Sarıca: Öcalan'ın özgürlüğü demokratik direnişle sağlanır 2022-05-11 10:23:43   İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanmasının yolunun demokratik direnişten geçtiğini belirten avukat Rezan Sarıca, Öcalan’ın sesinin duyulması halinde toplum karşıtı siyasetin sönümleneceğini ifade ederek, “İmralı’ya ulaşmamız lazım, Sayın Öcalan’ın sesini duymamız lazım” dedi.   İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde ağır tecrit koşullarda tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 25 Mart 2021 tarihinde kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı kesintili telefon görüşmesinden bu yana haber alınamıyor. 12 Ekim 2021’de Öcalan’a verilen 6 aylık avukat görüş yasağının süresi dolmadan, Öcalan’a 13 Nisan’da bir kez daha 6 aylık avukat görüş yasağı verildi.   Avukat görüş yasakları, İmralı’dan haber alınamama halini, tecridin ağırlaştırılmasını ve bu uygulamaların etkilerini Öcalan’ın avukatı Rezan Sarıca, Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.   Öcalan’ın avukatları olarak en son ne zaman görüşme yaptınız?   Üç yıldır avukat görüşü yok. İki yılı aşkın bir süredir de yüz yüze aile görüşü gerçekleştirilmiyor. 25 Mart’ta kısa bir telefon görüşmesinden bu yana İmralı’daki müvekkillerimizin hiçbirinden haber alamıyoruz. Bir yılı aşkın bir süredir Sayın Öcalan ve İmralı’da bulunan diğer müvekkillerimizden haber alamıyoruz. Türkiye’de ve uluslararası birçok mekanizma ve başvuru yolunu kullanmamıza rağmen olumlu hiç bir gelişme sağlayamadık. Hem Türkiye’nin hem Ortadoğu’nun mevcut durumu ve müvekkillerimizin tutulma koşullarından dolayı endişe halimiz had safhada. Bir an önce avukat ve aile görüşünün sağlanması gerekiyor.    Öcalan ile avukatları olarak yaptığınız başvurulara yanıt alamazken, Öcalan’a art arda avukat görüş yasağı kararı getirildi. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?   Avukat görüşü için yaptığımız başvurulara cevap alamadık. Uzun süredir hiçbir başvurumuza cevap alamıyoruz. En son 12 Ekim 2021 tarihinde alınan 6 aylık avukat görüş yasağı kararının süresini dikkate alarak, mahkemeye başvuruda bulunduk. Öncesinde yasağın bittiği dikkate alınarak hem Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na hem de İmralı Cezaevi idaresine başvuru yapmıştık ama bir yanıt alamamıştık. Kanuna aykırı ve hukuk dışı olmasından kaynaklı da mahkemenin müdahale etmesini istedik. Avukat görüş hakkının tesis edilmesi için bir karar verilmesini talep ettik. Ancak mahkemenin önceki mahkeme kararının başlangıç ve bitiş sürelerini dikkate alınmadan yeni bir yasak kararını verdiğini öğrendik. Dolayısıyla araya hiçbir boşluk girmeden bir birinin devamı şeklinde bir yasak kararı verildiğini görüyoruz.    Sırf mahkemelerin bu kararları vermesi bu kararları meşru hale getirmez. Hem hukuk açısından hem de bizim açımızdan bu kararlar meşru değildir.Yargıda İmralı tecrit sisteminin bir parçası haline getirilerek, aile ve avukat görüş yasakları ile sanki bu süreç hukukiymiş gibi bir algı yaratılmak isteniyor. Ancak bu mümkün değil.     Bir yasak kararının süresi henüz dolmadan yeni bir yasak kararı verilmesinin hukukken mümkün mü?   Hukuken bu elbette mümkün değil. Maddi gerçeklik açısından da, kanunun aradığı şartlar açısından da böyle bir koşul söz konusu değil. Ancak mahkeme zaten kanunun aradığı herhangi bir şartın yerine gelmesini beklemeden, bir delil veya koşul oluşmadan yeni bir yasak kararı verebiliyor. 12 Ekim yasak kararı 22 Ekim’de kesinleşmişti. Bir karar kesinleşmeden o zaman devreye konulmaması gerekiyor. Kararın kesinleştiği tarihten hesapladığımız zaman zaten 22 Nisan’a denk geliyor. 22 Nisan’daki karar bitmeden 13 Nisan’da bir karar alınmasının ne hukukta ne de Ceza İnfaz Kanunu’nda bir karşılığı yok. İmralı özelinde kanun dışı bu karar verildi.     "Avukat görüş yasağı” yasada nasıl düzenleniyor?   Bir mahpus, avukatı ile mesai saatleri içerisinde istediği saatlerde görüşebilir. Bunun için herhangi bir yerden izin almak zorunda değil. İmralı’daki uygulamanın kendisi bu hakka aykırı düzenlenmiş. İmralı’da normal şartlar anormalleştirilmiş ve olağanüstü bir sistem kurulmuş. İmralı’da doğal olan normal avukat görüşünün sağlanması yerine tamamen bir yasaklama, engelleme anlayışı bu sistemin içerisindeki bütün mercilerde mevcut. Bu sisteme rağmen bir avukat görüşünün ne şekilde yasaklanabileceği kanunda ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş. Onun dışına çıkmak kanun dışına çıkmak demek. Bir avukat görüşü olmadan zaten bir yasaklama verilemez. Yasaklama için bir avukat görüşünün gerçekleşmesi gerekiyor, kanunun aradığı suç hallerinin delillendirilmesi, bilgi, belgeye dayalı bir şekilde ortaya konulması lazım. Bunlar olsa dahi görüş yasaklanmasından önce başka yaptırımlar söz konusu. Mutlak bir şekilde bunlar gelişse bile avukat yasağının kesin verileceği anlamına gelmez. Düzenleme ‘verilebilir’ diyor. Ne süre açısından ne kanun ve maddi şartlar bakımından hiç bir koşul yerine gelmeden, otomatik bir şekilde bu şartların var olup olmadığını incelemeden, direk bir yasaklama söz konusu.     “Avukat görüş yasağı” kararlarının üst üste verilmesi, karşılaşılan bir durum mu?      2016’dan sonra OHAL ile birlikte Türkiye hukuku, OHAL hukukuna dönüştürüldü.   İmralı’da 2010’dan önce yoğun hücre cezalarının verildiği dönemler olmuştu. Sonrasında uzun yıllar boyuncu hep uygulamada avukat, aile görüşleri engellendi. Ancak 2016’dan sonra OHAL ile birlikte Türkiye hukuku, OHAL hukukuna dönüştürüldü. 2016’dan itibaren mahkeme eliyle disiplin kurullarıyla sürekli hakları yasaklayan bir uygulama ile karşılaştık. En son 2018 yılının Eylül ayından itibaren disiplin kurulu yasakları yoğun şekilde işletildi. Bu süre içerisinde yasak süresini aşan 3 aylık aile yasağının 5-6 ay uygulandığını gördük. Yasak bitmeden yeni bir yasağın verildiğini gördük. Bugün de bunun avukat görüşü açısından da geliştiğini görüyoruz.     İmralı’ya dair hayata geçirilen politikalar, zaman zaman bunun dozunun ve seyrinin değişmesi Türkiye’nin siyasetine, geleceğine dair hep ipuçları verdi. Yasaklar ve haber alınamama halini göz önünde bulundurulduğunda sürece dair nasıl ipuçları veriyor?   İmralı, Türkiye ve Ortadoğu’da olup bitenlerin okunabilmesinin önemli bir odak noktasıdır. İmralı’da olup bitenlerin hiç kimseyi etkilemeyeceği, hiç kimseye dokunmayacağı algısı ve yanılgısı dağıldı. İmralı’da bugün olup bitenler Türkiye’nin hapishanelerini de aşan, Türkiye’de devletin ve hükümetin siyasal çizgisini belirleyen bir duruma gelmiş durumda, ya da tersi. Müvekkilimiz de benzer şeyi söylüyor. Sayın Öcalan, ‘İmralı da olup bitenlere bakarak, gelecekte neler olabileceği görülebilir.’ şeklinde daha önce bu yönde bir görüş belirtmişti. Bu anlamıyla aslında üzerine odaklanılması, düşünülmesi gereken mekan İmralı’dır ve Sayın Öcalan’ın maruz kaldığı yönelimdir.     Sayın Öcalan üzerindeki tecrit sisteminin yok edilmesi, İmralı hapishanesinin kapatılması ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması gerekiyor. Bu sağlanırsa, Türkiye’de geriye giden toplumsal, ekonomik, sosyal, hukuksal yaşamın da yeniden düzelmesi, değişmesi mümkün olabilir.   İmralı tecrit ve işkence sisteminin vahameti de en üst düzeye gelmiş durumda. Bu kadar kritik bir aşamaya gelmiş. Müvekkilimizin hiçbir durumunu bilmediğimiz bu koşullarda, Türkiye’nin siyasetinin de neye evirildiği görülebilir. İmralı’ya ulaşmamız lazım, Sayın Öcalan’ın sesini duymamız lazım, Sayın Öcalan ile görüşmemiz lazım. Bunun için demokratik bütün kamuoyunun, bütün toplumun Sayın Öcalan’ın etrafında kenetlenmesi gerekiyor. Haber alınamama haline son verilmesi, Sayın Öcalan üzerindeki tecrit sisteminin yok edilmesi, İmralı hapishanesinin kapatılması ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması gerekiyor. Bu sağlanırsa, Türkiye’de geriye giden toplumsal, ekonomik, sosyal, hukuksal yaşamın da yeniden düzelmesi, değişmesi mümkün olabilir. Herkesin kabul edebileceği, huzurlu eşit ve özgür bir ortam amaçlanmalıdır. İmralı’dan kopuk, İmralı’yı görmeden, İmralı’daki uygulamalardan bir haber yürütülecek herhangi bir mücadele tekil düzeyde kalır ve etkisi de zayıf kalır.   Elbette bu koşulların özellikle Kürt sorunun çözümsüzlüğü ile bağlantılı olduğunu biliyoruz. Kürt sorunun çözümü ile Türkiye bu gidişattan kurtulabilir. Ortadoğu’daki bu savaş halinin de son bulacağını belirtebiliriz.   Toplum karşıtı bir siyaset yürütülüyor. Devletin bu kapatma sistemine karşı bütün toplumunun ses çıkarması, itiraz etmesi gerekiyor. Bugün Türkiye koşullarında bütün hukuksuzluklar, yolsuzluklar, çatışma hallerinin bütün sonuçlarından tutalım da, yaşamın bütün alanlarında hukuk dışı bütün gelişmeler gizleniyor. Bu yönüyle İmralı’da yaşananlar da gizleniyor.    İmralı’da yaşananlar neden gizleniyor?   Sayın Öcalan’ın durduğu yer özgürlükler alanıdır. Temel hak ve özgürlüklerin geniş yer bulması, ekolojik ve eşit bir yaşamın inşa edilmesi için mücadelesini yürütüyor.   Hakikat neden gizlenir? Güdülen siyasetin dışına çıkmamak için veya toplumdan tepki almamak için. Toplumun kendilerinin yürüttüğü politikaya karşı sessiz kalmaları açısından hakikat gizlenir. İmralı’daki koşulların gizlenmesinin bir nedeni de budur. Aslında Sayın Öcalan’ın çıkıp konuşması, bizlerle aile bireyleri ile görüşmesi; topluma, yaşama ve gelişmelere dair kendi fikir ve düşüncelerini paylaşması halinde ya da tarihsel rolünü oynaması durumunda toplum karşıtı siyasetin de sönümleneceği gerçeği var. Bu yönüyle ne hükümet ne devletin toplumu düşündüğü yok. Toplumsal geleceği de düşündüğü yok. Sayın Öcalan’ın durduğu yer özgürlükler alanıdır. Temel hak ve özgürlüklerin geniş yer bulması, ekolojik ve eşit bir yaşamın inşa edilmesi için mücadelesini yürütüyor. Bugün bu kadar üzerinin kapatılmasının, dört taraftan baskı altına alınmasının nedeni de bu. Yani özgürlük ve hakikat çizgisinden, bu iradeden vazgeçmediği için ve bütün ömrünü toplumun demokratik bir geleceği için ortaya koyduğundan kaynaklı toplumla buluşması veya konuşmasının önüne geçilmeye çalışıyor. Toplumun hakikati öğrenme hakkının da engellendiğini görüyoruz. Sayın Öcalan ise bu toplumun en önemli hakikati ve en önemli değeridir.    Türkiye’nin demokratik geleceği ve Kürtlerin hukuki ve demokratik bir yaşamı açısından en önemli misyona sahiptir. Böylesine tarihsel ve toplumsal gerçeklere sahip müvekkilimizin kapatılması veya onunla ilgili gelişmelerin gizlenmesi toplum karşıtı bir siyasetin ürünüdür. İmralı’da bir hakikat var ve toplumun bu hakikati gördüğünü düşünüyoruz.     Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne başlattığı saldırıların İmralı’daki durum ile bir bağlantısının olduğunu düşünüyor musunuz?   Birbirini besleyen gelişmeler. Tecridin gelişmesi hatta tecridi aşan haber alınamama hali, Türkiye’deki ve Ortadoğu’daki kutuplaşma ve çatışma hali ile paralel bir şiddet seyrediyor. Birbirinin neden-sonuçları olduğunu söyleyebiliriz. Devletin Kürt sorununa yaklaşımı ile ilgili bir şey. Kürt sorununun çözümsüzlüğünü sürdüren devlet, Sayın Öcalan ile tüm görüşmelere de engel olmakta. Sayın Öcalan’ın misyonunu, rolünü oynamasının önüne geçilerek aslında daha içinden çıkılmaz bir çözümsüz ortam yaratılıyor. Böyle bir ortamda yasak, baskı, şiddet ortamının gelişmesi birbiri ile eş güdümlü. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, haber alınamama haline son verilmesi, İmralı’nın kapatılması Türkiye ve Ortadoğu’daki şiddet sarmalına son verecektir. Çünkü Kürt sorunun çözümsüzlüğünün hukuk çerçevesinde, demokratik siyasi bir çözüme kavuşması bu savaşların veya çatışma hallerinin de nedenlerini ortadan kaldıracaktır.   Sayın Öcalan ile demokratik bir çözüm için görüşülmeye başlanmalıdır. Ne bu çatışma hali ne de savaş hali hiç kimseye kazandırmıyor. Tersine Türkiye halklarına içinde yaşadığımız üzere bunalım düzeyinde ekonomik bir geri dönüşü oluyor.      AİHM, CPT ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin İmralı’ya dair kararları ve sorumlulukları var. Bu kuruluşların mevcut tutumları Türkiye’nin hukuk dışılığına bir dayanak oluşturuyor mu?    CPT bu derin hukuksuzluktan haberdar. Dolayısıyla şuan müdahale etmesi gerekiyor.   Hem Avrupa hem de Türkiye hukukunun toplumun yaşamına cevap olamadığı gerçeği var. İmralı’da mahkeme eliyle ortaya konulan kararların ne kadar kanun ve hukuk dışı olduğunu izah etmeye çalıştık. Temel hak ve özgürlükleri yaşamın her alanında ortadan kaldıran bir Türkiye gerçekliği var. İmralı’daki bu derin hukuksuzluğu bizler CPT’ye düzenli olarak aktarıyoruz. CPT bu derin hukuksuzluktan haberdar. Dolayısıyla şuan müdahale etmesi gerekiyor. CPT’nin ya müvekkillerimizin haklarının uygulanması için ya da oradaki yaşanan hukuksuzluğun gözlenmesi ve tespit edilmesi açısından ve de özellikle müvekkillerimizin durumunun öğrenilmesi için de bir an önce ziyaret gerçekleştirmesi gerekiyor.    Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanmasının yolu nedir?   Tekil bir hukuki mücadeleyle bu aşılamaz. Çünkü mahkemelerin, hukukun durumunu ortaya koyduk. Buna son verecek demokratik kamuoyunun duyarlılığı, bilinci ve mücadelesidir. Hukuki güvenliğin kalmadığı koşullarda tek yolun demokratik direnişten geçtiğini bilmemiz lazım.   MA / Diren Yurtsever - Doğan Kaynak