Kobane Davası: 6-8 Ekim’de paramiliter güçler devreye konuldu 2022-03-04 17:34:03   ANKARA- Kobanê davasında savunmasına devam eden TJA aktivisti Ayla Akat Ata, 6-8 Ekim’de paramiliter güçlerinin devreye konulduğunu belirterek, “Gerçek failler er ya da geç yargı önünde hesap verecek” dedi. Ankara 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen Kobanê Davası’nın 10’uncu duruşması, 4’üncü gününde Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski milletvekili ve Tevgera Jinên Azad (TJA) Aktivisti Ayla Akat Ata’nın savunmasıyla devam ediyor. ‘BU BEYANLARI ALAN DA VEREN DE UTANMAMIŞ’ Verilen aranın ardından savunmasına devam eden Ata, Hermes adlı gizli tanığın beyanlarına ilişkin konuştu. Tanığın ne zaman Batman’da olduğuna dair bir bilgisinin olmadığını belirten Ata, “Hermes’e göre örgütün bütün kademelerinde görevliyim. Aynı zamanda milletvekilliği ve legal siyaset alanlarında çalışma yürütüyorum. Hermes’in beyanları doğruysa PKK’yi yok etmek çok kolaymış. Çünkü ona göre her şeyi sadece bir kişi yapıyor. Legallerin işini illegaller, illegallerin işini de legaller yapacaksa bu iki kavram ayrı konumlanmazdı. Bu beyanları alan da veren de utanmamış. Sokaktan geçen birinin mahkeme başkanı hakkında bu beyanlarda bulunması ne kadar geçerliyse, benim hakkımda verilen bu beyanlar da o kadar geçerlidir” şeklinde konuştu. SAVCININ TALİMATIYLA YAZILAN POLİS BEYANLARI Beyan veren itirafçılara ilişkin “yapabilecekleri başka bir şey yok” diyen Ata, “Kurtulabilmelerinin tek yolu başkalarına iftira atmak oluyor, başkalarına iftira atmadan özgür olamayacaklarını biliyorlar. Onların beyanlarıyla insanların özgürlükleri ellerinden alınıyor. Bu beyanlarda bulunurken ruh halleri bile denetlenmesi gereken bir konu. Ancak siz önümüze kağıtlara yazılı beyanlardan başka bir şey koymuyorsunuz. Eldeki kanıtları kutsal metinler olarak kabul edip bunlar üzerinden değerlendirmeler yapıyorsunuz. Savcının talimatlarıyla yazılan iki tane polis beyanı var. Biz bunun üzerine buradayız” dedi. Ata, devamında şunları söyledi: “Selahattin Demirtaş’la birlikte Diyarbakır’da katıldığımız dayanışma toplantısı ya da ‘PKK bir sebep değil sonuç’ sözlerim benim için bir tutuklama gerekçesi iken Numan Kurtulmuş’un “DAİŞ bir sebep değil sonuçtur. Oradaki halkların siyasi katılım özgürlükleri vardır” sözleri sorun teşkil etmiyor. Şimdi biz eşit yurttaşlar mıyız?” ‘FAİLLER ER YA DA GEÇ HESAP VERECEK’  6-8 Ekim’de çok sayıda yurttaşın yaşamını yitirdiğini hatırlatan Ata, “Ailelerle bir araya gelerek acılarını paylaşmak durumundaydım. Halkın içerisine küçük ve uzun namlulu silahlarla ateş edildi. Devlet 90’larda da paramiliter güçleri kullandı. 6-8 Ekim olaylarında gördük ki bu güçler istendiğinde devreye konulabiliyor. 6-8 Ekim’in gerçek failleri er ya da geç yargı önünde hesap verecek ve ben o dosyanın müştekilerinden biri olacağım. Bu dosya ise sadece kapatma davasına ön ayak olması için açılmış bir kumpastır” dedi. İddianameye konu olan konuşmalar için tam çözüm ve bilirkişi raporları talep eden Ata, bunların gerçekleştirilmemesi durumunda dosyanın kapatılmasının mümkün olamayacağını söyledi. Ata, “Yargılama sürecinde kanunilik, hukuka aykırılık denetimi gibi birçok kıstas esas alıp değerlendirme yapılır. Bu değerlendirmeyi yaparken de gerekli unsurlar araç olarak kullanılır, bunları size söylemiyorum çünkü zaten çoktan infaza geçtik. Hatırlatmak istedim. Bu dosyada ya beni siyasetçi olarak görüp konuşmalarımı ona göre değerlendireceksiniz ya da siyasetçi kimliğimi görmezden gelip ona göre yargılama yapacaksınız. Benim seçmenlerimin en büyük kaygısı içinde bulundukları şiddet atmosferi. Ben bunu görmezden gelerek siyaset yapamazdım, benden öncekiler de yapmadı, benden sonrakiler de yapmayacak” ifadelerini kullandı. ‘YA YENİ BİR YOL BULACAĞIZ YA DA YENİ BİR YOL AÇACAĞIZ’ Kapatılan Rosa Kadın Derneği’ne ve kadın mücadelesine dair konuşan Ata, derneğin savaş karşıtlığı ve barış ısrarının yargıya konu edildiğini söyledi. Ata, “Kapatılan kurumların devamı olması açısından yargılanıyor. Özgürlük iddiasıyla yola çıkan kadınlar kurumları kapatılınca bu iddialardan vaz mı geçeceklerdi. Anayasal güvence altında olana örgütlenme haklarından vaz mı geçeceklerdi. Bedel ödeyerek elde ettikleri kazanımlardan vaz mı geçeceklerdi. Ya yeni bir yol bulacağız ya da yeni bir yol açacağız demedik mi? Bilgiyi yok sayanların hükmünün sürdüğü bir dönemden geçiyor olsak da bilgi kadınlar için kutsaldır. O nedenle kadınları bu mücadeleden koparamazsınız. Kadınlar, en yakınları tarafından öldürülüyorken aile kutsal sayılabilir mi? Cevaplar her birimizin yaşamında. Eylemlerimizi örgütlüyor ve kadın cinayetleri politiktir diyoruz. Barışı savunmanın suça konu edilmesi kabul edilebilir mi? Barış istemenin ve toplumsallaştırmanın, İmralı gibi çözüm adreslerini işaret etmenin, yakınlarımızın taziyelerine gitmek gibi toplumsal değerlerini yaşatmanın suç kabul edildiğini gördük. Yasal sınırlamızı biliyoruz fakat yazılı olmayan bir hukuk uygulanıyor bizlere. Bir çifte standartla karşı karşıyayız. Adalet mülkün temelidir yazısı katledilen hukukun ülkeye verdiği zararın tarifine yeterli mi?” diye sordu. ‘43 KADIN KURUMU KAPATILDI, YİNE AÇACAĞIZ!’  “İçine düştüğümüz yetmezliklerin ne kadar farkındaysak o kadar dert sahibiyiz” diyen Ata, meselenin ortaya konulan eylem ve pratik olduğunu ifade etti. Ata, “Bu nedenle rahatsızlık verse de düşüncelerimizi paylaşmaktan vazgeçmeyeceğiz. Yeter ki yaşamakta ve yaşatmakta ısrar edilsin. Kürt sorununun çözümsüzlüğü Rosa’yı yargı önüne atmıştır. Kürt sorununun çözüme kavuşması arzumuz vardır ancak cins sorunu çözülmeden kadınlar özgürleşmeyecektir. Şu an özgür olsam kapatılan bir kadın kurumu yerine bir tane daha açarım. 43 tane kadın kurumu kapatıldı, az değil. Ancak yine kuracağız”” diye konuştu. ‘HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ İÇİN ŞİDDET SON BULMALI’  “Doğru ve yanlışı ayırt edebiliyorum” diyen Ata, savunmasını sonlandırırken hukuk tartışmalarında siyasi etkileri görebildiğini belirtti. Ata, “Kendilerinin çıkardığı maddelerin mağdurları olanları gördüm, görüyorum. Eğer hukukun üstünlüğü söz konusu olsaydı bugün yargılanıyor olmazdım. Çatışmalı süreç son bulmadığı sürece bu tür hukuksuzlar devam edecek. İnsanlığın mirası olduğu temel haklar ve hukukun yok sayıldığı bir davada yargılanıyoruz. Hukukun üstünlüğünün sağlanması için şiddetin son bulmasını diliyorum” dedi. ‘YARGILAMANIN TOPLUMDA KARŞILIĞI YOK’ Savunmanın ardından söz alan Ayla Akat Ata’nın müdafisi Çiğdem Kozan, mahkemenin yargılamayı CMK hükümleri çerçevesinde sürdürmediğini ve usulsüzce müşteki dinlediğini ifade etti. Kozan, mahkemenin müşteki dinleme zorunluluğu altında olduğu hissinin uyandığını söyleyerek adil yargılama hakkının ihlal edildiğine vurgu yaptı. Kozan, “Soru sorma hakkımızın engellediğini belirttiğimizde siz bizi haklı bularak bir ara karar kurdunuz. Müşteki isimlerini duruşma tutanağına yazdınız ve biz de onlara göre hazırlığımızı yaptık ve sorularımızı belirttik ama siz burada Salı günü tutanakta ismi bildirilmeyen müştekileri dinlediniz. Meslektaşlarımın itirazı vardı ancak siz kendi ara kararınıza uymayan bir karar verdiniz. Dinlediğiniz müştekilerin şikayetçi olmaması da yaptığınız yargılamanın toplum nazarında da bir karşılığı olmadığının bir göstergesi oldu. Müştekiler neden burada olduklarını bile bilmiyorlardı” diye ifade etti. ‘MÜŞTEKİLER HUZURDA DİNLENSİN’ Dosyanın siyasi müdahalelerle ilerlediğini belirten Kozan, mahkemenin de buna hizmet ettiğine dikkat çekti. Müştekilerin talimatla dinlenmesine karşı olduklarını tekrar vurgulayan Kozan, “Talimat mahkemesi oradaki müştekilere dosyanın ne olduğunu aktaramaz. 3500 sayfalık iddianameyi gönderseniz de talimat mahkemesi okumaz. Ayrıca orada kalem memurları alıyor. Kalem memuru orada nasıl sağlıklı bir ifade alabilir? Talimatla alınan müşteki ifadelerine katılabiliriz ama tutuklular nasıl katılacak, nasıl soru soracaklar? Fiziken mümkün değil. Beyanı alınan müşteki Bayram Güven önce şikayetçi olduğunu beyan etti ancak daha sonra Ayla Akat Ata’nın soruları ardından tekrar söz almak istedi ve pişmanlık duyduğunu ifade ederek şikayetçi olmaktan vazgeçtiğini söyledi” dedi. Talimat ile müşteki dinlenmesinden vazgeçilmesini talep eden Kozan, daha önce talimatla dinlenilen müştekilerin de huzurda tekrar dinlenilmesini talep etti. Kozan, son olarak mahkemenin re’sen delil araştırma yapmaması gerektiğini vurguladı. Müvekkilinin Meclis konuşmalarının mahkeme tarafından incelenmesini talep eden Kozan, yasama sorumsuzluğu kapsamında olan her şeyin dosyadan çıkarılmasını ve tutukluluk devam gerekçesi yapılmaması gerektiğinin altını çizdi. Ardından ara kararını kuran mahkeme başkanı Ankara’da ikamet eden ve daha önce dinlenilmesi yönünde ara karar kurulan müştekilerin ve dosyada tanık olarak kaydedilen isimli tanıkların SEGBİS ile hazır edilmeleri için ikamet ettikleri mahal mahkemelerine talimat yazılmasına ve dosyanın bir kısım sanıkların tutuklu yargılandıkları da göz önünde buludurularak zorla getirilip hazır edilmesinin istenmesine ve önümüzdeki duruşma periyodunda dinlenilmesine karar verdi. Duruşma 7 Mart Pazartesi günü devam edecek.