Bedran Çiya Kurd: Önümüzdeki tek yol direnmek 2022-06-05 09:06:21   URFA - Türkiye'nin olası saldırılarının DAİŞ’in güçlenmesine neden olacağını belirten Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nden Bedran Çiya Kurd, "Önümüzde sadece bir yol var; Bu yol özgürlük ve onurlu yaşamın yolu olan direnmektir” dedi.    Türkiye ve himayesindeki paramiliter gruplar, 2016 ile 2019 yılları arasında Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük 3 saldırı gerçekleştirdi. Saldırılar sonucunda Kuzey ve Doğu Suriye’nin Efrîn, Cerablûs, Bab, Serêkaniyê ve Girê Spî kentleri Türkiye ve desteklediği paramiliter güçlerin kontrolüne geçti. Söz konusu kentlerde birçok insan hak ihlalinin yanında demografik yapı değiştirildi. Birçok alanın işgal edilmesinden sonra Kürtler ve dostlarının 3 yıl önce yendiği DAİŞ, yeniden hareketlenmeye ve kimi yerlerde eylemler gerçekleştirmeye başladı. İşgal altında bulunan yerlerde örgütlenen DAİŞ, daha önce Kuzey ve Doğu Suriye ile Türkiye arasında bulunan sınırda hakim konumundayken Türkiye’nin tepkisi ile karşılaşmadı. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında saldırıları genişleteceklerini, Til Rifat ve Minbic kentlerinin hedef seçileceğini açıkladı. Açıklamalar DAİŞ’e karşı mücadele eden Kürtler öncülüğündeki güçlerin operasyonlarını sekteye uğratacağı, DAİŞ’in güçleneceği yorumlarına neden oldu.   Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Eşbaşkan Yardımcısı Bedran Çiya Kurd, Türkiye’nin Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan çatışmalı durumu istismar edip iç siyasete yön vermek için yeni saldırı girişimlerinde bulunduğunu ifade etti. Türkiye'nin uluslararası anlaşmaları ayaklar altına aldığını belirten Bedran Çiya Kurd, DAİŞ’in uzun yıllar Türkiye ile sınır komşusu olduğunu hatırlatarak “neden DAİŞ uzun yıllar Türkiye ile sınır komşusu olduğunda güvenlik sorunu doğmadı” diye sordu.   Kurd, Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşanan son gelişmeler, uluslararası güçlerin tutumu, olası saldırılara karşı halkın alacağı tutum ve Özerk Yönetim’in askeri ve siyasi durumuna dair sorularımızı yanıtladı.    Türkiye ve desteklediği grupların bölgeye dönük saldırıları son dönemde arttı. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yaptığı açıklamalarda saldırıları genişletileceğini belirtti. Bölgede yaşanan güncel durum nedir?      Demokratik proje Türkiye’nin yüz yıldır oluşturduğu tekçi projelere karşı bir alternatif. Demokratik proje onların bütün hesaplarını alt üst ediyor. Türkiye demokratik projeyi boğmak için 10 yıldır fırsat kolluyor   Türkiye’nin “güvenlik” bahanesiyle bölgeye dönük yeni bir işgal projesi söz konusu. İç ve dış siyasette tıkanan Türkiye, askeri gücünü kullanarak Kürt halkı başta olmak üzere bölge halklarına saldırmayı yeniden seçti. Bütün güçlerini Kürtlerin yokluğu için seferber etmiş durumdalar. Bölgede kendi faşist ideolojilerini yaymak huzuru bozmak için yeni arayışlar içindeler. Türkiye’nin bölge halklarına vereceği yeni bir yaşam umudu yok. Demokratik projeyi kendilerine karşı bir tehdit olarak görüyorlar. Demokratik proje Türkiye’nin yüz yıldır oluşturduğu tekçi projelere karşı bir alternatif. Demokratik proje onların bütün hesaplarını alt üst ediyor. Türkiye demokratik projeyi boğmak için 10 yıldır fırsat kolluyor ve her eline geçen fırsatı da değerlendirmek istiyor. Yaşanan her durumdan istifade sağlamak istiyor. Ukrayna ve Rusya arasında şu an bir savaş durumu söz konusu, bunu da kendileri için kullanmak istiyorlar. Herkesin Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan saldırılara odaklandığı bir dönemde yeniden işgal saldırıları yapma arayışı var. AKP-MHP saldırılar ile birlikte iç siyaseti de dizayn etmek istiyor. Bu saldırıları kendilerinin iç siyaset malzemesi yapacak. AKP rejimi iç siyasette tıkandığında dışarıya saldırarak “nefes almaya” çalışması ilk defa karşı karşıya olduğumuz bir durum değil. Bu saldırılarda ilk olarak akıllarında hep Kürtler geliyor. Bu tekçi, inkarcı zihniyete karşı herkes direnmeli. Herkes bölgeye dönük bir saldırının işgal ve terör saldırısı olduğunun bilinci ile karşı durmalı.    Saldırılar ile amaçlanan nedir?   Erdoğan dünya kamuoyunun gözü önünde Kürt halkına karşı yapacağı bir soykırımın ilanını yapıyor. Efrîn, Serêkaniyê ve Griê Spî’de yapılanlar hala hafızamızdaki yerini koruyor. Binlerce insan katledildi, yerlerinden yurdundan edildi. İşgal edilen yerler sadece çeteler için “güvenli bölge” oldu. İşgal edilen bölgelerde demografik değişimin yanı sıra birçok insan hakları ihlali yaşanıyor. Yaşananlar uluslararası anlaşmaların ayaklar altına alınması anlamına geliyor. Uluslararası güçler Türkiye’nin saldırılarının ortağıdır. Türkiye, QSD ve koalisyonun DAİŞ terörüne karşı mücadelesinin önünde büyük engel. Rusya’nın Ukrayna’da gerçekleştirdiği savaş suçlarının daha fazlasını Türkiye her gün bölgede gerçekleştiriyor.     Türkiye’nin denetimindeki bölgelerde özellikle Efrîn’de her gün insan hakları ihlali yaşanıyor. Garantör güçler başta olmak üzere uluslararası güçler sessizliklerini koruyor. Bu sessizliği nasıl değerlendirmek gerek?      Türkiye ve desteklediği çetelerin denetiminde olan yerlerde kentlerin kültürü, kimliği sistematik olarak değiştiriliyor. Tarih, kültür, sanat değiştiriliyor, ekolojik yıkım gerçekleştiriliyor   Türkiye ve desteklediği çetelerin denetiminde olan yerlerde kentlerin kültürü, kimliği sistematik olarak değiştiriliyor. Tarih, kültür, sanat değiştiriliyor, ekolojik yıkım gerçekleştiriliyor. Birçok kadın tecavüze maruz kalıyor, insanlar katlediliyor. Bu yaşananlar uluslararası raporlara da yansıdı. Birçok katliam farklı şekilde yapılıyor, insanlık suçu olan bu katliamlara karşı bir karşı duruş göremiyoruz. İlk tepki göstermesi gereken uluslararası insan hakları örgütleri, ihlallere maruz kalanların başvurularını almıyor. Türkiye ile çıkarları olan devletler söz konusu. Birçok ülke halkımızı bu çıkarlara kurban ediyorlar. Bütün insan hakları örgütlerine çağrımız görevlerini yerine getirerek, bölgeye heyetler göndermeleridir. Suçlular tespit edilip kamuoyu önünde teşhir edilmeli.   Türkiye Finlandiya ve İsveç’in NATO başvurularını kendi çıkarları doğrultusuna değerlendirmek istiyor. Buna dair neler söylemek istersiniz?   Türkiye bölgeye dönük olası bir saldırı için birçok kesim ile görüşüp ikna etmek istiyor. Birçok kesimi ise şantajlar ile bize karşı kullanmak istiyorlar. İskandinav halkları uzun yıllardır örgütlüğümüz karşısında hayranlıklarını dile getiriyorlar. Bu Türkiye'nin istemediği bir şey. Buna karşı uzun yıllardır Türkiye bir lobi yürütüyor. İskandinav halklarının demokratik projeye olan hayranlıklarına tahammül edemiyorlar. Daha önce Gladio’nun gerçekleştirdiği Olof Palme cinayetinde olduğu gibi yeni komplolar ile halkları birbirine düşman etme arayışları var. Olof Palme Kürt ve Filistin halkının mücadelesine hürmet gösteren bir kişiydi. Türkiye bu cinayet ile İsveç ve Kürtler arasında nifak tohumları ekmek istedi. Türkiye yine şu an Kürtler üzerinden NATO ile bir pazarlığa tutuşmuş durumda. Kürt halkına duydukları düşmanlık üzerinden siyaset yapıyorlar. Türkiye bir halka karşı kin güdüyor, kimse Türkiye’nin bu kirli siyasetine alet olmamalı.     AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 1 milyon mültecinin ele geçirdikleri yerlere yerleştirileceğini açıkladı. Bu planın amacı nedir?    Erdoğan yaptığı açıklamalarda güvenli bölgelerden bahsediyor ve işgal edilen yerlere insanları yerleştireceklerini söylüyorlar. Bu plan bir işgal planıdır. Etnik, kültürel, sanatsal kimliklere karşı bir plan. Binlerce yıldır bölgede huzur içinde bir arada yaşayan insanların arasına fitne tohumu ekme projesidir. Türkiye var olan istikrarı bozarak toplumsal barışı yok etmek istiyor. Türkiye denetimi altında tutuğu bölgelere yerleştirdiği kişiler üzerinden uluslararası yardım kuruluşlarından bir nevi fidye isteyecek.     Yapılacak bir işgal saldırısına karşı bölgede yaşayan halkların tutumu ne olur?      Türkiye’nin kontrol ettiği bölgelerde çeteler her gün ganimet savaşı veriyor. Halklar bunu bildiği için var güçleriyle olası bir saldırıya karşı direnecekler. Halklar bütün varlıklarıyla karşı direnişe hazırlanıyor.   Türkiye’nin olası saldırısı Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan Kürt, Arap, Suryan, Asûrî ve Türkmen halkları için bir tehdit. Türkiye, Özerk Yönetim tarafından saldırıya uğradığını iddia ediyor. Bu tamamıyla yalan. İşgal saldırısına zemin hazırlamak için bu yalan haberler yapılıyor. Güvenlik nedeniyle saldırı yapacaklarını söylüyorlar. Neden DAİŞ Türkiye ile sınır komşusu iken güvenlik sorunu doğmadı. Şu an kontrol ettiği sözde güvenli, ancak hiçbir güvenliğin olmadığı bölgelerde çeteler her gün kendi aralarında ganimet savaşı veriyor. Halklar bunu bildiği için var güçleri ile olası bir saldırıya karşı direnecekler. Halklar bütün varlıkları ile bir karşı direnişe hazırlanıyor. Türkiye bölgede yaşayan halkların tarihi ortak düşmanı. Halkları Türkiye’nin ve mirasçısı olduğu Osmanlı’nın gerçekleştirdiği katliamları unutmuş değil. Dêrsim, Koçgîrî’de yaşananları unutmuş değiliz. Efrîn, Girê Spî ve Serêkaniyê'ye yapılanları her gün görüyoruz.    Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin askeri, siyasi ve politik durumu nedir?    Kuzey ve Doğu Suriye teröre karşı savaşta, siyasi ve diplomatik görüşmelerde büyük yol almış durumda. Suriye’de önemli bir toprak parçasını kontrolü altında tutuyor. Uzun yıllardır büyük bir fedakarlıkla DAİŞ ve Türkiye’nin desteklediği çeteler ile savaş halinde. Bu savaş sadece Özerk Yönetim’in savaşı değil, uluslararası bir savaş. Ancak QSD onlar adına bu savaşı veriyor. Bütün uluslararası güçler QSD’ye bu nedenle borçlu. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin projesi Suriye’de barışı sağlayacak, huzuru getirecek bir proje. Suriye’de yaşanan krizi sonlandırmak için Özerk Yönetim herkes ile görüşmeler yapıyor. Türkiye’nin saldırılarının bir amacı da bölgede istikrarın sağlanmasının önüne geçmek. Türkiye’nin yeni saldırılarına karşı uluslararası güçler ve garantör devletler ile görüşmelerimiz var.    Yaşanan son gelişmeler ışığında bölge halkı ve kamuoyuna çağrınız nedir?   Türkiye’nin olası saldırıları DAİŞ’in güçlenmesine yarayacak. Bu uluslararası güçler içinde bir tehlike arz ediyor. Saldırılar bölgede istikrarı bozacağı gibi halkların bir arada yaşama umuduna da zarar verecek. Her saldırı beraberinde birçok insanlık dramını getiriyor. Bu insanlık suçlarına karşı herkes görevini yapmalı. Bütün halklar bir arada yapılacak saldırılara karşı dik durmalı. Bu saldırılar hepimizin varlığına dönük. Herkes iç güvenlik güçlerinin yanında yer alarak saldırılara karşı direnmeli. Önümüzde sadece bir yol var; Bu yol özgürlük ve onurlu yaşamın yolu olan direnmektir.    MA / Emrullah Acar