7 işçinin yaşamını yitirdiği havai fişek davası İstinafa taşınacak 2022-03-05 09:12:08 İSTANBUL - Havai Fişek Fabrikası’nda 7 işçinin yaşamını yitirdiği patlamayla ilgili sanıklara “olası kast” suçlamasıyla ceza verilmesi gerektiğini belirten dava avukat Özge Serdar, mahkeme kararını İstinafa taşıyacaklarını söyledi.  Sakarya'nın Hendek ilçesindeki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikasında 3 Temmuz 2020'de gerçekleşen patlamada, 7 işçi hayatını kaybederken, 127 işçi ise yaralandı. Patlama sonrasında Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından işverenler de dahil olmak üzere 7 şüpheli hakkında dava açıldı. Bu dava 8 duruşma sonrasında sonuçlandı. Mahkeme, iş güvenliği uzmanı Aslı Bozkurt’a, sorumlu personel Ahmet Çağrıcı’ya, genel ustabaşı Erşan Öztürk’e, fabrika sorumlu müdürü Asiye Angın’a “Bilinçli ve taksirle birden  fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 6 yıl 8’er ay, genel ustabaşı Hasan Ali Velioğlu’na 12 yıl 6 ay, fabrika sahipleri Yaşar Coşkun ve Ali Rıza Ergenç Coşkun’a ise 16 yıl 3’er ay hapis cezası verdi. Tutuklu yargılanan Hasan Ali Velioğlu ise tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak tahliye edildi.   ‘İŞÇİLERİN CANI HİÇE SAYILDI’   Dava avukatlarından Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Özge Serdar, patlamadan hemen sonra dernek olarak alana gittiklerini söyleyerek, iş “kazasının” işverenin kar hırsıyla yaşandığını dile getirdi. Serdar, işçilerin canının hiçe sayıldığını belirterek, patlamanın olduğu gün işveren ve denetim yapmayan kamu birimleri hakkında suç duyurusunda bulunduklarını ifade etti.    Mahkemenin verdiği kararı istinafa taşıyacaklarını belirten Serdar, şunları söyledi: “Bizim değerlendirmemiz bu dosyanın çok açık olası kast dosyası olduğu yönünde. İster susarak, görmezden gelerek, ister fiili olarak tüm sanıkların yaptıkları veya yapmadıkları her fiil ile göz göre göre 7 kişinin ölmesine sebep oldular. Hatta yaşanan iş cinayeti yalnızca bu işyerindekilerin değil burayı denetlemeye gelen emniyet müdürlüğünün, İçişleri Bakanlığının ve ilişkili olan tüm kamu birimlerinin de içinde olduğu bir durum. Denetlemelerin önceden haber verildiği, kaçak yapıların olduğu vs. durumlar duruşma sürecinde ortaya koyulmuştur. Görevini yapmayan herkesin eli kana bulanmıştır. Mahkemenin gerekçesini merakla bekliyoruz.”    DAVALAR POLİTİK   İş cinayetlerinin yargılamalarının politik olduğunu vurgulayan Serdar,  “İşçi sınıfının patronlardan hesap sorduğu yargılama süreçleri elbette sermaye sınıfını ve onun desteklediği iktidar yapısını rahatsız etmektedir. Hakimlerin bağımsız karar verdiği noktada neler yaşandığını Soma dosyasından hatırlıyoruz. Yargıtay Ceza dairesinin olası kasttan ceza verilmesi gerektiğini söyleyen kararını, bu karara imza atan heyetin bir kısmını görevden alarak iktidar yakını olduğunu bildiğimiz üyeleri atayarak verilen kararı kaldırttı. Sermaye sınıfı ve iktidar sarı  öküzü yedirmemeye kararlı. Her alanda mücadelemiz sürecek. Bizim yerimiz işçi sınıfının yanı ve biz bir işçi daha hayatını kaybetmesin diye sesimizi onlarla birlikte yükselteceğiz” şeklinde konuştu.   İLK PATLAMA DEĞİLDİ   Davanın başından beri sürecin takipçisi olan DİSK Yönetim Kurulu üyesi Seyit Aslan ise, burayı sadece bu patlama üzerinden değerlendirmemek gerektiğinin altını çizerek, “Bu işletmede daha önce defalarca patlamalar yaşanıyor, hayatını kaybedenler oluyor. Her defasında bu fabrika isim değiştirerek üretimine devam ediyor. Herhangi bir yaptırım söz konusu olmadı” dedi.     İKTİDARLA İLİŞKİLERİ   Son patlamadan sonra devletin bütün yetkililerinin olay yerine geldiğini anımsatan Aslan, “Büyük Coşkunlar’ın sahibinin dokunulmazlığı olduğu açık. Çok derin ve farklı ilişkileri olduğu açık. Dolayısıyla bu kadar devleti yönetenler tarafından içli dışlı bir ilişki ağı olması da dava sürecinin nasıl seyir edeceğinin açık bir kanıtıydı” diye belirtti.   AİLELERİN TALEBİ KABUL GÖRMEDİ   Bütün duruşmalarda işverenlerin “Burada bilinmeyen bir şey yok. Burada devletin bütün kurumları bizim nasıl bir üretim yaptığımızı biliyorlar” şeklinde savunma verdiğini hatırlatan Aslan, bu ifadelerin işyeri çalışma koşulunun bütün düzen tarafından kabullenildiğini gösterdiğini söyledi. Aslan, “Hayatını kaybedenlerin ailelerinden birisi savcılıktan bu işletmede ne üretildiğinin araştırılmasını talep etti. Bu iddiayı savcılık araştırmadı” dedi.   CİNAYETLER YENİDEN İŞLENDİ   “İyi hal indirimi yapılması bu cinayeti ikinci defa işlemek demektir” diyen Aslan, duruşma boyunca sanıkların aile ve avukatları tehdit ettiğini söyleyerek, “Bu nasıl oluyor da iyi hal indirimi oluyor” diye sitem etti. Aslan, “Bu davanın bu şekilde sonuçlanmış olması Türkiye’de bütün işverenlerin rahatlıkla ağır koşullarda üretimleri sürdürüp yaşanacak cinayetlerden de sorumlu olmaması anlamına geliyor. Bu karar yeni iş cinayetlerinin önünü açtı” ifadelerini kullandı.   KAMU CEZA ALMIYOR   İş cinayetlerinde cezasızlık politikalarına değinen Aslan, “Kamu görevlilerin yargılanmasına hiçbir koşulda izin verilmiyor, izin verildiği koşullarda bunun önünün açılabileceğini düşünüyorlar. Burada da durum bu, valiyi yargılamak devletin işlediği suçu bir ölçüde kabul etmesi anlamına geliyor. İzin verseler şeffaf biçimiyle o soruşturma yürütülürse devletin ilgili kurumlarının da ceza alması çok büyük olasılık” dedi. Davanın bundan sonraki süreçlerini de takip edeceklerini dile getiren Aslan, “Eğer bağımsız bir yargı varsa bu kararın bozulup geri gelmesi gerekir. Çok açık bir ihmaller zinciri var. Bunun yargı tarafından aklanılmasına izin vermeyeceğiz” diye konuştu.   MA / Kadir Güney