‘O’nun doğuşu demokratik modernitenin doğuşuydu’ 2022-04-02 09:00:58 İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın doğumunun iradeli demokrat Kürtlüğün doğuşu anlamına geldiğini belirten Av. Emran Emekçi, “O’nun doğuşu demokratik uluslaşmanın, Ortadoğu ve dünya demokratik uluslar birliğinin, demokratik modernite sisteminin doğuşuydu” dedi. PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 1985’te NATO Gladiosu tarafından devreye konulan uluslararası komplo, Almanya, İngiltere, İsrail, Yunanistan, Suudi Arabistan, Mısır, İran, Suriye, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, Fransa, İtalya, Hollanda, Rusya ve son olarak 1999’da İsviçre ve Kenya’nın ortaklığıyla devam etti. ABD’nin öncülüğünde süren ve 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye’ye getirilen Öcalan, 23 yıldır İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutuluyor. En son 25 Mart 2021 tarihinde kardeşi Mehmet Öcalan’la kesintili bir telefon görüşmesi yapan PKK Lideri, o tarihten bu yana herhangi bir görüşme gerçekleştiremedi.    Öcalan hem uluslararası komployu hem de dünyada eşi benzeri görülmemiş tecridi, verdiği mücadeleyle boşa çıkardı ve ortaya koyduğu paradigmayla halklara umut oldu. Her geçen gün paradigma halklar arasında daha da görünür hale gelirken, egemen güçlerin buna karşı yaptığı bütün karşı hamleler ise boşa çıkıyor. Dünyada giderek derinleşen ekonomik ve sosyal krizlerden kurtuluşun çözümünü Öcalan’ın paradigmasında bulan halklar ise PKK Lideri’nin bir an önce özgür kalmasını dünyanın her yerinde haykırıyor.    Öcalan’ın doğum günü olan 4 Nisan’da dünyanın her yerinde alanlara çıkacak olan halklar bir kez daha PKK Liderinin özgür kalmasını talep edecek. Öcalan’ın müdafiliğini yürüten Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi, PKK Liderinin yaş günü ve paradigmanın, Kürtler, Ortadoğu ve dünyaya yansımasına ilişkin sorularımızı yanıtladı.   Ortadoğu ve Mezopotamya’da bir Kürt olarak doğmanın anlamı nedir?     1921 anayasası ile Meclis’te kimliği ile temsil, yerelde ise özyönetim statüsü vardı. Ancak kurtuluş sağlanıp cumhuriyet ilan edildikten sonra Kürt, birdenbire yok sayıldı, kölelikten de beter ölümcül bir kadere terk edildi.   Yazılı tarih boyunca her Kürt için doğum, hep özgürlük için mücadele temelinde anlam kazandı. İlkçağda neolitik devrimin yaratıcısı tanrıça anaya yapılan haksızlığı, kulluk-köleliği kabul etmedi, üç yüz yıl direnmenin sonunda Asur köleci imparatorluğunu yıkarak, halklara özgürlük bayramı Newroz’u armağan etti; onunla anlamlaştı, onunla özgürlük adıyla yeniden doğdu. Ortaçağ’da Haçlı seferlerini durdurdu. Kapitalist çağda sömürgeciliğe ve işgale karşı kurtuluş ve cumhuriyetin kuruluş sürecine katıldı. Amasya protokollerinde ırki ve içtimai haklarının tanınacağı müştereken imza altına alındı.   1921 anayasası ile Meclis’te kimliği ile temsil, yerelde ise özyönetim statüsü vardı. Ancak kurtuluş sağlanıp cumhuriyet ilan edildikten sonra Kürt birdenbire yok sayıldı. Lozan sürecinde İngiltere şartlarının kabulü ardından komplo ve darbelerle Birinci Meclis’in feshi ve merkezi liste usulüyle oluşturulan İkinci Meclis eliyle Lozan’ın onaylanması ardından tekçi-katı ve merkeziyetçi 1924 anayasasına geçildi. Kürtlerin bireysel ve kolektif haklarının reddedilmesinin de ötesinde bir bütün olarak varlığı yok sayılarak inkâr ve asimilasyon kıskacına alındı, kölelikten de beter ölümcül bir kadere terk edildi. Buna tepki olarak gelişen Şeyh Said isyanı bahane edilerek Şark Islahat Planı’nın açıklanması ardından Ağrı ve Dersim isyanlarının bastırılmasıyla iç içe yoğun Türkleştirme süreci altında 1950’lere gelindiğinde, artık kendi deyimleriyle, Kürtlerin özgürlük hayalleri mezara gömülmüştü. Dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un deyişiyle, saf Türk ırkından olmayanların bu ülkede bir tek hakkı vardı; o da köle ve hizmetçi olma hakkıydı!   Doğumu bu yıllara denk gelen Öcalan, kendi doğumunu nasıl anlamlandırdı?   Bahsedilen hükmün bütün ağırlığıyla kendini hissettirdiği yıllarda Abdullah Öcalan, 4 Nisan 1948 (Resmi kayıt 14 Nisan 1949) tarihinde, Urfa (Rıha)’nın Halfeti ilçesinin Ömerli (Amara) köyünde doğdu. Kölecilikte bile dilin, kimliğin inkârı yoktu, ama o dili ve kimliği yok sayılan, diline bile sahip çıkamayacak kadar köleden beter ölümcül bir kadere terk edilen Kürt olarak doğmuştu. Gittiği ilkokulda bırakalım ana diliyle eğitim görmeyi, ana diliyle konuşması bile yasaktı. Sayın Öcalan, bu yüzden daha ilk kompozisyon dersinde “Sen daha doğmamış çocuğumsun” başlıklı yazısıyla inkâr düzenine isyan ediyor ve hayalindeki çocuğun daha doğmadığını söylüyordu. “Aslında doğmadım, doğduysam yaşamadım, yaşadıysam özgürlük için yaşadım” sözleriyle de Kürt olarak doğmanın manasını özetliyordu. Kürt olarak doğmak aslında doğmamaktı; çünkü varlığını, kimliğini, soy değerlerini inkâr edip Türkleşmeyi kabul etmek, kendisi olmaktan çıkmadır ki, bu da aslında doğmamaktır. Yine kendi kimliğiyle, diliyle ve kültürüyle özgürce yaşama hakkının gasp edildiği bir yaşama da yaşam denilemezdi. Kendisi olabilmek, anlamlı bir doğum ve yaşam, ancak varlığını, kimliğini yok sayanlara karşı özgürlük mücadelesine girişmekle mümkün olabilirdi.  Ana doğumu gerçekleşmişti bir kere, geriye bu kölelikten de beter yok sayılma dünyasına karşı doğuşunu anlamlı hale getirmek kalıyordu. Bunun için özgürlük uğruna mücadeleden başka seçeneği yoktu. Ama bu tercih zorluydu, tehlikeliydi, bedel istiyordu.    İfade ettiğiniz özgürlük talebi tarihsel süreç içerisinde nasıl görüldü?   Kendi kimliğiyle, kültürüyle, anadiliyle özgürce yaşama talebi, daha doğumundan önce “eşkıyalık” olarak suç sayılmıştı. Doğumundan sonra da “bölücülük”, günümüzde ise “terörizm” sayılmaktadır. Dolayısıyla Kürt olarak kimliğini, kültürünü, dilini, bireysel ve kolektif hak-özgürlüklerini elde etmek için mücadeleye girişmek, tekçi sistem tarafından her türlü baskı, işkence, suç, yargılama, ceza ve zindan ile karşılık buluyordu. Ama azıcık onuru olan her Kürt, tüm bunları göze alarak kimliğini, kültürünü, bireysel ve kolektif haklarını inkâr edenlere karşı “varlığını koruma” ve “özgürlüğünü sağlama” mücadelesiyle ancak doğuşunu anlamlı kılabilirdi.     PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın doğumu Kürtler için ne anlam ifade ediyor?      Sayın Öcalan’ın doğumuyla tarihte ilk kez “özne” durumunu yakalayacak Kürt halk önderliğinin de doğuşuydu. Kürt halkı tarihte ilk kez O’nunla kendi öz iradesine, kendi öz çıkarlarına hizmet eden bir siyasi önderliğe, özgürlük çizgisine ve paradigmasına kavuştu.   Varlığını inkâra dayalı bir dünyaya doğuş, aslında doğmamakla özdeşti. Daha doğmadan kaderinin önceden “Kürtlüğünden vazgeç Türkleş” olarak belirlendiği bir dünyaya karşı tercihini kimliğinden, onurundan ve özgürlük mücadelesinden yana yaparak her adımda doğumunu daha da anlamlı kılacaktı. Bununla hem inkâr düzenini geriletecek hem de kendisi ve halkı için özgürlük alanlarını adım adım örecekti. Yaşamı boyunca geçen her yılını kendi doğuşunu daha da anlamlı kılma yılları yapmak kadar, beraberinde başka anlamlı doğuşların da yılı haline getirecekti. Kürtler, beş bin yıllık yazılı tarih boyunca hep yabancı egemenlerin veya kendi işbirlikçi egemen sınıfların üzerinde her tür oyunları oynadıkları “nesne” konumunda tutuldular. Sayın Öcalan’ın doğumuyla tarihte ilk kez “özne” durumunu yakalayacak Kürt halk önderliğinin de doğuşuydu. Kürt halkı tarihte ilk kez O’nunla kendi öz iradesine, kendi öz çıkarlarına hizmet eden bir siyasi önderliğe, özgürlük çizgisine ve paradigmasına kavuştu.    Ortadoğu halkları ve dünya için…   Ortadoğu halkları için Ortadoğu Rönesansının (Yeniden Doğuş) ve Demokratik Ortadoğu Birliğinin doğuşuydu. Ortadoğu’ya yönelik Kapitalist Modernite’nin yeni haçlı seferlerine karşı çağdaş Selahaddin Eyyubi doğuşuydu. Sümer ve Mısır köleci düzenlerinin günümüz temsilcisi çağdaş Nemrut ve firavunlarına karşı çağdaş İbrahim’i hareketin doğuşuydu. Kölelikten bile beter konumda tutulan Kürdün Çağdaş Spartaküsçe doğuşuydu. Tek başına da olsa haksızlıkların, vicdansızlıkların üzerine yürüyen ve bu yüzden çarmıha gerilen çağdaş İsa’nın doğuşuydu. Tanrıların elindeki ateşi çalıp, halka aydınlanmayı götüren çağdaş Prometheus’un doğuşuydu. Hepsinden önemlisi, ilk ezilen cins olarak kadınının dirilişi, özgür kadının doğuşuydu. Özgür iradeli demokrat Kürtlüğün doğuşuydu. İnkâr cumhuriyetinin geriletilişi ve demokratik cumhuriyetin doğuşuydu. Halkların özgür, eşit, gönüllü temelde demokratik birliklerinin doğuşuydu. Demokratik özyönetimin, demokratik konfederalizmin, demokratik uluslaşmanın, Ortadoğu ve dünya demokratik uluslar birliğinin, Kapitalist Modernite’ye karşı Demokratik Modernite sisteminin doğuşuydu.   Öcalan 23 yıldır İmralı’da tecrit altında. Bu açıdan Newroz alanlarında milyonların “Öcalan’a Özgürlük” dediği bir doğum yılı için ne diyebilirsiniz?     Evet, bu yıl Newroz alanlarında milyonlar “Öcalan’a Özgürlük” diye haykırdı. O’nun özgürlüğü ile halkının, halkların, birey ve toplum özgürlüğünün özdeş olduğu bir kez daha kanıtlandı. Zaman özgürlük zamanıdır. Özgürlük kazanacak   Bu temelde 74 yılını bulan doğuşunu, halklar lehine öncülük ettiği özgürlük mücadelesiyle anlamlı kıldığı kadar hem kendisi hem de halkı ve ezilen halklar için yaşamı da özgürlük temelinde anlamlı kılacaktı. Her yılını özgürlük için mücadeleyle geçirdiği yıllarının 23 yılını halen “Milyonları dar bir odaya hapsedemezsiniz” dediği fiziki olarak dört duvar arasında bir ada hapishanesinde geçirse de burayı da Anadolu ve Mezopotamya halklarının barış adası haline getirmek için direnmekle demokratik çözüm ve onurlu barışın da doğuşuydu. Sayın Öcalan, mutlak tecrit koşullarında, çarmıhta veya tabutluğunda tutulsa da hem doğum, hem yaşam, hem onurlu barış, hem de özgürlüğün anlam yücelişini temsil etmeye devam etmektedir. Kendi deyimiyle “Yaşam ‘ya özgür olacak, ya hiç olmayacak’ ilkesine bağlılığım, doğuştan ölüme veya sonsuzluğa kadardır”. Bu bir özgürlük çizgisiydi ve sonsuza kadar da böyle gidecekti. Sayın Öcalan özgür bir insan olarak hapisteki her yılını da halkının ve halkların özgürlük mücadelesine katkı sunarak geçirdi, geçiriyor. Bir yıldır haber alınamama dâhil dayatılan tüm olumsuz hapis ve tecrit koşullarına rağmen halkların özgür, eşit gönüllü birliği ve onurlu barış için direnişini sürdürmektedir.   “Kölece birlik olmaz, anlamlı birlikler özgür birliklerdir” diyerek halklar lehine temsil ettiği özgürlük iradesini tecrit ve baskılara rağmen Kapitalist Modernite’ye teslim etmedi. Aksine geliştirdiği savunmaları ve alternatif Demokratik Modernite sistemiyle milyonların özgürlük iradesini ve mücadelesini daha güçlü ideolojik ve politik donanıma kavuşturdu. Evet, bu yıl Newroz alanlarında milyonlar “Öcalan’a Özgürlük” diye haykırdı. O’nun özgürlüğü ile halkının, halkların, birey ve toplum özgürlüğünün özdeş olduğu bir kez daha kanıtlandı. Er ya da geç gelinecek nokta demokratik çözüm ve onurlu barış, Türkiye ve Ortadoğu halklarının özgür eşit gönüllü birliği olacaktır. Bu çizginin yaratıcısı ve muhatabı Öcalan’ın özgürlükle anlamlaşan doğumunun varacağı yer de özgürlüğün zaferi olacaktır. Zaman özgürlük zamanıdır. Özgürlük kazanacak.   MA / Ferhat Çelik