Kobanê Davası: Bu komplo sadece bize değil Türkiye’ye de kuruldu 2022-05-10 19:32:21   ANKARA- Kobanê Davası’nda savunma yapan siyasetçi Nazmi Gür, davanın bir komplo davası olduğunu belirterek, “Bu komplo sadece bize değil Türkiye’ye de kuruldu. Davanın sonucunda Türkiye AB görüşmelerinden tamamen ihraç edilecek” dedi. DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 12’nci duruşması 6’ncı gününde Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda görülmeye devam ediyor. Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler ile çok sayıda avukatın hazır bulunduğu duruşma, verilen aranın ardından HDP eski PM üyesi Ayşe Yağcı savunmasıyla devam etti.  YAĞCI: 19 AYDIR KENDİMİ ANLATMAYA ÇALIŞIYORUM Yargılandığı diğer dosyada kendisi aleyhine tanıklık yapan Ali Erçek’in ifadelerine dair konuşan Yağcı, Erçek’in beyanlarının tamamını reddetti. Ardından tahliye talebinde bulunan Yağcı, “6-8 Ekim olayları ile ilgili herhangi bir bilgim yok. Tanıkların ifadesinde de benim hakkımda hiçbir beyan yok. 19 aydır tutuklu yargılanıyorum ve 19 aydır kendimi anlatmaya çalışıyorum. Birbirinden tutarsız ve soyut beyanlar üzerinden yargılanıyorum. Tanık Sami Baran’ın ifadelerinde de benim hakkımda hiçbir şey yok. Sadece Konyalı olduğumu ve ismimin Ayşe olduğunu bildiğini söyledi. Gizli tanık Ulaş’ın beyanları hakkında ise diyecek birşey bulamıyorum artık. Yüzlerce kişi hakkında verdiği tutarsız ifadeleri var. Tanıkların kendi arasında da çok fazla tutarsız ifadeler var” dedi.  ‘TANIK BEYANLARI ÇOKTAN ÇÜRÜTÜLDÜ’ Tanık Erçek’in ifadelerini okuyan Yağcı, “Baran ve Erçek’in belirttiği isimler ve tarihler çok farklı. Tanık Ulaş ise 2013 ve 2015 yılları arasında bir dönemde KCK yöneticiliği yaptığımı söylemiş ancak belirli bir tarih vermemiş, tamamen soyut bir beyan. Ben sadece bu tanıklar yüzünden tutukluyum ancak onların beyanları çoktan çürütüldü” diye belirtti. TAHLİYE TALEBİ Bir dönem HDP’de PM üyesi olarak görev aldığını ve HDP’nin 2013’teki kongresinden 30 Mart 2014’teki yerel seçimlere kadar siyasette olduğu bilgisini veren Yağcı, “Sonrasında ise kendi isteğimle ayrıldım. 2014’teki HDP Genel kongresinde de yer almadım. Aktif siyaseti bıraktım ancak siyasete duyarlı bir Kürt, kadın ve sosyalist bir yurttaş olarak toplumun yaşadığı sorunlara dair sözümü söyledim. Tutukluluk gerekçemde kaçma şüphem olduğu yönünde ifadeler var. Benim kaçma şüphem yoktur. Eğer öyle olsaydı 6 yıldır çoktan Avrupa’ya gitmiştim. 6 yıl boyunca sadece ziyaret amaçlı akrabalarımın yanına gittim ve bir kaç kez vize başvurum oldu. İşe gitmek için uyandığımda evim basıldı ve gözaltına alındım. Ardından ise tutuklandım. Bütün bunların göz önünde bulundurulmasını istiyorum” diyerek tahliyesini talep etti. Ardından söz alan Yağcı müdafi Avukat Cemile Turhallı Balsak, Tanık Ali Erçek’e ulaşılamadığını belirterek, “2011’de hazırlanan iddianameden sonra 2-3 yıl kadar Erçek’e ulaşılamadı. Bunun yanında müvekkilim o dosyadan tahliye oldu. Bu nedenle bu kuvvetli suç şüphesi olarak değerlendirilemez” dedi.  BALSAK: SADECE GİZLİ TANIKLARA GÖRE Mİ HAREKET EDECEKSİNİZ? Mahkemenin verdiği tutuk devam kararlarına sürekli olarak itiraz ettiklerini hatırlatan Turhallı Balsak, “Hala Baran’ın fi tarihinde emniyette verdiği ifadesi doğrultusunda tutuk devam kararı veriyorsanız 1 buçuk yıldır bu mahkeme boşuna devam ediyor. Hiçbir muhakeme yürütememişsiniz demektir. Tanıklar bir çok kişi hakkında beyanlarda bulunmuş ancak Yağcı hakkında elle tutulur hiçbir beyan yok. Açık tanığı bu salonda hep beraber dinledik ve somut hiçbir şey söylemedi. Buna rağmen sadece gizli tanıklara göre mi hareket edeceksiniz” diye sordu. AYM’nin Rıza Barut kararını anımsatan Balsak, gizli tanık beyanlarının esas alınamayacağını ifade etti ve “Gizli tanık müessesesi kullanılmaya ve her yöne çekilmeye açık bir konu. Sizin de bu tanıklara bu kadar itibar etmemeniz gerek” diye ifade etti.  ‘KAÇMA ŞÜPHESİ YOK’ Tutuk devam gerekçesi olarak sunulan “delilleri karartma şüphesi” ifadesine vurgu yapan Turhallı Balsak, dosyada karatılacak bir delil olmadığını söyleyerek, “Bu ihtimali egale etmemiz lazım. Sunulan kaçma şüphesi konusunda da müvekkilim açısından somutlaşabileceği hiçbir durum yok. Kaçma şüphesini Diyarbakır 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’ne dayandırmaya çalışıyorsunuz. Müvekkilim 4 yıl boyunca oradaki mahkemenin verdiği adli kontrol tedbirlerini  bir kez bile olsun ihlal etmemiş. Kaçmayacağını çok somut olgularla ortaya koyuyoruz” şeklinde konuştu. Balsak son olarak şunları söyledi: “Bizim açımızdan toplanacak bir delil yok. Bu nedenle müvekkilim hakkında bir an önce tahliye kararı verilmesini talep ediyoruz. Tahliye kararı verilmeyecekse bile adli kontrol uygulanarak tahliye edilmesini talep ediyoruz.”  GÜR: BU DAVA TÜRKİYE İÇİN DE BİR KOMPLODUR Sonrasında söz alan HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, bu davayı bir komplo davası olarak gördüklerini belirtirken, “Bu komplo sadece bize değil Türkiye’ye de kuruldu. Bu davanın sonucunda Türkiye Avrupa birliği görüşmelerinden tamamen ihraç edilecek. Bunun sonucunu mahkemeniz belirleyecek. Geçmiş yargılamaların tamamında bu kumpaslar boşa çıkarıldı. Hepimiz tanık olduk. Dolayısıyla bu mahkemelerin vereceği muhtemel kararların ülkeyi yıkıma götüreceğinin farkına varın. İsterdim ki bu mahkemede bir tane aykırı hakim olsun. Bir tane hakim de bir karara şerh koysun. Bizi biraz şaşırtın” diye konuştu. ‘EKİNCİ’NİN BEBEĞİNİ BİZ NASIL DÜŞÜRDÜK?’ Yargının siyasallaştığına vurgu yapan Gür, bağımsız bir yargıdan söz etmenin mümkün olmadığını söyledi. Gür, iddianamede sadece azmettirici olarak yer aldıklarını ifade ederken, “Bizi azmettirme dışında başka bir suçla yargılayamazsınız. Azmettirici olduğumuza dair ise bu dosyada en ufak bir delil yok. Ancak siz olayların faillerine sorulmasın gereken soruları bize soruyorsunuz. hakkımızda çocuk düşürtme iddiası bile var. Ey iddia makamı söyleyin: Gönül Ekinci’nin bebeğini biz nasıl düşürdük? İddia makamının sunduğu bütün belgeler boş” şeklinde konuştu. ‘HDP’DE OLMAKTAN ONUR DUYARIM’ “Boşuna uğraşmayın. Burada nasıl bir yargılama yapıldığını biliyoruz. Bu devran da geçecek” diyen Gür, bu davadan beraat edeceklerine dikkati çekerek, “O süreçte sizler burada olmayabilirsiniz. Bizi ne azmettirmekle ne de örgüt kurup yönetme ile suçlayabilirsiniz çünkü elinizde bunlara dair hiç bir belge yok. Benim partim, örgütüm belli. HDP’de olmaktan onur duyarım. HDP Anayasanın bize tanıdığı haklarla kurulmuş bir partidir. Ben yasal haklarımı kullanıyorum. Bu hakları Kürtler kullanamaz diyorsanız açıkça yazın o zaman” diye konuştu. MAHKEME BAŞKANINDAN ÇİRKİN SORULAR! Sonrasında Gür’e yönelik “Gaziantep’teki gösteriler sırasında korkan Gönül Ekinci’nin çocuğunu düşürmesi hakkında bir bilginiz var mı? Çocuğu düşürtenleri tanıyor musunuz” sorularını sorarken Gür, “Böyle bir iddianamede bu tür sorulara maruz kalmamız bizi utandırıyor. Ben nasıl bilebilirim çocuğun nasıl düştüğünü? O süreçte Ankara’dayken nasıl bilebilirim Gaziantep’teki çocuğu kimin düşürttüğünü. Bu suçlamaların dosyaya konulmasının tek sebebi vardır. HDP’yi küçük düşürücü suçlarla kriminalize etmek ve toplum önüne bu suçlamaları koyarak bizi küçük düşürmek ” diye cevap verdi.  Mahkeme başkanının Gür’e yönelik “sorduğum soruya neden alınıyorsunuz” diye sormasına avukatlar tepki gösterdi. Gür, devamında şunları söyledi: “İddia makamı bir kumpas dosyası getirmiş, siz de bu dosyanın içinden çıkmaya çalışıyorsunuz. Sami Baran gibi bir insanı tanık olarak dinlemek hukuka aykırıdır ancak aynı zamanda yeşil reçeteli, düşkün birini dinlemek ayıptır. Hepimiz burada dinledik. Savcı onun ağzından laf almak istedi, cevap veremeyince de ağladı. Sami Baran da Kerem Gökalp de HDP MYK’lar ile ilgili tek bir somut bilgi vermedi. Baran, burada verdiği ifadesinde hiç birimiz aleyhine bir beyan vermedi ancak siz bunu dikkate bile almadınız. Daha önce Baran’dan nasıl alındığı bile belli olmayan yazılı bir ifadeyi esas alıyorsunuz. Bu hukukun neresine sığıyor?” KIRKAZAK: ÇOCUK DÜŞÜRENLER KOLLUK KUVVETLERİDİR Daha sonra konuşan Nazmi Gür müdafi Cahit Kırkazak, “Çocuk düşürme olayının bu dosyayla ilgisi varsa failleri de bu ülkenin kolluk kuvvetleridir. Antep’te kimlere saldırıldığını kimlerin partisinin yakıldığını hepimiz biliyoruz, siz de biliyorsunuz. Böylesine alçakça bir soruyu sorarsanız insanların tepki göstermesine de bir şey demeyecekseniz. Böyle onursuzca bir ithamda bulunuyorsunuz alınganlık gösterme diyorsunuz” diye konuştu.  İHD RAPORU: POLİS MÜDAHALE ETMEDİ! Kırkazak ardından İHD Gaziantep Şubesi’nin 6-9 Ekim’e dair hazırladığı rapordan kesitleri okudu. “9 Ekim 2014 tarihinde Allahuekber ve yaşasın IŞİD” sloganlarıyla silahlı ve sopalı bir grubun yürüyüşe geçtiğini söyleyen Kırkazak, silahlı gruba polisin hiçbir müdahale etmediğinin raporda yer aldığı bilgisini verdi. Kırkazak, “Kim yaptı diye soruyorsunuz ya, işte bunlar yaptı. Kolluk yaptı” dedi. Kırkazak, olaylar sonrası İHD’ye başvuran ailelerin saldırganlar hakkındaki “Milliyetçi söylemlerde bulundular. Polis hiçbir müdahale etmedi” ifadelerini okudu.  MÜZEKKERE TALEBİ Kırkazak, İHD raporundaki sonuç kısmındaki “Etkin bir soruşturma ve faillerin yakalanma konusunda şüpheler tespit edilmiştir” ifadelerini hatırlattı. Kırkazak, mahkeme başkanının sorduğu sorularla şüpheden ceza üretmeye çalıştığını belirterek bunun yargılamaya aykırı olduğunu söyledi ve Gaziantep Emniyeti’ne müzekkere yazılmasını talep etti.  SAVCIDAN TUTUK DEVAM YÖNÜNDE MÜTALAA Kırkazak’ın beyanlarının ardından mahkeme başkanı, iddia makamına söz verdi. Siyasetçilerin yargılandıkları suçlamalar ve Kobanê protestoları üzerine hatırlatmalar yapan iddia makamı, “Sanıkların üzerine atılı suçlara ilişkin kuvvetli suç şüpheleri olduğu sabittir” dedi. Müşteki-tanık beyanları ve bilirkişi raporlarının yanı sıra siyasilerin kaçma şüphesi olduğunu yineleyen iddia makamı, tutuklama taleplerinin orantılı olduğunu, koşullarda değişiklik olmadığını, atılı suçların önemi nedenleriyle adli kontrol taleplerinin yetersiz kalacağını belirterek siyasilerin tutuklulukların devamı yönünde mütalaa verdi.  Mütalaanın ardından duruşmaya 10 dakika ara verildi. BAĞCIK, HAKİMİN ISRARLI SORULARINI HATIRLATTI Aranın ardından siyasetçilerin büyük bir kısmı duruşma salonundan ayrılırken, HDP PM üyesi Mesut Bağcık söz aldı. Bağcık, ilk olarak savcının sunduğu mütalaaya katılmadığını belirterek konuşmasına başladı. Tanık Sami Baran’ın ifadesi sırasında mahkeme başkanının ısrarla kendisini işaret ettiğine ve ismini iki kez tekrarladığına vurgu yapan Bağcık, bu tutumun nedenini sordu. Bağcık devamında şu ifadeleri kullandı: “Sami Baran sorgusunda hiç kimse hakkında bilgim yok dedi. Buna rağmen mahkeme başkanı özellikle ‘Mesut Bağcık ismini tanır mısınız? diye defalarca sordu ve benim hakkımda ne bildiğini sordu. Baran ise sadece parti çalışmaları yürüttüğümü bildiğini söyledi. Ardından başkan tekrar sordu: ‘Yani sadece HDP’den mi tanıyorsun?’ Bu ısrarın sebebi nedir?” 'BARAN'IN SAĞLIK SORUNLARI İSTİSMAR EDİLMİŞTİR' Bağcı ardından tanık Baran’ın Emniyet’te ve duruşma salonunda verdiği ifadelerin çelişkili olduğuna dikkat çekerek, “Tutukluluk gerekçesi olarak önüme konulan Baran’ın üzerinde oynanan beyanı, 4 Nisan’daki ifadesinde netleşmiştir. Orada sadece yasal siyasi çalışma yürüttüğümün altını çizdi. Baran’ın yaşadığı sağlık sorunları göz önüne alındığında mahkemenin bu doğrultuda karar vereceğini umuyorum. Kendisi günde 2 tanesi yeşil reçeteli olmak üzere 8 tane ilaç aldığını söyledi. Ki bu ilaçlar uyuşturucudur. Bu ilaçları kullanan birinin tanıklığı kabul edilemez. Baran’ın ağır sağlık problemleri istismar edilmiştir. Ona bu ifadeleri imzalatanlar ise suç işlemiştir. Onun ifadeleri nedeniyle bir buçuk yıldır tutukluyum. Telafisi mümkün olmayan günlerim çalındı” dedi.  ‘İFADELER AYNI KİŞİYE AİT DEĞİL’ Bağcı, savcının iddia ettiği gibi tanık Baran’ın korku veya herhangi bir çekince nedeniyle ifadelerini değiştirmediğini söylerken, “Tanık Baran’ın 4 Nisan’daki ifadesiyle Antalya Emniyeti’nde verdiği önceki ifadesi karşılaştırıldığında kelimelerin ve cümlelerin dizilişleri, iki ifadenin aynı kişiye ait olmadığını gösteriyor” ifadelerini kullandı. ‘GİZLİ TANIK BEYANLARI YOK HÜKMÜNDE’ Gizli tanık beyanlarının yok hükmünde olduğunu belirten Bağcı, “Delilleri ortadan kaldırma ya da gizleme gibi bir durumum yok. Zaten ortada yok edebileceğim bir delil de yok. 18 aydır soyut beyanlarla tutukluyum. Heyet hem genellilik hem de eşitlik ilkelerine göre hareket etmelidir. Aynı iddialarla tutuklananların tahliye edilmesi ve buna karşın benim edilmemem bu ilkelere aykırıdır” dedi. Bağcı son olarak tanık Sami Baran’ın ifadelerinin dosyadan çıkarılmasını ve kendisi hakkında tahliye kararının verilmesini talep etti.  Duruşma 12 Mayıs Perşembe günü devam edecek.