Üç yılı aştı: CPT’nin İmralı’ya gitme zamanı geldi 2022-04-22 11:18:47 İSTANBUL - CPT’nin 3 yılı aşkın bir süredir İmralı Cezaevi’ni ziyaret etmediğine dikkat çeken Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez, “CPT’nin İmralı’ya gitme zamanı geldi” dedi.   İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde 23 yıldır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan tam 394 gündür haber alınamıyor. Avukatları en son 7 Ağustos 2019 tarihinde görüşürken, Öcalan ile kurulan en son temas kardeşi Mehmet Öcalan ile 25 Mart 2021 tarihinde yapılan ve yarıda kesilen telefon görüşmesi oldu. Başta avukatları olmak üzere ulusal ve uluslararası düzeyde çeşitli kurum ve kuruluşlara haber alınamama durumunun ortadan kaldırılması için girişimlerde bulunulurken, yine ulusal ve uluslararası çapta Öcalan’ın özgürlüğü için kampanyalar yürütülüyor.   Asrın Hukuk Bürosu avukatları ise haber alınamama durumuna dair Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’ne (CPT) başvuruda bulunarak, işkence ve kötü muamele uygulamalarının son bulmasını istedi. Avukatlar başvuruda, mevcut haber alamama hali ile işkence yasağını sistematik bir şekilde ihlal eden tutulma koşulları ve meydana gelen diğer gelişmelerle ilgili bilgilendirme talebinde de bulundu.   TECRİDİN ZİRVE HALİ   Öcalan’ın avukatlarından İbrahim Bilmez, İmralı’dan haber alınamama hali ve ağırlaştırılmış tecride dair değerlendirmelerde bulundu. Bilmez, Öcalan ve İmralı’daki diğer müvekkillerinden haber alamadıklarını belirterek, sağlık ve güvenlik koşulları ile yaşanan hak ihlallerine dair bilgi alamadıklarını söyledi. Haber alınamama halini, tecridin zirve yaptığı bir nokta olarak değerlendiren Bilmez, bu halin ortadan kaldırılması için daha çaba sarf edilmesi gerektiğini vurguladı. Bilmez, “Hem hukuken hem siyaseten ve demokratik yollardan her yolu denemek gerekiyor. Başvurabileceğimiz bütün mercilere başvuru yapıyoruz. Uluslararası ve ulusal düzeyde yargısal ve idari mercilere, kurumlara başvurular yapıyoruz” dedi.   İMRALI’DA EMSALSİZ DİRENİŞ    Haber alınamama halinin zorbalık ve hukuk tanımamazlık olduğunu ifade eden Bilmez, “İmralı’da devlet 99’dan beridir sadece tecrit uygulamakla kalmıyor. Orada yeni yönetim tekniklerini geliştiriyor ve bu yönetim tekniklerini de sonra bütün Türkiye’de uyguluyor. Bunu 20 yıldır yaşıyoruz. Bu yönetim teknikleri; kendi kanunlarını ve hukukunu tanımamaktır. Fakat İmralı’da bu tecride ve bu yönetim tekniğine karşılık büyük ve emsalsiz bir direniş var. Sayın Öcalan 22 yıldır bu politikalara karşı diz çökmedi hep direnmeye devam etti. Ama buna mukabil İmralı’daki direnişin bir benzeri Türkiye’de var dersek, çok gerçekçi olmaz. Nasıl ki İmralı’da bir direniş varsa, Türkiye de bu hukuksuzluğa ve yeni yönetim tekniğine karşı demokratik bir direniş sergilenmesi gerekiyor” diye belirtti.   HABER ALINAMAMA HALİ    CPT’nin Öcalan’ın İmralı’ya getirildiği 1999 tarihinden beri 3 yılda bir ziyaret gerçekleştirdiğini belirten Bilmez, son ziyaretinin üzerinden 3 yılı aşkın bir sürenin geçtiğine dikkat çekti. Bu nedenle CPT’nin İmralı’ya gitme zamanın geldiğini vurgulayan Bilmez, 2020 yılında İmralı’ya dair açıkladığı rapora değindi. Bilmez, şunları söyledi: “Raporda İmralı’da gördüğü hukuka aykırılıklar ile birçok ihlali ve yapılması gerekenleri ayrıntılı bir şekilde yazdı. O raporda CPT ilk defa haber alamama meselesine değinmişti. Haber alamama halini ‘incommunicado’ olarak tanımlamıştı. Bu durum bir kişiden uzunca bir süre hiçbir şekilde haber alamama hali demek oluyor. Tam da Sayın Öcalan ve diğer müvekkillerin içinde bulunduğu duruma uyuyor. Bu konuya ilişkin BM İnsan Hakları Komitesi’ne yapılan bazı başvurular var. BM İnsan Hakları Komitesi de aslında AİHM gibi bir insan hakları koruma mekanizmasıdır. Buraya yapılan başvurularda BM’nin incommunicado ile ilgili verdiği emsal kararlar da var. Bu kararlarda da başvurucuların durumu, Sayın Öcalan ve diğer müvekkillerimizle benzer durumda. Hatta daha kısa süreler için bile ihlal kararı vermiş.”   İMRALI’DA YASA VE HUKUK YOK   Keyfi kararlarla Öcalan’a disiplin cezası verildiğini dile getiren Bilmez, CPT’nin de raporlarında aile görüşünü engellemek için disiplin cezaları verildiği yönünde tespitlerinin olduğunu hatırlattı. Avukat görüş yasağının da İnfaz Hakimliği kararı ile alındığını belirten Bilmez, bu kararların gerekçesini dahi bilmediklerini söyledi. Bilmez, “Bizden gizlendiği için buna gerekli şekilde müdahalede edemiyoruz. Bu disiplin cezaları neden verilmiş, orada ne olmuş, nasıl bir olay vuku bulmuş yada bir şey olmadığı halde mi verilmiş ceza bilmiyoruz. Buna rağmen gerekli itirazları yaptık. Ama zamanında öğrenebilsek, bu süreçten dışlanmazsak, belki gerekli müdahaleyi sağlıklı bir şekilde yapacaktık ama bu da sağlanmadı. Avukatlar tamamen dışlanmaya çalışılıyor bu süreçten. Bunun kendisi başlı başına bir hukuksuzluktur. Sayın Öcalan ve diğer müvekkillerimiz bu süreçlere itiraz etmemişler. Çünkü artık hukuka, yasalara bir inançları kalmamış. Bu kararların siyasi olduğunu onlarda biliyor ve eminler. Bu da aslında hem bize hem de topluma bir mesajdır. Artık burada hukuk ve yasa yok demek oluyor” ifadelerini kullandı.   CPT İLE GÖRÜŞME TALEBİ   Bilmez, CPT ile yüz yüze görüşmek için randevu talebinde bulunduklarını belirterek, “Yüz yüze görüşürsek, raporlarda yazdıklarımızı daha net ve açık bir şekilde ileteceğiz. CPT’nin yeniden ziyaret etmesini talep edeceğiz. Avukat ve aile görüşü, telefon görüşü iletişim haklarının önündeki engellerin kaldırılması için gerekli girişimlerde bulunmalarını isteyeceğiz. Aynı zamanda BM İnsan Haklarını Koruma mekanizmaları var. Bu mekanizmalara ilişkin başvurular yapmayı önümüzdeki günlerde planlıyoruz” dedi.   UYGULAMALARIN SİYASİ AYAĞI    İmralı’daki uygulamaların hukuken açıklanamayacağını, arkasında siyasi kararların olduğunu belirten Bilmez, “Bu da Kürt meselesinin demokratik, barışçıl yollarla değil de güvenlik politikaları ile çözülmeye çalışılması meselesidir. Fakat bunun da sonuç almadığını biz İmralı sürecinde 22 yıldır görüyoruz. Hatta Türkiye Cumhuriyet’in kuruluşundan beri görüyoruz. Sayın Öcalan’ın Kürt meselesine demokratik ve barışçıl çözüm çizgisi var. Ve bunu Sayın Öcalan, İmralı’daki koşullara rağmen çok tutarlı bir şekilde sürdürdü. Son haber alabildiğimiz zamana kadar da sürdürdü. Barış ve demokrasi için hazır olduğunu ve neler yapabileceğini söyledi” diye belirtti.    SINIR ÖTESİ OPERASYON   Türkiye’nin başlattığı sınır ötesi operasyonun da İmralı’da yürütülen politikaların sonucu olduğunu belirten Bilmez, “Seçim hesapları yapılarak gerçekleştirilmiş bir operasyon olabilir ama sonuçta bu Türkiye’ye kazandıracak bir girişim değildir ve kaybettirecektir. Bu sadece Türkiye halklarına bedel ödetmek anlamına geliyor. Zaten bozuk olan ekonominin daha da bozulacağı anlamına geliyor. Bu konuda aslında muhalefete de düşen görev var. Nasıl ki tecride karşı ses çıkarması gerekiyorsa, bu savaş politikalarının da kabul edilmemesi gerekiyor. Muhalefetin, hükümetin bu politikalarına eklemlenmemesi gerekiyor” diye konuştu.    ‘NEWROZ TÜRKİYE İÇİN ŞANSTI’   Newroz’da Öcalan’ı milyonların sahiplendiğini vurgulayan Bilmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Newroz’da açığa çıkan tablo, Türkiye Cumhuriyeti için bir şanstı. Newroz, Kürt halkının Sayın Öcalan’ın arkasında olduğunu gösterdi. Sayın Öcalan’ın arkasında durması neden şanstır? Çünkü Sayın Öcalan’ın perspektifi ortada. Bütün Türkiye’ye kazandıracak bir perspektifi var. Sayın Öcalan barışçıl yollarla Kürt meselesinin çözümünü savunuyor. Demokratik yollardan en gerçek şekilde çözümü savunuyor. Bunun içinde tırnağı ve dişiyle uğraşıyor. İmralı’daki o hücrede 22 yıldır bunun için uğraşıyor. Yoksa o koşullarda yaşamanın hiçbir anlamı yok. Tabutluk gibi bir yerde yaşıyor. Newroz’da çıkan mesajın kıymetinin devlet tarafından da bilinmesi gerekiyor. O büyük ve önemli bir mesajdı. Kürt tarafı demokratik barışçıl yollarla çözüme hazırım diyor. Umarız bu mesaj iyi algılanır.”   MA / Diren Yurtsever