İHD'li Çiçek: Hak ihlalleriyle tutuklular çürütülmek isteniyor 2022-03-25 09:00:57 İZMİR - Hak ihlallerinin, tecrit, hasta tutukluların durumu ve infaz ertelemeler olarak 3 başlıkta toplanması gerektiğini ifade eden İHD İzmir Şubesi Yöneticisi Ahmet Çiçek, ihlallerle tutukluların çürütülmek istendiğini söyledi.  Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri artarak devam ederken son yıllarda buna hasta tutukluların ölümlerinin yanı sıra “intihar” denilen şüpheli ölümler de eklendi. Son olarak Iğdır S Tipi’nde 2, Van F Tipi’nde ise 1 tutuklu şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Yine cezaevlerinde işkence, tecrit ve kötü muamele de sık sık gündeme geliyor.    Özellikle koronavirüs salgını sürecinde başlayan yasaklar, birçok cezaevinde devem ediyor. Tutuklular özellikle ilaç ve tedaviye ulaşım konusunda yaşadığı sıkıntılar sürüyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) raporlarına göre; cezaevlerinde 605’i ağır, en az bin 604 hasta tutuklu bulunuyor. Bu hasta tutukluların durumu gün geçtikçe ağırlaşırken, İHD verilerine göre yılbaşından bu yana en az 8 tutuklu yaşamını yitirdi. Adli Tıp Kurumu (ATK), Mehmet Emin Özkan ve Aysel Tuğluk gibi birçok ağır hasta tutukluya gerekli raporu vermiyor.    İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE   Yaşanan bu durum insan hakları ve hukuk örgütlerinin raporlarına yansıyor. Diyarbakır Barosu İnsan Hakları Merkezi Cezaevleri İzleme Komisyonu’nun 2021 sonunda yayınladığı "Cezaevleri Hak İhlalleri Raporu"nda Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, 30 Kasım 2021 itibarıyla cezaevlerinde 295 bin 754 tutuklu ve hükümlü bulunuyor.    İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu’nun, 2021 Yılı Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri raporuna göre de önceki yıla nazaran hak ihlallerinde ciddi bir artış söz konusu. 2020 yılında derneğe yapılan 450 başvuruda, 4 bin 805 hak ihlali tespit edilirken, 2021 yılında 326 başvuruda 6 bin 222 ihlal tespit edildi. 2020 yılında yapılan başvurularda 810 sağlığa erişim hakkı ihlali tespit edilmişken bu sayı 2021 yılı için 1013 olarak gerçekleşti. Kötü muamele, darp ve işkence vaka sayıları 2020 yılına göre ikiye katlanarak 1605 olarak tespit edildi.   İHD İzmir Şubesi Yöneticisi Ahmet Çiçek, cezaevinde yaşanan hak ihlallerini değerlendirdi.    TECRİT YAYILDI   Cezaevlerindeki hak ihlallerini 3 başak unsur üzerinden ele almak gerektiğini ifade eden Çiçek, ilk unsurun tecrit olduğunu kaydetti. “Tecrit Abdullah Öcalan’ın İmralı’ya götürülmesinden sonra ortaya çıkan bir kelime oldu” diyen Çiçek, “Bu tecridin daha sonra yavaş yavaş bütün cezaevlerine yayıldığını görüyoruz. Tecrit dediğimiz şey sadece diğer insanlarla görüştürülmemek değil. Aynı zamanda hapishane içindeki ve dışındaki iletişime müsaade edilmiyorsa orada tecrit var demektir. Mesela mahpuslara görüş ve iletişim cezası veriliyor. Bu cezaları uzatıyorlar ve tecridin başka bir boyutu yaşanıyor. Yine tecritle alakalı sosyal ortamlar yok. Birlikte sohbet edebileceği aynı zamanda spor ve iş yapabileceği hakların hiçbiri pandemi gerekçesiyle kullandırılmıyor. Şimdi devlete göre pandemi de kalmadı. Pandemi hala cezaevlerinde sürüyor. Bırakın bunu cezaevi içindeki mektuplaşmalar da pandemi nedeniyle önü kesildi. Buda insanı tamamen psikolojik olarak çürütmeye götürür” dedi.    S TİPLERİ YOĞUN TECRİT    Tecridin son zamanlarda daha da yoğunlaştırılmış halinin S Tipi cezaevlerinde görüldüğüne dikkat çeken Çiçek, “S Tiplerinde 3’e 1 ve 1’e 1 hücreler bulunuyor. 3’e 1’de 3 tane tekli hücre ve 3’ünün ortak volta atma yeri var. Bir de tek kişinin kaldığı ve volta atma yerinin olduğu hücreler var. Bu bir kişinin olmuş olduğu yer daha yoğun bir tecridi getiriyor. 3 kişi en azından volta atarken aynı zamana denk geliyorsa, orada daha rahat olabiliyor. Ama S Tipi şu anda Iğdır ve Bodrum’da var. Hangi akla hizmetle böyle bir şey hazırlanmış bunu bilmiyoruz. Bu F Tipi'nden daha yoğun bir tecridi getiriyor” diye belirtti.    CEZEVİNDE ÖLÜMLER   Cezaevlerindeki bir diğer hak ihlalinin ise hasta tutukluların duruma olduğuna dikkat çeken Çiçek, hasta tutukluların artık yavaş yavaş ölüme gittiğini dile getirdi. Müebbet ya da ağırlaştırılmış müebbet almış tutukluların cezaevlerinde hastalandığını vurgulayan Çiçek, “Bunların birçoğu tutuklanmadan önce hasta değillerdi. Süreç içerisinde hem cezaevinin yaşanılmayacak ortamı hem tedavilerin aksaması derinleşen bir sağlık sorununa dönüştü. Bu sağlık sorunları kronikleşmeye başladı. Cezaevlerinde ilaç, tedavi ve yemek gibi konularda da sorun yaşıyorlar. Bunun sonucu kaçınılmaz olarak ölümlerdir. Yılbaşından bu zamana kadar 10 kişinin ölüm haberini aldık. Birkaç tanesi hasta mahpustu” diye konuştu.    ATK KARARLARI    ATK’nin hasta tutuklular konusundaki tutumuna değinen Çiçek, şöyle devam etti: “Eğer özel hastanelerdekiler hekimse ve onların vermiş olduğu rapor bilimsel olduğu düşünülen bir raporsa, ATK’nin verdiği rapor nedir? Bir ATK raporu elimize geçti. Raporda tutuklunun hangi suçlardan tutuklandığı yazıyordu. Doktor olarak o suçları oraya yazmak senin işin değil. Onların suçuna göre değil, sağlık durumuna göre karar verirsin. Eğer suçuna göre karar veriyorsan o zaman ATK yanlı davranıyor ve düşman hukuku uyguluyor demektir. Biz ATK’nin tek karar mercii olmasından çıkmasını istiyoruz. Tam teşekküllü özel hastanelerin vermiş olduğu raporlarında geçerli olması gerekir.”    İNFAZ YAKMALARI   Bir diğer hak ihlalinin ise infaz yakmalar olduğunu işaret eden Çiçek, denetimli serbestlik haklarının özellikle politik tutuklularda kullandırılmadığını söyledi. Yasalar ile pratik uygulamanın birbirinden farklı olduğunun altını çizen Çiçek, “Denetimli serbestlik ile ilgili kurulan komisyonlarda çok keyfi davranıldığını biliyoruz. Gereksiz sorular soruluyor. Bu sorular sonucunda kendi kendilerine ‘Tutuklu denetimli serbestlik hakkını kazanacak pozisyonda değildir’ diyerek tutukluluğu 8 ay daha uzatıyorlar. 8 ay sonra bir daha uzatılıyor. Böyle olunca tutukluyu Anayasa’da belirtilen durumdan daha fazla yatırıyorlar. Üstüne tahliyeleri gelen ağır hasta mahpusları da bırakmıyorlar. En yakından oraya çıkan Mehmet Emin Özkan ve herkes tarafından bilinen Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk” diye aktardı.    PSİKOLOJİK YIKIM   İnfaz yakmaların tutuklu ve yakınlarında psikolojik yıkım yarattığını belirten Çiçek, şunları söyledi: “Aileler yakınlarının tahliyesine iki gün kaldığını düşünüyor. Odasını hazırlıyorlar, sevdiği yemekleri yapıyorlar ve gidip almayı düşünüyorlar. Hatta cezaevine kadar gidip eli boş dönmüş aileler var. Onların çok da sağlam bir psikolojisi olmaz. Herkes birden çöküntüye uğrar. Sonra tutuklu için düşünelim. Tam tahliye zamanı geldi. Tahliye edileceğine dair annesi-babası ile konuştu. O tarih geldi tahliye etmediler. Bazılarını denetimli serbestlik hakkını kullandırılmayıp onun da bitmiş olmasına rağmen başka cezalar verilerek, tahliye etmiyorlar. Böyle olunca da hem hasta mahpusların ölüme gitmesi hızlanıyor. Hem psikolojik olarak çökmelerine neden oluyor. Ailelerin de devlete karşı olan güvenlerinin yok olmasına neden oluyor.”    BİLİNÇLİ HAK İHLALLERİ   Cezaevlerinde yaşanan bu hak ihlallerinin kesinlikle bilinçli yapıldığını ifade eden Çiçek, tutukluların 3 kere cezalandırıldığını vurgulayarak, şöyle devam etti: “İlk olarak dışarıdan içeriye aldınız özgürlüğü yok oldu. İki özgürlüğü yok olmuş kişinin içerideki temasını da engellediniz. Yani sosyal alandan tecrit ettiniz. Üçüncüsü dışarıya sesini duyurup haklarını talep etmek için yaptığı görüşmeleri, dilekçe ve haklarını elinden aldınız. Böyle olunca bu insandan ne bekleyebilirsiniz. Siz onu kazanmaya yönelik değil çürütmeye yönelik hareket ediyorsunuz.”    NEWROZ'DA TUTUKLULARA SAHİP ÇIKILDI   Cezaevlerinin durumunun sürekli gündemde tutulması gerektiğini dile getiren Çiçek, Newroz alanlarında atılan sloganlarla tutuklulara sahip çıktığını dile getirdi. Bunun olumlu olduğunu fakat artık talep eden ve karşılık alan bir çalışma yürütülmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Çiçek, şunları ifade etti: “Herkesin gözü kulağı hapishanelerde olsun ve bunu bilince çıkarsın. İnsan yaşamı önemlidir. Aynı zamanda yasalarında değişmesi gerekiyor. Devletten bağımsız insan hakları savunucularının denetçi olarak cezaevlerine girebilmeleri gerekmekte. Bize gelen şikayetlerde gerekli kurumlara yazı yazıyoruz. Gerekli mercii ise bize ‘yapılan araştırma sonucunda böyle bir olayın olmadığı görülmüştür’ diye cevap veriyor. Sorduğu kişiler cezaevi idaresi. Peki burada şikayetçi olan bir kişi var. Buna sorulmuş mu? Sorulmamış. Aynı zamanda hastalıklarla ilgili sorunlarda Tabipler Birliği’nin bağımsız heyetlerinin orada çalışma yapma haklarının olması gerekiyor.”    MA / Tolga Güney