Gazeteci Kemal Can: 7 Haziran- 1 Kasım sürecinin tekrarı aynı sonucu vermez 2022-06-01 09:44:10   ANKARA - 7 Haziran - 1 Kasım 2015 sürecinde siyasi tercihlerin belirleyicisi olan gerilim konularının hala aktif olduğunu belirten gazeteci Kemal Can, “İktidarın da böyle gerilim imkanlarını aynı sonucu alamayacak olsa bile yine kullanma niyetini gösteren çok işaret var” dedi.   Türkiye iktidar değişimine yol açacak seçim süreci yaklaştıkça AKP-MHP iktidarı, savaş, baskı ve gerilim siyasetinde vites yükseltti. Nisan ayında Federe Kürdistan’a saldırı başlatan hükümet, aynı yöntemi Kuzey ve Doğu Suriye kentleriyle sürdürmenin yollarını arıyor. Bir yandan da iç kamuoyunu militarist politikalar etrafında toplamaya çalışan iktidarın 7 Haziran - 1 Kasım 2015 Genel Seçimlerinde yaşanan hukuk dışı uygulamaları yineleyeceği yönünde peş peşe açıklamalar geliyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu konuyu SADAT üzerinden gündeme getirirken, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, sürecin tekrarlanmak istendiğini söyledi.    İç ve dış siyasette gerilimi arttıran hükümetin politikaları ve olası gelişmeleri değerlendiren gazeteci yazar Kemal Can, öngörülerini ajansımızla paylaştı.    ‘MUHALEFET İÇİN ÖĞRETİCİ OLMALI’   Kamuoyunda 7 Haziran - 1 Kasım 2015 sürecinin tekerrür edebileceği endişesinin sık sık dile getirildiğini belirten Can, bu konunun çok kısa bir zaman aralığında oldukça büyük siyasi tercih değişikliği yaratılabilmesinin çok çarpıcı bir örneği olduğunu söyledi. 7 Haziran-1 Kasım arasında yaşananları güncel siyaset için bir deneyim olarak tanımlayan Can, “İktidarın ‘başarılı’ bir operasyonu olmasının yanında muhalefetin ve seçmen için de öğretici olan bir hadise sayılmalı” dedi.    ‘NİYETİ GÖSTEREN ÇOK İŞARET VAR’    O tarihten bugüne pek çok alanda ciddi değişiklikler yaşandığına değinen Can, “Eğer meseleye böyle bakılırsa, her hamlenin, her uygulandığında aynı sonucu vereceğine inanmak doğru olmaz. Hem yaşanan değişimler hem öğrenilenler dikkate alındığında, aynı düğmeye basılınca aynı sonucun ortaya çıkmaması gerekir. Fakat diğer taraftan 2015’te endişeleri siyasi tercihlerin belirleyicisi haline getiren gerilim konuları hala aktif ve yeni bazı gerilim alanları da yaratılmış durumda. İktidarın da böyle gerilim imkanlarını aynı sonucu alamayacak olsa bile yine kullanma niyetini gösteren çok işaret var” diye belirtti.   ‘GERİLİMLİ ATMOSFER KULLANILABİLİR’   Bu ihtimale ilişkin iki tezin ileri sürüldüğüne dikkati çeken Can, “Birincisi, çok sert bir kaos ortamı yaratarak seçimi olağanüstü atmosferde yapmak veya ertelemeye vesile yaratmak. İkincisi, gerilimli atmosferi seçmen tercihlerini etkilemek ve muhalefetin birlikteliğini bozmak için kullanmak” diye ifade etti. Can, iktidarın kendini korumak için hala seçime ihtiyacı olduğu göz önüne alındığında ikinci ihtimalin daha güçlü olduğunu söyledi.   KILIÇDAROĞLU’NUN SADAT ÇIKIŞI   CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun seçim güvenliği kapsamındaki SADAT çıkışının birkaç ayrı mesajı olduğunu vurgulayan Can, muhalefetin kendi seçmenine güven ve motivasyon verme ihtiyacı olduğunun belirterek, “Bu anlamda kararlılık göstermek önemliydi” dedi. Diğer taraftan Kılıçdaroğlu’nun iktidarın gayri nizami siyaset yöntemlerini kullanma ihtimalini ifşa ederek önleyici bir hamle yaptığını ifade eden Can,“Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarında da gördüğümüz üzere iktidar ortaklığının yumuşak karnı olan çatışmalı noktaları hareketlendirmek istediği anlaşılıyor. Bu çerçevede SADAT ve ‘kaçış planı’ çıkışlarının epey farklı içerikleri olmasına rağmen benzer tarafları çok fazla. Aynılık, biraz önce değindiğim mesaj adresleri açısından çok daha net. Farklılık ise daha çok iktidarın yapabilecekleriyle ilgili. SADAT, iktidarın meşru olmayan yollarla tutunmaya çalışacağını işaret ediyor” diye konuştu.   ‘KAÇIŞ PLANI BOZUCU BİR ETKİ YARATTI’   “Kaçış planının kaçınılmaz bir yenilgi iddiasını dile getiriyor” diyen Can, her iki konunun da iktidar üzerinde bozucu bir etki yarattığını söyledi. Can, “İktidarın bu konularda beklenen yükseklikte reaksiyon veremediğini, hatta SADAT olayında Erdoğan’ın ‘benimle ilgisi yok’ dediğine bile tanık olduk. ‘Kaçış planı’ meselesinde ise ‘maksatlı bir abartı’ sayesinde iktidarın şahsileşmesi meselesi yeniden gündeme getirilmiş oldu. Bazılarının zaten bilinen şeyler olması eleştirisi doğru ama bilinenlerin yeniden konuşulması da önemli bir yeni durum sayılabilir. Bunların mesaj verilen alanlarda nasıl sonuç vereceğini daha sonra göreceğiz” ifadelerinde bulundu.    ‘İÇ POLİTİKA İÇİN BİR ENSTRÜMAN’   Seçim öncesi, Suriye yeni bir müdahale söylemlerini değerlendiren Can, şöyle devam etti: “Dış politika konularının hatta sınır ötesi operasyonların, seçmen tercihlerini çok fazla etkilemediğini, etkilese bile bunun kalıcı olmadığı daha önce görüldü. 2019 sonrasında yapılan çeşitli anketlerde bu ölçüldü.” Buna rağmen bu aritmetiğin dış politika ve güvenlikçi politikaların iç politik bir enstrüman olarak kullanılmasını engellemediğini sözlerine ekleyen Can, şunları söyledi: “Çünkü bu konuların etkileri sadece seçmen aritmetiği ile sınırlı değil. İktidar ittifakının iç dengelerinde, iktidarın devlet ve milliyetçiliğin baskın olduğu ideolojik ayağında, ayrıca da muhalefetin içinden geçen siyasi fay hatlarında önemli karşılıkları var. Dolayısıyla sürmekte olan veya hazırlanan bazı operasyonlar veya bunlara ilişkin ihtimaller siyasi zemini etkiliyor. Seçime yaklaşıldığı süreçte, içerde uygulamaya konulabilecek bazı hamlelerin tamamlayıcısı olarak bazı operasyonların gündeme gelebileceğini düşünebiliriz.”   MUHALEFETİN ROLÜ   Geçtiğimiz süreçlerde iktidarın, milliyetçilik ve “terör” manipülasyonu aracılığıyla manevra yapabildiğini ve muhalefetin bir bölümünü dizayn edebildiğini anımsatan Can, planlanan yeni saldırıların da siyasi atmosferi etkileme amacı güttüğünü belirtti. Can, sözlerini şöyle sürdürdü: “Saldırıların ayrıca ihtiyaç duyulan ‘zafer’ illüzyonunu yaratmak, uluslararası alanda pazarlık gücünün arttığını göstermek, göçmen meselesiyle ilişkilendirmek gibi çeşitli kullanım imkanları yaratması da mümkün. Elbette bütün bunların muhalefet tarafından nasıl karşılanacağı ve toplumda nasıl bir yankı bulacağı önemli. Geçtiğimiz süreçte, iktidarın böylesi dizayn hamlelerini kısmen etkisiz kılan tutumlar da gördük, tam da beklendiği gibi davranıldığına da şahit olduk.  Bu konuda muhalefetin tam bir mutabakat ve kararlılık geliştiremediğini görüyoruz. Belki ortak bir tutum geliştirilemese bile iktidarın açtığı tuzaklara mesafe koyarak siyasi mühendislik hamlesine dönüştürülmesini engelleyebilirler.”    ‘SALDIRILAR MEDYA GÜNDEMİNDE YOK’   Irak ve Suriye’de Kürtlere yönelik saldırılara dair iktidar ilintili medyanın tutumuna ilişkin de konuşan Can, şunları söyledi: “Şu anda yürütülen operasyonla ilgili olarak iktidarın medyatik bir atak yaptığını görmüyoruz. Meselenin pozitif veya negatif argümanlarla önemli bir iç politika gündemi haline getirilmesi gayreti yok. Bunun özel bazı gerekçeleri var mı bilemiyorum. Hazırlandığı söylenen Suriye operasyonuyla bir ilişkisi olabilir, uygun konjonktür olmadığı da düşünüyor olabilir. İç politika açısından böyle hamlelerin uzun döneme yayılarak mı kullanılacağı yoksa kısa vadeli etkiler için mi kullanacağı bazen şartlarla bazen stratejisiyle ilgili.” Can, bu konuda aktif bir stratejinin görülmediği ve etkilerinin erkenden kestirebilmenin zor olduğunu söyledi.    MA / Fırat Can Arslan