Tahliye olan hasta tutuklu: Verilen cezayı boşa çıkardım 2022-05-31 09:43:46   İSTANBUL - Cezaevine girmeden önce okul okumadığını ve tutsaklığı bir avantaja çevirdiğini anlatan Murat Güntürk, “Zindanda bulanan her siyasi tutsak aslında toplum adına direnen bir bireydir” dedi.    Silivri 5 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde 4 yıl 8 ay cezası bittikten sonra 11 Mart’ta tahliye olan ağır hasta tutuklu Murat Güntürk, 26 Mayıs 2019’da PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle girdiği açlık grevinden kaynaklı kısmi felç geçirdi. Tedavisi engellenen Güntürk’e 2020 yılında kanser teşhisi konuldu.    HAFIZA KAYBI     Güntürk, geçirdiği ameliyatta başında tespit edilen kitlenin yüzde 99’u alındıktan sonra tekrar cezaevine gönderildi. Hastalıktan kaynaklı kısmı düzeyde hafıza kaybı yaşayan Güntürk, kitlenin kalan yüzde 1’i için tekrardan ameliyat talebi ise cezaevi tarafından reddedildi. Yeniden ameliyat olması beklenen Güntürk, yaşadığı hak ihlallerini anlattı.    GÖZALTINDA İŞKENCE   Gözaltı sürecini anlatan Güntürk, evine baskın yapan polislerin “savaşa gidercesine” kapıyı kırıp içeri girdiğini, herkesin başına silah dayadığını ve sürekli tehditler savurduğunu belirterek, işkenceye maruz kaldığını kaydetti. Güntürk, “Karakolda beni koydukları tek kişilik hücrede hava alışverişi yoktu. 6’ncı günün sonunda çıktığımda yüzümün simsiyah kesildiğini fark ettim. Havasızlıktan yüzümdeki hücrelerin öldüğünü düşündüm. Dosya kapsamında 18 kişi daha gözaltına alınmıştı. Görülen duruşmaların ardından 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi” diye konuştu.     ‘CEZAYI BOŞA ÇIKARDIM’   Mahkemenin “yangından mal kaçırırcasına” dosyayı kapattığını anlatan Güntürk, “Adaletin işlemediğini biliyorduk. İktidar ve çıkarcılarının oluşturduğu sistemin neler yapacağını tahmin edebiliyorduk” dedi. Verilen cezaya rağmen moralini bozmadığını, bu durumu fırsata dönüştürdüğünü dile getiren Güntürk, “Cezaevine bir akademi gözüyle bakıyorduk. Salt dört duvar arası ve kapalı kapılardan ibaret olmadığının bilincindeydim. Bu bilinçle gittim. Okul okumamıştım ve bu durumu da avantaja çevirdim. Bir insan okumadığına sevinebilir mi? Eğer okumuş olsaydım beni bir kalıba sokabilirlerdi. Ancak cezaevinde edindiğim bilgi, insanlık, doğa ve evren tarihi üzerine yoğunlaşmalarla cezayı boşa çıkardım” ifadelerinde bulundu.      ‘ÖLÜM ÖLDÜRÜLDÜ’   Yaptığı araştırma ve bilgi edinmeyle kendini ve toplumu daha çok tanımaya başladığını dile getiren Güntürk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Açlık grevine bu bilinçle katıldım. Orada sağlığımızın zarar göreceğini biliyorduk. Her şeyi göze alarak girdik. Bizim için ölüm yoktu. Çünkü ölüm Amed Zindanı’nda öldürüldü. Bu çizgi de ölüm yoktur. Üçüncü aya girdiğimiz bir günde kitap okurken şiddetli bir patlama sesi duydum. O esnada odada başka bir arkadaş daha vardı. Ona patlamayı duyup duymadığını sordum. O da bir şey duymadığını söylediğinde patlamanın başımın içinde geliştiğinin bilincine vardım. Daha sonra ağrılar hissetmeye başladım. Ancak eylemde olduğumuz için bunu kimseye anlatmadım. Sabah uyandığımda ise bedenimin sol tarafından bir soğukluk hissettim. Beynimin sağ lobunda yaşanan hasar nedeniyle sol tarafım kısmı olarak felç oldu.”   ‘GÖREVİ KÖTÜYE KULLANDI’   Eylemin devam etmesi nedeniyle revire veya doktora gitmediğini, eylemin sona ermesi ardından revir doktoruna gittiğini ve yaşadığı rahatsızlığı anlattığını dile getiren Güntürk, doktorun kendisini dikkate almadığını söyledi. Doktorun mesleğine ihanet ettiğini söyleyen Güntürk, “Durumu küçümseyerek birkaç ilaç verdi” dedi. Daha sonra tekrardan revir doktoruna başvurduğunu, kalçasından iğne yapıldığını paylaşan Güntürk, “İğnenin ne olduğunu bilmiyordum. Dört ay boyunca iğne nedeniyle yürüyemedim. Aynı ağrıyı hala hissediyorum. Doktorun görevi kötüye kullandığını düşünüyorum” diye konuştu.    DOKTOR İHLALİ ANLADI   Bir yıl sonra götürüldüğü hastaneden durumun anlaşıldığın belirten Güntürk, “Doktor raporlara baktığı gibi ihlali anladı. Hemen ameliyat olmamı istedi. Ben de kendisine güvendiğim için onayladım. Ciddiyeti bana anlattı. İşin ilginç tarafı orada bulunan jandarmanın tavrı oldu. Jandarma, ‘Devlet bunlara bakıyor. Benim elimde olsaydı’ gibi söylemlerde bulundu. Beni tahrik, provoke etmeye çalıştı. Lavaboya götürürken darp etmenin yollarını arıyordu. Eğer her yerde kamera olmasaydı darp edecekti” diye belirtti.       AMELİYAT OLMASI GEREKTİĞİ AKTARILMADI    Doktorların ikinci ameliyat talebinin kendisine aktarılmadığını sözlerine ekleyen Güntürk, “İlk ameliyatın üzerinden bir yıl geçti. Ancak daha yeni haberim oluyor” dedi. Cezaevinde yaşanan ihlallerine dikkati çeken Güntürk, baskıların aralıksız bir şekilde sürdüğünü vurguladı. Kaldıkları koğuşa sık sık aramalar yapıldığını, kitaplarına ve notlarına el konulduğunun anlatan Güntürk, tutukları notlar nedeniyle haklarında soruşturmalar açıldığını söyledi. “İktidarı dağıtmak” adlı bir kitaplarının içeriye alınmadığını kaydeden Güntürk, “Kitapları neden aldıklarını sorduğumuzda isminden dolayı aldıklarını söylediler. Bize, ‘İktidarı mı dağıtacaksınız?’ diye sordular” dedi.   ‘İKTİDARI DAĞITACAĞIZ’   Güntürk, şöyle devam etti: “Erkek egemen iktidar, demokratik topluma dayatılan en büyük ahlaksızlıktır. İktidar, doğal ve demokratik yapıya karşı geliştirilmiş bir despotik dayatmadır. Düşünün, cezaevi yönetimi kitabın yasaklı olup olmadığına bakmaksızın ismine bakarak el koyabiliyor. Bu örnek ile dayatılan hukuksuzluğu görmek mümkündür. Gerisini artık siz düşünün.”    TOPLUM ADINA DİRENİLİYOR   Cezaevi duvarlarını despotizm olarak tarif eden Güntürk, sözlerini şöyle sürdürdü. “Ancak verdiğimiz direnişle onlara fırsat vermiyorduk. Direnmeyenlere neler yaptıklarını görüyorduk. Buna tahammül etmiyorlardı. Birçok uygulamaya maruz bırakılıyorlardı. Biz bu uygulamaları reddedip tepkimizi ortaya koyuyoruz, bu onların zoruna gidiyordu. Bize, ‘diğerlerine cesaret veriyorsunuz’ diyorlardı. Tabii ki de cesaret vereceğiz. Cezaevi’nde direnmeyene karşı ‘karılaştırma’ var. Zindanda bulanan her siyasi tutsak aslında toplum adına direnen bir bireydir. Orada yapılan bireye değil, topluma yapılıyor.”   Cezaevlerindeki durumu özetleyen Güntürk, “Eğer zindan kaybedilirse her ev zindan olacak. Zaten zihinler zindana dönüşmüş durumda” uyarısında bulundu.   ‘ÇALINANI GERİ KAZANDIM’   Cezaevinde büyük bir farkındalık yaşadığına değinen Güntürk, şunları söyledi: “Dönüp baktığında yaşam boyunca eksik yaşadığının farkına varıyorsun. Ben kendime bir şeyler kattım diyemem. Beni yeniden inşa eden toplumsal değerlerdir. Aslında sen zaten yaratılmışsın ancak uzaklaştırıldığın için farkında değilsin. Zindanda özüne doğru yani toplumsal ve evrensel değerlere doğru yönelişin artıyor. Bununla birlikte mücadelenin ciddiyetinin farkına varıyorsun. Bir çocuğun gözlerindeki arayışı görüyorsun. Bir annenin doğal sevgisini hissetmeye başlıyorsun. Ya da ezilen bir insana baktığında yaşadıklarını hissediyorsun. Ya da bir ağaca baktığında daha önce görmediğin, senden çalınan bakış açısını yeniden kazandığını görüyorsun.”    ‘TOPLUM HAPİSHANEYİ YAŞIYOR’   Cezaevi duvarları ve kapılarının sınır olarak belirlendiğini ancak bu durumun kendilerini engellemediğini vurgulayan Güntürk, sözlerini şöyle tamamladı: “Zindandaki siyasi tutsaklar, evreni yaşayan insanlardır. En özgür yaşayanlardır. Çünkü bir direniş var. Yaşamın farkındalığı ve özlemi var. Yaşam nefes alıp vermekten ibaret olmamalı. Anlamla bulaşma hali var. 5 bin yıl önce yaşanan sapma devam ediyor. Etik ve estetik ölçüler, toplumun temel harcı ahlak gittikçe yitiriliyor. Gittikçe bir hapishane hali yaşanıyor. Bu toplum gerçekten tehlikeleri görmüyor mu yoksa gerçekten duyarsız mı kalıyor? Çıkarken bir yere gidiyordum ve adres sorarken çok zorlanıyordum. Herkes telefonların içine hapsedilmiş durumda. Herkes kendine bir hapishane oluşturmuş.”   MA / Mehmet Aslan