Bir dönüm noktası olarak 7 Haziran: İktidar sonuç alamadı 2022-06-07 11:34:14   ANKARA - Türkiye halklarının Meclis’te en geniş haliyle temsil edildiği, AKP’nin iktidardan düştüğü, HDP’nin darbe barajını yıktığı 7 Haziran 2015 seçimlerinin tekrarlanmasının ardından otoriter ve şiddet dolu bir süreç başladı.    Türkiye siyasi tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olan 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinin üzerinden 7 yıl geçti. Kürtlere konulan yüzde 10 barajı ilk defa Halkların Demokratik Partisi’yle (HDP) aşılırken, AKP’nin tek başına sürdürdüğü iktidarlarının da sonunu getirdi. Gezi Direnişi’nden sonra muhalefetin kendini en geniş şekilde sandıkta gösterdiği seçimlerde tüm dengeler değişti. Güven yitiren ve iktidardan düşen AKP, buna sebebiyet veren Kürtleri, muhalefeti ve HDP’yi hedef aldı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) de desteğini alan AKP, sürekli otoriteleşen bir sistemi adım adım inşa etti.    7 Haziran seçimleri öncesi ve sonrası yaşanacak şiddet dalgasının ipuçlarını AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, “400 vekil verin bu iş bitsin” sözleriyle vermişti. Erdoğan tarafından 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı’nın reddedildiği ve İmralı’da 5 Nisan 2015’ten sonra ağırlaştırılmış tecridin başladığı seçim öncesi dönemle eş zamanlı olarak HDP’ye de saldırılar başlamıştı.   İktidarın saldırı ve tehditleri, muhalefetin milliyetçi argümanları ve “AKP ile anlaşacaklar” manipülasyonu altında HDP parti olarak seçimlere girmeye karar verdi ve siyaseten kazanan taraf oldu. 7 Haziran sonrasında iktidarın politikaları ve “milletvekili tutuklamaları” gibi kritik konularda muhalefetten alınan destek, süreklileşen darbe mekaniklerinin devreye girmesini sağladı.   BARAJLAR YIKILDI, ERDOĞAN SARAY’A KAPANDI   HDP, “Bizler HDP, bizler Meclis’e” şiarıyla girdiği seçimlerde büyük bir başarı elde ederek 13,2 oy adlı ve barajı aştı. 7 Haziran seçimleriyle demokrasi güçleri Türkiye’de ilk defa 12 Eylül 1980 Darbesi’nden kalan yüzde 10’luk seçim barajını aşarken, AKP ise tek başına iktidar olamadı.   7 Haziran seçimlerinin sonrasında gelişen süreç, Kürt sorunu çözmek için yapılan görüşmelerin AKP tarafından iktidarını sürdürebilmesi için bir araç olarak kullanıldığı gerçeğini açığa çıkardı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, 5 Nisan 2015’te İmralı’da gerçekleşen son görüşmede HDP heyetine yönelik "Bu son gelişiniz olabilir. Bir daha buraya gelemeyebilirsiniz. Bunlar bu diyalogu yürütecek ciddiyette değiller” sözleri gelinen aşamanın bir öngörüsü olarak kayıtlara geçti.   HDP 80 milletvekiliyle Meclis’e girmesi AKP’nin otoriterleşme planlarını erteledi. Seçim öncesi seçmenlere "400 milletvekili verin" diyerek günde en az 2 kez basın karşısına çıkan Erdoğan, seçimlerden sonra 3 gün medyada görünmedi. Ortaya çıkan seçim sonuçları ise Türkiye’deki demokrasi cephesinde bayram havası estirdi.   HALKLAR MECLİS’TE TEMSİL EDİLDİ   7 Haziran seçimleri, demokratikleşme sürecinin önünün açılması ve halkların Meclis’te temsil edilmesini sağladı. Diğer yandan AKP’nin “400 milletvekili” hayaline darbe vurarak, tek başına iktidar olmasına ve başkanlığa giden yola engel oldu.   ERDOĞAN’IN PLANLARI   Erdoğan’ın seçimden önce getirdiği “B ve C planları devreye girer” ifadelerinin anlamı, seçimlerden sonra anlaşıldı.  DAİŞ’lilerin 20 Temmuz’da Suruç’ta yaptığı katliam, 22 Temmuz’da Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi ve ardından 24 Temmuz’da PKK’ye yönelik yoğun hava saldırısı çözüm sürecini bitirdi ve AKP’nin “iktidar yoksa savaş var” politikası devreye girmiş oldu.  DAİŞ’lilerin yaptığı 10 Ekim Ankara Katliamı dahil, DAİŞ’in Antep hücresi tarafından yapılan tüm katliamlarda devlet görevlilerin açık ihmali ve katliama zemin hazırlayan pratikleri yargı süreçlerinde müfettiş raporlarla ortaya çıktı. Keza dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, 10 Ekim katliamının oylarını artırdığını açıklamıştı.   İKTİDAR VE MUHALEFETİN KOALİSYON DANSI   Yaz ayları şiddet dalgası yükselirken diğer yandan AKP ve CHP arasında koalisyon görüşmeleri, sıcak gündemdi.  2000’lerden bu yana Erdoğan’ın önünü siyaseten açan iki güç olan CHP’li Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçimlerden sonra yine devreye girdi.  10 Haziran 2015 günü yapılan Baykal ve Erdoğan görüşmesi ile MHP’nin Meclis Başkanlığı’nda AKP’den yana tavır koyan tutumu, 1 Kasım seçimlerine kadar gelen süreci belirledi. MHP’nin 7 Haziran öncesindeki “Başkanlık sistemi İmralı sistemidir” duruşu, 7 Haziran sonrasında başkanlık sistemini fiiliyattan resmiyete dönüştüren bir tutuma evirildi.   Koalisyon süreci ise muhalefetin erken seçime götüren etkisini gösterdi. 13 Ağustos günü Kılıçdaroğlu-Davutoğlu görüşmesinde koalisyon çıkmadı. AKP, aylarca CHP’yi masada tutmayı başardı ve baskın seçim için gerekli şartların oluşması sağlandı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Başbakan'dan bize şu ana kadar bir koalisyon değil, 3 aylık seçim hükümeti teklifi geldi” açıklaması, 67 gün boyunca yurttaşların “koalisyon beklentisi” ile oyalandığını ortaya çıkardı.   Sivilleri yönelik şiddeti, çözüm sürecinin bitirilmesi, DAİŞ’in devreye sokulması ve koalisyon sürecinin aslında hiç başlamamış olması, 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’nin kabul edilmediği ve siyasi darbe sürecinin başladığı anlamına geldi. Şu anda muhalefetin sıklıkla dile getirdiği “siyasi darbe” ifadesini 7 Haziran’dan sonra ilk kez HDP kullanmıştı ve muhalefetten destek görmemişti.   TEMELLİ: YENİ YAŞAM SANDIĞA YANSIDI   7 Haziran seçimlerinde milletvekili seçilen HDP eski Eş Genel Başkanı ve Van Milletvekili Sezai Temelli, “Çözüm sürecinde bir mutabakatın sandığa yansımasıydı. Dolayısıyla herkes barış, Kürt meselesinin demokratik çözümünü istiyordu. Savaşın sonlandığı bir cumhuriyet, ülke istiyordu. Toplumun HDP aracılığıyla siyasete verdiği yanıttı. HDP, yeni yaşam diyerek yola çıktığı mücadele sürecinde toplumun umudunu sandığa yansıtmış oldu” dedi.   ‘DEMOKRATİK CUMHURİYETİN YOLUNU AÇACAK BİR EŞİK’   7 Haziran seçimlerini anlamanın önemine işaret eden Temelli, “Toplumun yan yana gelme iradesini, çözümün mümkün olabileceğini, Dolma Bahçe Mutabakatını, Sayın Öcalan’ı anlamak demektir. Paradigmanın, fikriyatın siyasete taşınmasıydı. Çözüm süreci sadece çatışmasızlığın sona erdirilmesi anlamını tek başına taşımıyordu. Aslında Türkiye’yi demokratikleştirecek, Kürtlerin siyasi statülerini Anayasa’ya bağlayacak, bir arada ortak vatanda demokratik cumhuriyetin yolunu açacak önemli eşiklerdin. Arkasını iyi okumak o gün ve sonrasına odaklanmak önemlidir” diye konuştu.   ‘7 HAZİRAN’DAN BU YAN TECRİT SARMALI İÇİNDEYİZ’   HDP’nin ve halkların başarısına karşı iktidarın, İttihatçı akla, rejimin yüzyıllık toplum için cehennemi ön gören köhne anlayışına bir kez daha tutsak olduğunun altını çizen Temelli, “7 Haziran’ın tersine giden süreci Suruç Katliamı ile yaşadık. Toplumda ciddi çöküntüler yaşandı. Beslediği umutların karşılığını alamamış oldu. O günden bugüne savaş, şiddet ve tecrit sarmalı içindeyiz” ifadelerini kullandı.   7 Haziran’ı hazmedemeyenlerin ülkeyi derin bir kriz içerisine sürüklediğini de sözlerine ekleyen Temelli, “Sadece burayı da değil. Efrîn’i, Federe Kürdistan’ı, Şengal’i istikrarsızlaştırıp, şiddet ve savaş girdabına soktular. Hepimizi bu kabusa sürükledi” dedi.   ‘İKTİDAR SONUÇ ALAMADI’   Geliştirilen saldırı, baskı ve korku salmalı içerisinde de iktidarın sonuç alamadığını aktaran Temelli, şöyle devam etti: “İktidar 7 Haziran sonrası ülkeyi götürdüğü kaostan sonuç alamadı. Bugün bakıldığında hangi başarıdan bahsedebiliriz. Yaşadığı ülkeden memnun olmayanların oranın yüksek bir ülkedeyiz. Türkiye bu şekilde yoluna devam edemeyecek, siyaset yeniden üretilemeyecek. Yol tıkanmıştır, çöküş süreci yaşanmaktadır. Şimdi direnişle, mücadele ederek, tecridi kırarak, savaşa karşı mücadeleyi örgütleyerek, bu faşist rejimden kurtulacağız. 2013-2015 süreci iktidarın bugün içine sürüklediği kaosun nasıl kırılacağını, toplumun kimyasına uygun rejimin nasıl var edilebileceği konusunda da yol göstericiydi. Bunun adı da Demokratik Cumhuriyet idi.”    ‘NAFİLE ÇABADIR, FİKRİYAT KAPATILAMAZ’   AKP’nin bugün yeniden benzer politikalarla iktidarını kurtarmaya çalışmasına dair de Temelli, şöyle konuştu: “Denenmiş şeyleri yeniden yeniden deniyorlar. Bir kimya laboratuvarında her defasında aynı şeyi deniyorlar, farklı sonuç çıkmasını bekliyorlar. Farklı sonuç çıkmaz. Daha da kötüsünü yaşamak zorunda kalabiliriz ama sürdürülemez. Her seferinde halklar direnmiştir. Özellikle Kürt halkı direnmiştir. Kürt halkının direnci bütün halkların ortak bir arada yaşamına dair bir şeydir. Bugün Öcalan’ın ortaya koyduğu demokratik ulus yaklaşımı bu toplumun kimyasına en uygun modeldir. İktidar da bu mücadelenin toplumun büyük bir kesiminin ihtiyaçlarını karşıladığını biliyor. Bildiği için Kürt halkını hedefe koyuyor. Bildiği için HDP’yi hedefe koyuyor. Yenemediği, kıramadığı için HDP’yi düşmanlaştırıyor. Kobanê Davası, Kapatma Davası, gözaltı, tutuklamalar ve her türlü şiddet ile saldırdığı HDP fikriyatıdır. Ama HDP kararlıdır. HDP’yi kapatamazsınız. Bir kurumu kapatabilirsiniz ama bir fikriyatı, halkı kapatamazsınız. Bu fikriyatın çeperinde oluşmuş geniş ittifak süreçleri, toplumsal anlayışına karşı nafile çabadır. Geçmişte de başarısız oldu. Biz bu ıstıraplı sürecin sona ermesini istiyor ve diyoruz ki; Tecridi kıralım.”   MA / Fırat Can Arslan - Berivan Altan