‘Ülkenin sorunları Öcalan’ın üzerindeki tecritten bağımsız değil’ 2022-01-15 20:31:10 İSTANBUL - HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, “Sayın Öcalan üzerindeki tecritin bugün yaşanan baskılardan bağımsız değil, bu yüzden Kürt sorununda demokratik çözüm olmadığı sürece bu ülkede hiçbir sorun çözülmez” dedi. Demokratik Kurumlar Platformu, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin Halkların Demokratik Partisi (HDP) Avcılar İlçe binasında panel düzenledi. Panele, Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivistleri, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) üyeleri, HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, Marmara Tutuklu Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (MATUHAY-DER) Eşbaşkanı Esin Çelik, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Rezan Gezer ile birlikte çok sayıda tutuklu ailesi katıldı. Etkinliğin yapıldığın salona, “Cezaevlerinde Tutsaklar Üzerinde Hak İhlallerine Son” başlıklı pankart asıldı. SÜRGÜNLERE DAİR BİLGİ VERİLMİYOR Demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına yapılan saygı duruşuyla başlayan panelde ilk olarak avukat Rezan Gezer, konuştu. Gezer, tutsakların cezaevlerinde yaşadıkları baskı ve hak ihlallerine değindi. Silivri Cezaevi’nde yaşanan ihlalleri aktaran Gezer, tutsaklara koğuş değişikliği yapılacağı söylenerek baskı ve zor kullanılarak tüm tutsakların üç ayrı cezaevine sürgün edildiklerini ve hiçbir tutsağın da hangi cezaevine sürgün edildiğine dair bir bilgi edinemediklerini söyledi. Gezer, durumu protesto etmek ve moral toplamak isteyen tutsakların avlu içerisinde halay çektikleri ve şarkı söyledikleri için haklarında disiplin soruşturması başlatıldığını ve bazı tutsakların da infazlarını tehlikeye girdiğini kaydetti. Gezer konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Silivri’de bir diğer sıkıntı da koğuş içerisinde kameralar bulunmakta, hem tuvalet kapısı hem mutfak hem de salonu direk görmektedir. Bu kameraların çıkartılması için yapılan başvuruların ardından tehditlerde bulunuluyor.” GÖRÜŞ SAATLERİ DÜŞÜRÜLMÜŞ İdarenin tutsakların hijyen ürünlerini almalarına engel olduğunu vurgulayan Gezer, ayrıca fiyatların arttırıldığını da sözlerine ekledi. Tutsakların görüşe çıkmakta sorunlar yaşadığını dile getiren Gezer, pandemi koşulları nedeniyle açık görüşler yarım saate düşürüldüğünü belirtti. Gezer, ayrıca tutsakların cezaevi kimliklerini göstermemeleri nedeniyle görüş yasağı getirildiğini ve ailelerin cezaevinden yaka paça dışarı atıldığını ifade etit. Silivri 5 Nolu Kapalı Cezaevi’nde ise Murat Güntürk isimli hasta tutsağın açlık grevi eylemi sırasında kafasının sol kısmında uyuşmalar olduğunu ve revire çıktığını belirten Gezer, devamında, “Revirdeki doktorun dalga geçer gibi sadece ağrı kesici verip göndermesi sonucunda beyninde ağır bir hasara sebep olmuştur. Eylül 2021’de hastaneye sevk edilmiş ve beyin tümörü teşhisi konulmuştur ama hastane doktoruna göre ameliyata alınmasında çok geç kalınmış. Murat Güntürk bu gecikme nedeniyle hem idareyi hem de revir doktorunu şikayet etmiş” dedi. GÖRÜŞ YASAĞI Aynı cezaevinde felç geçiren bir hasta tutsağın durumuna değinen Gezer, hastaneye sevkinin yapılmadığını, idarenin de hiçbir yanıt vermediğini kaydetti. Cezaevinde görüşlere çıkmak için “terör kimlik taşıma kartı” şartının dayatıldığını sözlerine ekleyen Gezer, “Terör kimlik taşıma kartında şöyle ibareler var, ‘terör örgütü üyesi’ ya da ‘propaganda’ suçları yazan ve onları damgalayan bir kimlikten bahsediyoruz. Bu kimlikleri taşımak istemeyen mahpuslar için de hem telefon hem görüş yasağı hatta de avukat görüş yasağına kadar da gidebilecek baskılar oluşturmuşlardır gardiyanlar tarafından. Bazı mahpuslara fiziksel şiddet de uygulanmıştır” diye konuştu. HASTA TUTUKLULARIN DURUMU Edirne F Tipi Cezaevinde tutulan Eheddin Kanar’ın yürümekte zorlandığını belirten Gezer, 76 yaşındaki Ferzende Elgün isimli tutsağın da kalp damar tıkanıklığı yaşadığını, sinir hastalığı teşhisi konulduğunun bilgisini verdi. Aynı cezaevinde tutulan Abdullah Demir isimli tutsağın daha önce kaldığı cezaevinde işkence gördüğünü ve ağırlaştırılmış müebbet cezası olduğunu hatırlatarak Gezer, tutsağın böbreğinin olmadığını, kalp hastası olduğunu ve durumunun da oldukça kritik olduğunu sözlerine ifade etti. KELEPÇELİ MUAYENE Gebze Cezaevi’nde yaşanan ihlalleri paylaşan Gezer, şunları söyledi: “Vardiya ve sayımlar arttı, memurların hakaretvari söylemleri devam ediyor. Özge Özer’in beyin tümörü var, sık sık kriz geçiriyor, tahliye talebine ise hiçbir cevap yok. Hasta mahpuslara kelepçeli muayene dayatılıyor, kabul etmeyenlere soruşturma başlatılıyor, görüntülü arama hakkı konusunda da sıkıntılar yaşanıyor, adli mahpuslar için çok önceden sağlanan durum, politik mahkumlar için sağlanmıyor.” Eğitim birimi adı altında manevi rehberlik birimi oluşturulduğunun bilgisini paylaşan Gezer, tutsaklara hangi dine mensup olduklarına dair form doldurtulmak istendiğini, doldurmayan tutsaklar için de soruşturma başlatıldığını söyledi. TALEPLER DİKKATE ALINMIYOR Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne ilişkin de konuşan Gezer,  şu bilgileri paylaştı: “İnsan hakları konusunda kötü bir cezaevi, yönetim değişmiş ve daha kötü, hiç iletişim yok. Müdürle görüşemiyorlar, hiçbir talep kabul edilmiyor. Birçok kısıtlama getiriliyor, kıyafet, battaniye bulundurma, 7 kişiye bir leğen düşecek duruma getirilmiş. En büyük problem Jiyan Erdinç’tir, ayağında platin olan mahpus, alaturka tuvalet kullanamıyor ve koğuşunu da değiştirmişlerdi.” Ayağında platin olduğu için Jiyan’ın düz duramadığını belirten Gezer, yarım yatak kullanması gerektiğini, başvurularının da idare tarafıdan dikkate alınmadığını sözlerine ekledi. BAŞIMIZA BİRŞEY GELİRSE… Ardından söz alan İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ise, Iğdır Cezavi’nde çıplak aramayı kabul etmedikleri için tutsakların fiziki şiddete maruz bırakıldığını, üç gün yemek verilmediğini paylaştı. Gülüm, “Zaten bu tecrit, pandemi bahanesiyle daha da derinleştirildi. Gerçek bir koruma değil, bahaneyle tecridi daha da derinleştirdiler. Mahpus arkadaşa, ‘Sen daha intihar etmedin’ mi diyor, birçok cezaevinde benzer vakaların yaşanıyor olması tesadüf değil” dedi. Cezaevinde intihara sürüklenen Garibe Gezer ve Vedat Çem Erkmen örneklerini veren Gülüm, “Diğer mahpusların da, ‘Başımıza bir şey gelirse intihar ettiğimizi düşünmeyin’ açıklamalarından biliyoruz bunları, Leyla Güven’e de ölümle tehdit eden cümleler kullanıldı” diye konuştu. İNTİHAR DEĞİL CİNAYETTİR Tutsakların cezaevinde intihara sürüklenmesine ilişkin şu aktarımlarda bulunan Gülüm, “Cinayet vakalarının bir yöntem olarak kullanıldığının bir göstergesi. Garibe için soruşturma açıldı, tanıklık yapmak isteyen Deniz Tepeli reddedilince açlık grevine başladı, savcılık ‘kendi başına intihar etmiştir’ diyerek soruşturmayı kapattı. Oysaki işkenceye, cinsel saldırıya uğradığını biliyoruz, olay olmadan önce yaşadıklarını biliyorduk. Bütün bu işkenceye rağmen tek kişilik hücrede tutulması da zaten ‘intihar et’ demekti, üzerini de kapattılar. Vedat Erkmen’le birlikte olan ve olaya ilişkin diğer üç tutuklu hakkında da avukatların ve görüşlerin dinlenmesi uygulamasını getirdiler. Bu dinleme kararının gerekçesi belli ki bir şeylerin aktarılması esnasında görüşmeyi sonlandırma uygulamasıdır. İntihar gibi gözüken bir cinayet, bir insanı sürekli işkence altında tutuyorsanız her türlü yöntemi uyguluyorsanız bunun kendisi de ceza yasası açısından bir cinayettir.” İŞLENEN SUÇLAR SORUŞTURULMUYOR Bu duruma ilişkin hiçbir soruşturma açılmadığını da vurgulayan Gülüm,  şöyle devam etti: “Cezaevlerinde çok uzun süredir işlenen suçlara hiçbir soruşturma açılmıyor. Mahpusların yaptığı her şeye soruşturma açıyorlar, yırtık yatakları mahpuslar yırttı diye soruşturma açıyorlar. Her türlü bahaneden infaz yakıyorlar, bazen olmayanı da yazıyorlar, keyfi kararlar alıyorlar, ‘iyi halli değildir’ diyerek raporlar veriyorlar, şartlı ya da denetimli serbestlik hakları yakılıyor.” ‘ÖCALAN ÖZERİNDE UYGULANAN TECRİT İmralı Cezaevi’nde 23 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın durumuna dikkati çeken Gülüm, sözlerini şöyle sürdürdü: “İmralı’da Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecrit, 19 Aralık operasyonuyla tecridin ilk başladığı süreçtir. F Tipine geçiş için cezaevleri yapıldı, bir gece operasyonuyla insanları katleden, gazlarla yakarak F Tipi sürecine geçtiler, tecrit sistemi başladı. Daha sonra da İmralı’da daha da derinleşen avukat, aile görüşünün de yapılmadığı, ortak havalandırmada dahi kimsenin olmadığı tecrit sürecine geçildi.” Kürt sorununda yeniden savaş politikalarına dönülmesiyle cezaevlerindeki tecrit koşullarının arttırıldığını vurgulayan Gülüm, “Sayın Öcalan’la çok uzun zamandır avukat, aile başvurularına rağmen hiçbir şekilde görüşme de yapılmadı. Bu memlekette hukuk falan yok, işlerine geldiğinde görüşmeler yapılıyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve CPT kararlarına rağmen görüşmenin önü açılmıyor. Bunun nedeni Kürt sorunundaki savaş politikalarıdır, bu politikalar nedeniyle tecrit koşullarının süreceğinden eminiz.” İMRALI TECRİDİNDEN BAĞIMSIZ DEĞİL Hukukun ötesinde bir mesele tartışmak gerektiğinin altını çizen Gülüm, topluma da bunu anlatmak gerektiğini dile getirdi. Gülüm, şunları ifade etti: “Bugün yoksulsanız cezaevlerindeki baskıdan bağımsız olmadığını anlatabilmemiz gerekiyor. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit baskıların ve bunların hiçbirinden bağımsız değil. Kürt sorununda demokratik çözüm olmadığı sürece işçilerin emeği sermayenin cebine gittiğini anlatabilmemiz gerekiyor. Bunları konuşursak mücadeleyi büyütebiliriz.” TUTUKLULARIN SESİ OLALIM Daha sonra söz alan bir katılımcı ise 15 yıllık tutsaklığının ardından tahliye edildiğini, Tekirdağ Cezaevi’nde intihara sürüklenen Vedat Çem Erkmen’i tanıdığını, mücadele içerisinde yer almış hiçbir tutsağın intihar etmeyeceğini vurgulayarak, tutukluların sesini duyurmak için herkesin üzerine düşeni yapması gerektiği çağrısında bulundu. Soru-cevap bölümünün ardından panel sona erdi.