11 yıl oğlunun izini sürdü: Aramaktan vazgeçmeyin 2022-05-22 09:13:51   İSTANBUL - 26 yıl önce kaybettirilen Talat Türkoğlu’nun kardeşi Münibe Türkoğlu, ölene kadar adalet mücadelesi veren annesinin son sözünün “Oğlumu aramaktan vazgeçmeyin” olduğunu belirtti. Türkoğlu, annesinin ardından adalet mücadelesini sürdürüyor.    Gözaltında kaybettirilen/katledilen yakınlarının kemiklerini aramak, anmak, akıbetini sormak kısacası adalet ve yüzleşme talep eden Cumartesi Anneleri, 27 Mayıs 1995 tarihinde Galatasaray Meydanı’nda toplandı. Gözaltı, tutuklama, işkence, hedef gösterilme gibi sayısız baskılara maruz kalan Cumartesi Anneleri, tüm bunlara rağmen adalet mücadelesini 27 yıldır kesintisiz sürdürüyor. Cumartesi Anneleri’nin başlattığı bu mücadele ise bir miras gibi kendinden sonrakilere devrediliyor. Cumartesi Anneleri’nin 1995’te başlattığı bu eylem ile birlikte İnsan Hakları Derneği (İHD) öncülüğünde 17-31 Mayıs tarihleri “Kayıplar Haftası” olarak anılıyor.     90’ların karanlık dönemlerinde bir devlet politikası olan “zorla kaybetme” sonucu binlerce insan faili “meçhul” bir şekilde katledildi/kaybettirildi. Bu isimlerden biri de 1 Nisan 1996 tarihinde evinden çıktıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan ve dosyası zamanaşımına uğratılarak kapatılan Talat Türkoğlu. 29 Mart 1996 tarihinde Edirne’de bulunan annesini ziyarete giden Türkoğlu, 1 Nisan günü İstanbul Avcılar’da bulunan evine gelmek için yola çıktı, o günden sonra Türkoğlu’ndan bir daha haber alınamadı. Dönemin Türkiye Sosyalist İşçi Partisi Edirne eski İl Başkanı olan Türkoğlu’nun kaybettirilmesi ile birlikte annesi Ziyneti Türkoğlu İHD’ye kayıp başvurusu yaparak Galatasaray Meydanı’nda oğlunun faillerini aradı. 2007 yılında geçirdiği beyin kanaması nedeniyle yaşamını yitiren anne Türkoğlu’nun adalet mücadelesini ise kızı Münibe Türkoğlu (55) sürdürüyor.    ANNESİNİN SON SÖZÜ: VAZGEÇMEYİN   26 yıldır yaşadıklarını ve sürdürdükleri adalet mücadelesini anlatan Münibe Türkoğlu, annesinin yaşamını yitirmeden önceki son sözlerini anımsattı. Türkoğlu, “Annem son nefesini verirken bile ‘oğlumu aramaktan vazgeçmeyin’” dediğini aktardı.    'ONU SON GÖRÜŞÜMÜZ OLDU'   Ağabeyinin kaybedildiği günü anlatan Türkoğlu, sık sık kendilerini ziyaret etmek için Edirne’ye geldiğini söyledi. Ağabeyinin siyasi görüşünden dolayı daha önce 4 kez gözaltına alındığını dile getiren Türkoğlu, “Ağabeyim Bayrampaşa, Mamak ve Metris cezaevinde kaldı. Metris Cezaevi’ndeyken yoğun işkence gördü ve yıllarca hapishanede kaldı. En son 5 Ekim 1994 tarihinde tutuklandı ve yargılanması sürerken tahliye edildi. Bizi ziyaret etmek için Edirne’ye geldi. İstanbul’dan Edirne’deki evin kapısına kadar sivil polisler tarafından takip edildiğini bize söyledi. Yine o gün ‘iki gün kalıp gideceğim’ dedi. Bizde kaldığı gece mutfak kapsı kurcalanmıştı, balkonda ayak izleri vardı.  Ağabeyim o zamanlar şöyle demişti; ‘bunlar aslında beni almaya geldiler ama demek vazgeçtiler. Peşimdeler’ dedi. Evden çıkarken her gelişinde olduğu gibi bizi sıkı sıkı kucakladı.  Onu son görüşümüz oldu” diye belirtti.   Ağabeyinin kaybedildiğini yengesinin kendilerini araması üzerine öğrendiklerini söyleyen Türkoğlu, “Sürekli bizi uyarıyordu, ‘benden haber almazsanız beni gözaltına alırlarsa mutlaka emniyete, çeşitli kurum ve kuruluşlara başvurun ve ses çıkarın’ demişti.  O süreçte de sürekli insanları gözaltına alıyorlardı, bir daha kimse onlardan haber alamıyordu. Bunları her zaman duyuyorduk fakat yaşamak çok farklı duygu” dedi. Ağabeyinden haber alamayınca resmi tüm mercilere başvurduklarını belirten Türkoğlu, ağabeyinin gözaltında olduğunun emniyet tarafından kabul edilmediğini dile getirdi.    'SAĞ ALDINIZ, SAĞ İSTİYORUZ'   Devletin resmi makamları dışında sivil toplum örgütlerine de başvurduklarını belirten Türkoğlu, “Bizim aile avukatımız, İstanbul’da Galatasaray Meydanı diye bir yer var. Yakınları kaybettirilen ailelerin orada mücadele verdiğini söyledi. İHD ve Cumartesi Anneleriyle tanışma hikayemiz böyle oldu. Biz de annemle her hafta Galatasaray Lisesi’nin önüne gelmeye başladık. Eyleme katıldıktan yaklaşık bir ay sonra Talat’ın fotoğraflarının olduğu, ‘sağ aldınız sağ istiyoruz’ eylemi oldu. Öte yandan Edirne’de ‘karanlığa bir mum yak’ eylemlerine de katılıyorduk. Ama Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı'nda yaptığı eylem daha çok ses getirmişti. Annelerin haklı talepleri mücadeleleri ve yapılan insanlık dışı suçlar vicdan sahibi herkesi çok etkiledi” dedi.    'UMUDUNU HİÇ YİTİRMEDİ'   Kayıp yakınlarının Galatasaray Meydanı’nda düzenledikleri eylemin dünyanın en barışçıl eylemi olduğunu vurgulayan, Türkoğlu, şunları dedi: “Annem, Cumartesi Anneleri eylemine ilk katıldığında bize söylediği şu sözü hiç unutmuyorum: ‘Kızım biz yalnız değilmişiz ama biz hiçbir şey bilmiyormuşuz’ dedi. Meydanda  toplanan bütün insanların tek talebi  ‘biz yaşadık başka insanlar yaşamasın’ sözüydü.  Annem de artık bir Cumartesi annesi ve kayıp yakını olarak her hafta oturma eylemine katılıyordu.  Biz de ara sıra annemle gidip geliyorduk. Bir süre sonra Galatasaray Meydanı, kayıp yakınlarına kapatıldı orada gösteri ve eylem düzenlemek yasaklanmıştı. Oradaki insanlarla aynı kaderi ve acıyı paylaşmak çok farklı bir şeydi. Annem ağabeyimin bulunacağına dair hiç umudunu yitirmedi. ‘Benim oğlum çok akıllıdır bir yerden çıkar gelir’ derdi.”   MÜCADELESİNİ ÖLÜNCEYE KADAR SÜRDÜRDÜ   Annesinin son nefesine kadar gözünün yolda, kulağının seste oğlunu beklediğini dile getiren Türkoğlu, “Annemin bıraktığı yerden ısrarımızı sürdürüyoruz. Annem umudunu hep diri tuttu. Mutlaka bir yerden çıkıp gelecek diye düşünüyordu.  Her zaman oğlu bir gün arayacak diye bekliyordu.  Fakat ne ağabeyim geldi nede annemin beklediği o telefon hiçbir zaman çalmadı. Annem, 1996 yılından 2007’ye kadar yasaklar olmadığı sürece mücadelesini sürdürdü.  Çok zor bir süreçti, annemde o saldırılara maruz kaldı fakat bir gözaltı veya tutuklama olayı yaşanmadı. Takip ediliyorduk, evimize iki kez hırsızlık izlenimi verilerek girildi. Kapılar kurcalandı eve girilmişti, şikâyetlerimiz sonuçsuz kalıyordu” dedi.   'İNSANLAR HALA KAYBETTİRİLİYOR'   Annesinin geçirdiği beyin kanaması nedeniyle 70 gün hastanede kaldığını belirten Türkoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bazen bilinci açılıp kapanıyordu. Bize söylediği son şey ‘kızım ağabeyini aramaktan vazgeçmeyin’ oldu. Böyle bir miras bıraktı. Annem vefat ettikten sonra artık düzenli olarak gitmeye başladık. Amacımız bizim kayıplarımızdan sonra başka insanların kayıplarının olmaması ve bu farkındalıkla kayıplara sahip çıkılmasıdır. Türkiye'de bugün bile insanlar kaybedilmeye devam ediliyor. Bu karanlık güçler bu işi yapmaktan vazgeçmedi. Muhaliflere yönelik bu politikalar her dönem devreye konuldu ve konulmaya da devam ediliyor. Ama kimse mücadelesinden vazgeçmedi. Vicdanı olan her insan bu yapılanları normal karşılamamalı. Bu ülkede insanlar nasıl kaybedilir diye irdeleme bilincine de sahip olmayan çok insan var. Lütfen herkes elini vicdanına koysun ve öyle düşünsün.”   BİR DAHA KIYMALI BÖREK AÇAMADI    “Zaman her şeyin ilacı derler ama zaman herşeyin ilacı değil. Çektiğimiz acı hiç geçmedi o yara hep içimizde büyüyor” diyen Türkoğlu, “Neden bu zulmü bize reva gördüler diye soruyorsun ama bir cevabı da yok. Ağabeyimin eksikliği hepimizde çok büyük yaralar açtı. O geldiğinde annem her zaman kıymalı börek yapardı ve annem ağabeyimi kaybedildikten sonra hiçbir zaman kıymalı börek açamadı.  Annem ağabeyimin kaybedilmesini hiçbir zaman kabul etmedi. Ağabeyim, küçükken ağır bir kaza geçirmişti. Annem keşke o kazada gitseydi en azından kazaydı derdik. Üzerinden bin yıl geçse de bu acılar hiçbir zaman unutulmaz. Biz kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Onları sağ bulamayacağımızı biliyoruz. Ama başka kayıplar yaşanmasın diye, bu suçu işleyenler cezasız kalmasın diye mücadele etmeye devam edeceğiz” diye belirtti.   'ONURLARI İÇİN YAŞADILAR'   Kayıpların sadece siyasi görüşünden dolayı öldürüldüklerini vurgulayan Türkoğlu, “Onlar çok güzel insanlardı. Herkes için güzel yarınlar olsun, insanlar eşit bir şekilde yaşasın, adalet ve eşitlik gelsin diye mücadele ettiklerinden dolayı kaybedildiler. Biz kayıp yakınları olarak kaybedilen yakınlarımızın kemiklerini bulmadığımız için hiçbir şekilde yasımızı tutamadık.  Bir mezarları olmadığı için bu duyguyu tamamlayamadık. Onlar onurları için yaşadılar, hepsi onurlu insanlardı” dedi.   MA/ Esra Solin Dal