DİAYDER davasında tahliye olan Erdemci: İstanbul’u kaybetmeyi hazmedemediler 2022-03-04 09:24:55 İSTANBUL - Üyesi olmadığı halde DİAYDER’e dönük operasyonda tutuklanan ve ilk duruşmada tahliye edilen HDP’li Nezir Erdemci, “İstanbul’u kaybettikleri için intikam almak istediler” dedi. Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) Başkanı Ekrem Baran ile birlikte üye ve yöneticiler ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) yöneticilerinin de aralarında olduğu 28 kişi, 3 Temmuz 2021’de gözaltına alındı. Gözaltına alınan Baran ile birlikte 9 kişi tutuklandı. 6 ay sonra 23 kişi hakkında “örgüte üye olmak” ve “örgüte yardım etmek” iddialarıyla iddianame hazırlanırken, 5 kişi hakkında ise takipsizlik kararı verildi. Hazırlanan iddianame, mahkemeye sunulmadan havuz medyaya servis edildi. İddianamenin servis edilmesi ardından İçişleri Bakanlığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) teftiş başlatıldı. Daha sonra Çağlayan’da bulanan İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianame ile açılan davanın ilk duruşmasında Nezir Erdemci, Sefa Mehmetoğlu ve Enver Karabey, tutuldukları Silivri Cezaevi’nden tahliye edildi. Baran ve 5 kişi hakkında ise tutukluluk halinin devamına karar verildi.   DİAYDER üyeleri ile birlikte tutuklanan ve ilk duruşmada tahliye olan HDP Zeytinburnu İlçe Örgütü yöneticisi Nezir Erdemci, gözaltına alındığı sırada yaşadıkları ihlaller ile tutuklanmasına dair konuştu.    SİLAH DAYADILAR   Niçin tutuklandığını hala bilmediğini söyleyen Erdemci, 3 Temmuz’da gece yarısı evine jandarma tarafından baskın düzenlendiğini paylaştı. Erdemci, “Kapıyı şiddetli bir şeklide tekmelediler. Kapıyı kıracaklar endişesiyle açtık. Açtığımız gibi başımıza silah dayayıp, ‘yat yat yat’ deyip bizi yere yatırdılar. Bu şekilde içeriye girdiler” dedi.   ÜYESİ OLMADIĞI DERNEĞİ SORDULAR    Jandarmanın Afgan bir komşusunu aramaya dahil ettiğini, bu komşusunun Türkçe bilmediği ve kanunlardan habersiz olduğunu ifade eden Erdemci, “Sözde onun gözetiminde aramayı yaptılar. Arama adı altında tüm odaları dağıttılar. Yaptıkları aramada suç unsuru niteliğinde hiçbir şey de bulamadılar. Zaten eşimle ikimiz kalıyoruz ve evimizde gizli saklı bir şey yok” diye konuştu. Aramaya tepki gösterdiğini belirten Erdemci, daha sonra gözaltına alındığını kaydetti. Gözaltında kendilerine DİAYDER ile ilgili sorular sorulduğunu ifade eden Erdemci, “‘DİAYDER'i nasıl görüyorsun, nasıl üye oldun, neden kurulmuş, kim kurmuş, kimlerle ilişkisi var...’  gibi sorular sordular. DİAYDER üyesi olmadığımı, -ki gerçekten de üyesi değilim- bu yüzden işleyişlerinden haberdar olmadığımı ve kendimde, onlara bu soruları yöneltme hakkı görmediğimi ifade ettim. PKK üyesi olup olmadığımı sordular. Hiçbir illegal yapılanmayla bağım olmadığını söyledim” diye konuştu.     İMAMLARI CEZAEVİNDE TANIDIM   Bunun yanı sıra gözaltında 1996’da HADEP’e üye olduğunu ve o günden beri siyasi partiler bünyesinde siyasi faaliyet yürüttüğünü paylaştığını ifade eden Erdemci, “Bu gün de HDP üyesiyim. Tuhaf bir süreç. Operasyonun DİAYDER'e dönük olduğu söyleniyor. Ne DİAYDER üyesiyim, ne de kendileriyle bir ilişkim var ama gözaltına alınma sebebi olarak DİAYDER üyeliği gösteriliyor. Mahkemede de bunu söyledim. Gerçekten de DİAYDER üyesi imamları cezaevinde tanıdım. Dışarıdayken kendileriyle bir bağım yoktu” diye konuştu.    TELEFON REHBERİ ÜZERİNDE SUÇLAMA   Kendisine, ‘Neden telefon rehberinde bu kadar sabıkalı kişinin numarası var?” şeklinde de soru sorulduğunu ifade eden Erdemci, sözlerini şöyle sürdürdü:  “1996'dan beridir demokratik siyaset yürüttüğümü, bu kapsamda milyonlarca insanla tanıştığımı, ilişkilendiğimi belirttim. Siyasetin doğasında bu var. Esnaf, sivil yurttaş dahil birçok kesimle iletişim kurarsınız. Bunlar yasal faaliyetler. Görüştüğüm insanlara sabıkalı olup olmadıklarını soramam ki. Ya da benimle görüştükten sonra ne yaptıklarını, yapacaklarını takip edemem, bu beni ilgilendirmez. Bazı isimler okuyup numaralarının neden bende kayıtlı olduğunu sordular. Okudukları isimlerden biri HDP ilçe başkanıydı. O arkadaş ilçe başkanıyken ben de ilçe yöneticisiydim. Numarasının bende kayıtlı olmasının suçlamayla ne alakası var?”   SİNYALİN DİYARBAKIR’DA?   Okuduğu kitap ve dergilerin yanı sıra telefonunun Diyarbakır’da sinyal verilmesinin de suçlama konusu yapıldığını anımsatan Erdemci, “Eşimin ailesi Diyarbakırlı. Siirt'e, Diyarbakır'a gidiyorum. Dayım uzun süre Diyarbakır'da kanser tedavisi gördü. Sık sık kendisini ziyarete giderdim. Bunun suçlamayla ne alakası var! Evimin PKK üyeleri için güvenli bir yer olduğunu iddia ettiler. Bu nasıl mümkün? 1996'dan beri aktif siyasetin içindeyim. Tanınan, bilinen bir insanım. Hemen her sene telefon bilgilerimizden tutalım adres ve diğer tüm bilgilerimizi güncel haliyle emniyete bildiriyoruz. Az biraz mantıklı düşünen biri bilir; böyle bir ev nasıl olur da örgüt üyeleri için güvenli olabilir? Ya da bugüne dek kaç PKK üyesini evimde yakalamışlar? Otuz yıldır aynı telefonu kullanıyorum, adresim aynı. Adresimi biliyorlar ve hem telefondan hem de fiziken takip ediliyorum. Gerçekten de elle tutulur bir dayanak yoktu” diye kaydetti.     TEDAVİ HAKKI ENGELLENDİ   Savcıların yasalara göre gözaltı işlemi yapmadığını ve yargılamanın da bu doğrultuda ilerlemediğine işaret eden Erdemci, şahsi kanaatlere göre yargılamanın yapıldığını söyledi. Erdemci, “Kanunlar neyi gerektiriyorsa, o çerçevede çalışma yürütmüşüz” diye belirtti. Bu kanaatler nedeniyle tutuklandığını ve 8 ay boyunca tutuklu kaldığını belirten Erdemci, şöyle konuştu: “Kalbimde stent var. Daha önce bu rahatsızlık nedeniyle anjiyo oldum. Yine bağırsaklarımda 20 yıla yakıdır ülseratif kolit var. Günde 16-17 ilaç kullanıyorum. Bu hastalık dolayısıyla, dışarıdayken her üç ayda bir doktor kontrolüne gidip kan tahlili yaptırıyordum. Tahlil sonuçlarına göre ilaçların dozu ayarlanıyordu. İçerideyken bu konuda bayağı zorluk çektim. Gözaltına alındığımda dişlerimi çekmiştim. O halde tutuklandım. Dikişlerim cezaevinde söküldü.”    DİLEKÇELER DİKKATE ALINMIYORDU   Hasta olduklarına dair cezaevine bildirimde bulunduğunu ancak cezaevinin uzun süre boyunca kendilerini dikkate almadığını ifade eden Erdemci, “Hastaneye veya revir için dilekçe yazıyorduk. Dilekçelerimize yanıt verilmiyordu. Bize, ‘bazıları yok yere dilekçe yazıyor’ diye bizi bekletiyorlardı. Devlet bizi tutuklandığına göre bizim sağlığımızdan sorumludur. Ancak tedavi hakkımız engelleniyordu. Keyfi bir şekilde uygulanıyordu” diye kaydetti.   BİRLİKTE YAŞAMAYA KARŞILAR   Kendilerine yönelik gözaltı ve tutuklamalara tepki gösteren Erdemci, sözlerine şöyle devam etti: “Gözaltındayken bize, ‘Madem siyasetçisin. Ülkenin durumunu nasıl görüyorsun?’ diye sordular. Orada da söyledim burada da söylemek istiyorum; ülkeyi yönetenler keyiflerine göre yönetmek istiyorlar. Ülkenin birlik ve bütünlüğü, halkların birlikteliği için bir yönetim şekline göre hareket etmiyorlar. Politikalarına baktığımızda bunu görüyoruz. Partimiz HDP’nin siyasi programı olan birlikte yaşama karşı bir politika yürütülüyor. Nasıl birlikte yaşayabiliriz? Onurlu bir şekilde, kardeşçe yaşamayacaksak nasıl yaşayacağız? Ülkeyi yönetenler bunun tam tersi bir yönetim anlayışını sergiliyorlar.”   KAYBETMEYİ HAZMEDEMEDİLER   Birlikte yaşama konusunda herkesin sorumluluğu olduğunu dile getiren Erdemci, gözaltı ve tutuklamaların bunu engellediğini ve çözüm olmadığına vurgu yaptı. Erdemci, bu uygulamaların çocukları ve torunlarında öfke yarattığını ve çözümsüzlüğün daha da derinleşmesine neden olduğuna dikkat çekti. Erdemci, “DİAYDER’e açılan davadan anladığımız imamları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu karalamak için kurban ettiler. Çünkü İstanbul’u kaybettikleri intikam almak istediler. Ayrıca Kürtlerin onlara kaybettirmesini hazmedemediler” dedi.   DİYANETE TEPKİ GÖSTERDİ   Kürt ve Şafi mezhebine mensup olduğunu ifade eden Erdemci, davada Şafiliğin suçlama konusu yapılması nedeniyle Diyanet İşleri Bakanlığına tepki gösterdi. Erdemci, “Diyanet, Hanifi mezhebine göre bir yaklaşımda bulunuyor. Bu nedenle Şafilik tartışma konusu getirildi. Cezaevinde tanıdığım imamlar da Şafi ve Diyanet bünyesinde yetişmemişler. Medreselerde eğitim görüp vermişler. Çevrelerinde bulunan insanlar da şafi ve mezheplerini bu imamlar ile tanımak istemişler. Bu nedenle yargılanıyorlar. Hiçbir suçları yok” diye belirtti.    MA / Mehmet Aslan