Diyarbakırlılar: Irkçılık yapanlar kendilerine Müslüman dememeli 2022-04-13 09:06:22 DİYARBAKIR - Ulu Cami bilgilendirme panosunda Kürtçeye yer verilmemesine Diyarbakırlılar, “İslamiyet adı altında dil, din, ırk ayrımı yapan kişiler kendilerine Müslüman dememeli” sözleriyle tepki gösterdi.  Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde bulunan ve her yıl on binlerce turistin ziyaret ettiği Ulu Cami’nin girişine Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından konulan "bilgilendirme panosunda”, Türkçe, İngilizce, Arapça ve Rusça yer aldı ama Kürtçeye yer verilmedi. Panoda Kürtçeye yer verilmemesine yurttaşlar “Bu ülkenin gerçek sahipleri Kürtlerdir” diyerek tepki gösterdi.       KÜRTÇE KABUL EDİLMİYOR    Cemaatinin büyük çoğunluğu Kürt olmasına rağmen Ulu Cami’de Kürtçeye yer verilmemesini tepki gösteren yurttaşlardan Tahsin Sever, Kürtçe konuştuklarını ve konuşmaya da devam edeceklerini söyledi. Kürtlerin “başka dile” ihtiyacının olmadığını söyleyen Sever, “Bu topraklar bizlere ait. Burada Türkçe, Arapça, Rusça ve İngilizceye yer veriliyor, niye Kürtçeye yer verilmiyor? Asıl Kürtçenin olması lazımdı. Yüzyıllardır bizim anadilimizi bizlere bile yasak etmişler. Bizim dilimizi ve varlığımızı kabul etmiyorlar. Biz, dilimizin var olması için mücadelemize devam edeceğiz. Bu topraklar ve bu dil için insanlar bedel ödemiş, bunu onlar da biliyor. Burası Allah’ın camisi, kimsenin dilini sınıflandıramazlar burada, bu İslamiyet’te de yoktur. Dünyada ne kadar dil, din, ırk varsa hepsini Allah yarattı. Bu, bize yapılan bir zulümdür. Kimliğimizi, varlığımızı ve dilimizi kabul etmiyorlar. Türkiye’de Afganlar ve Suriyeliler için bilgilendirme tabelaları bulunuyor. Ama bu ülkede yaşayan Kürt halkının dili ve kimliği yok sayılıyor” diye konuştu.   Raif Kartal adlı yurttaş ise, “Camileri bile artık kendilerine göre yapıyorlar, çünkü dinde sınıflandırma olmaz. Kürtçe bir gün Allah’ın izniyle özgür kılınacak” sözleriyle tepkisini dile getirdi.   'KENDİ DİNLERİNİ YARATTILAR'   Diyarbakır’ın sahabeler kenti olduğunu ifade eden Mehmet Çiçek, İslamiyet’in yayıldığı ilk coğrafyalardan birinin Diyarbakır olduğunu vurgulayarak, “Fakat İslam şimdi tamamen değiştirilmiş, şimdi kişiler kendi yarattıkları dini, topluma dayatıyor” diye belirtti.    Kürtlerin kendi kimliklerini güçlü bir şekilde savunmamalarının bu durumun nedenlerinden biri olduğuna işaret eden Çiçek, “Bugün biz Kürtlerin kimliklerinin inkâr edilmesi ve Kürtlerin yok sayılıyor olması durumunu biz kendimiz de yarattık” diye kaydetti.    'BU ZİHNİYET EVVELDEN BERİ VAR’   Sistemin kuruluşundan beri Kürtçeyi yasakladığını hatırlatan Hüseyin Tanişer, “Bu ülkede bütün dillerle konuşabilirsin, fakat söz konusu Kürtçe oldu mu suçlu durumuna düşüyorsun” diyerek, şöyle devam etti: “Bu durum İslamiyet’e aykırıdır. Sadece İslamiyet’e değil, hiçbir dinde bu durum yoktur. İslamiyet adı altında dil, din, ırk ayrımı yapan kişiler kendilerine Müslüman dememeli. Türkiye kendi İslamiyet’ini, kendi dinini uyarlamış, gerçek İslamiyet’e göre gitmiyor. Erdoğan İslam adı altında insanları kendine doğru çekiyor. Türkiye’de önceden biraz Müslümanlık vardı, o da Erdoğan’ın gelişiyle ortadan kalktı. Bunların evvelden beri bu zihniyeti vardı.”   ‘BEN KÜRDÜM, TÜRKÇE BİLMİYORUM’   Tepkisini “Ben Fatiha’yı Türkçe ya da Arapça okumak zorunda değilim” sözleriyle dile getiren Bediüzzaman Ergün, anadilinin Kürtçe olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Ben dualarımı Kürtçe okuyacağım, çünkü benim dilim Kürtçe ve herkes kendi dilinde okusun, bizler bu coğrafyada var olduğumuzdan beri Kürtçe konuşup, Kürt olarak yaşayacağız. Türkçe bilmiyoruz, çünkü bizim dilimiz Kürtçedir. Biz Kürt’üz, bizler Kürtçe konuşuruz ve bu yasak olmamalı.”   Hem Diyarbakır’daki nüfusun hem de Ulu Cami cemaati Kürt olmasına rağmen bilgilendirme tablosunda Kürtçeye yer verilmemesindeki çelişkiye işaret eden Ergün, şöyle konuştu: “Herkesin burada Kürtçe konuşmasına rağmen tabelada bütün dillere yer verilmiş, Kürtçeye yer verilmemiş,  böyle bir şey olamaz. Camide dil sınıflandırması olmamalı, herkes kendi anadilini konuşmalı. Diyarbakır’da bulunan insanların çoğu Kürtçe biliyor ve konuşuyor. Biz bu sistemi kabul etmiyoruz, bizi görmezden geliyorlar, haksızlık yapıyorlar. Burada İngilizce, Arapça konuşanlar var, kim onlara karışıyor ki, kimse de bize karışmamalı. Biz insanız, Müslümanız ve Kürt’üz.”    ‘BURADA KÜRTLER VARDI’   Bilgilendirme panosunda Kürtçeye yer verilmemesinin haksızlık olduğunu dile getiren İdris Kapar, şunları söyledi: “Bu memleketin asıl sahipleri Kürtlerdir. Kürtler burada olduğu zaman tek bir Türk bile burada yoktu. Kim ne derse desin, bu memleketin asıl evlatları Kürtlerdir. Milletin ağzını kapatmaya çalışıyorlar, konuşan herkesi tutukluyorlar. Kebapçıyı, oduncuyu, gerçekleri halka taşıyan herkesi ‘terörist’ yaptı, Kürtçe konuşanı, Kürt olan herkesi ‘terörist’ yaptı. Adaletin olmadığı bir yerde hiçbir şey de olmaz. Mevcut hükümetin tek derdi, ne varsa çalıp süpürmek.”   ‘HAK HUKUK YOK’   Ülkede hak ve hukukun olmadığının buradan belli olduğuna dikkat çeken Bahattin Topal da, şunları kaydetti: “Burası Diyarbakır ve herkes Kürtçe konuşuyor, o tabelada asıl Kürtçenin olması gerekir. Din üzerinden insanları kandırıyorlar. Benim ömrüm bitti ve bu güne kadar Türkiye’de adalet görmedim. Bu devlet fırsatçı ve ırkçı bir devlettir. Cumhurbaşkanın talimatıyla binlerce suçsuz insan yakalanıyor, fakat kendisi ne hakkı ne de hukuku uyguluyor. Devlet bizi kandıramaz artık, çünkü biz gözlerimizi açmışız.”