Dağ: Tuğluk ve onlarca kadın tutukluya cezaevinde şiddet uygulanıyor 2022-05-11 22:00:06   ANKARA – İktidar eliyle Aysel Tuğluk ve onlarca tutuklu kadına cezaevinde şiddet uygulandığını belirten HDP’li Dersim Dağ, “İktidarın kadınlara yönelik şiddeti önlemek amacıyla kanun çıkarması samimiyetten uzaktır” dedi. Meclis Genel Kurulu’nda kadına ve çocuğa yönelik şiddet yasası olarak da bilinen TCK ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmeleri devam ediyor. Dün geneli üzerine yapılan görüşmeler ardından bugün maddeleri Genel Kurul’da görüşülüyor. Yasanın üçüncü maddesi üzerine söz alan HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ, önemli bir kanun teklifinin görüşüldüğüne dikkat çekti. Teklifte yer alan “ısrarlı takip” meselesinin aynı zamanda 6284 sayılı Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kanunu'nda da yer aldığını dile getiren Dağ, “Fakat Türk Ceza Kanunu'nda bir ceza tanımı olarak yer almıyor. Israrlı takip suçunda alt sınırdan altı aya, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verileceği öngörülüyor. Oysa, TCK'nın 96'ncı maddesinde eziyet suçu alt sınırı iki yıldır. İki yıldan beş yıla kadar ceza verilebiliyor fakat bu ülkede hukuk kadına karşı lehte değil aleyhte uygulandığı için bu da uygulanmıyor” dedi. ‘ALT SINIR CEZALARI 1-2 AY ARTTIRILARAK, ŞİDDET ENGELLENEMEZ’ “Eziyet suçu” gibi önemli bir madde uygulanmadığını ancak “ısrarlı takip” üzerinden bir suç düzenlenmesiyle toplumun aldatıldığını vurgulayan Dağ, “Fiilî suçlarda alt sınır altı aydan dokuz aya çıkarılıyor. Baktığınızda ceza artırılmış gibi gözüküyor. Oysa, iyi incelendiğinde burada da bir hileyle karşı karşıyayız çünkü iki yılın altında biri zaten cezaevine girmiyor. İki yılın altındaki suçlarda genellikle cezalar hükmün geriye bırakılmasıyla uygulanmıyor. O yüzden iki yılın altında bir suçun alt sınırını altı veya dokuz aya çıkarmak cezasızlık politikasının sürdürüldüğünü gösteriyor. Alt sınır cezalarını bir iki ay artırarak, kadına yönelik şiddeti engelleyemezsiniz” diye belirtti. ‘KADINA DAİR SÖZ SÖYLEMENİN BEDELİ OTUZ YIL’ İktidarın İstanbul Sözleşmesi'nden çekilerek kadına yönelik şiddete karşı yaklaşımını açıkça ortaya koyduğunu söyleyen Dağ, “Kadın cinayeti işleyen fail erkekler, mahkeme salonlarında kendilerine suçlu gözüyle bakılmayacağını, pişmanlık yoluyla koruma kalkanı sağlanacağını biliyor ve bunu dile getirmekten çekinmiyorlar. Kadın haklarını savunduğunu iddia eden iktidar, kadın mücadelesi yürütenlere karşı her türlü baskı ve şiddet eyleminde bulunmaktan geri durmuyor. Özellikle OHAL'den sonra birçok Kürt kadın kurumu kararnamelerle kapatıldı. Kadın kazanımları, baskı, tehdit, gözaltı ve tutuklamalarla kriminalize edildi. TJA dönem sözcüsü Ayşe Gökhan'a kadın haklarını savunduğu için otuz yıl ceza verildi. Kadın mücadelesi yürüten Ayşe Gökhan'a yöneltilen suçlamalardan birisi de ‘Gülistan Doku nerede?’ diye sorması. Ayşe Gökhan'ın 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ve 8 Mart gibi günlerde alanlara çıkması ve sözünü söylemesinin bedeli otuz yıl” sözlerini sarf etti. AYSEL TUĞLUK’A DİKKAT ÇEKTİ Demans hastası eski milletvekili ve cezaevinde olan tutuklu siyasetçi Aysel Tuğluk’a da dikkat çeken Dağ, “Aysel Tuğluk Demans teşhisine rağmen dört yüz otuz gündür tahliye edilmiyor ve cezaevinde ölüme terk edilmiş durumda. İktidar eliyle Aysel Tuğluk ve onlarca tutuklu kadın cezaevinde şiddete maruz kalıyor. Garibe Gezer, cezaevinde tecavüze ve işkenceye maruz kalan ve hayatına son veren kadınlardan sadece birisi. İktidarın bir yandan kadın düşmanı politikalar yürütmesi, bir yandan kadın kazanımlarına saldırması, kadın katillerini cezasız bırakması ve tüm bunları yaparken bir yandan da kadınlara yönelik şiddeti önlemek amacıyla kanun çıkarması samimiyetten uzaktır. Eğer kadına yönelik şiddeti engellemek istiyorsanız İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararından vazgeçin, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun'u etkin bir şekilde uygulayın” dedi. ‘GETİRİLEN DEĞİŞİKLİĞİN HÜKMÜ YOK’ Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) değişiklik önergesi üzerine söz alan Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu da üçüncü madde ile "Kasten yaralama suçunun kadına karşı işlenmesi durumunda cezanın alt sınırı altı aydan az olamayacak” düzenlemesi getirildiğini belirtti. Hükmün hiçbir hükmü olmadığı eleştirisinde bulunan Hancıoğlu, ekledi: “Çünkü kısa süreli hapis cezaları için öngörülen adli para cezasına ilişkin hükümleri düzenleyen 50'nci madde yerli yerinde duruyor. Yani ceza alt sınırının bu biçimde yeniden düzenlenmesi cezanın adli para cezasına dönüştürülerek faillerin serbest bırakılması sorununa hiçbir çözüm üretmiyor, yapılan değişikliğin hiçbir caydırıcılığı yok. Sadece bu yönüyle baktığımızda bile önümüze getirilen bu kanun teklifinin kadına yönelik şiddetle mücadele perspektifinden yoksun olduğunu söyleyebilirim.” ‘GÖZ BOYAMA TEKLİFİ’ Teklifi “göz boyama”, “görev savma”, “eşitsizliği, adaletsizliği ve cezasızlık algısını sürdürme” yaklaşımı olarak değerlendiren Hancıoğlu, “Bu madde ‘Cinsiyete dayalı şiddet suçunda cezanın üst sınırı verilir’ şeklinde düzenlenirdi. Yine, ayrıca, Ceza Kanunu'nun 86'ncı maddesinin (3)'üncü fıkrası (a) bendinde yer alan ‘Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı’ ibaresi ‘Aralarında aile bağı veya ilişki bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kadına karşı’ şeklinde değiştirilmeliydi. Böyle yapılmalıydı ki kanun cinsiyet temeline dayalı her türlü şiddeti kapsayacak bir şekle bürünsün fakat bunlar yapılmıyor, bütün bunlar işin hukuki boyutu ve sakatlıkları” dedi. ‘TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ DEMEKTEN KORKUYORSUNUZ’ İktidara “ ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ demekten korkuyorsunuz” sözleriyle tepki gösteren Hancıoğlu, “İşte, bunu diyemediğiniz için kadına karşı sırf kadın olduğu için, kadının cinsiyetinden dolayı işlenen suçları doğru tanımlayamıyorsunuz ve bu nedenle yasaları da buna göre düzenlemeye eliniz varmıyor. Bunu yapmadığınız yani kanunları caydırıcı hâle getirmediğiniz sürece sırf kadın olduğu için, cinsiyetinden ötürü şiddete maruz kalan kadınların vebali boynunuza olacak” dedi. CESUR: BU YASA KAĞIT PARÇASINDAN İBARET İYİ Parti tarafından verilen önerge üzerine söz alan Isparta milletvekili Aylin Cesur, “Bu ülkede geç kalan yasalarla, yönetilemeyen şiddet olaylarından birinde 16 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü, 16 yaşında bir çocuk öldürüldü, 16 yaşında zorla nişanlandırılan bir kız çocuğu öldürüldü ve Sıla Şentürk'tü o. Ve bugün süslü sözlerle kürsüden övüne övüne anlattığınız bu yasa da sadece bir kâğıt parçasından ibarettir, başka hiçbir şey değildir” dedi. ‘YAPISAL DÜZENLEME ŞART’ “Sadece tutuklama yaparak ve cezaları artırarak caydırıcılık sağlanamaz” diyen Cesur, şunları söyledi: “Şiddeti böyle engelleyemezsiniz. Ceza Kanunu'ndaki değişiklikler yetmez; her iki sorun açısından da, sağlıkta ve kadına şiddette, şiddete yol açan kurumsal, toplumsal ve psikolojik faktörleri kaldıracak geniş kapsamlı yapısal düzenlemeler yapmalısınız, bir zihniyet meselesi bu. Maalesef, bu teklif eksik ve çözümden çok uzak. Biz, bugün, bu teklifle getirildiği gibi ‘boşandığı eş’ yerine ‘kadına karşı’, ‘kadına ve çocuğa karşı’ ibarelerinin eklenmesini istedik ancak önergelerimizi Komisyonda reddettiniz, keşke bizi şaşırtsanız. Milletimizin yarınlarını, umutlarını tükettiniz. Böyle göstermelik, tedbirimsi, avara kasnak uygulamalardan biri olacak bu teklif” ifadelerini kullandı. Üçüncü madde üzerine verilen 4 önerge de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.