SES davasında ‘şal’ tutukluluğa devam gerekçesi yapıldı 2022-04-06 15:01:56 ANKARA - SES davasında konuşan avukat Öztürk Türkdoğan, savcılık ifadeleri alınmadan hazırlanan iddianamenin iade edilmesi gerektiğini söyledi. Tutuklu SES eski Eş Genel Başkanı Gönül Erden, sendikal faaliyetlerinin illegalize edildiğini dile getirdi.   Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı ve Merkez Yürütme Kurlu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 8 sendikacı hakkında açılan davanın ilk duruşması, Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. Açılan dava kapsamında SES eski Eş Genel Başkanları Gönül Erden ve Bedriye Yorgun, SES Eş Genel Başkanı Selma Atabey, eski MYK üyeleri Belkıs Yurtsever ve Fikret Çağlayan, sendikanın Ankara Şubesi eski yöneticileri Rona Temelli, Erdal Turan ve Ramazan Taş, “örgüt yöneticiliği”, “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılanıyor. Dava kapsamında Erden tutuklu, diğer sendikacılar ise tutuksuz yargılanıyor.   Duruşmayı Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Habip Eksik, Kamu Hizmetleri Federasyonu (PSI), Avrupa Kamu Hizmeti Sendikaları Federasyonu (EPSU) ve İngiliz Kamu Sendikaları Birliği’nden (UNISON) temsilcilerin yanı sıra, birçok sendika ve sivil toplum örgütü yöneticileri katıldı.   ‘HUKUKA AYKIRI DELİL TOPLANDI’   Çok sayıda avukatın da yer aldığı duruşma, kimlik tespitiyle başladı. Söz alan avukat İddamin Karahancı, dosyada müvekkillerin evlerinde el konulan dijital materyallerin hukuka aykırı bir şekilde incelendiğini belirterek, “Şifre çözülemezse el konulabilir. Ama tutanaklarda şifrenin çözülmediğine dair bir bilgi verilmeden el konulmuş. El konulduktan sonra da avukatlar olmadan inceleme yapılmış ve tutanak tutulmuş. Ama Yargıtay, kararında net olarak ‘yedekleme yap, eğer kendisinin, yakının ya da avukatın huzurunda imaj almadıysan, en kötüsü hakimin yanında alacaksın’ diyor. Bu şekilde yapılmadığı için hukuka aykırı deliller elde edilmiş durumda” dedi.    Avukat Karahancı, imaj alımına dair hukuk maddelerine ilişkin Anayasa ve Yargıtay kararlarını hatırlatarak, söz konusu delillerin dosyadan çıkarılmasını talep etti.   UYGUNLUĞU MAHKEME İNCELEYECEK!    Avukatın talebine dair mütalaasını açıklayana iddia makamı, delillerin dosyadan çıkarılmasının reddedilmesini istedi. Mahkeme başkanı da Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) uygun bir şekilde toplanıp toplanmadığının incelenmesinin mahkemece yapılacağını belirterek, talebi reddetti.    ‘SES MUHALİF BİR SENDİKADIR’   Tutuklu yargılanan Gönül Erden, SES’in üyesi ve son iki dönem eş genel başkanlığı görevini yürüttüğünü anımsattı. Erden, “Sendikamın örgüt talimatları doğrultusunda faaliyet yürüttüğü iddialarını kesinlikle kabul etmiyorum. Sendikanın, eylem etkinliklerine, çalışmalarına, kurumsal işleyişine baktığınızda, bunun olmadığını göreceksiniz. Sendikalar, kuruluş amaçları doğrultusunda muhaliflerdir. Birçok hakları korumakla ve geliştirmekle yükümlüdürler. Tek başına bu bile muhalif olmayı gerektiren bir sebeptir. SES de muhalif bir sendikadır, muhalif kimliğiyle de şimdiye kadar mücadelesini yürütmüştür” diye belirtti.   SAĞLIK ALANINA ETKİLERİ    Tüm çalışmalarının açık ve şeffaf bir şekilde yürütüldüğünün altını çizen Erden, tüzüğünün ve yapılan seçimlerin valilik tarafından onaylandığını vurguladı. Sendikanın bağımsız bir kurum olduğunun net ortada olduğunu dile getiren Erden, “Biz sağlık ve sosyal hizmet alanında hizmet yürütüyoruz. Ülkede olan her şey sağlık alanını etkiliyor. Sağlık alanında yapılan uygulamalar da toplumun tamamını etkiliyor. Ülkedeki demokrasi ve barış da sağlık alanını etkiler. Biz yıllardır defalarca anlattık ve bugün geldiğimiz noktada itirazımı koyduğumuz pek çok konuda haklılığımız ortaya çıkıyor. Dönem dönem farklı kurum ve demokratik kitle örgütleriyle, siyasi partilerle faaliyet yürütürüz” dedi.    Sendika olarak salt bir muhalefet yapmadıklarını da vurgulayan Erden, görüş ve önerilerini bazen yaptıkları basın açıklamalarıyla bazen de hazırladıkları raporlarla açıkladıklarını kaydetti. Erden, sendikanın muhalif kimliğinden kaynaklı çalışmalarının illegalize edildiğini dile getirdi.   AÇIKLAMALAR DOSYADA   İddianamede yer alan suçlamalara dair konuşan Erden, salgın sürecinde cezaevinde alınması gereken önlemlere, tutuklulara yönelik taleplerini içeren açıklamalarının sadece bir kısmının alınarak dosyaya eklendiğini söyledi. Salgın sürecinde cezaevlerine ve göçmenlere dair yaptıkları açıklamaların da olduğunu kaydeden Erden, sağlık alanında yaşanan sıkıntılara dair yaptıkları açıklamaların da dosyaya eklendiğini söyledi. Sağlık emekçilerinin sayısının az olduğunu, bu sayıyla sağlık hizmetinin yürütülmesinin mümkün olmadığını ifade ettikleri açıklamaların da iddianameye eklendiğine dikkat çeken Erden, Mezopotamya Ajansı’na (MA) verdiği demeçte ise yine sağlık alanına dair sorunları dile getirdiğini belirtti.   498 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ   Salgına dair Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı genelgelere, uzun çalışma saatlerine, risklere dair birçok açıklama yaptıklarını da kaydeden Erden, “Risk bizim için ölümdü. 498 arkadaşımız hayatını kaybetti. Her biriyle belki yan yana çalıştık. Bu risk sıradan bir risk değildi. Biz yaşam hakkımızı talep ediyorduk. Kişisel koruyucu ekipman, önlük ama bunlara ulaşamıyorduk. Yaptığımız 5 anketin sonucuna göre her 4 sağlık emekçisinden biri koruyuculuğu yüksek olan maskeye erişemiyordu. Biz yaşatmak istiyorduk ama ‘yaşatmak için yaşamak istiyoruz’ dedik” ifadelerini kullandı.     YABANCI HEYETE UYARI   Erden, konuşmasına devam ettiği sırada mahkeme başkanı araya girerek, salonda bulunan yabancı heyeti uyardı. Heyete çeviri yapıldığı sırada dikkatinin dağıldığını söyleyen mahkeme başkanı, “Çevirinin yapılıp yapılmadığı beni ilgilendirmiyor” şeklinde konuştu.   ‘DTK DELEGESİ DEĞİLİM’   Savunmasına devam eden Erden, iddianamede olmamasına rağmen Demokratik Toplum Kongresi (DTK) delegesi olarak geçildiğine dikkat çekti. Mahkeme başkanı, önce “KCK” dedi ardından düzelterek, “HDK’nin Sağlık Komisyonlarından haberiniz var mıydı?” diye sordu. Erden, “Evet HDK’nin Sağlık Meclislerinden tabi ki haberim vardı” yanıtını verdi. Avukatlar, mahkeme başkanının “HDK” yerine “KCK” demesine tepki göstermesi üzerine, mahkeme başkanı “yanlışlık” olduğunu söyledi.    ‘YURT DIŞINA RESMİ DAVETLE ÇIKTIM’   DAİŞ’in saldırılarından kaçarak Federe Kürdistan Bölgesi’nin Hewlêr kenti yakınlarında kurulan kamplara ziyaretlerde bulunduklarını aktaran Erden, Avrupa’ya yaptığı yurt dışı ziyaretlerinin tamamının da resmi davetlerle gerçekleştiğini, bu ziyaretler sırasında uluslararası sağlık örgütlerinin organize ettiği etkinliklere katıldığını sözlerine ekledi.    BELGESEL SUÇLAMA KONUSU YAPILDI    Ev baskını sırasında el konulan eşyaların listesinin oldukça uzun olduğunu ama çoğunun kitaplardan oluştuğunu söyleyen Erden, “Eve gelen kolluk kendince sakıncalı gördüğü kitapları almış. Hiçbirinin toplatma kararı yok, bu konuda bir bilgi sahibi olmam da mümkün değil. Sendikamızın 20’nci yıl dönümüne dair yaptığı bir belgesel var. Bu belgesel de evden alınıp dosyaya konulmuş. Yine sendikamızın yaptığı ‘siyaha karşı beyaz’ belgeselinin CD’si var. Defter notlarım da alınmış. Hepsi sendikal faaliyetlerle ilgili notlar ama oradan tecrit ve Cizre kelimesini cımbızlayıp almışlar. Ama biz o dönem tecride dair yapılan açlık grevlerine dair fikrimizi açık bir şekilde ifade ettik. Saklı bir şey yok” diye aktardı.   DÜĞÜN FOTOĞRAFI DOSYADA   Erden, evde el konulan flaş belleklerdeki fotoğrafların tamamını kendi telefonundan aktardığını ve çoğunun Whatsapp gruplarından geldiğini söyledi. Erden, “Kız kardeşinin düğün fotoğrafında elinde tutuğu şalın yasa dışı olarak tariflenmiş. Resme baktığınızda da bir bayrak olmadığını göreceksiniz. Bu renkler Kürtlerin yüz yıllardır kullandığı ulusal renklerdir. Bunları düğünlerde, bayramlarda kullanırız. Bu şal da herhangi bir tuhafiyeden alınan bir şal” dedi.   MAHKEME BAŞKANINDAN GÜLDÜREN SORU   Mahkeme başkanının “Aile bireylerinin elinde yok sadece sizin elinizde var?” sorusu, salonda gülüşmelere ve “Halay başı” sözlerinin gelmesine neden oldu. Erden, “Düğün fotoğrafında benim elimde var, o fotoğraflarda aile bireylerinin elinde olmamasına girmeyeceğim bile” yanıtını verdi.   TELEFON GÖRÜŞMELERİ    Sendikanın eylem ve etkinliklerinin de iddianameye eklendiğini söyleyen Erden, “Ben sendika yöneticisiyim, tabi ki bu tür eylem ve etkinliklere katılacağım” ifadelerin bulundu. Telefon tapelerine dair de Erden, hepsinin sendikal faaliyetler ve basınla yaptığı görüşmeler olduğunu kaydetti. Erden, “Ne kadar süre dinlenmişim bilmiyorum ama dinlenmelerin sonucunda ortaya çıkan sendikal faaliyetlerden ibaret” diye belirtti.    Erden, suçlama konusu yapılan “Kardeş aile kampanyası”na dair ise şunları söyledi: “Dayanışma toplum kültüründe var. Kovid-19’da da birçok dayanışma kampanyası düzenlendi. HDP’nin başlattığı bu Kardeş Aile Kampanyası da dayanışma ağlarından biridir. Ben bu çalışmada yer almadım ama yer alsaydım, rahatlıkla ifade ederdim” dedi.   YAS SÜRECİNİ CEZAEVİNDE GEÇİRDİ    Erden, iddianamede yer alan tanık beyanlarına dair şöyle konuştu: “Dosyanın tamamında sendikal faaliyetler yer alıyor. Bu faaliyetlerimiz üzerine tanıkların verdiği ifadelerin hepsi yalandır. İfadelerinde geçen tarihlerde sendikanın eş genel başkanıydım ve yaptığım her şey göz önündeydi. Bu ifadelerden kaynaklı 6 aydır tutukluyum. Tüm bu süreçleri bir yas sürecinde geçirdim. Çalıştığım hastanede Kovid-19’a yakalandım, anneme bulaştırdım ve annemin ölümüne sebep oldum. Benim için çok zor bir süreçti. Bu sürecin tamamını cezaevinde yaşadım. Bunun temel sebebi de iki tanığın ifadesi. Bu ifadeleri reddediyorum.” Erden, tahliye talebinde bulundu.   SAVCILIK SAVUNMA ALMADI   Ardından söz alan Erden’in avukatı İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, tahliye talebine dair konuştu. İddianamede başka soruşturma dosyalarında beyanlarda bulunan gizli ve açık tanık beyanlarının yer aldığına dikkat çekti. Sendikal faaliyetlerin suç sayılarak iddianamenin tanzim edildiğini aktaran Türkdoğan, “Soruşturma aşamasında tahliye kararının ardından itiraz üzerine müvekkilim tutuklandı. Savcılık ifadesi dosyada yok. Savcı sorgu yapmadı. Bu önemli bir husus ve böylesi bir soruşturmanın nasıl yapıldığını da ortaya koyuyor. İddianamede sanıkların ifadesi yok. Sizin normalde bu iddianameyi iade etmeniz gerekiyordu. Baştan itibaren savunma hakkının kısıtlanmasıyla karşı karşıyayız” dedi.   KOVUŞTURMA VE SORUŞTURMA EVRAKLARI    Soruşturmaya dayanak olarak gösterilen birkaç soruşturma dosyasının olduğunu ancak içeriklerinin bilinmediğini dile getiren Türkdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Etkin pişmanlıktan yararlanan Kerem Gökalp’in soruşturma ve kovuşturma evraklarının şimdiye kadar dosyaya getirilmesi gerekiyordu. Bu kişi etkin pişmanlıktan yargılanmış, bize göre Ankara’ya sipariş usulüyle nasıl gelmiş, neler talep edilmiş, bunları rahatlıkla öğrenebilirdik. Dün de HDP’ye yönelik açılan Kobanê Davası’nda da uzun uzun konuştu ama çoğu kişiyi tanımadı ve konuşmasında pek bir şey yoktu.”   Hakkında dava açılan çoğu kişinin aynı iddialarla başka davalarda da yargılandıklarını aktaran Türkdoğan, “Yıllardır dava devam ediyor. 2013 yılında yapılan gözaltıların ardından açılan davaların hepsi beraat ile sonuçlandı. İddiaların asılsız olduğu ortaya çıktı” diye belirtti.   ‘TANIKLAR HİÇBİRİNİ TANIYAMAYACAK’   Erden’in 2018 ile 2020 yılları arasında hakkında açılan soruşturmaların takipsizlikle sonuçlandığını anımsatan Türkdoğan, “Şimdi ‘örgüt yöneticiliğiyle’ nasıl yargılanabilir. Emniyet birimlerinin hepsi de tanıyor. Nasıl oluyor? OHAL döneminde birçok kamu görevlisi işten atıldı ama müvekkilime dair böyle bir karar yok” diye aktardı.  Gizli ve açık tanıkların fotoğraftan teşhis tutanaklarının da hukuka aykırı alındığını dile getiren Türkdoğan, “Hiçbirini tanıyacağını sanmıyorum” dedi.   Türkdoğan, Erden için tahliye talebinde bulundu.   ŞAL TUTUKLAMA GEREKÇESİ   Söz alan avukat Sevinç Hocaoğulları da, şunları ifade etti: “İddianamede yer almayan bir takım delillere dair de sorular sordunuz. MASAK raporuyla ilgili sorduğunuz sorularda olduğu gibi. Gizli ve açık tanık ifadeleri hukuka aykırı alınmış durumda. Müvekkilin tutukluluk gerekçesi olarak tanık beyanları ve kardeşinin düğününde elinde taşıdığı sarı kırmızı yeşil şal. Savcılığın dosyadaki delilleri suçlamayla ilişkilendirmesi gerekiyor. Ama fezlekelerle dair yığınla bilgi var. Örgüt yöneticiliği ya da üyeliğiyle ilgili bir bağlantı mı kurulmuş? Suçlamalarla delilleri ilişkilendirememiştir.”   İddianamede yer alan sendikal faaliyetlere dair de Hocaoğulları, “Bu dava sendikal faaliyet gösterilmesin davası mı?” diye sordu. Hocaoğulları da tahliye talebinde bulundu.   ‘KÜRT DÜĞÜNLERİNDE OLAN BİR ŞAL’   Söz alan Erden’in kardeşi avukat Zülfikar Erden, “Dosya, kolluğun SES’in pandemi sürecinde verdiği mücadelesinden intikam dosyasıdır. Tutukluluk devam gerekçesi yapılan şal istisnasız tüm Kürt düğünlerinde var. Tüm fotoğrafları incelediğinizde, sadece Erden’in değil, çoğu kişinin elinde olduğunu görürsünüz. Bunun bir suça konu edilmesi gerçekten acı” şeklinde konuştu.   TANIKTAN ALINAN İFADELER   Tanık Kerem Gökalp’in kendisine sorulan “Örgüte yardım eden, destek sunan siyasi parti, sendikalar kimler?” sorusuna, “Ben 2015’te örgütten ayrıldım ve buna dair bir bilgi ve görgüm yoktur” şeklinde yanıt verdiğini hatırlatan Erden, “Ardından Kerem Gökalp tutuklanıyor. Sonrasında ise Ocak 2020’de Ankara’ya çağrılıyor ve ifadelerinin yetersiz olduğu, tahliye edilmek için başka ifadelere ihtiyaç duyulduğu söyleniyor. Böylece Kerem Gökalp bu ifadeleri veriyor” dedi.   Dosyadaki tüm işlemlerin hukuka aykırı olduğunu dile getiren Erden, “Hukuka uygun yapılan tek uygulama, 8’inci Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen tahliye kararıdır ama o da sonrasında itiraz üzerine tutuklama kararı verdi. Dosya üzerinden kolluğun hakimiyetini görüyoruz” diye belirtti.   ‘ÜYESİ OLDUĞUM TEK ÖRGÜT SES’   Duruşmada, SES Eş Genel Başkanı Selma Atabey’in savunması alındı. SES’in kuruluşuna ve faaliyet alanına dair bilgi veren Atabey, sendikal faaliyetlerin örgüt faaliyetleri gibi yansıtılmasının kabul edilemez olduğunu kaydetti. Atabey, “Soruşturmada kolluk tarafından toplanan deliller, sendikal, meşru, demokratik hak mücadelesi yürüttüğümüz faaliyetlere ilişkindir. Pek çok delili suçlamalarla ilişkilendiremedim. Üyesi olduğum tek örgütsel yapılanma SES’tir” ifadelerini kullandı. İddianamede yer alan yurt dışına çıkış kayıtlarına dair konuşan Atabey, bir heyet ile birlikte sağlık raporu hazırlamak amacıyla Irak’a gittiğini ifade etti.   ‘İNSANİ BİR GÖREVİ YERİNE GETİRDİM’   HDP’nin başlattığı “Kardeş Aile Kampanyası” kapsamında ihtiyaç sahibi üç aileye aylık maddi yardımda bulunduğunu dile getiren Atabey, iddia edildiği gibi örgütsel bir faaliyette bulunmadığı, insani görevini yerine getirdiğini vurguladı. Atabey, “Evimden alınan 13 kitaptan 5’i tutuklu HDP milletvekillerine ait olduğu için alındı. İddianamede sadece üç kitap hakkında toplatma kararı olduğu belirtilmiş. Ben bu kitapları aldığımda toplatma kararı yoktu, olduğunu da bilmiyordum. Sendikal faaliyetlerim ve insani dayanışmada bulunmam yasa dışı örgütle ilişkilendirilmiştir” ifadelerini kullandı.   İDDİANAMEDE YER ALMAYAN TANIK İFADESİ SORULDU   Mahkeme başkanı, iddianamede yer almayan ve tanık sıfatıyla ifadesi alınan başka bir itirafçının ifadesini okudu. İtirafçı tanık, Atabey’in örgüt mensuplarına sağlık eğitimi verdiğine dair iddiaları yer aldı. Söz konusu iddialara dair Atabey, “1995’ten sonra hiçbir şekilde onunla karşılaşmadı. Söylediklerini kabul etmiyorum” dedi.   ‘İDDİALAR SOMUT DELİLLERE DAYANMIYOR’   Söz alan Avukat İddamin Karahancı, “Tanıkların ifadelerine dayanan ülke dışına çıkış tarihlerine dair o dönemde çalıştığını gösteren çok sayıda belgemiz vardır. İddialar somut delillere dayanmıyor. Yönetmeliğe aykırı bir şekilde teşhis yapılmış.  Öte yandan kardeş aile kampanyası da suçlama konusu yapılmış. Diğer ülkelerde devlet halka yardım etti biz de ise halk birbirine yardım etti. Müvekkilim de bu konuda duyarlı ve yardımda bulunuyor. Yardım ettikleri insanlar da bu ülkenin insanları. Diğer yandan hala bu devirde kitaptan suç çıkarılmasını anlamak mümkün değil. Öcalan kitaplarına dair de AYM’nin hak ihlali kararı var. Selahattin Demirtaş’ın da kitapları gözaltına alınan her kişinin evinden alınmış. Bu kitaplar Silivri Cezaevi’nde dahi okunabiliyor ama evde çıkarsa suç mu?” diye sordu.  Karahancı, tahliye ve yargılama sonucunda beraat kararı verilmesini talep etti.    Duruşmaya yarım saat ara verildi.