Dolmabahçe Mutabakatı: Türkiye’yi yerel demokrasiye taşıyacağız 2022-02-27 09:03:17   HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, Kürt sorununda tarihi dönüm noktası olan ancak Erdoğan tarafından inkar edilen Dolmabahçe Mutabakatı ile demokratik ittifakın sınırlarını çizdiğini belirterek, bununla Türkiye’nin yerel demokrasiye taşınacağını söyledi.    PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 3 Ocak 2013’te “çözüm” adıyla başlayan, AKP’nin 24 Temmuz 2015’te “tasfiyeye" dönüştürdüğü süreçte, Kürt sorununun demokratik çözümünde tarihi dönüm noktası olan Dolmabahçe Mutabakatı’nın üzerinden 7 yıl geçti. Süreçle birlikte başlayan çatışmasızlık ortamı, Öcalan’ın 10 maddelik deklarasyonunu içeren Dolmabahçe Mutabakatı ile kalıcı çözüme evrilecekti, önerilen isimlerin katılımıyla oluşturulacak İzleme Kurulu’nun İmralı Adası’na gidişiyle derinlikli müzakerelere başlanacaktı. Yapılan bu tarihi açıklama bilgisi dahilinde olması ve oturma düzenini dahi belirlemesine rağmen Dolmabahçe Mutabakatı AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Doğru bulmuyorum” açıklamasıyla inkar edildi.    Dolmabahçe Mutabakatı’na dair “Doğru bulmuyorum” açıklamasının ardından 5 Nisan 2015’te Öcalan'la son görüşmeden sonra AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın “çözüm” sürecine dair “Buzdolabına kaldırıldı” açıklamasıyla süreç sonlandırıldı. Bu açıklamayla İmralı’da kurulan “masa”nın devrilmesine yol açan Erdoğan, sağlanan çatışmasızlık ortamını 24 Temmuz 2015’te yeniden savaş sürecine çevirdi.    Öcalan’ın uyarılarına rağmen AKP’nin yeniden savaş kodlarına dönmesiyle başlayan çatışmalı ortamda, binlerce insan yaşamını yitirdi, kentler yakılıp yıkıldı. AKP iktidarında olan Türkiye’nin çoklu krizlere girmesine yol açtı.    Öcalan ile 3 Ocak 2013’te başlayan ve tarihi dönüm noktası olan 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Mutabakatı’na uzanan sürece nasıl gelindi? Dolmabahçe Mutabakatı’nın açıklandığı 28 Şubat öncesi İmralı Heyeti’nin Öcalan ile gerçekleştirdiği 4 Şubat ve 27 Şubat 2015 tarihli görüşmelerde neler tartışıldı? Dolmabahçe Mutabakatı’na gelinen noktayı “55 yıllık maratonun soluk arası” olarak değerlendiren Öcalan, tarihi olarak nitelendirdiği mutabakatla Türkiye’nin yerel demokrasiye taşınacağını vurguladı.    55 YILLIK MARATON    Öcalan, İmralı Heyeti’yle 4 Şubat 2015’te gerçekleştirdiği görüşmede, toplantının tarihi önemine değinerek, “Bugünkü geldiğimiz noktayı 55 yıllık bir maratonun kısa bir soluk arası olarak değerlendiriyorum. Benim için böyle gelişti. Bu masa maratonda bir moladır. Benim için yer ya da masanın biçimi değil, masanın kurulması önemlidir. Dediğim gibi devlet heyetinin bu çabasını önemsiyorum ama siyasi elitler ne kadar bunun farkında, bunu bilmiyorum. Emre Bey’den bugüne kadar büyük bir çabamız vardı. 5-6 yıllık büyük bir maratondur. Bununla sonuçlandı. Sonuçlandı derken, aslında bir başlangıç. Neyin başlangıcı? Bin yıllık serüvende bu masa çok özgün bir anlama sahiptir. Ama benim kendi eylemlerim masanın devrilmemesi için oldu, bundan sonra da öyle olacak. Bu bir ilke masasıdır. Devletin ve toplumun demokratik geleceği için tam bir ilke masasıdır. İlkenin özelliği, ilkeden taviz verilmez anlayışıdır. Bin yıllık tarihi dayanakları vardır. Biz kadim kültürü de dahil ederek vardığımız bir çözüm masasından bahsediyoruz” dedi.    MASANIN ÖNEMİ   Bunun önemli bir başlangıç olduğunun altını çizen Öcalan, “Demokratik toplum taraftarları için de bu masa kıymetli olmalıdır. Ben bu kadim kültürü önemsiyorum. Ben hayatın çemberinden geçtiğim için biliyorum ve kendim de bir köy emekçisiyim. Böyle bir aileden geliyorum. Irgatlık da yaptım. Bu masanın tarladaki emekle de ilgisi var. Yani tüm sorunları bu masada ele alacağız. Arkadaşlarımızın da konumu aynı” ifadelerini kullandı.    DEMOKRATİK DEVLET   Demokratik devlet ve demokratik toplum vurgusunda bulunan Öcalan, “Müzakerenin bir niteliği devletin demokratikleştirilmesi, diğer niteliği toplumun demokratikleştirilmesidir. Burada olağanüstü bir çaba gösteriyorum. Çözüm arayışım çok köklü ve eskidir. İlkokuldan üniversite son sınıfına kadar tüm hocaların en has öğrencisiydim. Yani hep özeldim. Benim bu konumundan isyan noktasına gelmemi anlamanız lazım” diye konuştu.    ÇÖZÜM ÇABASI    PKK Lideri, 1993’ten bugüne demokratik çözüm için çaba içerisinde olduğunu belirterek, “Burada attığımız her adımın karşısında mutlaka bir karşı darbe oluyor ve bugün bu toplantının da bir karşılığı olacak. Karşıt bir darbe hamlesi gelecek. Sakine’leri hatırlayın. Burada yaptığımız ilk toplantıdan sonra Paris’te karşılık verdiler. Her önemli görüşmeden sonra mutlaka karşı bir darbe gelişti. Roboski, Hakkari’de 13 köylünün katledilmesi, KCK operasyonları ve buna benzer yüzlercesi hep böyleydi. Bunu yapanlar şimdi teşhir oldu. Emin tecrübelerime dayanarak söylüyorum. Somut tehlikeyi kalıcı bertaraf edecek yöntem, Türkiye’nin bu çatışmadan kurtulması, Ortadoğu’daki kaostan korunmasıdır. Kardeşlik, barış, demokrasi çerçevesinde çözümü geliştirmektir. Bu da hafife almaya gelmez. Bunu burada yapabiliriz. En sağlam şey demokratik toplumu geliştirmektir. Bu masa onun masasıdır” diye belirtti.    DEMOKRATİK SİYASETE GEÇİŞ   Öcalan, 10 maddelik deklarasyonda uzlaşılması durumunda demokratik siyasete geçilmesi için beyanda bulunacağının altını çizerek, “AKP de hegemonik anayasaya gitmek istiyor. Güvenlik yasası dahil, bu anlayış en başta AKP’yi götürür. Bu yasa provokasyon üzerine yapılıyor. 6-7 Ekim’in kendisi provokasyondu. Provokasyon üzerine yasa yapmak, sorunu giderek büyütür. Çıksa da çıkmasa da benim için kadüktür. Benim için önemli olan anayasadır” dedi.    DEMOKRASİNİN YEREL BOYUTU    Öcalan, 10 maddelik deklarasyonun ana tartışmasının yerel demokrasi temelinde demokratik bir statünün elde edilmesi üzerine olduğunu belirterek, “Tüm kimlikler ve varlıkların (cemaatler, tarikatlar, etnisiteler, sınıflar, inançlar, sivil toplum vb.) demokratik bir statü elde etmelerini hedefliyoruz. Demokratik statü, demokratik anayasa olarak ifade ediyorum. Demokratik özerklik demiyorum artık. Bazı hassasiyetleri dikkate alarak yerel demokrasi ifadesini kullanıyorum. Bu demokrasinin yerel boyutudur. Ulusal boyutunu da tartışırız. Biz Türkiye’yi yerel demokrasiye taşıyacağız. Aynı zamanda özgür yurttaşı yapacağız. Yurttaşlığı yeniden tanımlayacağız. Devlete kul değil, özgür olan yurttaşı tanımlayacağız. Vatandaşlık kavramı büyük bir karmaşa içindedir” şeklinde konuştu.    DEMOKRATİK İTTİFAKIN SINIRLARI    PKK Lideri Öcalan, Dolmabahçe Mutabakatı’nın açıklanmasından bir gün önce 27 Şubat 2015’te İmralı Heyeti’yle yaptığı görüşmede, önemli uyarılarda bulundu. Çözümün gelişmesi için çaba gösterdiğini, bunun sağlanmaması durumunda binlerce insanın ölümüne yol açacağını söyledi. Öcalan, AKP ile demokratik ittifakın sınırlarını çizdiğini belirterek, “Demokratik vatan, demokratik ulus ve demokratik cumhuriyet için savaşıyorum” dedi.    ‘ANAYASAL ÇÖZÜMÜN EŞİĞİNDEYİZ’   Öcalan, hazırladığı 10 maddelik deklarasyonu devlet heyetine uzatarak, şunları söyledi: “Bu taslak bizim güncelleştirdiğimiz Türk-Kürt ilişkilerinin normalizasyonudur. Bu ittifakın düşmanı çok olur. Yasal-anayasal çözümün eşiğindeyiz. Bunun için daha yeni sabotaj teknikleri, kurumları devreye girebilir. Yoğun bir toplantı, kararlaşma ve tartışmalar programı lazım. Silahlı güçler Türkiye için de altın değerinde bir potansiyel olarak görülmelidir. Kobanê direnişi halkın kaynağıdır. Şimdi tarihe dayanarak yeni bir ittifak yapmak istiyoruz.”    İKİ TEMEL NOKTA   “Özgür yurttaş” ve “Demokratik kimlik statüsü” şeklinde iki temel nokta üzerinde anlaşmanın sağlanacağını vurgulayan Öcalan, “İnsan toplumsuz olmaz. İnsanlık başından beri topluluklar halindedir. Klanlarla başlayan yürüyüş ulusla devam ediyor. Yeryüzündeki tüm halkların bir ulus karakteri vardır. Göbeklitepe’deki kazılarda da ortaya çıkmıştı. Kürtler de en eski halklardandır, en eski kavimlerdendir. Biz bu halkı demokratik bir statüye kavuşturmak istiyoruz. Demokratik statü bir devlet değildir, bir kimlik statüsüdür. Ulus-devlet faşizmdir. Bunu Hitler tek tip ırk yaratmak için kullanmak istedi. Hitler, Musollini insanları nasıl öldürdüyse, ulus-devlet de onu yaptı. Türkiye’de de bu yönlü arayışlar oldu, ama gerçekliğe uymadı.    FARKLILIKLAR TEMELİNDE KİMLİKLER   Farklılık olmadan yaşam olmaz. Evren her an farklılaşarak evren oldu. Türkiye’de de farklılıklar temelinde kimlikler vardır. Örneğin dini, etnik, inanç kimlikleri var. Tek bir insanı kimliksiz yapamazsın. Toplumda birçok kimlik var. Yan farklılıkları inkâr etmek evrenin oluşumunu inkâr etmek gibidir. Biz bu bahçede tek tip çiçek olsun istemiyoruz. Hatta tek tip olsa bile, örneğin lale tek tip lale yoktur. Lalenin tüm cinsleri olmalıdır. Teorimiz budur. Biz cumhuriyeti, kimliğini herkesin seçeceği bir temelde ele almalıyız. Devlet üstte en gelişmiş üst akıl olarak bu kimlikleri içerde ve dışarda koruyacak. Benim çözümüm budur” değerlendirmesinde bulundu.    55 YILLIK EMEK   Hazırladığı 10 maddelik deklarasyon üzerinde heyet ile tartışma yürüten Öcalan, şöyle konuştu: “Asıl çağrıyı hükümetin tutumuna göre ben yapacağım. Bunun için Meclis bünyesinde bir komisyonun kurulması gerektiğini, İzleme Heyetinden insanların olması gerektiğini daha önce de ifade etmiştim. Eğer bunlar yapılırsa, Newroz Bildirisini aşacak olan bir çağrı yapacağım. Hükümet de bunu böyle değerlendirmelidir. Ortak açıklama olarak bu metni okumanızda hiçbir sakınca yoktur. Benim imzam sıradan bir imza değildir. Ben 55 yıllık ömrümü bu mücadeleye verdim. Benim imzamın anlamı bilinmelidir. Bu imzanın 55 yıllık emek değeri vardır.”    ‘AKP OTORİTERLEŞİRSE KENDİNİ BİTİRİR’   Hükümetin deklarasyona ciddiyetle yaklaşması gerektiğinin altını çizen PKK Lideri, “AKP otoriterleşmek isterse kendini bitirir. AKP hakiki olmazsa, bu sefer gerilla hakiki savaşı başlatır. Anlaşma yok, çözüm yok, barış yok, faşizmi dayatırsa, savaş başlar. Bunu onlara da söyleyin. Yarının anlamı büyüktür. Demokratik siyasetin önünü açıyoruz” dedi.    MA / Özgür Paksoy