‘Mücadele edersek devlet bu haksızlıkları yapamayacak’ 2022-02-16 09:01:20 ANKARA - Cezaevlerinde prosedürlerin uygulanmadığını belirten ÇHD Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz, “Mücadele edersek, devlet bu haksızlıkları yapamayacaktır” dedi. Türkiye'de cezaevlerindeki baskı, hak ihlalleri, kötü muamele uygulamaları her geçen gün artıyor. Yaşam hakkı ihlal edilen hasta tutuklular için hastanelerin verdiği “cezaevinde kalamaz” raporlarına karşı Adli Tıp Kurumu (ATK) “cezaevinde kalabilir” raporları düzenleyerek, tutukluların ölümüne sebep oluyor. İnfaz yakmaların arttığı cezaevlerinde, tedavi ve tahliyesi engellenen hasta tutuklular yaşamını yitiriyor.   Konuya dair konuşan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz, cezaevlerindeki sorunların eski ve bir devlet politikası olduğunu belirtti. İnsanların tutuklandıktan sonra birçok haktan mahrum bırakıldıklarını aktaran Yılmaz, “Hapishanelerin literatürde yazıldığı gibi iyileştirme veya infaz yeri değil devletin vatandaşına bakış açısının yansımış halidir. Sokakta ve bürokraside insanların hakları nasıl ihlal ediliyorsa, aynı şekilde cezaevlerinde haklar ihlal edilmektedir. Cezaevlerindeki hak ihlalleriyle tutukluların yakınlarını, toplumu cezalandırıyorlar. Cezaevleriyle bir gözdağı vermeye çalışıyorlar. ‘Bana karşı gelirsen senin konulacağın yer burasıdır’ deniliyor. İnsanları cezaevine koyarak, vatandaş olarak görmeyerek onların Anayasadan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) ve diğer sözleşmelerden ve yasalardan kaynaklı var olan hakları yok sayılıyor. Tutuklular düşman olarak görülüyor. Cezaevindeki sorunların temel nedeni budur” şeklinde konuştu.    PROSEDÜRLER UYGULANMIYOR   Cezaevlerinin sağlığa erişim noktasında her zaman sorunlu bir durumda olduğunu belirten Yılmaz, cezaevinden hastanelere götürülen kişilerin kalabilecekleri, sağlıklı şekilde tedavilerinin ya da kontrollerinin yapılacağı alanların olmadığının altını çizdi. Bodrum katlarda, havalandırması olmayan yerlerde tedavilerin yapıldığını söyleyen Yılmaz, prosedürlerinin uygulanmadığını kaydetti.    GÖZLEM KURULARI BAKANLIĞA BAĞLI   Gözlem kurullarının devlet veya siyasi iktidarın cezaevlerinde kalan tutuklulara bakış açısıyla paralel işlediğine dikkati çeken Yılmaz, tutukluların haklarının gözetilmediğini vurguladı. Yılmaz, şöyle konuştu: “Gözlem kuruları kişinin hakkını koruyalım ya da şartlı tahliye için bir prosedür uygulayayım tarzında bakmaktan ziyade, kişiyi nasıl cezalandırırım, cezaevinden nasıl çıkamaz, tutuklunun hangi disiplin cezaları var tarzıyla bakıyor. Gözlem kurularının esas olarak hükümlülere, siyasi tutsaklara yönelik olumlu bir davranışını görmemiz mümkün değil. Adalet Bakanlığı ya da siyasi iktidarın yansımasını gözlem kurularından görüyoruz. Gözlem kuruları çoğunlukla olumsuz raporlar sunuyor. İnfaz hakimliği bu raporları baz alarak denetimini yapmadan uyguluyor. Gözlem kuruları amaçlandığı gibi uygulanmıyor, çünkü Adalet Bakanlığı’na bağlı.”   ATK BAĞIMSIZ DEĞİL   Yılmaz, siyasi iktidarın ATK’yi kendi bakış açısıyla dizayn ettiğini ve her ne kadar öyle sunulsa da ATK’nin bağımsız bir kurum olmadığının altını çizdi. Yılmaz, “Sonuçta ATK’ye getirilen kişiler siyasi iktidarın bürokrasisinden geçiriliyor. Hele ki davalar siyasi ya da iktidarın hasım olarak gördüğü kişiler olunca hasta tutsak, çok hasta da olsa ve sağlığı bozulmuşsa da ATK ‘cezaevinde kalabilir’ raporu veriyor. Bunun siyasetten bağımsız olduğunu düşünmek mümkün değil. Aysel Tuğluk’a Kocaeli Tıp Fakültesi’nin verdiği bir rapor var. Cezaevinde kalması Aysel Tuğluk açısından hayati tehlike oluşturacak veya şu an bulunduğu konum itibariyle tek başına yaşamını sürdürecek durumda olmadığına dair bir rapor. ATK ise ‘cezaevinde kalabilir’ şeklinde rapor veriyor. Kamuoyu oluştuktan sonra tekrar ATK’ye götürmek zorunda kalıyorlar. Aysel Tuğluk’u gözlemleme şeklinde bir duruma geliyor. Bu durumda gösteriyor ki ATK’nin önceki raporu sağlıklı değil” ifadelerini kullandı.   KLASİK DEVLET POLİTİKASI   Cezaevinde yaşamını sürdüremeyecek insanların cezaevinde tutulmasının topluma bir faydası olmadığını belirten Yılmaz, şöyle konuştu: “Aysel Tuğluk meselesinde de ATK’nin verdiği rapor, Kocaeli Üniversitesinin verdiği rapordan üstün değildir. Kocaeli Üniversitesi’nin verdiği karar bilimseldir ama ATK’ye gittiği zaman reddi şeklinde bir cevapla karşı karşıya kalmaktayız. Bu klasik bir devlet politikasıdır.”   ‘YARGILANACAKALAR’   Sevk zinciri ve hastanın sağlığa erişim hakkının çok yavaş işlediğinin altını çizen Yılmaz, prosedürlerden geçip giderken birçok hak ihlali yaşandığını vurguladı. Yılmaz, “Revire çıkmak, revirden tam teşekküllü bir hastaneye gitmek ve o hastanelerden çıkarma işleminin yapılması sürekli erteleniyor. Dışarda bir vatandaşın sağlığa erişim hakkı çok zorken, cezaevinde de eliniz, kolunuz bağlı ve siz devletin düşman olarak gördüğü bir tutuklusunuz. Ne kadar sağlıklı şekilde sağlığa erişebilirsiniz. Sağlığa erişim hakkı hızlı olması gerekirken bu sağlanmıyor. Bir tutsak bu nedenle yaşamını yitiriyorsa ya da yoğun bakımlık oluyorsa mutlak suretle burada görevi ihmal ve görevi kötüye kullanmada kasıtlı durum var. Hukuk sistemi rayına oturduğu zaman bu belgelerin altında imzaları olanlar hukuk çerçevesinde yargılanacaklar” şeklinde konuştu.   TOPLUMSAL MÜCADELE   Yılmaz, sadece muhaliflerin kesimlerin değil genel olarak toplumun bu yaşananları görmesi gerektiğini ifade etti. Yılmaz, şunları kaydetti: “Hukuki güvencemizin olmadığı yerde hepimiz hapishaneye girebilir, bu şartlarda yaşayabiliriz. Toplumun tutuklulara, siyasi veya adli olsun ayırmadan devletin refleksinden farklı bir şekilde refleks göstermesi lazım. Devlet onu düşman olarak görebilir, ‘cezalandırıyorum, çıkarmıyorum ve sen burada öleceksin’ diyebilir. Toplumun böyle bakmaması gerekiyor. Cezaevindeki insanlar için mücadele edersek devlet bu haksızlıkları yapamayacaktır. Hasta tutsağı orada tutamaz, öldüremez. Sağlığa erişim hakkı ve infaz ertelenmesi olsun, prosedüre uygun davranır.”