Kobanê Davası’nda mahkeme heyeti HSK’ye şikayet edildi 2022-03-29 16:31:19 ANKARA - Kobanê Davası’nın görüldüğü Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin heyeti, siyasetçilerin avukatları tarafından HSK’ye şikayet edildi. Heyet hakkında, “görevi kötüye kullanmadan” tahkikat yapılması talep edildi. DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın savunma avukatları, mahkeme heyetini Hakim Savcılar Kurulu’na (HSK) şikayet etti. Savunma avukatları tarafından ortak hazırlanan 8 sayfalık dilekçede, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hakkında “Avukatlık faaliyetlerinin yürütme imkânlarının mahkeme başkanı ve heyeti tarafından ortadan kaldırılması, savunma ve adil yargılanma haklarının ihlali” nedeniyle şikayet başvurusu yapılarak, “görevi kötüye kullanma” suçundan tahkikat yapılmasını istendi.   Dilekçede, yargılanan siyasetçilerden HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 2’nci Daire ve Büyük Daire kararlarının ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarına dikkat çekildi. Yargılamanın yapıldığı Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ni de bağlayan AİHM Büyük Daire kararının da görmezden gelindiği vurgulandı.   SAVUNMA HAKKININ İHLALİ   Dilekçenin gerekçesinde, hakimler ve savcılar hakkında öngörülen disiplin suçları ve cezaları 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Yasası’nda yer aldığı hatırlatıldı. “Hakimlerin yargısal faaliyetlerini yürütürken taraflardan ve toplumsal önyargılardan bağımsız, erdemli, iyi niyetli ve mesleki etik ilkelerine uygun hareket etmeleri hukuk devletinin bir gereği” olduğu vurgulanan dilekçede, tutuklu siyasetçiler ve avukatlarının savunma ve adil yargılanma hakkını ağır şekilde ihlal edildiği belirtildi.   MESLEK ETİK KURALLARINA AYKIRI    Mahkeme heyetinin usule, yasaya ve evrensel hukuk ilkelerine uygun bir savunma yapma hakkına zemin hazırlama, gerekli süre, kolaylık ile imkânları sağlama ve koruma yargılamayı yapan başta mahkeme başkanı olmak üzere mahkeme heyetinin sorumluluğunda olduğu hatırlatılan dilekçede, “Mahkeme heyeti bu sorumluluğu tüm talep ve gerekçeli açıklamalara rağmen kasti olarak yerine getirmemekte, dava seyrini ve yargılamanın usuli güvenliğini tehlikeye atacak şekilde hâkimlik meslek görev, etik ve kurallarına aykırı davranmaktadır” denildi.   GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA    Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dikkat çekilen dilekçede, mahkeme heyetinin kasti davranışlarda bulunduğu ve bunun da görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu belirtildi. Savunma hakkı ve savunma hakkını oluşturan ilkelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Anayasa ve Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK)’da düzenlendiği hatırlatılan dilekçede, “Adil yargılanma” hakkına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Anayasa’da yer alan düzenleme ve tespitlere yer verildi.   ONBİNLERCE SAYFALIK DAVA   Kobanê Davası’nda tutuklu yargılanan siyasetçilerin cezaevi koşullarında savunma haklarını kullanmaları için ihtiyaç duydukları süre ve kolaylığa ulaşma imkânlarının sınırlı olduğu kaydedilen dilekçede, “Duruşmaların tarih aralıklarının 2 hafta gibi ‘basit davalarda uygulanan asgari duruşma arası süre’ye indirilmesi, böylesi karmaşık ve çok taraflı bir davada kabul edilebilir bir durum değildir. Yargılananların savunmalarını hazırlamak için yalnızca iddianamenin 3 bin 530 sayfa olduğu on binlerce sayfalık bir dosyadan belge örneği alma, bunları inceleme ve avukatlarıyla yeterli ve gerekli görüşmeleri sürdürme imkânları bulunmamaktadır” diye belirtildi.   DURUŞMA PERİYOTLARI    Savunma hakkının göstermelik ve sınırlı sağlandığına dikkat çekilen dilekçede, “Bir ay içerisinde 2 haftanın duruşmada geçtiği bir tempoda yargılananların bırakın 2 hafta içinde savunma hazırlaması, fiziksel ve psikolojik olarak dinlenmesi bile mümkün değilken, yargılama süreci adeta bir işkenceye dönüşmüş, cezaevi geliş- gidiş ve aralarda meydana gelen uygulamalar kötü muamele halini almıştır” ifadelerine yer verildi.   MAHKEMENİN SÜREYE İHTİYACI VAR   Ceza yargılamalarında amacın maddi gerçeğe ulaşmak olduğunun altı çizilen dilekçenin devamında şu hususlara dikkat çekildi: “İki duruşma arası dosyaya eklenen evrakın, mahkeme heyeti tarafından duruşma harici sürelerde salt dosya okuması yapılsa bile tamamlanmasının fiziken mümkün olmayacağı ortadadır. Sağlıklı bir yargılama yapılması adına savunma açısından olduğu kadar mahkeme için de daha geniş sürelere ihtiyaç duyulmaktadır.   ANTİK YUNAN HATIRLATMASI   Müvekkiller, 5237 sayılı Yasada bulunan en ağır suç isnatları ile ve binlerce yıl hapis istemiyle yargılanmaktadır. Bu suçların yargılamasının yapıldığı sahnede; devlet mekanizmasının, kolluk ve kamu gücünün tüm imkânlarından istifade eden iddia makamının karşısında elinde hiçbir imkan bulunmayan müvekkiller bulunmaktadır. Deyim yerindeyse somut durum; Antik Yunan’da elleri ve gözleri bağlı şekilde arenaya atılmış kölelerin, ellerinde kılıçları olan gladyatörlerle ve aslanlarla verdiği savaşı anımsatmaktadır. Şahsıyla ilgili evraklara kendisi ulaşamayan, avukatlarıyla görüşme hakları kısıtlanan, avukatlarının hukuki yardımından yeterince faydalanamayan dezavantajlı durumdaki müvekkiller ile mutlak güç ile donatılmış iddia makamı arasında ‘silahların eşitliği’ ilkesinin ihlal edildiğini ifade etmek izahtan varestedir.   İDDİANAME AYLAR SÜREN SÜREDE BİTİRİLDİ   İddianame dahi kovuşturma başladıktan sonra, avukatların talepleri ve çabaları sonucu fiziki olarak cezaevindeki müvekkillere ulaştırılmış, haftada üç gün 2-3 saatlik süreyle bilgisayar kullanım hakkı iddianamenin bile aylarca okunmasıyla bitirilebilmiştir. Dosyanın tamamına hâkim olmak ve bunlar hakkında yorum yapmak, mahkeme heyetinin duruşmalardaki tutum ve davranışıyla birlikte fiziki olarak da imkânsız kılınmıştır. Tutuklu yargılanmakta olanların cezaevlerinde dosya inceleme haklarına uygun bir talimat yazılmaması ve ceza infaz kurumlarının bu hakkı keyfi olarak sınırlaması bahse konu kolaylıkların sağlanmadığını göstermektedir.   TUTUKLULUĞA İTİRAZ HAKKI KULLANILAMIYOR   Tutuklu yargılananların haklarındaki tutukluluk gerekçeleri ve itirazlarına karşı kanuni haklarının, mahkemenin görevi yapmama, ihmal, geciktirme ve hakkın kullanımı için gerekli süreyi yargılananlara ve müdafilerine tanımaksızın kısa duruşma tarihleri vermesi nedeniyle fiili olarak engellenmesidir. Müvekkiller hakkında bir önceki celse verilen tutukluluk hallerinin devamı akabinde; tefhimden itibaren 7 günlük itiraz süresi içinde müvekkillere duruşma tutanağı tebliğ edilmediği gibi duruşma tutanağı, tutukluluk halinin devamına itiraz süresinin bitimine bir gün kala UYAP’a yüklenmektedir. Duruşma sırasında hızlıca tefhim edilen tutukluluk devam gerekçelerini inceleyebilmesi mümkün olmayan müvekkiller 7 günlük itiraz süresinde duruşma tutanağı da tebliğ edilmediğinden itiraz haklarını kullanamaz hale getirilmişlerdir.   TEK GÜN TAHLİYE TALEPLİ BEYAN   Tahliye taleplerinin değerlendirilmesi iki hafta boyunca devam eden duruşmanın son periyodu olan Cuma günü yapılmaktadır. Tüm tahliye talepleri tek güne sıkıştırılıp müvekkiller gece yarısı saat birlere kadar bekletilmektedir. Savunma hakkını ihlal eden bu duruma karşı tahliye talepleri için en az 3 gün ayrılması talebimiz her seferinde gerekçesiz olarak reddedilmektedir.   SAVUNMA HAKKI KISITLAMASI    Müvekkillerimizin ve müdafileri olarak bizlerin savunma hakkımızın kısıtlandığına dair tüm beyanlarımıza, bu kısıtlama ve ihlalin kaldırılması için yapılabilecek işlem ve alınacak kararları açıkça mahkemede ifade ve talep etmemize rağmen; taleplerimizin yok sayılması, geçiştirilmesi veya reddedilmesi savunma kısıtlamasının açık bir mahkeme kararıyla ve mahkeme heyeti marifetiyle yapıldığını ispatlamaktadır.   HUKUKA AYKIRI MÜŞTEKİ VE TANIK    Henüz hiç sorgusuna geçilmemiş veya kısmen sorgusu yapılmış ondan fazla müvekkil bulunmasına rağmen mahkeme heyeti ısrarla delil değerlendirme işlemine başlamış tanık ve müşteki dinlemeye geçmiştir. Kanuna ve muhakeme usulüne aykırı bir biçimde tanık ve müşteki beyanlarını almaya başlayan mahkeme heyeti; her müşteki ve tanığın beyanının ardından 5271 sayılı Yasanın 216. maddesi kapsamında yargılanan müvekkillere ve müdafilik görevini icra eden biz avukatlara söz hakkı vermesi gerekirken keyfi bir usul yaratmak suretiyle söz hakkı vermemiştir. CMK’nın bahsi geçen hükmünü hatırlatıp söz hakkı isteyen müdafilere heyet tarafından duruşma nezaketine yakışmayan ifadelerde bulunulmuştur. Heyet başkanı müdafileri ve müvekkilleri sınıf başkanı edasıyla azarlayıp keyfi uygulamasını dayatmıştır.   SORULAR ÇARPITILARAK SUNULUYOR   Mahkeme başkanı tanık beyanlarını dinlemeye başladığı günden beri sanık ve müdafilerinin sordukları soruları tanığa çarpıtarak aktarmaktadır. Soruları tam ve eksiksiz sormak noktasında sürekli direnç göstermektedir. Soruları çarpıtarak sormak suretiyle maddi gerçeğin açık şekilde ortaya konmasının önüne geçmektedir.   ATADEDELER SORUŞTURMASI   28.03.2022 tarihli 25. periyotta müvekkiller tarafından Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi önceki başkanı Bahtiyar Çolak hakkında Atadedeler Örgütünün üyesi olduğu iddiasıyla gözaltı işlemi yapıldığı ve akabinde ev hapsi şeklinde adli kontrol tedbiri uygulandığı dile getirilmiştir. Mahkeme heyetinin uzun bir süre başkanlığını yapan ve hali hazırda göreve devam eden Başkan ve üyelerin mesai arkadaşı olan Bahtiyar Çolak’ın devam eden yargılamayı etkileyen bir sürü hukuk aykırı karar aldığı ve mevcut heyetin de tarafsız ve bağımsızlığı konusunda şüpheler bulunduğu gerekçesiyle tüm heyetin reddi talep edilmiştir. Heyet bu meşru talebin duruşmayı uzatmaya matuf bir talep olduğuna kanaat getirip geri çevirilmesine karar vermiştir.   RET EDİLEN HEYET TANIK DİNLEDİ   Reddedilmiş bir heyet olarak duruşmaya ara verip bunun karara bağlanmasını beklemesi gerekirken heyet delil değerlendirme, tanık dinleme gibi esasa ilişkin işlemeleri yapmaya devam etmiştir. Bu itibarla görevini açık şekilde kötüye kullandığı açık olan heyet başkanı ve üyelerinin haklarında ilgili idari ve cezai işlemlerin yürütülmesi usul ve yasanın gereğidir.”