Gazeteci Doğan: Türkiye, Zap yenilgisini örtmek için yeni cephe açmak istiyor 2022-06-11 09:03:02   QAMIŞLO - Sınır ötesi tehdidini yakından takip eden gazeteci Zeynep Doğan, Zap, Avaşîn, Metina saldırılarından sonuç alamayan Türkiye'nin yenilginin üzerini örtmek için uluslararası güçleri ikna ederek yeni bir cephe açmak istediğini söyledi.    Türkiye 17 Nisan tarihinde Federe Kürdistan Bölgesi'nin Metina, Avaşin ve Zap bölgelerine yönelik KDP işbirliği başlattığı saldırılardan sonuç alamadı. Bölgede her gün asker kayıpları yaşanırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırı açıklaması yaptı. Yapılan açıklamaya, ABD başta olmak üzere bölgede bulunan birçok güç cevap verilirken, hemen hemen hergün Minbic ve Til Rifat’a yönelik saldırılar yapılıyor. Olası saldırıyı Kuzey-Doğu Suriye’deki gelişmeleri yakından takip eden Gazeteci Zeynep Doğan değerlendirdi.    'YAŞADIĞI HEZİMETİ PERDELEMEYE ÇALIŞIYOR'   Erdoğan’ın saldırı tehditlerinin ardından bölgeye yönelik saldırıların daha da derinleştiğini belirten Doğan, Erdoğan’ın saldırı tehditleri ve bölgeye yönelik saldırıların yeni olmadığını ifade etti. Doğan, 2014’de özel savaş rejiminin devreye koyduğu “Çöktürme Planı”nın' ikinci ayağını oluşturan 17 Nisan’daki saldırı devam ederken, bu konseptin üçüncü ayağını da Rojava’ya yönelik başlatmayı amaçladıkları işgal planının oluşturulduğunu söyledi.    'ÇETELER ÇATIŞIYOR'    Erdoğan'ın, güdümündeki medya ile savaştaki kayıpları perdelemeye çalıştığına vurgu yapan Doğan, şunları aktardı: “HPG’nin bilançolarında açıkladığı ölü askerileri kamuoyuna yansıtmamak için her yola başvurdu. Saldırı tehditlerinin bir ayağını basın üzerinden oluşturmaya çalışan AKP-MHP iktidarı, diğer yandan da işgali altındaki bölgelerde güdümündeki çeteleri harekete geçirdiğini söylemek mümkün. Özellikle bölgede El Kaide uzantılı Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) ve Sultan Murat Tugayı arasındaki anlaşmazlıkların çatışmaya dönüşmesiyle birlikte Efrin merkezi başta olmak üzere Türkiye işgali altındaki birçok bölgede hareketlilik yaşanmakta.”    Doğan, bazı kaynaklardan edindiği bilgileri şöyle paylaştı: “25 Mayıs 2022 tarihinde Bab’ta Ceyş El Îslam çete grubunun komutanları arasında toplantı yapıldı. Toplantıda Tahrir el-Şam çete gruplarının Efrin ve Cereblus şehrine yayılması ele alındı. Toplantıya katılan çete komutanları, bölgede Heyet Tahrir El Şam çete grubunun güvenlik ve idari üyeleri hakkında bilgi toplanıp öldürülmeleri ve tutuklanmaları için planlar yaptı."     ‘İDLİB’TE HTŞ-CEPHE EL ŞAMİYE TOPLANTISI’   17 Mayıs 2022 tarihinde İdlib’te HTŞ ve Cephe El Şamiye sorumluları arasında gizli bir toplantı yapıldığı bilgisi veren Doğan, “Yapılan gizli toplantıda TC işgali altındaki ve çetelerin kontrolünde bulunan Bab, Ezaz ve Efrin’de HTŞ ve Cephe el Şamiye çete gruplarının askeri ve güvenlik konusunda birlikte hareket edeceklerine karar verildiği öğrenildi. Bölgede bulanan güvenilir kaynaklarımızdan edindiğimiz bilgilere göre, bununla eş zamanlı olarak Erdoğan’ın Rojava’ya yönelik saldırı tehditlerinin öncesi ve sonrasında Sultan Murad, Lîwa Ecnad Humus, Feyleq El-Şam ve son iki haftada bölgeye yerleştirilen binden fazla HTŞ çeteleri, Efrin, Bab, Cerablus, Serêkaniye ve Girê Spî’de çeşitli hazırlıklar yapmakta. Özellikle Hawar Kilis bölgesinde kalan Feyleq El-Şam çete gruplarının bulunduğu noktalara TC’nin askeri sevkiyat yaptığı ve yine Sultan Murad çeteleri ve çatısı altındaki Lîwae Ecnad Humus çete gruplarının olası operasyon için silahlarını hazırlamaları talimatı verildiği öğrenildi” dedi.   RUSYA, İRAN, ABD HESAPLARI   Erdoğan’ın tehditlerine ilişkin Rusya, İran, ABD ve Suriye rejiminin tutumu, hesapları ve pozisyonlarına ilişkin de değerlendirme yapan Doğan, şöyle konuştu: “Erdoğan ve güdümündeki çetelerin sahadaki hazırlıkları ve hareketlilikleri bu durumdayken, elbette ki Kuzey ve Doğu Suriye’deki çıkarlarını hesap eden Rusya, Suriye Rejimi, İran ve ABD de buna göre pozisyon almaktalar. Erdoğan’ın saldırı tehditlerine karşı ABD, müttefiklerini riske atacağını söyleyerek Türkiye'yi Suriye'de yeni bir askeri operasyon başlatmaması konusunda uyardı. Geçtiğimiz Salı günü ABD’nin Suriye Büyükelçisi Ethan A. Goldrich QSD komutanlarıyla görüşme gerçekleştirdi. Toplantıda ‘Kuzey ve Doğu Suriye'de gerilimi azaltmak ve istikrarı korumak için harekete geçilmesi’ gerektiğini ifade etti. Rusya, her ne kadar Ukrayna’nın birçok yerini işgal etmiş olsa da son tahlilde Ukrayna’yı tümden almak ve işgalci TC’yi ABD’den uzaklaştırmak için Kuzey Doğu Suriye’de tavizler verebilir. Yine İdlib’teki çıkarlarını korumak isteyen Rusya, son bir ayda hem havadan hem karadan oldukça hareketli. Edindiğimiz bilgilere göre, Rusya geçtiğimiz hafta İdlib ve Hema’da bulunan Hizip Alah milislerine çok sayıda askeri teçhizat gönderdi. Yine Emîd Suhêl Al hesen’e bağlı 25'inci Firqaya askeri malzeme gönderdiği öğrenildi. Askeri takviyenin yapıldığı noktalar M4 yolu çevresine düşmekle birlikte TC ve Rusya’nın anlaşmaması durumunda harekete geçileceği kararının verildiği bildirildi. Rusya Dera, Lazkiyê, Çiyayê Kurd ve El-Tirkman’de bulunan noktalarından çekildikten sonra Halep’e bağlı Endanê’nin doğusunda askeri bir üs kurdu. Aynı zamanda Ruslara ait 2’si general olmak üzere 40 rütbeli asker ağır teçhizatlarıyla beraber belirtilen üsse konumlandı. İran da Şii Hilali çerçevesinde alanını genişletmek için harekete geçti. İran’ın bu hareketliliği Rusya’nın bölgeden çekilmesi ile alandaki nüfuzunu arttırmayı amaçlıyor.”   ‘HALKLARIN TUTUMU NET’   Olası saldırılara karşı Kuzey ve Doğu Suriye halkları olan Araplar, Kürtler, Türkmenler, Asuri-Suryanilerin tavrı ve tutumunun direnmek olduğunun altını çizen Doğan, halkların bu tutumunun bir saldırıda belirleyici olacağını dile getirdi. Doğan, şöyle devam etti: “Kuşkusuz olası bir saldırıda bu savaşın farklı bir aşamaya geçeceğini belirtebiliriz. Sömürge güçlerinin bölgedeki hareketliliği devam ederken, Rojava halkının Erdoğan’ın saldırı tehditlerini ciddiye aldıklarını ve askeri, siyasi ve toplumsal olarak önemli bir hazırlık içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Çok fazla eski tarihe gitmeden Rusya, ABD, Suriye Rejimi ve İran’ın çıkarları söz konusu olduğunda işgalci TC’ye taviz vereceğini tüm dünya şahit oldu. Elbette bunun bilincinde olan ve varlığını öz gücüne dayandıran Kürtler başta olmak üzere tüm bölge halkları saldırı tehditlerine karşı net tavırlarını ortaya koydular.”   'HALK TEPKİLİ'   Başta Efrin olmak üzere Türkiye'nin girdiği bölgelerdeki halkın toplumsal-sosyal yaşamları ve paramiliter grupların durumuna ilişkin de konuşan Doğan, şu bilgileri paylaştı: “Bundan bir kaç gün önce TC ve çetelerinin işgali altındaki Efrin merkezi başta olmak üzere Bab, Cerablus ve Marê’de bölgedeki yerleşimciler şiddetli gösteriler yaptı. Edinilen bilgilere göre göstericilerin arasında Feylaq El şam çeteleri de yer aldı. 4 Haziran gecesi Marê kentinde göstericiler sözde ‘yerel meclisi’ yaktı. İşgal altındaki Soran şehrinde de yolsuzluklara karşı gösteriler patlak verdi. 'Türkiye Suriye'den defol!' sloganları eşliğinde yollar kapatıldı ve elektrik istasyonu ateşe verildi. Yine Marê'de Erdoğan'ın posterleri ateşe verildi. Her ne kadar bu patlak TC işgali altındaki birçok alanda yaşanmış olsa da uzun zamandan beri biriken bir öfke ve tepkinin dışa vurumuydu. İşgal edilen bölgelerde bulunan çetelerinin hakimiyet kurma savaşları devam ederken, yerleşimciler üzerindeki baskı, işkence, kaçırma ve fidye isteme olayları oldukça artmış durumda. Örneğin sadece Efrin İnsan Hakları Örgütü’nün Mayıs ayı raporuna göre, TC ordusu ve çeteleri, 3’ü kadın, 9’u yaşlı olmak üzere Mayıs ayında toplamda 41 kişiyi kaçırdı. Bölge halkının TC çetelerine karşı öfkesi taşarken, çete grupları arasındaki anlaşmazlıklar da silahlı çatışma aşamasına gelmiştir. Olaya müdahale etmeye çalışan MİT’in Efrin merkezi ve kırsalında çetelerin konumlanma alanlarında değişiklikler yaptığı ve olası saldırı operasyonu için çetelere hazır olmaları talimatı verildiği öğrenildi."    HTŞ YERLEŞTİRİLİYOR   21 Mayıs 2022 tarihinde Cindirêse ilçesine bağlı Til Silor köyünde de TSK askerleri ve polis denilen silahlı grupların oluşturduğu ortak kontrol noktasının boşaltıldığını, kontrol noktasının bulunduğu yolun Til Silor, Celemê ve Dêr Belût sınırında olduğunu ve burada 15 asker bulunduğunu söyleyen Doğan, "Bununla birlikte 8 Mayıs 2022 tarihinde Efrin merkezinde TC’nin alandaki çetebaşlarıyla yaptığı toplantıdan sonra 15 gün içerisinde çetelerin konumlandığı 47 noktayı boşaltmaları talimatı verildi. Efrin merkezinde çetelere ait ‘Eski asayiş merkezi olup şimdi polis noktası, eski gümrük noktası olup şimdi sivil polis noktası ve Efrin keracêlerinin yanındaki güvenlik noktası’ kaldı. Boşaltılan bu noktalara İdlib’ten getirdiği 500’den fazla Heyet Tahrir El Şam çeteler yerleştirildi” dedi.    'İNANÇLARIN ORTAK DEVRİMİ'   Kuzey ve Doğu Suriye'yi “Emperyalist güçler tarafında parçalanmış bir ülkenin en küçük parçası yani Kürtistan’ın Rojavası” diye tanımlayan Doğan, son olarak şunları söyledi: “Birkaç yıl öncesine kadar isimsiz ve kimliksiz yaşayan bir halk ve coğrafyaydı. Şimdilerde ise herkesin gözünü ve kulağını diktiği, demokrasi ve özgürlük güçleri açısından umudun ve heyecanın kaynağı bir ‘Özgürlük Ülkesi. Rojava, 21’inci yüzyılın devrim çağını başlatan demokratik halk devriminin adı. Bu küçük parçanın etkisi ise gittikçe daha şiddetli bir biçimde Ortadoğu’yu etkilemektedir. Rojava Devrimi, 20. yüzyılın salt sınıfsal karakterli olmayıp kapitalist güçlerin sömürgeci ideolojilerine alternatif bir sitem sunduğu için kuşkusuz ki birçok saldırıya da maruz kalmaktadır. Bu yönüyle de, Rojava Devrimi’nin tarihsel, toplumsal ve ideolojik özelliklerinin daha güçlüce görülmeye, taşıdığı anlam ve hakikatin daha iyi sahiplenmeye ihtiyacı da var. Yine Ortadoğu halklarının Kapitalist Modernite sisteminin uygulamaları altında nefessiz bırakıldığı, buna karşın bölgesel statüko ve uluslararası sistemin de krizi yaşadığı bir zaman kesitinde, Rojava, kaos ve krizden halklar ve inançlar lehine gerçekleşen bir özgürlüksel çıkışı ifade etmektedir. Kadın Devrimi olarak tanımlanan Rojava Devrimi, Ortadoğu’nun kadim halkı Kürtler şahsında tarih sahnesine çıksa da, Kürtler şahsında binlerce yıllık devletçi uygarlık sistemine direnen tüm halkların, kimliklerin, inançların ortak devrimi, bu kimliklerin özgür yaşamının zamanı ve mekanı olmakta.”   MA / Erdoğan Altan