+ SORUSU    Çoban, hakimlikte yaşanılanlara dair ise şunları aktardı: “HDK’lileri tutuklayan hakim, ‘HDK’nin çalışmalarını, meclislerini anladım da din ile LGBTİ+ Komisyonu ikisi nasıl aynı çatı altında olabiliyor?’ diye sordu. Din denince sadece İslam aklına geliyor sanırım. LGBTİ+ hakkında kesinlikle hiçbir fikri yok. Muhtemelen şu an Türkiye’de çoğu insanda olan homofobik bir bakış açısı mevcut.  Bu soruya müvekkillerimizin yanıt vermesine engel olduk. Çünkü düşünce ve açıklama özgürlüğüne aykırı bir soruydu. Anayasaya göre kimse düşüncesini açıklamak zorunda değil” diye belirtti.    DTK İLE SUÇLANDI!   Hakimin tutuklamaya gerekçe sunamadığını belirten Çoban, bu nedenle itiraz ettiklerini ve gerekçe oluşturmasını istediklerini söyledi. Bu talepleri üzerine hakimin Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi’nin Demokratik Toplum Kongresi (DTK) hakkında verdiği kararı gerekçe olarak sunduğunu belirten Çoban, “HDK ile DTK’nin çok ayrı kurumlar olduğunu, kuruluş tarihleri, amaçları, çalışma şekilleri ve içeriklerinin farklı olduğunu bu gerekçenin hukuki olmadığına dair hem sözlü hem de tutuk itiraz savunmalarımız da dile getirdik. Gerçekten hukuken de emsal gösterilmeyecek iki mesele. Yani DTK’nin çalışmaları apayrı, şartları-dönemi apayrı. Mahkemenin verdiği kararın içeriği de apayrı. Mahkeme sırf gerekçe oluşturma için bu gerekçeyi ortaya koydu diyebiliriz” dedi.    YARGININ BAĞIMSIZLIĞI    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Tekirdağ’da 37 siyasetçinin gözaltına alındığı operasyonun kendi talimatlarıyla yapıldığını belirttiğini hatırlatan Çoban, şöyle devam etti: “Belki bunun üzerine günlerce konuşulabilir. İki cümleyle anlatabileceğimiz, kestirip atabileceğimiz bir mesele değil. En temel hukuki bilgimiz; yargının, yasama ve yürütmenin bağımsızlığıdır.  Bu kavramlar şu anda iç içe geçmemiştir. ‘Talimat verdik, aldık’ durumu olayı başka bir boyuta taşıyor.”    Çoban, 29 kişinin tutukluğuna itiraz ettiklerini de belirtti.   YARGITAY’IN DTK KARARI    Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararında, DTK’nin, "KCK'nin Türkiye Meclisi’nin parlamento yapısını oluşturan yasama organı" olduğu ileri sürülerek, “Çalışma usulüne ilişkin sözde iç tüzüğünün olduğu, bu itibarla DTK de demokratik özerkliği gerçekleştirmek için siyasi parti, dernek, sendika ve sivil toplum kuruluşlarını örgütleyerek, konferans ve çalıştaylar düzenlemektedir. Örgütlenme yapısı itibariyle KCK'yle özdeştir" denilmişti.