Hukukçular Cenevre’de buluştu: İmralı’da mutlak iletişimsizlik hali uygulanıyor 2022-06-15 14:54:52   CENEVRE- Cenevre Basın Kulübü’nde Türkiye’deki siyasi tutukluların durumuna ilişkin basın toplantısı düzenleyen hukukçular, İmralı’da uluslararası hukuk ihlali olan “Mutlak iletişimsizlik halinin” uygulandığını belirtti.    Cezaevlerinde politik tutukluların durumuna ilişkin Halklar Arası Kardeşlik ve Irkçılığa Karşı Hareket’in (MRAP) eski Başkanı Gianfranco Fattorini, Özgür Hukukçular Derneği Genel Sekreteri Rengin Ergül ve Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Rezan Sarıca’nın katılımıyla Cenevre Basın Kulübü’nde basın toplantısı düzenlendi.    Basın toplantısında ilk olarak söz alan MRAP eski başkanı Gianfranco Fattorini, son yıllarda Türkiye’de hukukun ağır saldırılar altında olduğuna dikkati çekerek, binlerce akademisyen, muhalif parti üyeleri ve gazetecilerin keyfi bir biçimde gözaltına alınıp tutuklandığını dile getirdi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (IHD) ve İşkence İzleme Örgütü (CPT) gibi kurumların Türkiye’de artan işkence vakalarına dair yayınladığı raporlara işaret eden Fattorini, Türkiye’de 1605 hasta politik tutuklunun bulunduğunu ve bunlardan 604 tenisinin ise durumunun ağır olduğunu hatırlattı.    Avrupa Konseyi İşkence Önleme Komitesi’nin Ağustos 2020 tarihinde Türkiye’deki F Tipi cezaevlerine dair açıklamalarını anımsatan Fattorini, kurumun ayrıca İmralı Cezaevinde bulunan Abdullah Öcalan’ın tutukluluk koşullarının da insanlık dışı olduğunu tespit ettiğini belirtti.  Öcalan’ın 1999 yılından itibaren tek kişilik bir ada cezaevinde kaldığını ifade eden Fattorini, 2015 yılından itibaren ise bu adaya Hamili Yıldırım, Hayri Konar, Veysi Aktaş’ın da buraya gönderildiğini ve Öcalan’la benzer koşullara maruz kaldığını ifade etti.   MANDELA’NIN DURUMUNA BENZİYOR    Öcalan’ın 2011 yılından sonra birkaç istisna durumun dışında avukatlarıyla görüştürülmediğini ve özellikle 2019 tarihinden itibaren avukat görüşmelerin tamamen kesildiğini vurgulayan Fattorini, 2020 Mart ayından itibaren ise Öcalan’ın ailesi dahil kimseyle görüştürülmediğin belirtti. Öcalan’ın mutlak tecrit koşullarında tutulduğu ve bütün haklarından mahrum bırakıldığını dile getiren Fattorini, Öcalan’ın durumunu Güney Afrika’daki ırkçı rejime karşı mücadele veren Mandela’nın durumuna benzediği söyledi. Fattorini Türkiye’de özellikle 2016 darbe girişimi sonrası cezaevleri sayısında çok yüksek oranda bir artışın gözlemlendiğini belirterek, bu da ülkedeki uygulamalar hakkında fikir verdiğini belirtti. Fattorini konuşmasında Türkiye’yi uluslararası hukuka uymaya çağırdı.    ÖCALAN’A ÖZEL HUKUK   Daha sonra söz alan Asrın Hukuk Büro’su avukatların Rezan Sarıca, Öcalan’ın 1999 yılından itibaren tek kişilik İmralı Ada Hapishanesi’nde tutulduğunu anlattı. AİHM’in Öcalan’ın yargılama sürecinin yargılama hakkının ihlali anlamına geldiğine dair karar aldığını belirten Sarıca, Türkiye Devleti’nin müvekkilini ilişkin aldığı yeniden yargılama kararlarını uygulamadığını kaydetti.    Türkiye’de Öcalan’ın yararlanmaması için özel bir hukuk sisteminin geliştirildiğini ve bu hukukun 2005 yılından itibaren de genelleştirildiğini sözlerine ekleyen Sarıca, Öcalan’ın ağır tecrit koşullarında tutulduğunu diğer cezaevlerinde diğer mahkûmlara verilen hakların hiç birisinden yararlanamadığını ifade etti. Sarıca Öcalan’a yönelik tecridin siyasal boyutunun Kürt sorunun çözümsüzlüğü ile doğrudan alakalı olduğuna dikkati çekerek, “Öcalan’ın kendisi hem muhatap ve hem de bu noktada gücü var. Çözümsüzlük politikalarının doğal olarak da hukuksal yansıması oluyor” diye konuştu.    BM’YE BAŞVURU YAPILDI    Mart 2015 tarihinde İmralı adasına getirilen diğer mahkumlar ile de 7 yıldır avukat görüşünün gerçekleştirilmediğini ifade eden Sarıca, konuyla ilgili şu ana kadar gerek Avrupa Konseyi ve gerekse de BM nezdinde çok sayıda girişimlerde bulunduklarını belirtti.    “MUTLAK İLETİŞİMSİZLİK HALİ”    15 aydır Öcalan ve diğer müvekkilleriyle hiçbir şekilde haber alınamadığını kaydeden Sarıca, şöyle devam etti: “Katlanması neredeyse imkânsız bu kötü muamele rejimi ‘incommunicado/mutlak iletişimsizlik’ hali olarak da tanımlanabilir. İncommunicado şartlarında tutulma halinin ağır bir hak ihlali olduğu, her türlü hakkın ihlal edilebileceğine dair potansiyel risk barındırdığı hem BM İnsan Hakları Komitesinin kararlarında hem de CPT raporlarında sıklıkla tespit edilmektedir.” Uluslararası kurumlara konuyla ilgili harekete geçme çağrısında bulunan Sarıca, bu konuda İsviçre ve diğer Avrupa ülkelerinin sorumlu davranması gerektiğini söyledi.    2 BİN 76 ÇOCUK TUTUKLU   Daha sonra Özgür Hukukçular Derneği Genel Sekreteri Rengin Ergül söz aldı. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre Mart 2022 sonu itibariyle Türkiye'de 384 ceza infaz kurumunun bulunduğunu ifade eden Ergül, aynı verilere göre toplam 314 bin tutuklu ve hükümlünün bulunduğunu söyledi. Bunların kaçının politik tutuklu olduğuna dair ellerinde verilerin olmadığını ifade eden Ergül, hapishanelerde 18 yaş altı 2 bin 076 tane çocuk ve 12 bin 173 kadın mahpusun olduğunu belirtti.    ‘TERÖR TANIMI İHLALLERE NEDEN OLUYOR’   Birlemiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği yetkililerinin de sıklıkla dile getirdiği gibi Türkiye’nin terör tanımı çok geniş olduğunu ifade eden Ergül, tanımın geniş tutulmasının ihlaller yarattığını kaydetti. Cezaevindeki hasta tutukluların durumunu da özetleyen Ergül, şunları söyledi: “Ocak 2022 verilerine göre son bir yılda 59 mahpus hapishanede yaşamını yitirdi. Türkiye’deki insan hakları kurumlarının ortak verilerine göre hapishanelerde 604’ü ağır 1605 hasta mahpus halen tutulmaktadır.  Hasta tutuklulara dair ise Adli Tıp Kurumu’nun siyasal konjonktüre bağlı raporlar vermektedir.” Türkiye’de infaz kanununda yapılan değişikliklerle şu ana kadar birçok tecavüzcü, uyuşturucu kullanan veya mafya üyelerinin serbest bırakıldığını belirten politik tutukluların serbest bırakılmadığını söyledi.