Işık: Türkiye kendi geleceği açısından riskli bir oyuna girdi 2022-04-21 09:36:39 MERSİN - Türkiye'nin saldırı ile kendi geleceği açısından riskli bir oyuna girdiğini belirten gazeteci Fehim Işık, “Kürtler uzun erimli bir mücadeleden geliyor. Tüm saldırılarda Kürtler, teslim olmadan başarı ile çıktı” dedi.  Türkiye’nin 23 Nisan 2021 yılında başlatıp sonuç alamadığı ve 17 Nisan 2022 günü KDP’yi de dâhil ederek Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki Zap, Metîna ve Avaşîn’e yönelik başlattığı yeni saldırı, 5’inci gününde. Operasyona tepkiler artarken, uzun yıllar boyunca Federe Kürdistan Bölgesi’nde kalan ve Kürt ulusal birliğine dair kimi çalışmalarda aktif yer alan gazeteci Fehim Işık, Türkiye ve KDP’nin askeri operasyona dair konuştu.    Işık, Türkiye’nin yeni operasyonla amaçladığı şeyin, Kürtlere diz çöktürmeden öte, Kürtleri teslim almaya dönük bir yaklaşım olduğunu belirtti. Işık, “Hulusi Akar’ın (Savunma Bakanı) iki gün önce ‘Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı operasyonunu yapıyoruz’ demişti. Belli ki bu sefer kendilerince bir sonuç almaya çalışıyorlar” dedi.   ‘YENİ BİR SALDIRI KONSEPTİ DEVREDE’   Işık, Akar’ın "Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı operasyonu" dediği operasyonun Kürtlerin içinde KDP üzerinden alınan bir destekle yapıldığına dikkat çekti. Işık, “Türkiye, KDP’den aldığı destekle, Kürtleri teslim alma yaklaşımına girdi. Ne yazık ki bu bir gerçek. Bu operasyonla Medya Savunma Alanları, Şengal, Mahmur ekseninde kendilerince PKK’ye yakın gördükleri özerk bölgeler ile Rojava’nın işgali amaçlanıyor. Rojava’ya da sadece askeri boyutuyla değil, siyasi boyutuyla da bir saldırı hazırlığı içerisindeler. Türkiye’nin son dönemlerde Suriye’de Esad rejimi ile yaptığı görüşmeye dönük planların sarayda yapıldığı ve bu konu ile ilgili adım atmaya hazırlandıklarını, hatta Rusya’nın çok açık bir şekilde Türkiye üzerinden yeniden Rojava yönetiminin tehdit etmeye başladığına dair de sahada önemli bilgiler geliyor. Tüm bunları birlikte düşündüğümüzde, yeni bir saldırı konsepti devrede olduğu görülüyor” şeklinde konuştu.   ‘KÜRT DÜŞMANLIĞI YAKLAŞIMI’   Türkiye’nin Neo-Osmanlı hayalinin devam ettiğini belirten Işık, operasyonun tamamen Kürt düşmanlığı üzerinden sürdüğünü, işgal boyutunun yanında bir de iç siyasetin Kürt düşmanlığı üzerinden konsolide edilme amacını taşıdığını söyledi. Işık, “Bakın bunun etkilerini de hemen gördük. CHP-İYİ Parti ve diğer partiler, AKP-MHP etrafından esas duruşuna geçtiler. Bu konuda bilindik Kürt düşmanlığı dışından hiçbir yaklaşım sergilemediler. Üstelik CHP tezkereye ‘hayır’ oyu verdiği halde, operasyona sonuna kadar destek vereceğini genel başkanları aracılığı ile ifade etti” dedi.   AKP VE CHP’YE VERİLEN ROLLER   2015 yılından beri bir devlet stratejisinin yaşama geçirildiğini ve bu stratejinin birincil rolün AKP’ye verildiğini, yan rollerin de bir şekliyle CHP ile diğer statükocu muhalefet üzerinden devam ettirildiğini söyleyen Işık, 2015 yılından sonra yaşama geçirilen devlet stratejisi ile Üçüncü Yol’un belirleyiciliğine saldırıldığının altını çizdi. Işık, “7 Haziran seçimleri esasen Türkiye’nin statükosunun değişeceğini çok somut işaretiydi. AKP iktidarı kaybetmişti. HDP ve HDP ile birlikte Türkiye’nin diğer ötekileri ‘biz de varız’ demişlerdi. Ondan sonra geliştirilen konsept, savaş konseptiydi ve savaş konsepti ile birlikte 1 Kasın itibariyle yeniden bir dizayn yapıldı. CHP hiçbir zaman bu statükonun dışında bir davranış geliştirmedi. Bir şekliyle bu Türkiye’nin gidişatında kilit rol durumuna gelen Kürtlerin ya da daha geniş olarak Üçüncü Yol siyasetini savunanların belirleyici olmamasına dönük saldırlar geliştirdiler. Onunla birlikte AKP bu durumu kendi lehine kullandı. Sonuç itibariyle bugün yaşananları da AKP-MHP yapıyor. Bunlar devleti yöneten Ergenekon’cu ya da işte MHP ile kendi cismini bulan faşist anlayış diğer taraftan yeşil Kemalizm diye tanımlayabileceğimiz AKP, birlikte bir konsept yaşama geçiriyor” ifadelerini kullandı.   CHP, MESAJI VERDİ   Işık, AKP ile MHP’nin arkasına dizilen muhalefet partilerinden başta CHP olmak üzere muhalefetin verdiği mesajın Kürt sorunu noktasında AKP ile aynı yöntemi kullanacakları olduğunu söyledi. Işık, “AKP-MHP ile koşullar üzerinden güvence oluşturuyorlar. Bu da toplumdaki milliyetçiliği konsolide eden, dolayısıyla Kürtler başta olmak üzere Türkiye’deki tüm farklılıklara düşmanlığı büyüten bir siyaset” tespitini yaptı.   ‘TÜRKİYE MİSAKİ MİLLİ YAKLAŞIMINDA’   NATO, Rusya ve diğer hegemonik güçlerin kendilerine göre yaratmak istedikleri sistemlerde kendilerine benzer güçler ve yapılanmalar oluşturmak istediğini ifade eden Işık, söz konusu güçlerin Kürtlere yönelik politikalarının da bundan ibaret olduğunu söyledi. Işık, şöyle devam etti: “Şimdi görünen o ki, bu yapılanmayı daha çok KDP üzerinden yaşama geçirmek istiyorlar. Bakın Bölge Başbakanı Mesrur Barzani, Türkiye’ye geldi ve sonrasında Medya Savunma Alanlarına ağır bir saldırı başladı. Hemen peşinden İngiltere’ye gitti ve İngiltere’de Ruters’e masadaki temel meselenin Rusya’ya alternatif doğalgaz kaynaklarının Avrupa’ya nasıl taşınacağına dönük planlamalar yapmışlar. Uzun zamandır bu konuşuluyor. Kürdistan ve Irak’taki doğalgazın Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı bir konsept üzerinden Avrupa’ya taşınmasına dönük bir plan ve çaba içerisinde oldukları belli. Bu arayışlarını Kürtler üzerinde de sürdürüyorlar. Dolayısıyla Kürtlere dönük politikaları da bu temelde gidiyor. Şimdi Türkiye’de burada temel kilit noktalardan biri. Temel kilit noktalarından biri olan Türkiye’nin aynı zamanda Kürtlere dönük bir başka siyaseti var. Yani Neo-Osmanlı dediğimiz siyasette, henüz bunlar vazgeçmiş değiller. Bu enerji kartlarını yeniden oluştururken, bir bütün olarak bu enerji sahalarını Türkiye Misakı-Milli adı altıda, kendi kontrolüne dönük bir yaklaşım içerisinde."   KDP TÜRKİYE’YE BAĞIMLI   KDP’nin Türkiye ile ileri düzeyde ticari ilişkiler içine girdiğini aktaran Işık, KDP’nin hem merkezi hükümetten ayrı hem de Güney Kürdistan Hükümeti'nden ayrı şekilde ve farklı şirketler üzerinden Türkiye ile büyüt petrol ticareti yaptığını söyledi. Işık, “Bu petrol ticaretinden elde edilen gelirler, gayri resmi gelirlerdi. Bunlar hiçbir zaman resmiyette gösterilmedi. Şimdi bu çıkar ilişkisi arttıkça, bu siyasetten bağımlılığı da beraberinde getirdi. Oradaki halktan kopuş, kendi hegemonyasını otoriteye dayalı zemin üzerine kurma eğilimiyle birlikte, Türkiye’ye bağımlı ilişkisi içine girdi. Şimdi bu ilişki, artık geri dönülmez bir noktada. KDP arzu ederse elbette bunu yapabilecek durumda ama bunu yapabilecek güç ve birikime sahip değil. Çünkü Türk devleti hem siyasi hem de askeri hem de ekonomik olarak Güney Kürdistan’a yerleştikten sonra çok ciddi adımlar attı” diye konuştu.    ‘HALK DURUMU TERSİNE ÇEVİREBİLİR’    Türkiye’nin Güney Kürdistan topraklarında 30’un üzerinde askeri üssü bulunduğunu belirten Işık, şöyle konuştu: “Bunun yanı sıra ekonomik olarak bölgeyi bir bütün olarak kontrolü altına almış. Girdiğiniz en küçük dükkânda bile Türkiye’den gelen ürünler var. İstihbarat anlamında da baktığınızda, Güney Kürdistan’da yol kontrolü yapabilecek kadar güçlenmiş bir Türk istihbaratından söz ediyoruz. Şimdi bu normal bir durum değil. Buna karşı da çok ciddi tepkiler var. Bu tabloyu tersine çevirecek olan da hiç kuşku yok Güney Kürdistan halkıdır. Emin olun Güney Kürdistan halkı bu tablodan memnun değildir. Hele son dönemlerde ayyuka çıkan milyar dolarlar, villalar, yatlar, özel uçaklar ortaya çıkınca bu rahatsızlık kat be kat arttı."   ‘TÜRKİYE OTORİTEYİ KDP'DEN ALMIŞ’   Türkiye’nin Güney Kürdistan’ın belli kısımlarını zaten işgal ettiğine dikkat çeken Işık, “Yaklaşık iki ay önce Mezopotamya Ajansı’nda yayımlanan bir habere göre, bölge halkı kendi köylerine gitmek için KDP’den izin almaya gidiyor, ama KDP’de bölge halkını Türk MİT’ine yönlendirerek, ‘Onlar izin veriyorsa gidebilirsiniz’ diye Türk mitine yönlendiriyor. Yani zaten orada işgal edilmiş alanlar var. Otoriteyi KDP’den ve Peşmergeden almışlar ve bir bütün olarak bazı bölgeleri yönetiyorlar. Ormanları kesip götürüyorlar. Ama yarın eğer Türk devleti hedefini yaşama geçirebilirse, oraya Türkiye ve uluslararası güçler gelir işgal eder. Bu çok kolay değil fakat asıl amaçlarının tam işgal olduğunu görmekte fayda var" dedi.   ‘DURUM ÇOK RİSKLİ’   Işık, dikkat edilmesi gereken bir diğer durumun ise, "Türkiye birçok defa operasyon yaptı ve gerillayı yenemedi" şeklindeki söyleme sığınma olduğunu vurguladı. Gerillanın yenilmez bir güç olduğu gerçeğinin olduğunu, ancak tüm mücadelenin gerillanın omuzlarına yüklenilmemesi gerektiğinin altını çizen Işık, “Doğrudur. Gerilla çok ciddi direniyor ama toplumun diğer kesimleri bu tablo üzerinde Türkiye’nin yaşama geçirmek istediği politikayı, engellemeye dönük yeni yaklaşımlar gelişmezse, dünyanın her yerinde bu yaklaşıma karşı tepkiler gelişmezse, durum tersine dönebilir. Durum çok riskli. Türkiye çok büyük oyunlar ve hesaplar içerisinde. Ama bunu tersine çevirebilmekte, dünyanın her tarafından bu kirli politikalara tepki vermekle mümkündür. Türkiye kendisi açısında iktidarıyla muhalefetiyle gerçekten Kürtleri etkisiz kılabilecek ve kazanımlarını riske edebilecek yeni bir adıma yönelmiş. Bunu engellemek için de Kürtlere ve Kürt dostlarına çok ciddi sorumluluklar düşüyor” dedi.   ERDOĞAN’IN SEÇİM HESABI   Erdoğan, bu saldırı operasyonu ile bir başarı elde edemezse dahi, operasyonu başarı şeklinde gösterip, konsolide ettiği milliyetçilik üzerinde seçime gitme ve böylece desteğini arttırma adına akıllara gelebilecek her türlü riski göze aldığını belirten Işık, “Benzer durumu 1 Kasım 2015 seçimlerinde gördük. Benzer tabloyu yeniden yaşama geçirmek için çaba gösteriyor. İktidar bunu yapabilir mi? Ya da Bu hedefi gerçekleştirebilir mi? Onu göreceğiz ama bunun için ciddi çaba sarf edecek. Aklınıza gelebilecek her türlü riski de almışlar. Bakın 17 Nisan’da başlayan saldırının ilk iki gününde, aralarında binbaşıların, üst teğmenlerin de olduğu yani 6 rütbeli ve 40’ın üstünde asker öldürülmüş. Yani kendi iktidarı için birçok şeyi rahat bir şekilde göze alabilir” şeklinde konuştu.   ‘TÜRK DEVLETİ İÇİN BÜYÜK RİSK’   Işık, yaşanan savaştan kaynaklı asker ölümlerinin artması durumunda muhalefetin bu durumu kendi lehine kullanmak adına, Garê sürecinde yaptığı gibi, operasyonu tepkiyle karşılayabileceğini söyledi. Işık, "Nihayetinde muhalefet de gidişatı bu savaş üzerinden kullanmak istiyor. Yani onlar açısından da çok riskli bir durumdur. Kürt siyasetçi Muhamed Pencevi, bu durumu çok net izah etmişti. Demişti ki, Bu savaş sonucu ne olursa olsun, sonuç itibariyle ortaya çıkardığı erimlerle birlikte düşündüğümde, sadece Kürt halkı için değil, Türk halkı için aynı zamanda Türk devleti ve hükümeti için de büyük bir risktir. Ben Pencevi’nin o sözlerine katılıyorum. Türk devleti kendi geleceği açısından da riskli bir oyuna girmiştir. Muhalefet ise yaşananları görmeyerek, bu riskli oyuna onay vermiştir. Erdoğan açısından düşünürsek, ben sadece Erdoğan tarafından yürütülen bir politika olduğunu düşünmüyorum. Yani belki onu bir şekliyle gösteriyorlar ama AKP-MHP-Ergenekon aklıyla oluşturulan iktidar cephesinin kendi derin dehlizlerinde yürüttüğü bir siyaset var. Devletin diğer kanadının da CHP-İYİ Parti dehlizlerinde yürüttüğü bir siyaset var. Ama esasen her iki tarafın da yürüttüğü siyasetin çöktüğünü görmekte yarar var” diye konuştu.     ‘KÜRTLER TESLİM OLMAMA KARARI ALDI’   Geliştirilen tüm bu saldırılarda, Kürtlerin teslim olmadan ve başarı ile çıktıklarını kaydeden Işık, şöyle konuştu: “Kürtler uzun erimli bir mücadeleden geliyor. 1925 yılından bu yana, Türkiye’de devlet siyaseti değişip, tekçilik üzerinden yürütülmeye başlayınca, Kürtler teslim olmama kararı aldı ve teslim olmadılar. Yani bugün sadece bir alanda geliştirilen bir askeri saldırı ile bir bütün olarak sonlanabileceğini, bitebileceğini, tasfiye edilebileceğini düşünmek; akla ziyan bir iştir. Ama nedir, Türk devleti kaybettiği psikolojik üstünlüğü elde etmek istiyor. Garê’de o psikolojik üstünlüğü alamadılar ve yıkıldılar. 23 Nisan 2021 yılından bu yana ağır bir saldırıya yöneldiler, hatta kimyasal silahlar dahi kullandılar ama yine istediklerini elde edemediler. Psikolojik üstünlüğü ele geçiremediler. Yine Newroz’da milyonlar alanlara çıkarak, çok net somut mesajlar verdi. Bu da iktidar için bir yıkım. Şimdi tekrar kendilerine psikolojik üstünlüğü ele geçirebilecekleri bir yaklaşım peşindeler. Bir arayış peşindeler. Ama bu Kürt halkının yürüttüğü uzun erimli mücadelenin günümüze yansıyan boyutunu değiştirmeye yetmez. Kürt halkı da siyasetiyle, birikimiyle deneyimli. Kazanımları itibariyle de geçmişteki boyutlarıyla değil. Onların derdi, 1927 yılından sonra Ağrı Dağı'na bir tabut üzerinden karikatür yapmışlardı. Hayali 'Kürdistan burada metfundur' mantığını aynı şekilde tekrar düşünüyorlar ama artık yapabilecekleri bir şey yok. Çünkü artık cin şişeden çıktı.”   MA / Selman Güzelyüz