Mültecilere yönelik saldırılara karşı dayanışma çağrısı 2022-01-16 09:08:47   ANKARA - Nefret söylemleri nedeniyle mültecilere yönelik saldırıların arttığını belirten Ankara Mülteci Dayanışma Ağı üyesi Levent Ayaşlıoğlu, birlikte mücadele çağrısı yaptı.    İktidarın nefret söylemleriyle birlikte mültecilere yönelik saldırılar son zamanlarda arttı. 16 Kasım’da İzmir’in Güzelbahçe ilçesinde çalıştıkları işyerinde 3 Suriyeli işçi yakılarak öldürüldü, 8 Ocak’ta Ankara Pursaklar’da mültecilere saldırıldı, İstanbul Bayrampaşa’da Suriyeli genç, ırkçı bir grup tarafından öldürüldü. Son olarak 14 Ocak’ta İstanbul Fatih’te mültecilerin kaldığı bina bir grup tarafından ateşe verildi.   Ankara Mülteci Dayanışma Ağı üyesi Levent Ayaşlıoğlu, saldırıların son dönemlerde linç boyutuna ulaştığına dikkat çekti. Ayaşlığoğlu, “Bu ırkçı saldırılar son 6 ayda hızlandı. Ankara’nın Altındağ, Çubuk, Pursaklar, Kayaş ve Polatlı ilçelerinde her an böyle durumlar yaşanabilir. Buradaki en kritik nokta; yalnızca linçin gündem olmasıdır. Bu işin temeli hiçbir zaman tartışılmadı. Bu linç girişimlerine karşı ne bir duruş sergilendi ne de bir birliktelik gerçekleşti” ifadelerini kullandı.   NEFRET SÖYLEMLERİ   Siyasetçilerin mültecilere yönelik nefret söylemlerinin ırkçılığı körüklediğine dikkati çeken Ayaşlıoğlu, “Bu söylemler artık eylemselleşerek linç kampanyalarına, ölümlü vakalara dönüştü. Şu anda toplumun tümü, mülteci konusunda ortak bir uzlaşma yaratmış halde. Hedef olan mülteciler, Türkiye’deki var olan ekonomik, siyasi krizlerin nedeni olarak gösteriliyor. Gündelik yaşamda görüştüğümüz her yerel toplumdan insan, kendi ekonomik, siyasi koşullarını mültecilere bağlıyor. Bunlar tabi ki ortak bir bakışı da doğuruyor. Asıl önemli nokta, ırkçı söylemlere ve örgütlenmelere yönelik mücadelenin nasıl olması gerektiğinin tartışılması gerek” diye belirtti.   MEDYANIN ETKİSİ   Yaşanan saldırılardan dolayı mülteci toplumunda ciddi korkuların baş gösterdiğini dile getiren Ayaşoğlu, “Çocuklarını okula göndermemekten, mahallede gözükmemeye varıncaya kadar mülteci toplumunda ciddi rahatsızlıklar oluşmaya başladı.  Bu durum tabi gündelik yaşamlarını da etkiliyor. İş bulamama, işten çıkarmalar, mahallelerde sıkıyönetim zor olan yaşamlarını daha çok zorlaştırıyor. Devlet ve özel kurumlarla güven ilişkisi kuramayan mültecilerin, bu dönemde güvenleri iyice sarsıldı. Burada da siyasilerin, medyanın, sanatçı ve aydın diyebileceğimiz kesimlerin söylemlerinin etkisi çok fazla. Bu kesimlerinin söylemlerinin etkisi olduğu kadar, bu duruma karşı çıkmayan özellikle hak savunuculuğu yapan kurumların kendilerini ‘demokrat’ olarak tanıtanların sessizliği bu gelişmeyi ortaya çıkarmakta” dedi.   CEZASIZLIK POLİTİKASI   Saldırıların adli ya da münferit vaka olarak görülmemesi gerektiğinin altını çizen Ayaşlıoğlu, bu anlamda yaşanan sorundan devletin sorumlu olduğuna işaret etti. Cezasızlık politikalarından dolayı saldırıların devamının geleceğine işaret eden Ayaşlıoğlu, “Gericileşen ve ırkçı söylemi kabul eden topluma doğru giden bir Türkiye var. Bunun göz ardı edilmemesi gerekiyor. Mültecilere yönelik saldırıların toplumun diğer ezilen kesimlerine de kayacağı düşüncesini taşıyorum” şeklinde konuştu.    DAYANIŞMA AĞI OLUŞMALI   Saldırılara karşı birlikte mücadele vurgusu yapan Ayaşlıoğlu sözlerini şöyle tamamladı: "Hak dediğimiz kavram, insan olmaktan kaynaklıdır. Hem yaşam hem de çalışma alanlarında sorunlar ortak yaşandığı için mücadele ancak toplumun bir araya gelmesiyle, kendi örgütlenmelerini yaratmasıyla, birlikte dayanışma ağı oluşturmasıyla mümkün olur. Bu dayanışma ağlarını örmek mümkün.”