DİAYDER üyeleri: İnancımızdan dolayı yargılanıyoruz 2022-05-13 15:11:34 İSTANBUL - Kürtçe hutbe ve vaaz verdikleri gerekçesiyle haklarında dava açılan DİAYDER üyesi meleler, iddianamedeki suçlamaları reddederek, inançlarından dolayı yargılandıklarını söyledi.  Kürtçe hutbe ve vaaz verdikleri gerekçesiyle 4’u tutuklu olmak üzere Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin (DİAYDER) 23 üyesinin yargılandığı davanın 3’üncü duruşması Çağlayan'da bulunan İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya, tutuklu dernek başkanı Ekrem Baran, Hafit Tunç, Ali Fuat Hatip ve Mehmet Emin Aslan, Silivri Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanırken, duruşmada birçok tutuksuz mele ile avukatları hazır bulundu.     Duruşmaya, DİAYDER üyeleri hakkında aleyhte ifade verdiği iddia edilen Elhem Demir de  SEGBİS ile katıldı. Mahkeme başkanı, daha önce verdiği ifadeleri paylaşarak, doğru olup olmadığını sordu. Demir, söz konusu ifadenin kendisine ait olmadığını söyledi. Daha önce Kandil’de yapılan toplantıya bir DİAYDER üyesinin katıldığını, bu toplantıda Murat Karayılan’ın da yer aldığını duyduğunu dile getiren Demir, toplantıda dünyada olup bitenlerin konuşulduğunu ileri sürdü. Katılan DİAYDER üyesinin kim olduğuna dair bir bilgisinin olmadığını ifade eden Demir, toplantıya katılanlara herhangi bir emir veya talimat verilmediğini söyledi. Mahkeme başkanının “Daha önce verdiğin ifadeyi mi, bu ifadeni mi esas alalım” diye sorması üzerine Demir, “Daha önce dediğiniz ifadede yer alan bazı şeyler bana ait değildir” diye konuştu.   SAVUNMA YAPAMADI   Daha önce ifadesi alınmayan mele Halil Bulut, Mardin’den SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Bulut, söyleyecek bir şeyinin olmadığını belirtti. Bulut’un yanında bulunan eşi, Bulut’un çok yaşlı olduğunu ve savunmaya yapacak durumda olmadığını ifade etti.   SİVİL CUMA NAMAZLARI SUÇ DEĞİL!   Ardından DİAYDER Başkanı Ekrem Baran söz aldı. Sivil Cuma namazları kıldırdıkları için 34’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde haklarında açılan davaya dikkat çeken Baran, her iki iddianamede yer alan suçlamaları kabul etmedi. İddianamede bahsedilen belgelerin derneğin resmi belgeleri olduğunu kaydeden Baran, sivil Cuma namazlarına katılmanın suç olmadığını ifade etti. Baran, “Herhangi bir yerde namaz kılmak suç değildir. Bunun yanında bir yasal engel de yoktur. Ayrıca dinen de caizdir. Herhangi bir illegal örgüt için faaliyet yürüttüğüme dair iddiayı kabul etmiyorum. Çatışmaların son bulması için DİAYDER’den imamlar oruç tutmuştur. Ben de bir gün oruç tutum. Bu suç değil, sünnettir” diye belirtti.   DUVARA SINIRA KARŞI   İddianamede sınıra gittiğine dair suçlama olduğunu ifade eden Baran, “Ben ilke olarak sınırlara karşıyım. İddianamede sınırda eylem yaptığımız iddiası var. Bu iddia doğrudur. Sınıra duvar örülmesinin yanlış olduğunu ifade etme hakkım anayasada mevcuttur. Yine Ronahi dergisinde yazıların yazılması suç değildir. Bu derginin illegal bir örgüt ile bağı kurulmaya çalışılmaktadır. Böyle bir durum söz konusu değildir. Yine DAİŞ’e yönelik tepkimiz, Urfa’nın Suruç ilçesine gitmemiz, suç olarak lanse edilmiştir. Bu bir suç değil, öldürülen Müslüman Kürtler için bir görevdir. Ayrıca o dönemde peşmerge Türkiye toprakları üzerinden Kobanê’ye giriş yaptı. YPG’den birçok genç Türkiye hastanelerinde tedavi ediliyordu. Böyle bir süreç yaşandı” dedi.    MEDİNE SÖZLELEŞMESİ    Demokratik İslam Kongresine katılmalarının suç sayıldığını dile getiren Baran, savunmasını şöyle sürdürdü: “Bu bir suç değildir. DİK gibi birçok derneğin çalışmalarına katıldım. Ayrıca bir diğer suçlama ise Medine Sözleşmesi. Bu sözleşme tarihi bir belgedir. Birlikte yaşama dair çokça şey var içinde. Bunu savunmak suç sayılamaz. Hiçbir zaman birine kötülük etmedik. Biz yoz yaşama, uyuşturucuya karşı mücadele ettik. Yaptığımız her hizmeti götürüp örgüt ile ilişkilendirmek doğru değildir. Şu anda bu yargılama nedeniyle mağdur edildik. Tahliyemi talep ediyorum.”   YARDIMLAR AKP DÖNEMİNDE DE YAPILDI    Mahkeme, Baran’ın Whatsapp uygulaması üzerinden yaptığı yazışmaları sordu. “İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Sultan” şeklinde ismi olan biri ile yazışmalarının olduğunu hatırlatan mahkemeye Baran, “Ben şahsen onu tanımıyorum. İBB’nin ihtiyaç sahiplerine ulaştırmamız için vermeyi planladığı kartlar ile ilgiliydi” diye konuştu. Baran’ın avukatı Fırat Epözdemir ise, Baran ile “İBB Sultan” adlı kişinin yazışmalarının içeriğine değindi. Yazışmalarda İBB çalışanının 272 kişiye yardım yapılacağına dair bilgi verdiğini paylaşan Epözdemir, bu kişilerin de arasında bulunduğu bir liste olduğunu ve belediyenin AKP’nin elinde olduğu dönemlerde bu listede yer alan 600’e yakın kişiye yardım yapıldığını kaydetti.   IRKÇILIĞA VURGU YAPTI   Tutuksuz yargılanan Rıza Oğur, yıllar boyunca imamlık yaptığını belirterek, kendisine yönelik suçlamaları reddetti. Oğur, “TV’lere katılımımız oluyordu. Topluma dini hizmet veriyoruz. Savcı, bunları yanlış yorumlamıştır. Dinimiz ırkçılığı yasaklamıştır. Bu nedenle ırkçılığın yanlış olduğunu ifade edebiliriz. Ayrıca bazı şeyleri eleştirebiliriz. Derneğimiz hiçbir zaman direkt İBB’den yardım almamıştır. Sadece başkanımız yoksulların ihtiyacı için bazı görüşmeler yapmıştır. Daha önce bir kere İBB’nin bir etkinliğine katıldım. Bu etkinliğe birçok kesimden insanlar katılmıştı” dedi.   YARDIMA MUHTAÇ   Mahkeme başkanı, daha sonra Oğur’a derneğin saymanı olup olmadığını sordu. Oğur, dernekte saymanlık yaptığını dile getirdi. Oğur, “Derneğe birkaç kuruş geliyordu. Bunun kaydını tutuyorduk. Bunda ne var” diye sordu. Oğur’un avukatı Emrah Baran ise, Oğur’a Nazlı Sevim’i tanıyıp tanımadığını sordu. Oğur, Nazlı Sevim’i mahalleden tanıdığını ve yardıma muhtaç bir kadın olduğunu ifade etti.   ‘NEDEN SUÇLU OLSUN?’   SEGBİS ile duruşmaya katılan tutuklu mele Mehmet Emin Aslan, DİAYDER’in yapısı ve faaliyetlerine değindi. Derneğin tüzüğü bağlamında halk ile ilişki içinde olduğunu, yardım ve dayanışmada bulunduğu ifade eden Aslan, “Herhangi bir sivil toplum örgütünün veya derneğinin yaptığı şeyi yapmıştır. İnsanlar dayanışma gösterdiğinde neden suçlu bulunsun? Birbirimizi ötekileştirmeden yaşamamız gerekiyor. Birbirimize hangi gözle bakarsak öyle görürüz. Bir insan ile yaptığımız telefon görüşmesi üzerinden terörize ediliyoruz. O zaman bu ülkede tek bir kişi kalmaz” dedi.   ‘İNANCIMIZ YARGILANIYOR’   Halkın inancını sömürdüklerine dair suçlama olduğunu ifade eden Aslan, “Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Buna tepkimi ve reddimi koyuyorum. İnancımdan dolayı yargılanıyorum” dedi. Yaptıkları basın açıklamalara değinen Aslan, “Basın açıklaması yapılması yasaklı değildir. İçimizi kanatan sorunlara dair bir araya gelip açıklama yapabiliriz. Bu, toplumun temel değerlerin zarar görmemesi içindir. Demokratik bir haktır. Biz ülkenin sarsılması değil, adaletle yönetilmesini istedik. Açıklamalarımızda bir şiddet olayı da yoktur” diye belirtti.   HALKLAR İÇİN ADALET TALEBİ   İddianamede “direniş orucu” suçlaması olduğuna değinen Aslan, iddia edildiği şekilde oruç tutmadığını dile getirdi. Ayrıca Ronahi dergisinde çıkan yazılarının suçlama konusu yapıldığını belirten Aslan, “Yazıların içeriğinde herhangi bir suç yoktur. Ayrıca derneğimizin toplantıları yasadışı bir toplantı gibi lanse edilmiştir. Bunun kabul edilmez olduğunu söylemek isterim. Telefon görüşmeleri cımbızlanarak suçlamalar yapılmıştır. DAİŞ’ten kaçan milyonlarca insan olmuştu. Bu süreçte Suruç’a gitmiştik. Kürtler, Araplar ve diğer halklar için adalet talebi dışında bir talepte bulunmadık. Diyarbakır’da yapılan DİK kongresine davet edilmiştik. Buna katıldım. Buraya katılan birçok kişi Diyanete girdi. Buna rağmen bu kongreye katılmamız suç olarak sayılıyor” diye konuştu.   ‘KAYYUMLARA TEPKİ GÖSTERDİK’   Kürt kentlerine atanan kayyımlara tepki gösterdiklerini, görevden alınan belediye başkanlarını ziyaret ettiklerini belirten Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Buna yurttaş olarak tepkimizi gösterdik. Seçimle gelen seçimle gitmeli. Sivil Cuma namazları ile ilgili suçlama var. Bu konu yargının konusu olmamalıydı. Sivil Cuma namazları haklı bir tepkiydi. Kürt halkının diline saygı gösterilmiyordu. Namaz kılma eylemi suç oluşturacak bir yapı değildir. Anayasada herkesin inancını özgürce yaşaması yer alıyor. Beraatimi talep ediyorum.”   TANIĞA DİKKAT ÇEKTİ   Aslan’ın avukatı Banu Güveren Aslan, dinlenen tanık Demir’e dikkat çekti. Bir tanığın ifadelerine itibar edilmesi için mahkemede dinlenmesi ve mahkemedeki ifadelerinin kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Aslan, soruşturma evresinde kendisine ait olduğu iddia edilen ifadeleri kabul etmediğini kaydetti. Aslan, “Tanık, bir başkasının duyumları üzerinden tanıklık etmektedir” dedi.   TUTUKLULUĞUN DEVAMI TALEBİ    Savunmaların ardından söz verilen iddia makamı, dosyada yer alan gizli tanıklarının dinlenilmesi talebinde bulundu. İddia makamı, tutuklu bulunan 4 ismin tutukluluk hallerinin devamını istedi. İddia makamının talebine karşı söz alan mele Ali Fuat Hatip’in avukatı Emrah Baran, iddia makamına tepki gösterdi. Baran, iddia makamının kalıp cümlelerle tutukluluk talep ettiğini belirterek, “Yardımlaşmanın örgüt ile ilişkilendirmesi kabul edilmez. Müvekkil hakkında 2014’de Suruç’ta çadır eylemlerine katıldığı iddiası var. Biz daha önceki duruşmalarda bahsedildiği gün müvekkilin kardeşinin cenazesine gittiğini söyledik. Buna dair belgeler de sunduk. Ancak buna dair bir karar çıkmadı. Ayrıca müvekkil kalp rahatsızlığı yaşıyor. Tutuklu bulunduğu tarihten itibaren 14 kez hastaneye gitmiştir. Tahliye edilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.   SİYASİ PARTİ ÇALIŞMALARI   Mütalaaya karşı söz alan mele Hafit Tunç’un avukatı Cesim Yalçın, müvekkilinin Özyönetim direnişleri nedeniyle Diyarbakır’a gittiği iddiasının olduğunu, ancak bunun çürütüldüğünü dile getirdi. Müvekkilinin o sıralarda çatışmalarda yaşamını yitiren oğlu için Diyarbakır’a gittiğini ve birçok resmi kurumda buna dair kayıt olduğunu paylaşan Yalçın, iddianamedeki iddiaların bunlarla çürütüldüğünü kaydetti. Müvekkilinin yaptığını telefon görüşmelere de değinen Yalçın, bütün telefon görüşmelerinin siyasal parti çalışmaları niteliğinde olduğunu belirtti. Yalçın, “Müvekkil HDP üyesidir ve ilçe örgütünde yöneticidir. Partisinin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın bir davasına katılım çağrısı suçlama konusu yapılmıştır. Şu anda salonda onlarca kişi var. Bir davaya katılmak ya da bir davaya katılması çağrıda bulunmak suç değildir” diye konuştu.   BİR NEDEN YOK!   Müvekkilinin Cumartesi Anneleri eylemine katılımı ile katılıma çağrısının da suçlama konusu yapıldığını dile getiren Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “İktidar partisi daha önce elektriği olmayan köye beyaz eşya gönderiyordu. Kömür ve makarna veriyordu. Müvekkil de parti bünyesinde yardım yapmış olabilir. Bu suçlama konusu yapılamaz. Onun için müvekkilimin tutuklu yargılanması için bir neden yoktur. Tutukluluk hali infaza dönüşmüştür. Tahliye edilmesini istiyorum.”   TEPKİ GÖSTERDİ   Tekrardan söz alan Av. Epözdemir, “O kadar çok Kürde dava açıldı ki 272 kartı siz de alıp götürüp dağıtsanız, dağıttığınız 26 kişinin de hakkında benzer iddialar çıkar. Hakkında örgüt propagandası yapan kişilerin isimleri bile dosyaya konuldu. Ya bu kişiler beraat ederse ne olacak? Bu yargılama düşecek mi? İddianamede değer ailelerine verildiği söyleniyor. Kart verilen ve ‘değer ailesi’ olarak tabir edilen kişilerin sayısı bu listede yüzde 10’a dahi denk gelmiyor” diyerek, tepkisini dile getirdi.   HUKUKA AYKIRI YARGILAMA   İddianamede yer alan delillerin hukuka aykırı olduğunu vurgulayan Epözdemir, “Hukuka aykırı yöntemlerle alınan delillerle bu yargılama hala devam etmektedir. Ayrıca bu dosyadan hiçbir hukukçu kuvvetli suç şüphesi oluşturamaz. Kafamızı kuma gömerek bu ülkeyi asla düşünemeyiz. Artık biz ipin ucunu kaçırdık, düşündüğümüz çocuklarımızdır” dedi. Epözdemir, Şırnak’ta sokak ortasında öldürülen ve 7 gün boyunca cenazesi ailesi tarafından alınmasına engel olunan Taybet İnan ile öldürülen 13 yaşındaki Cemile Çağırga’nın fotoğraflarını göstererek, insanların öldürüldüğünü paylaştı.     Dosyanın kiriminal bir dosya olmadığını, toplumsal bir dava olduğunu ifade eden Baran’ın avukatı Ender Yavuz, “Şu anda mevcut Diyanette etkin olan hanifenin görüşleri o dönemin iktidarının hoşuna gitmediği için asılmıştır. Bu günkü iktidar da hoşuna gitmeyen görüşler ileri sürüldüğü zaman kriminazile edilmeye çalışılıyor. Bu nedenle bu dosya şu anda önünüzde bulunmaktadır. Dosya bağlamında gizli tanık 2009’da ifade veriyor. 2017’de soruşturma başlatılıyor. 2021’de ise metanetsiz iddialar üzerinden dava açıldı. Ayrıca belediyelerin görevlerini getirip suç olarak göstermek ve siyasete alet etmek doğru değildir. Müvekkilimin telefon görüşmelerin hepsi, insanların ihtiyaçlarına dönük konuşmalardır. Ortada tutukluk halinin devamına neden olacak bir husus da yoktur. Bu nedenle tahliye talep ediyorum” dedi.    SERBEST BIRAKILMADILAR   Duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti, Baran, Aslan, Hatip ve Tunç’un tutukluluğunun devamına, dosyadaki gizli tanıklardan X-Tanık, Kartal, Padişah, Farklı’nın sonraki celsede hazır edilmesine karar vererek duruşmayı 17 Haziran’a erteledi.