Demir Çelik: Gün işgale karşı mücadele günüdür 2022-04-29 09:25:43 İSTANBUL - Türkiye’nin KDP işbirliğiyle Metina, Zap ve Avaşin bölgelerine başlattığı saldırının amacının “Kürdistan’ı işgal ve Kürtleri imha etmek" olduğunu belirten Demir Çelik, “Gün birlikte mücadele etmenin günüdür” dedi.  Türkiye’nin KDP ortaklığında Federe Kürdistan Bölgesi’nde bulunan Zap, Avaşîn ve Metîna’ya yönelik başlattığı saldırı 13’üncü gününe girdi. Saldırı ve KDP ortaklığı birçok yerde protesto edilirken, tepkilerde gelmeye devam ediyor.    Saldırıya tepki gösteren Kürt siyasetçi Demir Çelik, Türkiye’nin Kürtlere yönelik imha ve inkar politikalarının devam ettiğini söyledi. Çelik, Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırlarını genişletmek gibi bir hedefinin olduğunu vurgulayarak, “Aynı zamanda daha önce Koçgiri, Ağrı, Zilan ve Dersim’den başlayan soykırım çizgisiyle bitiremediği Kürtleri, bugün Zap, Metin’a ve Avaşin’e yönelik işgal girişimi ile tamamen ortadan kaldırmayı hedefliyor” dedi.   ‘KÜRDİSTAN İŞGAL EDİLMEK İSTENİYOR’   Çelik, 17 Nisan’da başlatılan saldırının 1980’den bugüne kadar çeşitli isimlerle tekrarlandığını hatırlatarak, “Bugüne kadar yapılan saldırıların hemen hepsi, Kürt coğrafyasını yakma ve yıkmaya yönelik oldu. Saldırıların temeli Kürt halkının elde ettiği kazanımları yok etmek ve ortadan kaldırmaktır. Operasyon Kürdistan’ın işgalini ve ilhakını amaçlıyor” diye belirtti.     ‘MUSUL VE KERKÜK’Ü DAHİL ETME’   Tarihteki gizli antlaşmalardan biri olarak bilinen ve 16 Mayıs 1916 yılında imzalanan Sykes Picot anlaşmasına işaret eden Çelik, bu anlaşmayla Fransız, İngilizler ve Ruslar tarafından bölgenin parçalandığını söyledi. Çelik, sözlerinin devamında şunları söyledi: “Kendilerini Osmanlı devletinin devamı olarak gören Türk devleti, Kürdistan’ı kendi toprakları olarak görmüş ve bunda da ısrar etmiştir. Bu anlamda Misakı Milli sınırları içerisine Musul, Kerkük’ü dahil etme hevesi Türk ulus devletini vazgeçilmez rüyası olmuştur. Bu yetmezmiş gibi Türk İslam senteziyle inşa edilen tek devlet, tek millet, tek dil üzerine inşa edilen zihniyeti gayri Müslimlerden, Pontus halklarından sonra Kürt ve Kürdistan karşıtı stratejisi doğrultusunda soykırım başlatmıştır.”   ‘BAŞARAMADILAR’   Daha önce başlatılan operasyonlarda Türkiye’nin başarı alamadığına işaret eden Çelik, “Türkiye’nin işgal planları gerillanın direnişiyle karşılaşınca umut ettikleri başarıyı sağlayamadılar. O başarıyı yeniden elde etmek için KDP, Roj Peşmergeleri ve karar verici olan Barzani ailesini de yanlarına alarak bir Pirus zaferini yakalamak istiyorlar” diye belirtti.   SALDIRININ KAPSAMI   Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın saldırının kapsamına dair yaptığı açıklamaların dikkat çekici olduğunu belirten Çelik, “Bu operasyon sadece ekonomik ve siyasal krizle açıklanamayacak kadar boyutlu, kapsamlı ve uzun vadeli bir plan olduğunu gösteriyor. Kürt dinamizmini kırmak ve Kürdistan’ı işgalini amaç edinen bir strateji yürütülüyor” dedi.   ÇÖKTÜRME PLANININ DEVAMI   Yürütülen savaşın temel stratejinin Kürt karıştığı olduğunun altını çizen Çelik, 2014 yılında Milli Güvenlik Kararı’nda (MGK) alınan “Çöktürme Planı” na  vurgu yapan Çelik, bu planın hala devrede olduğunu söyledi. Çelik, “Çöktürme planı çerçevesinde demokratik siyaseti tasfiye etme, Kürt siyasal hareketini, askeri yenilgiye uğratmak ve Kürdün meşru demokratik taleplerini bir kez daha inkar ederek, direnen güçleri ortadan kaldırma stratejisi izleniyor” diye belirtti.   ‘BARZANİ İLE SAVAŞI PLANLADILAR’   Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu minvalde önce Neçirvan Barzani ve Mesrur Barzani’yi Ankara’ya davet ederek onlarla savaşı nasıl yürüteceklerini planını çizdi. Birinci nedeni Kürt ve Kürdistan karşıtlığıdır. İkincisi ise Türkiye’de çok derin bir ekonomik kriz var, siyasal kriz söz konusu, yönetemiyorlar. Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizliğin sürdüğü Türkiye’de insanlar mevcut iktidara rıza vermeyecek kadar mutsuzlar. Bir yandan o mutsuzluğu ötelemek bir yandan ekonomik krizi gündem dışında tutarak Türkiye halklarını kendi mutlak iktidarına yedirmek istiyor.”   ‘KDP VE BARZANİ İŞGALE İZİN VERİYOR’   KDP’nin rolünü işbirliğini aşan bir durum olduğunu vurgulayan Demir, “KDP, Türkiye’nin Başur’da yayılmasının payandası konumuna geldi. KDP, Güney Kürdistan'a mevcut iktidarın 40 üzerinde üst kurmasına ve karargâhlar açmasına neden olmuştur. Son yıllarda Diyarbakır’dan, Malatya'dan kalkan savaş uçaklarının Başika'dan kalkmasını kolaylaştıran bir altyapı hizmeti sundu. Oralardan her gün Kandil bölgesi SİHA ve İHA’lar ile denetim altında tutulmak isteniyor. Ulaşım yolları Roj Peşmergeleri tarafından kontrol altında. Havadan Türk devletinin savaş uçakları Güneye bağlı Kürt köylerini bombalıyor. Neçirvan Barzani ve Mesrur Barzani bu işgale itiraz etmek yerine PKK’nin oradaki varlığını gerekçelendirerek Türk devletinin işgalini meşru gören söylemlerde bulunuyor” diye konuştu.    ‘SAVAŞ SUÇLARINA GÖZ YUMULUYOR’   Tüm devletçi sistemlerin çıkar ve menfaat üzerine kurulu olduğunu hatırlatan Çelik, Kürlerin statüleri olmadığından batılı devletlerin, Türkiye’nin Kürtlere karşı uyguladığı savaş suçlarına karşı sessiz kaldığını söyledi. Çelik, “Kürtlere karşı savaş suçunun işlenmesi ya da başka bir hak ihlaline uğraması kimsenin umurunda değil. Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Uluslararası Adalet Divanı, Lahey bu saydığımız uluslararası kurumlarda meşruiyetini kaybetmiştir. Hak ve haklının yanında olmak yerine devletçi sistemin iktidarını koruyan kendilerine bütçe sağlayan ülkelerin stratejilerini korumakla görevli bulunuyorlar. Bizim burada çıkarmamız gereken ders; BM, NATO, AB başta olmak üzere uluslararası ilişkileri sürdürelim fakat meşru haklarımızın gasp edildiğini katliam ve soykırımlar tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzu içeren diplomatik ilişkiler sürdürelim” dedi.     ‘SOYKIRIM TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ’   “Biz güç olup meşru haklarımızın etrafında kenetlenip birlikte mücadele etmezsek yine bizi aldatmaya kandırmaya devam edecekler” diyen Çelik, şunları söyledi: “Kürtler dört parçada bir soykırım tehlikesiyle karşı karşıyadır. Kadın kırımı, ekolojik, toplumsal ve siyasal kırım bu coğrafyada yaşayan bütün halkları ve inançları bekleyen en büyük tehlikedir. Bu yüzden kimsenin rengini kimliğine diline bakmaksızın, öncelikle Orta doğuda yaşanan bu savaşçı politikalara karşı durmalıyız. Bu anlamıyla meşru , demokratik taleplerin yanında olmayı görev bilmeli ve faşizme karşı demokrasi mücadelesinde birlik olmalıyız. Özellikle Kürtler, dört parça Kürdistan’da parti gözetmeksizin, KDP dışındaki bütün siyasi partileri, örgütleri, feminist ekoloji hareketleri bu savaş dur diyebilmeli. Gün dayanışmanın, ortaklaşmanı ve birlikte mücadele etmenin gündür. Başka da yol yoktur.”   MA / Esra Solin Dal