Barış dedikçe tutuklanan anne: Çözüm İmralı'da 2022-02-06 09:09:54   DİYARBAKIR - Barış talebi ve tecride karşı katıldığı eylemlerde iki kez tutuklanan Barış Annesi Emine Özbek, "Tecridin kime ne faydası var? Tecrit kalkarsa barış olur, çözüm olur" dedi.    PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın uluslararası güçler tarafından 15 Şubat 1999'da Türkiye'ye teslim edilmesinin üzerinden 23 yıl geçti. Öcalan, söz konusu tarihten bu yana İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde ağır tecrit koşulları altında tutuluyor. Öcalan'a dönük komplo ve üzerindeki tecrit, özellikle bölge kentlerinde yıllardır çeşitli eylemlerle protesto ediliyor. Bu eylemler, binlerce kişinin gözaltına alınıp tutuklanması ve öldürülmesine rağmen hiç sona ermedi. Yaşanan çatışmalardan en çok etkilenen kadınlar, söz konusu eylemlerde hep öncü oldu. Diyarbakır'da yaşayan 69 yaşındaki Barış Annesi Emine Özbek de bu kadınlardan sadece biri.    ÖZBEK'İN MÜCADELESİ   Anne Özbek, Bismil ilçesine bağlı Ulam köyünde doğan ve 20 yaşında görücü usulüyle evlendirilen 6 çocuk sahibi bir anne. Çocuklarından birisini yaşanan çatışmalarda kaybeden anne Özbek, eşinin işi nedeniyle yaşamı boyunca birçok kez farklı kentlere göç etmek zorunda kaldı. 1980'li yıllarda Van'a, ardından Siirt'te ve tekrardan Diyarbakır'a dönen anne Özbek, burada kadın örgütleri ve siyasi parti çalışmalarında yer aldı. Özbek, en son Barış Anneleri Meclisi'ne girerek, ülkede barışın sağlanması için çalışmalara başladı. Bu mücadelede birçok kez gözaltı ve tutuklamayla karşılaştı.    Anne Özbek, ilk gözaltı ve tutuklama sürecini Ankara'da yaşadı. 2001 yılında kentte 1 Eylül Dünya Barış Günü için yapılan eyleme katılan Özbek, burada polis şiddetine maruz kalarak, sonrasında tutuklandı. Özbek'in ikinci kez tutuklanması ise, 2006 yılında Diyarbakır'da barışın tesis edilmesi ve Öcalan üzerindeki tecridin son bulması için yapılan oturma eyleminde oldu. Özbek, sonrasında da birçok baskıyla karşı karşıya kaldı ve hapis cezalarına çarptırıldı.    Barış mücadelesinde karşılaştığı zorluklara dair konuşan anne Özbek, barışın sağlanabilmesi için ilk olarak İmralı kapılarının açılmasını istedi.    MÜCADELEYE BAŞLANGIÇ   Sık sık göç ettikleri kentlerde yaşadıklarını anlatan Özbek, "Van’dayken de Kürtler üzerine zulüm vardı. O dönem ‘Apocular’ söylemleri çıkmıştı. Ama biz bilmiyorduk. Diyarbakır’a geri geldiğimizde eşimin çalıştığı fabrikada yangın çıktı ve haksız yere eşimin üstüne attılar. Sonrasında evimize baskın yapıp, hakaret ettiler. Eşimin başına ceketi geçirdikleri gibi götürdüler ve tutukladılar. Bir hafta tutuklu kaldı ve serbest bırakıldıktan sonra bir şeylerin bilincine vardık. Kürt olduğumuzun ve üzerimizdeki zulmün farkına vardık. ‘Kürtler zülüm görüyor’ dedik. Onlar bu zulümleriyle bize kendilerini tanıttılar. Acı gördük ve kimse görmesin diye mücadeleye girdik" diye kaydetti.    DERGİYE KAPAK OLDU!   2001 yılında Kadının Sesi dergisindeki kapak resmini gösteren Özbek, o dönem yaşananlara işaret etti. Özbek, "Barış annesi önlüğü üstümdeydi. Orada bir kişiyi dövüyorlardı. Ben de onu korumak için önüne atladım. Polis benim de yüzüme vurdu ve burnumdan kan aktı. Orada da dedim; Bizi öldürseniz de barıştan vazgeçmeyiz. Hala da o darbın izi var. Hastaneye gittim, sonra tutukladılar. Diyarbakır’a getirdiler, 20 gün kaldıktan sonra Siirt’e sürgün ettiler, 3 ay da orada kaldım” şeklinde ilk tutuklanma sürecini anlattı.    Özbek, Diyarbakır'da yaptıkları eylemle de Öcalan’ın cezaevi koşullarının düzeltilmesini istediklerini ancak yine tutuklamayla karşı karşıya kaldıklarını ifade etti. Özbek, "Öcalan dediysek, barış, eşitlik ve adalet için dedik. Polis orada da bize saldırdı, anneleri yerlerde sürükledi ve darp etti. Sonrasında gözaltına alındık ve çıkarıldığımız mahkemece tutuklandık. Gittiğimiz cezaevinde de yer yoktu. Sadece 3 ranza vardı. Biz de 50 gün boyunca annelerle yerde yattık. Cezaevinde çok büyük zahmetler gördük” diye konuştu.   'BARIŞ' CEZASI   2 tutuklamanın yanı sıra 2020 yılında 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde “örgüt propagandası yapmak" gerekçesiyle hakkında dava açıldığını ve 6 yıl 3 ay ceza aldığını aktaran Özbek, "Barış istediğim için 6 yıl 3 ay ceza aldım. Hem de 25 Kasım'da bu cezayı verdiler. Aslında bana da bir nevi şiddet uyguladılar. Bir tane engelli çocuğum var ve bu yaşımda cezaevinde ne yapabilirim? Şeker, tansiyon bir sürü rahatsızlığım var. Ben sadece barış isteyen bir anayım” ifadelerini kullandı.    'ÖCALAN'LA BARIŞ GELİR'   Bir 15 Şubat'ı daha savaş ve çatışma ortamında karşıladıklarını söyleyen Özbek, “Tecridin kime ne faydası var?" diye sordu. Tecridin kalkması halinde ülkedeki tüm halkların rahata kavuşacağını ve çözümün gelişeceğini ifade eden Özbek, "Bugün 6 milyon Kürt ‘Önderlik’ diyor. Elbet bir şeyler görüyorlar ki diyorlar. O gün televizyonda izledim. Erdoğan, ‘Öcalan Demirtaş’ı eleştiriyor’ diyor. Eğer böyle bir şey varsa çıkarsın Öcalan’ı. Öcalan kendisi söylesin, millet de inansın. Kılıçdaroğlu da diyor ‘Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer.’ Fakat herkes de barışın ve demokrasinin yolunun İmralı’dan geçtiğini söylüyor. Ben demesem de herkes bunu söylüyor. İmralı’da bir şey var ki insanlar böyle diyor” şeklinde konuştu.    ADALET NÖBETİ   Özbek, mücadelesinin tüm halklar için olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: "Bu sürecin sona ermesini ve barışın gelmesini istiyoruz. Barış anneleri olarak hiçbir annenin ağlamasını istemiyoruz. Ölüm nereye kadar? Acılar, ölümler, tutuklamalar gördük. Barış için mücadele etmeye mecburuz. Ben etmesem de binlerce anne var. Bu mücadele sürecek. Bugün Diyarbakır Barosu’ndaki anneler çok haklı bir mücadele veriyor. Çocuklarının üzerindeki tecrit için mücadele ediyorlar. Bugün olmasa yarın, yarın olmasa öbür gün ama mutlaka barış gelecek.”   MA / Eylem Akdağ