KESK’li kadınlar: İsyandan direnişe, direnişten özgürlüğe 2022-02-26 14:02:53 DİYARBAKIR  - KESK Amed Kadın Meclisi, "Faşizmin, erkek egemenliğinin vücut bulmuş hali" olarak tanımladıkları AKP-MHP iktidarına karşı tüm kadınları "İsyandan direnişe, direnişten özgürlüğe" şiarıyla kadın örgütlüğünü büyütmeye davet etti.   Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Amed Kadın Meclisi, yaklaşan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde mesajlarını yaptıkları açıklama ile verdi. Kentin Ofis Semtindeki Hazal Park'ta yapılan basın açıklaması sırasında kadınlar “İsyandan direnişe, direnişten özgürlüğe” pankartı taşıdı.   Kadın Meclisi Sözcüsü Fatma Yıldızhan tarafından yapılan açıklamada, 8 Mart 1857'de New York'ta dokuma fabrikasında binlerce kadın düşük ücretlerine karşı başlattığı grevle başlayan kadın mücadelesinin tarihsel geçmişine vurgu yapılarak, “Dünyada kadınların yüzyıllardır süren dayanışmasının, direnişinin, isyanının adıdır 8 Mart” denildi.   ‘EŞİTSİZLİK VE SÖMÜRÜ DERİNLEŞTİ’   Aradan geçen 165 yıl da patriyarkanın kadının emeği, bedeni, kimliği üzerindeki el koyma, şiddet ve baskısı azalmadığını, ataerkil kapitalist sistemin yarattığı eşitsizlik, ayrımcılık ve sömürünün derinleştiğini söyleyen Yıldızhan, “Yaklaşan 8 Mart’ı emek sömürüsünün her geçen gün arttığı, enerjiye ve temel tüketim maddelerine gelen zamlarla birlikte alım gücünün kalmadığı koşullarda karşılıyoruz. İşsizliğin rekor seviyelere ulaştığı ekonomik kriz koşullarında kadınlar olarak barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçları bile karşılayamaz olduk. Hali hazırda yoksullukla baş etmeye çalışırken, açlıkla mücadele etmek durumunda kaldık. Var olan mesaimize yeni bir mesai daha eklendi; En ucuz ürünü nerede buluruz, hangi saatlerde pazara gidersek daha ekonomik alışveriş yaparız, çamaşır ve bulaşık makinesini saat kaçta çalıştırırsak enerjiden tasarruf ederiz” diye belirtti.   KADIN İŞSİZLİĞİ   Türkiye’nin dünyada kadın işsizlik oranının en yüksek olduğu, kadın istihdamının en düşük olduğu ülkelerden biri olduğuna dikkat çeken Yıldızhan, “Kayıt dışı işlerde, güvencesiz ve düşük ücretlerle istihdam ediliyoruz. Aynı işi yaptığımız erkeklerden daha az ücret alıyoruz. Çalışma hayatında olduğumuzda dahi yönetim kademelerinde yer alamıyoruz. Emeğimiz ikincilleşiyor, gelirimiz erkeğin gelirine ek olarak görülüyor. Ev ve bakım işini aksatmamamız için esnek çalışmamız gerekiyor. Bakım yükünün sadece kadınların sırtında olduğu esnek ve yarı zamanlı çalışma biçimi kadınların istihdam alanında maruz kaldığı eşitsizlikleri her geçen daha da derinleştiriyor. Çalışma yaşamı sanki çocuklar, yaşlılar, engelliler ve hastalar hiç yokmuşçasına örgütleniyor, bakım işleri yalnızca kadınların sorumluluğundaymış gibi yarım gün çalışıp geri kalan zamanlarında da ev içi yeniden üretimi üstlenebilecekleri şekilde düzenlemenin yolları aranıyor. Üstelik bu çalışma biçiminin özellikle de kadın çalışanların lehine olduğu üzerinden söylemlerle rıza inşa edilmeye çalışılıyor! Kadınların doğal sorumlulukları gibi görülen ev işleri ve bakım işleri hep kadınların ücretsiz emeği üzerinden idame ediliyor, yarım gün uygulaması, kadınlara ‘bir fırsat’mış gibi sunuluyor.   Toplumdaki cinsiyetçi işbölümü sorgulanmadığı için kadınların daha düşük gelirli, yükselme şansı olmayan işlerde çalışmaları ve esas görevlerinin aile içi sorumlulukları olduğu düşüncesi meşrulaştırılıyor. Bu da genel yoksulluk içinde kadın yoksulluğunun daha da artmasına yol açıyor” dedi.   Yıldızhan, kamuda uygulanan dönüşüm politikaları ile çalışma hayatının güvencesizleştirilmesi ve özelleştirmeler üzerinde de durdu.   ‘HAKLARIMIZ YOK EDİLİYOR’   Kamusal alanda tasfiyelerin OHAL rejiminin fiilen devam etmesini amaçlayan 375 sayılı KHK’nın geçici 35. Madde ile devam ettirildiğini vurgulayan Yıldızhan, şunları ekledi: “Böylece emekçilerin iş güvencesi ve örgütlenme hakkı üzerinde bir zor aracı olarak kullanılıyor. Zaten kırılgan olan çalışma hayatımız pamuk ipliğine bağlanıyor. Bir taraftan açlık ve güvencesiz yaşamlarımız ile baş etmeye çalışırken bir taraftan da bin bir emek vererek kazandığımız haklarımız yok edilmek isteniyor.”    KADIN DÜŞMANI POLİTİKALAR    Sistematik olarak artan kadın katliamlarının ise artık “kadın kırımı”na dönüştüğünün altını çizen Yıldızhan, bunu önlemek için hiçbir politika geliştirmeyen AKP/MHP iktidarının kadın düşmanı politikaları tek tek hayata geçirmeyi sürdürdüğünü ifade etti. Yıldızhan, İstanbul Sözleşmesi'nin feshinin hemen arkasından gelen kadın kazanımlarına saldırılar şimdi de 6284 sayılı yasanın hedefe konulması, 6. yargı paketi ile çocuk istismarcılarına af getirilmesi, yoksulluk nafakasının süreyle sınırlandırılması, boşanmalarda aile arabuluculuğu sisteminin getirilmesi ile kadınlara aile dışında seçenek sunulmaması tartışmalarına işaret etti.   Kadınların haklarına ve kazanımlarına dönük tüm bu kadın düşmanı politikalarda ise gerici vakıf, tarikat ve cemaatlerin devreye sokulduğunu belirten Yıldızhan, diğer tarafta dünyada ve yaşadıkları coğrafyada hız kesmeden devam eden savaşların en çok kadınları etkilendiğini kaydetti.   Kadınların toplumsal özne olarak yaşamın içerisinde yer almasını istemeyen siyasal iktidarın, yeni rejime uygun makbul kadın yaratma çabası ile muhalif kadınlar üzerindeki baskısını arttırdığını belirten Yıldızhan, “Üniversite öğrencileri, siyasetçiler, sanatçılar, gazeteciler, kadın aktivistler, sendikal mücadele yürüten kadınlar keyfi, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalarla karşılaşıyor. Her eylem ve etkinliğimize yönelik dava açılarak geri adım atmamız bekleniyor.  Bir önceki dönem SES Eş Genel Başkanımız Gönül Erden başta olmak üzere üye ve yöneticilerimiz tutuklanarak sendikal mücadelemiz kriminalize edilmeye çalışılıyor. LGBTİQ+’lara dönük nefret ve homofobi kışkırtılıyor. Trans cinayetlerinde etkin soruşturmalar yürütülmüyor ama hak aramak için sokağa çıkan LGBTQ+’lar gözaltına alınıyor, davalar açılıyor” dedi.   Tüm bu saldırılar karşısında geri adım atmadan kapitalist ataerkiye karşı isyanlarını yükselttiklerini söyleyen Yıldızhan, “Hakkımız olanı ancak sokaklarda olarak; evde, işte, cezaevinde, okulda ve yaşadığımız her yerde mücadeleyi büyütürsek kazanacağımızı biliyoruz.  Bugün kadınların öncülüğünde toplumsal mücadeleyi yükselterek, faşizmin sonunu kadın eliyle gerçekleştirmenin zeminini her zamandan daha fazla olgunlaşmış durumdadır. Faşizmin, erkek egemenliğinin vücut bulmuş hali AKP/MHP iktidarına karşı kadınları "İsyandan direnişe, direnişten özgürlüğe"  şiarıyla kadın örgütlüğünü büyütmeye davet ediyoruz.  Bu 8 Mart'ta da kadın kazanımlarına dönük saldırılara, kadın yoksulluğuna, savaşa, kadın emeğinin güvencesizleştirilmesine ve görülmemesine,  işyerlerimizde yaşadığımız ayrımcılığa, şiddete ve tacize karşı isyanımızı birleştirip, kadın buluşmaları ile direnişi örgütlemek için alanlarda, işyerlerinde olmaya devam edeceğiz.   KESK'li kadınlar olarak, erkek egemen sistemin bize dayattığı yaşamı kabul etmiyor, 8 Mart Kadınların Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü'nde de taleplerimizle alanlarda, işyerlerinde olmaya devam ediyoruz” dedi.   Sonrasında taleplerini sıralayan KESK'li kadınlar, açıklamalarını “Yaşasın kadınların örgütlü mücadelesi”, “Yaşasın KESK”, “Jin, jiyan azadî” sloganları atarak sonlandırdı.