Somer: İnsanlara sorunların çözüleceği ümidi verilmeli 2022-02-26 13:08:46   ANKARA - Muhalefet partilerinin 28 Şubat’ta yapacağı açıklamaya değinen akademisyen Murat Somer, insanlara Türkiye’nin Kürt, Alevi, kadın, sermaye ve emek sorunlarının çözüleceği ümidinin verilmesi gerektiğini söyledi.    Mülkiyeliler Birliği tarafından Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde (ÇSM) “Parlamenter Sistem Tartışmaları” paneli düzenlendi. Panelin ilk oturumunda “Siyaset, bürokrasi, yargı” konuları üzerinde duruldu. İlk oturum, akademisyen Yasemin Özgün'ün kolaylaştırıcılığında akademisyenler Murat Sevinç ve Murat Somer’in sunumlarıyla başladı. Doç. Dr. Murat Sevinç, 6 muhalefet partisinin “Güçlendirilmiş parlamenter sistemi”ne dalgacı yaklaştığını belirterek, “Bunu ne kadar güçlendireceksiniz. Bu kavramın neden kullanıldığını biliyorum. Kamuoyundan eskiye tedirginliği yaratmamak için tercih edilmiş” dedi.   ANAYASALARDAKİ DEĞİŞİKLİK   1924 Anayasa’sının olduğu dönemde, Cumhurbaşkanına yani Mustafa Kemal'e verilmesi talep edilen geniş yetkilere karşı TBMM'nin karşı çıkabildiği bir Meclis olduğunu aktaran Sevinç, “1961 Anayasa’sında ise Anayasa Mahkemesi’ne bugün yöneltilen eleştiriler devam ediyor. 1961 Anayasa’sında en klasik parlamenter sistemi vardı. Cumhurbaşkanı’nın sınırlı yetkileri var. Yürütmenin iki başından biri olan Cumhurbaşkanı yetkileri sınırlıdır. Meclis güçlendirilmiştir. Bu dönemde seçilen 3 Cumhurbaşkanı da sembolik görevlerini yerine getirmiştir. Parlamenter sistem için en uygun Cumhurbaşkanı Fahrettin Koru’dur. En uzlaşmacı kişidir.  1980’de yeni bir darbe ve 1982 Anayasa’sı parlamenter sisteme kalmıştır. Kenan Evren’e başkanlık sistemi önerilmiştir. Kenan Evren kabul etmemiş. 2017’ye kadar bu tartışma hiç bitmedi. Seçilen kişinin sembolik olup, olmaması da Cumhurbaşkanı seçilecek kişilerin kişiliğine kalmıştır” ifadelerini kullandı.   2017 yılı öncesi Cumhurbaşkanlığı’nın görev ve yetkilerinin çokça tartışıldığını aktaran Sevinç, “1982 Anayasa’sı sonrasında cumhurbaşkanı isterse aktif bir konuma geliyordu. 2007’den itibaren Anayasa’da değişiklik yapıldı. 2007 sonbaharında Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçimi kabul edildi. Anayasa’ya göre tarafsız bir cumhurbaşkanı ama halk seçiyor. 2014 yılında Erdoğan seçildi. Erdoğan, kendilerine göre bir Anayasa yaptı. 2010 yılında yargıda ciddi değişiklikler yapıldı, yargı cemaate teslim edildi. 2017’de Türk tipi dedikleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, seçim sırasında ilkeleri değiştirerek, kendi sistemlerini kabul ettirdiler. Şu an da manzara ortada” şeklinde eleştirilerini sıraladı.   ‘CANIMIZI ACITACAK KONULARI KONUŞMALIYIZ’   Anayasa metinleri dışında sorunların olduğuna işaret eden Sevinç, “Tarih gözümüzün önünde, bir başkası çıkar, bu tarihi sınıf çatışması bağlamında inceler. 12 Eylül darbesinin, TÜSİAD’ın nasıl güldüğünü anlatır ve bugüne kadar gelir. Bir başkası bu tarihi 1915 tarihi sonrasında anlatır, Gayrimüslümlerin, Kürtlerin yaşadıklarını ve nasıl hukuksuzluklara maruz kaldıklarını anlatır. 1942 varlık vergisini bir gayrimüslimden dinlemekle, varlıklı bir Türk vatandaşından dinlemek ayrı olabilir. Bir kadın için feminizmin mücadelesinin tarihidir, herkes kendi alanına bakarak bu tarihi anlatabilir. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülebilir, küçük değişiklikler olabilir ama bakarız ki yine hukuk ve Anayasa tartışıyoruz. Bunun olmaması için daha kapsamlı canımızı acıtacak konular üzerinden konuşmalıyız. Amerika 250 yıldır anayasalarını farklı yorumlayarak; bugüne kadar o anayasa ile varlığını sürdürebildi. Biz hep Anayasa’yı suçladık ama farklı bir yere bakmak lazım. Türkiye’de bunca yaşadığımız şeye rağmen Anayasal düzenleme olmadığı için bugün bunları yaşıyoruz. Türkiye’de parlamenter sisteme geçilmeli ama bizlerde kendi canımızı yakarak, bir şeyleri düşünmemiz lazım” ifadelerini kullandı.   ANAYASA’NIN ÖTESİ…   Koç Üniversitesi'nde Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Somer, bir toplumda siyasetçiler ve onları temsil eden tabanların çoğulculuğa ve yüzleşmeye hazır değilse anayasa oluşsa da otoriteleşmenin yeniden geleceğini belirtti. Somer, “Bizim toplum olarak anayasanın ötesinde uzlaşmamız gereken çok şey var. Bunu biz on sene önce de söyleyebilirdik. Türkiye 2014 tarihine kadar ifade özgürlüğü var iken, bunları konuşmalıydık ve uzlaşmalıydık. Bu ortamda bunları konuşabilir miyiz? Türkiye’de demokratik ortam kanalları var mı? Sormamız lazım. Varmamız gereken yer orası ama içinde bulunduğumuz koşullarda Türkiye’de bu nasıl olabilir” diye sordu.   OTORİTERLEŞME    Otoriterleşmenin çoğu kez seçilmiş iktidar yoluyla olduğunu ifade eden Somer, “Kutuplaştırıcı siyaset dünyada yaygınlaşan hem demokrasilere hem de seçimli rejimleri etkileyen bir unsur. Seçilmiş iktidar otoriterleşmeyi kutuplaştırıcı siyasetten bağımlı şekilde yapıyorlar. Otoriterleşme kademe kademe yavaş bir şekilde yapılıyor. Otoriterleşme kademeli ortaya çıkarsa muhalefetin de engellemek için bir çok fırsattı kaçırdığı anlamına gelmiyor mu? Çeşitli nedenlerle muhalefetin bunu başaramadığını görüyoruz. Otoriteleşmeyi engellemek için birçok fırsat var, muhalefet bunu engellemiyor ama buda muhalefetin birçok anlamda yenildiği anlamına geliyor. Buradan da otokratikleşme de muhalefet suçlanmaya başlanıyor. Sadece iktidar değil halkta muhalefeti suçluyor. Kademeli otokratişleme sürecinin bir durumu. Burada bir normalleşme görülüyor” diye ekledi.   ‘TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDE ZOR BİR YOL VAR’   Türkiye’nin otoriterleşme sürecine hızla girdiğini ifade eden Somer, buradan çıkışında bu kadar hızlı olup, olamayacağını tartışmanın önemine vurgu yaptı. Muhalefetin iktidarın politikalarını sadece eleştiren politikalarının sonuç vermediğini aktaran Somer, 2019 yılı sonunda muhalefetin ne yapacağını anlatması ve izlediği ittifak politikasının etkili olmaya başladığını aktardı. İttifak siyasetine dair Somer, “İttifak siyaseti seçimleri kazanmaktan çok öte bir şey. Türkiye’nin önündeki yol zor. Birincisi böyle bir durumda çıkmak için muhalefetin seçim kazanması lazım. Seçimi farklı bir şekilde kazanması lazım, iyi bir oy oranına ulaşması lazım. En önemlisi oyu toplayacak programı ortaya koyması lazım. Bu tek başına bir başarı olmayacak, ondan sonra iktidarı devralması lazım. Türkiye’de bir geçiş süreci olacak ve muhalefet partilerinin beraber bu geçiş sürecini yürütmesi lazım. Yapılacak işlerin başında sistemin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Toplum için en önemli olan şey; dış politikada, ekonomide düze çıkıyor muyuz? Daha güvenli bir toplum haline geldik mi bu krizleri halletmeden bunlar sorulacak. Halkın desteğinin devam etmesi için bu iki şey önemli olacak. Bu geçiş süreci iyi bir şekilde başarabilirse Türkiye’de yeni bir normal ortaya çıkacak. Farklı tabanları olan siyasi aktörlerin konuşabildiği, uzlaşabildiği bir normalleşme ortaya çıkabilecek” diye konuştu.   ‘KÜRTLER, ALEVİLER VE KADINLAR OLACAK MI?’   Muhalefet partilerinin “güçlendirilmiş parlamenter sistem” mutabakat metnine dair de Somer, “Türkiye’nin geçmişten gelen Kürt sorunu, Aleviler, kadınlar, sermaye emek, çevre, tarım sorunları var. Bunlar geçiş süreçlerinde çözülecek mi? Bu sorunlar çözülecek mi? HDP neden o masada yok? Gibi sorular var. Temel hedefin bunların olabileceği siyasal ortama varmak olması gerekir. Ekonomik buhran, zaman kısıtlılığı bunları bu dönem hepsini yapmaya çalışmak mümkün değil. Ama bunların konuşulacağı bir ortam garantisi verilmese de farklı toplumsal kesimlerin desteği olmayacak. Kürtler, gençler, işçiler kendilerinden bir ümit bulabilecek mi? Ya güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçildiğinde bunlar ertelenirse böyle bir kuşku olduğu zaman insanlar siyaseten uzaklaşır. Şu dönemde her şeyin konuşularak çözülmesi mümkün değil ama insanlara bunların konuşulup, çözüleceğinin ümidi verilmesi lazım” şeklinde belirtti.   Panelin ilk oturumu soru-cevap bölümü ile sona erdi.