‘Türkiye’nin saldırılarına tüm Suriye karşı durmalı’ 2022-05-12 10:39:26 HABER MERKEZİ - Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılara karşı direneceklerini belirten QSD Basın Sorumlusu Ferhad Şamî, Türkiye’nin saldırı projesine karşı durmak, tüm Suriye ve Şam hükümetinin de görevi olduğunu söyledi.  Suriye Demokratik Güçleri (QSD) Basın Sorumlusu Ferhad Şamî,Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarına, bölgedeki gelişmelere ve QSD’nin bölgedeki önemine ilişkin Fırat Haber Ajansı’na (ANF) değerlendirmelerde bulundu.    BİR AYDA 18 SİHA SALDIRISI   Türkiye’nin son süreçte Eyn Îsa, Til Temir, Zirgan, Minbic ve Efrîn’e bağlı Şêrewa ile Şera’ya yoğun saldırılarının olduğunu belirten Şami, saldırıların 289 kilometreye kadar uzanan bir cepheyi kapsadığını söyledi. Şami, “Türkiye’nin saldırıları Nisan’da daha da yoğunlaştı. Türk devleti bu bölgeleri karadan ve havadan bombalıyor. Nisan’da SİHA’larla 18 defa bölgeyi bombaladı. Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine yönelik 26 ton TNT patlayıcı kullanıldı. Araştırmalarımıza göre; Türk devleti, 2018’den beri tam bir milyon ton TNT ve zehirli maddeyi Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine karşı kullandı. Bu elbette çok büyük bir rakam. Bu gün baktığınızda dünya savaşlarında ancak bu kadar yüksek bir rakam kullanılabilmiş” dedi.   ‘HALKLAR SALDIRI ALTINDA’   Türkiye’nin saldırılarında bölge halkının tümü hedef alındığını söyleyen Şami, “Til Temir kırsalında Asuri halkımız yaşıyor, onlar da 2014-2015 yılında DAİŞ tarafından katliamdan geçirildi ve bugün hala saldırılara maruz kalıyor. Zirgan ve Eyn Îsa hattında Arap halkı yaşıyor, Minbic yine her gün hedef alınıyor. Efrîn hattı yine öyle. Kısacası bu bölgedeki tüm halklar ve dinler, Türk devletinin zulmüne ve saldırılarına maruz kalıyor” diye belirtti.    TÜRKİYE BOŞLUKTAN YARARLANIYOR   “Ukrayna savaşıyla birlikte bölgedeki devletlerarası ortaya çıkan boşluklar, Suriye’de devletlerin, özellikle garantör devletlerin zayıflığı, Türk devletinin saldırılarını daha da derinleştirmesine ve hatta yeni işgal saldırıları planlamasına fırsat veriyor” diyen Şami, Erdoğan ve genelkurmayın yeni saldırılar başlatacaklarını açık bir şekilde söylediklerini belirtti. Şami, “Günlük olarak, Türk devletine ait yüzlerce tank, cephane ve asker, Suriye’ye geçiyor. İdlib hattında bir tampon bölgeyi Suriye’ye kabul ettirmeye çalışıyorlar” şeklinde konuştu.    TAMPON BÖLGE    Erdoğan’ın eski olan bir planını yeniden gündeme getirdiğini anlatan Şami, “Kuzey ve Doğu Suriye sınırı boyunca ‘tampon bölge veya ‘güvenli bölge’ olarak adlandırdıkları bir bölge oluşturmak istediler. Bu bölge, sadece Kuzey ve Doğu Suriye’yi kapsamıyor, Kuzey-Güney Suriye hattında da aynı projeyi geliştirmek istediler. Bu bölgede Lazkiye, Hema’nın kuzeyi, Humus, Rojava hattı ve Halep’in kuzeyine kadar, yine İdlib’i içine alıyor, Halep’in doğusundaki alanlar; Bab, Mare, Ezaz, Til Koçer, Dêrik ve Şengal sınırına kadar uzanan bir işgal bölgesini oluşturmak istiyor. Burada Kürt, Asuri, Ermeni ve hatta işgalcilerin siyasetlerine karşı direnen Araplar da dahil bir soykırım yapmak istiyorlar” diye belirtti.   SURİYE’NİN ZAYIFLIĞINDAN YARARLANIYOR   “Erdoğan’ın dile getirdiği bir milyon insanı Suriye’ye getirme projesi de Türk devletinin Suriye’yi işgal etme hayalinin bir parçasıdır” diyen Şami, şunları söyledi: “1916’dan bu yana Türkiye bu hayalini gerçekleştirmek istediğini söyledi. Şami, “Suriye’de zayıf bir hükümet var, zayıf bir ordu var, uluslararası bazı güçlerin de Suriye’de çıkarları var. Tüm bunlardan yararlanmaya çalışıyor. Yine uluslararası bazı güçler Suriye’de her zaman Türk devletini Rusya’ya karşı kullanıyor. Bunu 1957’de, 1973’te ve 1998’de yaptılar. Bugün de maalesef bazı uluslararası güçler yine aynı siyaseti uyguluyor. Birçok defa soruluyor; neden kimse Türk devletinin katliam ve işgallerine karşı ses çıkarmıyor? Neden Türk devleti DAİŞ’e destek veriyor? Tüm bunlar göz önünde olmasına rağmen neden kimse ses etmiyor?   GİZLİ İŞGAL   Türk devleti, yıllardır bazı uluslararası güçler tarafından Rusya’ya karşı kullanılıyor. Bugün de Türk devleti kendi projesini sivil kılıfla uygulamak istiyor. Geçmiş tarihi dönemlerde Türk devletinin tüm işgal projeleri askeri olarak gelişiyordu. Bu sefer tarihi tecrübelerini de göz önüne alarak Suriye topraklarına yönelik işgalini farklı yapmak istiyor. Bu nedenle ‘bir milyon mülteciyi göndereceğim’ diyor. Aslında göndereceğini söylediği bu bir milyon kişi Humus, Derea, Şam ve İdlib’den gelenlerdir. Bunların büyük bir bölümü şimdi Türk devletinin yanında. Türk devleti bunları kullanarak aslında askeri varlığını devamlı kılmak istiyor. Bunu yapması için de bir kılıf uydurması gerekir. Bu aslında gizli bir işgaldir. Bu şekilde demografik yapıyı değiştirerek, bölgenin asıl halkını buradan çıkarmak ve kendine bağlı olanları getirmek istiyor.   ERDOĞAN’IN PROJESİ SURİYE İÇİN TEHLİKELİ   Şimdi bu gelenler elbette kendi ordusunu kuracaklardır. Yani bunlardan bir güç oluşturulacak ve bu güç, Şam hükümetinin ordusunun alternatifi olacaktır. Bu nedenle tehlikeli bir projedir. Ayrıca Erdoğan’ın öne sürdüğü bu proje, sadece Kuzey ve Doğu Suriye’yi kapsamıyor. Bu nedenle bu esasta tüm Suriye için tehlikelidir. Erdoğan, bu projesini gerçekleştirirse Şam’da namaz kılabilecek. Suriye’nin zayıf bir hükümeti ve zayıf bir ordusu var. Suriye halkı parçalıdır. Siyasi bir projesi yok. Hatta Suriye’nin şu anki siyasi iradesinde bir ittifak yok. Suriye zaten uluslararası düzeyde her yerden çembere alınmış, uluslararası güçlerin zaten Suriye için yapacak bir şeyleri yok.    TÜRKİYE KALICI OLMAK İSTİYOR   Eğer bugün kimse Türk devletine karşı sesini yükseltmezse yarın bu bölge DAİŞ’in bir üssü olacak. 2013-2014 yılında DAİŞ’in hayali sınır hattına ulaşmaktı. O zaman bunu Türk devletinin desteğiyle yapmak istiyordu. DAİŞ’in başaramadığını şimdi Türk devleti yapmak istiyor. Tabii böyle bir durumun olması durumunda sadece DAİŞ bölgede olmayacak. DAİŞ dışında birçok çete de  buralara yerleşecek, silahlanacak, ordu kuracak. Bu grupların hayali Humus, Hema, Halep, Reqa, Dêrazor, Hesekê ve daha birçok bölge olacaktır. Onlar zaten açık bir şekilde bu rüyalarını söylüyorlar. Diğer taraftan bu proje ile Türk devleti kendi işgalini kalıcılaştırmak istiyor. Çünkü askeri varlıklar her zaman geçicidir, dönemseldir, ancak sivil kartıyla bu riski ortadan kaldıracak ve işgalini kalıcılaştıracak. Suriye’nin başına bela olacaktır. Elbette bu, tüm Suriye için büyük bir tehlike oluşturacaktır.”   SADECE QSD’NİN GÖREVİ DEĞİL   Türkiye’nin planlarını boşa çıkartmak için sadece QSD’nin görevi olmadığını belirten Şami, “Sadece askeri bir görev de değildir. Tüm Suriye’nin görevidir. Bugüne kadar işgalcilerin, DAİŞ’in, El Nusra’nın hayallerine engel olan QSD oldu. Aynı görevi elbette QSD üstlenecektir, ancak sadece QSD’nin görevi olarak görülemez ve QSD’ye bırakılamaz. Elbette işgal edilen bazı bölgeler QSD alanlarıydı, ancak İdlib, Şam hükümetinin elindeydi, Humus yine öyle. Bu nedenle Türk devletinin bu projesine karşı durmak, tüm Suriye’nin ve Şam hükümetinin de görevidir. Türk devletinin 1925 planı sadece askeri tavırla engellenmedi. Suriye halkı buna karşı eylemler yaptı. Sokağa döküldü. Humus, Hema, Halep’te büyük halk kitleleri sokağa döküldü. Milyonlarca Suriye halkı sokaklara dökülerek işgalcilerin planlarını deşifre etti. Şimdi de işgalcilerin planlarının boşa çıkarılması için tüm Suriye halklarının birlik olup karşı koymaları gerekir. Bu aynı zamanda Suriye halklarının birlik gerekçesi olmalı. Türk devletinin bu projesine karşı birlikle durulmalı. Bu temelde ben tüm Suriye siyasi partilerine, gençlik örgütlerine, aydınlarına ve tüm Suriye halkına sesleniyorum; hep birlikte Erdoğan’ın bu hayalinin karşısında durmalı ve boşa çıkarmalı” dedi.   TÜRKİYE HALKA KARŞI SAVAŞIYOR   “İşgalci bir güç, bir yeri işgal etmek istediği zaman elbette kendisine karşı savaşacak bir askeri gücün olması gerekir” diyen Şami, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine saldırırken uluslararası kamuoyu ve güçlere karşı QSD’yi gerekçe olarak gösterdiğini ifade etti. Şami, “Türk devleti bölge halkına karşı savaşıyor. Onlar QSD’ye saldırarak zayıflatmak ve tasfiye ederek bu şekilde bölge halkına daha rahat saldırabilecek. Savunma gücü olmayan, her zaman yok olmayla karşı karşıyadır. Ermeni Soykırımı’nda onları koruyan kimse yoktu, katledildiler. 2014’te Xabur hattında Asurileri koruyacak kimse yoktu, DAİŞ katliam yaptı. Şengal’de yine aynı şeyi yapmak istediler. Bugün de Asuri, Keldani, Êzîdî, Arap, Kürt, Ermeni halklarını korumak isteyen güç elbette işgalcilere engeldir. QSD’ye bu kadar barbarca saldırmasının bir nedeni de odur” şeklide konuştu.   QSD DİRENİŞİ   “Türk devleti, ‘Okul müfredatlarında bile çocuklara bunu anlatıyor; Humus, Halep, Lazkiye, Şam, Şengal, Musul bizimdir’ diyor” diyen Şami, “Tüm planlarına karşı şimdiye kadar QSD durmuştur. Bu nedenle Şam hükümeti ve ordusu da QSD’ye borçludur. Eğer QSD olmasaydı Erdoğan’ın Emevi Camisi’nde namaz hayali gerçek olacaktı. Bu nedenle bu kadar hunharca ve kin dolu QSD’ye saldırıyor. Şunu iyi anlamak gerekir; Erdoğan burada sadece QSD’ye ya da Kürtlere karşı değil, tüm Kürdistan, bölge halkı hatta tüm Ortadoğu’ya karşıdır. QSD’nin direnişi olmasaydı Halep de olmayacaktı. Yine bugün Eyn Îsa’da, Til Temir ve Zirgan’daki direnişimiz olmasaydı Suriye’nin diğer bölgeleri de olmayacaktı. Elbette biz şimdi nasıl direniyorsak yine aynı şekilde direnişimiz devam edecektir. Siyasi ve diplomatik adımlarımızın yanında askeri adımlarımız da olacaktır. Yine ileride karşımızda ulusal ruha sahip, içten ve ulusal bir görev kapsamında işgalcilere karşı savaşan bir güç görürsek ittifaka gideriz ve birlikte işgalcilere karşı savaşır, Suriye topraklarından çıkarırız da” diye belirtti.