TMMOB İKK Sekreteri Hatun: Kayyım muhatabımız değil 2022-01-05 09:05:11 DİYARBAKIR - TMMOB Diyarbakır İKK Sekrereti Doğan Hatun, kendilerini hedef gösteren kayyımın muhatapları olmadığını belirterek, "Bizi itibarsızlaştırmaya çalışanlara izin vermeyiz. Çünkü bize bu itibarı onlar vermiyor" dedi.  Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB), 30 Aralık 2021’de adliye binası önünde yaptığı “Bu kent sahipsiz değildir” açıklamasıyla, rant amaçlı kaçak yapılaşmanın önünün açılmasına tepki gösterdi. TMMOB, kayyımlar başta olmak üzere diğer yetkili ve kurumlar hakkında ayrıca suç duyurusunda bulundu. TMMOB'un açıklamaları sonrası konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kayyımı Vali Münir Karaloğlu, “Diyarbakır'da valisi ile milletvekili ile ilçe belediye başkanlarıyla ihlasla, samimiyetle çalışan bir ekip var. İradenizi başkasına teslim etmişsiniz. Elinize tutuşturulan bildiriyi okuyorsunuz. Bu şehrin sahibi var” dedi. Kayyım Karaloğlu, TMMOB'u Kırklar Dağı'ndaki yapılaşmaya sessiz kalmakla suçladı. TMMOB, bunun üzerine Kırklar Dağı'na dair döneminde yaptıkları açıklamaları kamuoyuyla paylaştı ve bir kez daha kayyımların suç işlediklerini belirtti.    TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Doğan Hatun, kayyımın iddiaları ve kentteki kaçak yapılaşmaya dair Mezopotamya Ajansı'na (MA) konuştu.     4 KAYYIMA SUÇ DUYURUSU   Kentin son 5 yıldır kayyımlar tarafından yönetildiğine dikkati çeken Hatun, kayyımların halk iradesi ve belediye başkanları olmadığını vurguladı. Hatun, kayyımların icraatlarına işaret ederek, "Kayyum sistemi AKP'yle birlikte kendi yandaşlarının rant alanı oldu. Onları besleyecek bir yapı oldu. Türkiye’de AKP’nin kazandığı bütün belediyeler ya bir derneği ya da bir tarikatı zengin ediyor. Kentimizde son 5 yıldır herhangi bir kamu iradesi yok” dedi. Kaçak yapılar üzerinden kayyımlar hakkında yaptıkları suç duyurusunu hatırlatan Hatun, "Kaçak yapılar göz göre göre yapılıyor. Eskiden usulsüzlükleri gizli saklı yaparlardı. Bu durumlara ilişkin belediyelere resmi yazılar yazdık. Filan ada parselde kaçak yapılıyor şeklinde. Verdikleri cevaplarda yapıların kaçak olduğu ve ceza kesildiğini belirttiler. Ama eski haline getirme sorumluluğunu yerine getirmediler. Buna ilişkin de yazılarımız cevapsız bırakıldı. 4 belediye hakkında suç duyurusunda bulunduk. Sonrasında vali bizi hedef göstererek itibarsızlaştırma çalışması yürüttü. Biz kimseye iftira atmadık. Belgelerimizle ve raporlarımızla mahkemeye suç duyurusunda bulunduk” diye belirtti.    SEÇİLMİŞ DEĞİL ATANMIŞ MEMUR     Valinin suçlamalarına tepki gösteren Hatun, “Biz yarı resmi devlet kurumuyuz. Bilimi ve tekniği esas alarak kamusal bir çalışma yürütüyoruz. Kentte kaçak bir yapı varsa onu teşhir ederiz. Bizim muhatabımız mahkemedir. Valilikle bir ilişkimiz yok. Fakat bizi itibarsızlaştırmaya çalışanlara da izin vermeyiz. Çünkü bize bu itibarı onlar vermiyor" dedi. Kayyımın seçilmiş değil atanmış memur olduğunu vurgulayan Hatun, "Başkalarının çıkarına göre çalışan ve atanan bir kayyum. Yani sıfır irade. İrade olmadığınız bir yerde iradeli olan insanları eleştirmek büyük bir ironi. Geçtiğimiz günlerde 2 tane AKP’li vekili yanlarına almışlar sanki bu 2 milyonun iradesi! 4 tane kayyumu almış sanki bütün belediyelerin sahibiymiş gibi. Herkes yanındaymış gibi bize mesaj veriyor. Arka görsellerinde ise daha farklı bir mesaj var. Dozer ve kepçelerle halkın evini yıkıyor. Halk o gün valiye evlerinin karşılığında verilen 50 binle kiracı bile olunamayacağını söylemiş. Halkın sizi eleştirdiği kısımları niye basına vermiyorsunuz” diye sordu.   KENTSEL DÖNÜŞÜM VE ASİMİLASYON   Kayyımın kenti “güzelleştirme” adı altında kültürel soykırım yaptığını söyleyen Hatun, Fiskaya, Ben û Sen ile Kayapınar'da yapılan kentsel dönüşüme işaret etti. Hatun, "Bunlar toplumsal yapının dejenere edilmesi, yok edilmesi ve toplum gerçeklerinin ortadan kaldırma süreçleridir. Tek tip TOKİ’lerle insanların nefes alamayacağı beton binalar yapıyorlar. Kentsel dönüşüm yerlerinde oradaki halkı riskli görüyorlar ve riski alan ilan ediyorlar. Derdiniz orayı güzelleştirmek değil, bir tek derdiniz var oradaki halkı oradan kaldırıp çaresiz bırakmak. O toplumsal dokuyu yok etmek. Kentler üzerindeki asimilasyonun boyutu burada kendini gösteriyor” diye konuştu.    SUR’DAKİ YIKIM     Kentteki kurum yetkililerinin çatışmalı süreç ve sokağa çıkma yasaklarını fırsata çevirdiğini ve bunun üzerinden Sur’un tarihi dokusunu bozduklarına dikkati çeken Hatun, ilçedeki birçok tescilli yapının yıkıldığını ve haritadan silindiğini ifade etti. Hatun, "Dönemin bütün yetkilileri bu işe öncülük etti. Yıktıkları tarihi yerlerin yerine ise ne olduğunu tanımlayamadığımız yapılar yapıldı. Suriçi’nin güzelleşmesi nerede? Adeta cezaevi yapılaşması, F tipi insanların yaşamayacağı alanlar. Kim Diyarbakır’a geliyorsa cezaevi müjdesi veriyor. Burada tarih olarak bize sundukları da tabi ki cezaevleri olacak. Bir tane halk gidip o evlerde oturmuyor. Kendi yandaşlarına satıyorlar. Öğrendiğimiz kadarıyla birçok yapıyı dini vakıflara vermeye çalışıyorlar” diye kaydetti.    DEVLET BAHÇELİ ORMANI   Hatun, Kırklar Dağı’nda yapılması planlanan "Devlet Bahçeli Hatıra Ormanı"na işaret ederek, "Devlet Bahçeli benim bildiğim kadarıyla herhalde Diyarbakır’a hiç gelmeyen biri. Diyarbakır’ı sadece fotoğraflardan gören, hiçbir etki değeri, toplumsal tabanı olmayan ve kentte seveni olmayan biri. Onun adını taşıyan hatıra ormanı kabul edilmez. Gidin Osmaniye’deki bir ormana ya da Ankara’da Saray'ın bir odasına ismini verin. Ama bu toplumun değeri olan bir yere Devlet Bahçeli isminin verilmesine akıl tutulması deriz. Bu kente değer katan bir dünya yazarı, çizeri, tarihçi ve edebiyatçısı var. Seçin bir tanesini verin. Hatta Kırklar Dağı hatıra ormanı deyin. Bu şu demek oluyor; ‘Kürt halkı biz sizi yok etmeye çalışan bir zihniyetin temellerini buraya atacağız.’ Bunu kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘TARİH SİZİ YARGILAYACAK’   Diyarbakır’a her zaman ve her koşulda sahip çıkacaklarının altını çizen Hatun, şöyle devam etti: "Bu kentin Koruma Kurulu diye bir kurumu var. Ama neyi koruyor biz de bilmiyoruz. Bu toplumu nasıl bir bütünen tarihiyle, kültürüyle, doğasıyla talan ettiğinizin canlı şahidiyiz. Şuan canlı şahidiyiz ama miras olarak arkamızda bırakacağımız raporlar ve belgelerle de tarih sizi yargılayacak."   MA / Eylem Akdağ - Mehmet Güleş