'Komplo kuruldu' diyen avukata 10 yıl 6 ay hapis 2022-03-30 16:31:04 DİYARBAKIR - Yargılandığı davada kendisine ve üyesi bulunduğu Diyarbakır Barosu’na “komplo” kurulduğunu söyleyen Avukat Merve Nur Doğan, 10 yıl 6 ay hapse mahkum edildi.   Diyarbakır Barosu’na kayıtlı avukat Merve Nur Doğan’ın “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılandığı davada hakkında hapis cezası çıktı. Lice ilçesi kırsalında 3 Ekim 2020’de yürütülen askeri operasyonda hayatını kaybeden örgüt mensupları ile birlikte çekilmiş fotoğrafları olduğu gerekçesiyle 7 Ekim 2020'de gözaltına alınıp tutuklanan Doğan’ın yargılandığı dava Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Önceki duruşmalarda tutuklu bulunduğu Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla savunması alınan Doğan, hakkındaki hükmün açıklanacağı yargılamanın 6’ncı duruşmasında talebi üzerine salonda hazır edildi.  Ailesinin yanı sıra Diyarbakır Barosu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve İnsan Hakları Derneği yönetici ve üyesi çok sayıda avukat Doğan’a destek için duruşmayı takip etti.    Mahkeme heyeti ve avukatlarının yerlerini almasıyla başlayan duruşmada söz verilen iddia makamı, heyete daha önce sunmuş olduğu esas hakkındaki mütalaasını tekrarladı.   Mütalaada, dosya kapsamında yapılan incelemede 3 Ekim 2020 günü Lice ilçesi kırsalında yapılan operasyon kapsamında ele geçirilen dijital materyallerin incelenmesinde sanığın Müzeyyen Aydınlı (Amara Doktor) ve Meryem Doğan (Didar Serdar) isimli örgüt mensuplarıyla fotoğraflarının ele geçirildiği, bunlar içerisinde leşker kıyafetli ve elinde uzun namlulu silah bulunduğu anlara ilişkin birden fazla fotoğrafının tespit edildiğini öne sürüldü.   Ele geçen bu dokümanlarda kişisel kimlik bilgileri bulunduğu ve örgüt içerisinde “Doğa Dilşa (Bese)” kodu kullandığı iddia edilen Doğan’a ait GSM hattına ait iletişim tespiti kayıtları incelendiğinde ise 17.05.2018 günü saat 22.09 ile 18.05.2018 günü 20.58 saatleri arasında arama, aranma ve mesaj gönderme şeklinde iletişim kaydının bulunmadığının tespit edildiğini ileri sürüldü. Bu tespitin, ele geçirilen örgütsel doküman içeriğine göre sanığın örgüte katılım tarihi olan 18.05.2018 tarihi ile uyumlu olduğunu öne süren iddia makamı, yine kolluk güçlerine teslim olan Emrah Budak (Canfeda Agiri) isimli şahsın beyanlarına dayanarak Doğan’ın “silahlı örgüt” üyeliğinden cezalandırılmasını ve tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.      MAHKEMEDE İLK KEZ SAVUNMA YAPTI   1,5 yıla yaklaşan tutukluluğu süresince ilk kez heyet karşısında savunma yapan Doğan, tercüman aracılığıyla Kürtçe yaptığı savunmasında, yargılamanın başından beri mahkeme huzurda bulunmak istediğini dile getirdiğini, bu talebinin bugün görülmekte olan karar duruşmasına kadar kabul edilmediğini söyledi.    ‘KOMPLO VE HUKUKSUZLUK ÜZERİNE İNŞA EDİLDİ’   Bunun bir yargılamanın esasının oluşturan yüz yüzelik ilkesinin ihlali olduğunu ifade eden Doğan, “Daha önce de mesleki faaliyetimi yürütürken bunları esas olarak savunmalarda bulunuyordum. Hiç kimse SEGBİS ortamında sağlıklı bir şekilde kendini ifade edemez. Kişinin mimik ve jestlerinden tutunda mahkeme huzurundaki gibi rahat bir şekilde ifade verilemiyor. Başından beri yargılamanın bir komplo ve hukuksuzluk üzerine inşa edildiğini söyledik. Sadece söylemlerimizde değil, aynı zamanda mahkemeye sunmuş olduğumuz belgelerle de bu komployu çürüttük” dedi.   DİYARBAKIR BAROSU DA HEDEF ALINDI    Bu komplonun kendisi şahsında üyesi olduğu Diyarbakır Barosu’na yönelik olduğunu söyleyen Doğan, “Bu dava her ne kadar şahsıma yönelik olsa da aslında savunma makamına yönelik olarak bir saldırı niteliğindedir. Dosyada başlangıçta gizlilik kararı olmasına rağmen içeriğindeki tüm bilgileri basından öğrendik, çünkü fotoğraflar ve soruşturmayla ilgili olan tüm her şey belirli bir basına servis edildi. Yaratılmak istenen algı Diyarbakır Barosunun üyesi olan bir avukatın örgüt üyeliğinden gözaltına alınmasıydı” ifadelerini kullandı.    FOTOĞRAFLAR MONTAJ!   Bu haberlerle masumiyet karinesinin daha baştan ihlal edildiğini altını çizen Doğan, şunları ekledi: “Dosyada bulunan fotoğraflar şahsıma ait değil. Böyle fotoğraflar çektirmedim ve Lice'ye gitmedim. Başından beri müdafilerinle bunların montaj olduğunu dile getirdik. Öyle ki fotoğrafların ATK'ye gönderilmesini istedik. Şayet böyle bir korkum ve kaygım olsaydı bu fotoğrafların ATK'ye gönderilmesinden imtina ederdim. Fakat mahkeme asıllarını göndermesi gerekirken bu fotoğrafların kopyalarını ATK'ye gönderdi. Bu haliyle gönderirseniz ATK'nin cevabı olumsuz olacaktır ve asıllarını isteyecektir dedik. Ancak mahkeme bu kararında ısrar etti. Tabi bu tutukluluk süremin en az 10 ay uzamasına neden oldu. Biz empati yapmanızı istedik. Bu fotoğraflarla ilgili en ufak bir şüphem ve kaygım bulunmamaktadır. Zira fotoğraflardaki kişi ben değilim ve kendimden eminim. Benim olduğumu düşünüyorsanız Emniyet’te bulunan tüm fotoğrafları ATK'ye göndermeniz gerekir. Göndermiyorsanız da bunu benim lehime değerlendirmeniz gerekir.”   ‘TANIK BEYANI GERECEK DIŞI’   Doğan, savunmasında hakkındaki açık tanık beyanları üzerinde de durdu. Tanığın çok net bir şekilde dosyaya sonradan eklendiğini belirten Doğan, “Ben olmadığım er ya da geç anlaşılacak olan fotoğrafların çürütülme ihtimali bulunması nedeniyle bu tanıkla yan bir delil oluşturuldu. Çelişki beyanlarda bulunan tanık, en son beni yüzde 50 tanıdığını söyledi. Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bir insan bir kişiyi nasıl yüzde 50 tanıyabilir. Birini ya tanıyorsunuzdur ya da tanımıyorsunuzdur. Bu da açık bir şekilde bu tanığın beyanlarının gerçek dışı olduğunu, doğru olmadığını, oluşturulduğunu göstermektedir” diye konuştu.   18 Mayıs 2018'de örgüte katıldığı iddiasına da yanıt veren Doğan, şunları söyledi: “O gün itibariyle telefonumu kapattığım ve sabit olarak bir yerde tuttuğum iddia edilmiştir. O güne aitte herhangi bir mesajlaşma ve görüşmenin olmadığı, internete de giriş kaydının olmadığı iddiası vardır. Savcılık soruşturma aşamasında bu HTS kayıtlarını istedi. Gelen raporda net bir şekilde görüneceği üzere telefonum açıktır ve sabit bir yerde tutulmamıştır. Hatta Diyarbakır’ın merkez Ofis ve Vilayet semtlerinde gezdiğim sinyallerden anlaşılmaktadır. Tüm bunları bir tarafa bırakacak olursak, bir kişi nasıl olur da örgüte katılıp bir gün içerisinde askeri, ideolojik eğitim alıp fotoğraf çektirir. Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bu hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu kadar şey net bir şekilde ortaya koymuş olmamıza rağmen 1,5 yıldır tutukluluğum devam etmektedir. Bir avukata komplo kuranlar normal yurttaşa neler yapmaz. Avukatların bulunması gereken yer sanık kürsüsü değil, savunma kürsüsüdür. Ümit ediyorum ki bu hukuksuzluğa bir an önce son verirsiniz” diyerek, tahliyemi ve beraatını talep etti.   AV. ÖZEN: ADLİ MAKAMLARI ETKİLEME SUÇU İŞLENDİ    Duruşma sonrasında avukatlarının esas hakkındaki savunmalarının alınmasıyla devam etti. İddia makamının mütalaasına iştirak etmediklerini belirten Av. Servet Özen, davaya konu olan soruşturmanın müvekkili hakkında oluşturulan bir kompozisyonla başladığını ifade etti. Soruşturmanın ise ele geçirildiği iddia edilen dijital materyallere dayandırıldığını belirten Özen, böylece aslında kolluk eliyle adli makamları etkileme suçu işlendiğini vurguladı.   Özen, “Dosyadaki dijital materyaller müvekkil açısından tesadüfi elde edilmiştir. Tesadüfi delillere ilişkin olarak savcıların gerçek olup olmadıkları konusunda soruşturma başlatması gerekmektedir. Fakat bu yapılmayarak adil yargılanma ilkesi ihlal edildi. Yine bu dava ile Diyarbakır Barosu hedef alınıp, kriminalize edilmek istenmiştir. Gizli olan bir soruşturmanın belgeleri basında çıkmıştır. Bunlar ihlal edilmiştir. Dijital materyaller flashın içerisinde bulunuyordur. Bunlar üzerinde değişme olup olmadığı, oynama olup olmadığı ile ilgili bir araştırma da yapılmamıştır” diyerek, müvekkilinin tahliye ve beraatını talep etti.   TANIK BEYANLARINA İKKAT ÇEKTİ   Avukat Öykü Çakmak ise, savunmasında mahkeme heyetinin dikkatini 9 Ekim 2018 günü yakalanıp, 10 Ekim günü Elazığ TEM'de ifadesi alınan dosya tanığının 14 sayfalık ifadesinin hiçbir yerinde müvekkilden bahsetmediğine dikkat çekti.   Tanığın, müvekkilleri hakkında gözaltına alındıktan sonra beyanları bulunduğunu belirten Çakmak, bu beyanların ise tanığın kendisini suçtan kurtarmaya yönelik olduğunu dile getirdi. Çakmak, “Tanık gözaltına alındıktan sonra 48 kişi hakkında beyanda bulunmuştur. Toplamda 43 gün örgütte kaldığını söylemiştir. Ancak müvekkil hakkında söylemiş olduğu tek bir beyan yoktur. Tanık tüm bu nedenlerle gerçeği çarpıtmaktadır. Tanığın bahsettiği döneme ilişkin müvekkilin staj yaptığı döneme ilişkin evrakları ve müvekkil hakkındaki bu dönemle ilgili tüm belgeleri dosyaya sunduk. Tanığa ısrarla SEGBİS ile bağlandığı ortamda yalnız olup olmadığını sorduk. Baskı altında olup olmadığını, özgür bir şekilde ifade verip vermeyeceğini ısrarla sorduğumuzda cevapsız kaldı ve en son bu konuda cevap vermek istemediğini söyledi. Bu durum sanığın baskı altında olduğunu güçlendiren göstergelerden biriydi” diyerek, mahkemenin tanık beyanlarına itibar etmemesi gerektiği kaydetti. Çakmak, suçsuz olup kaçma bulunmayan müvekkillerine ilişkin tahliye ve baraat taleplerini yineledi.   Müdafilerinin savunmalarının ardından son sözü sorulan Doğan, “Beraatime karar verilmesini istiyorum” dedi.   HAPİS CEZASI ÇIKTI   Mahkeme heyeti, duruşmaya verdiği aranın ardından açıkladığı kararla Merve Nur Doğan’a “örgüt üyeliği” iddiasıyla 10 yıl 6 ay hapis cezası verdi.