TBB yöneticisi Bayram: Toplumsal barış için hatalarla yüzleşmeli 2021-12-20 09:01:04 ŞIRNAK - Türkiye’nin insan hakları karnesinin her geçen gün kötüye gittiğini belirten TBB Yönetim Kurulu üyesi Ali Bayram, “Türkiye için bir check up yaptık. Tüm hukuksuzluğa iktidar yol açıyor" dedi.  Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB), 5 Aralık’ta gerçekleşen 36’ncı Olağan Genel Kurulu’nda yeni başkan Erinç Sağkan seçildi. 348 delegenin oy kullandığı seçimde, Sağkan 182 delegenin oyunu alırken önceki başkan Metin Feyzioğlu ise 156 delegenin oyunu alarak seçimleri kaybetti. Sağkan’ın listesinden seçime giren Şırnak Barosu delegesi Ali Bayram, TBB Yönetim Kurulu’na seçilen isimler arasında yer aldı.      Ülkede hukuk, adalet ve özgürlükler konusunda yaşananlara dair Bayram, Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.    Türkiye Barolar Birliği, geçtiğimiz haftalarda düzenlediği kongreyle yeni yönetimini belirledi. Açıklamaları ve faaliyetleri nedeniyle eleştirilen ve iktidara yakınlığıyla gündeme gelen Metin Feyzioğlu, seçimleri kaybetti. Yargıya dair güvenin azaldığı böylesi bir dönemde TBB seçim sonuçlarını nasıl değerlendirmek gerekir?   Türkiye’de genel olarak kötü bir atmosfer var. Hak, hukuk ve özgürlükler noktasında çokça tartışma yaşanıyor. Bu kötü atmosfer de, bütün toplumu yakından ilgilendiriyor. Seçimlerden önceki başkan Metin Feyzioğlu’na karşı büyük bir muhaliflik söz konusuydu. Delegeler de yüksek bir sesle Feyzioğlu’na duydukları memnuniyetsizliği dile getirdi. Tüm bunlara rağmen muhalifler arasında bir birlik ve ittifak yoktu. Fakat seçimlere kısa bir süre kala olumlu bir rüzgar esti ve bütün muhalifler Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan etrafında birleşmeye başladı. Bu birlik ve ittifak sonucunda da barolar birliği seçimlerinde bir zafer elde edildi. Bizde bölge baroları olarak kendimizi yeni seçilen yönetimin bir parçası olarak görüyoruz. Her anlamda bir değişimin yaşanması mecburidir. Bu birlikle Türkiye ve bölge illerinde olumlu adımların atılmasını bekliyoruz.     Daha önceki durumdan farklı olarak TBB ile baroların ilişkisi nasıl olacak?      Türkiye’de hukuk, demokrasi ve barış sorunu var. Bu ülkede sesleri kısılmış ve sorunlarını dile getiremeyenlerin sesi olmayı hedefliyoruz. Yükümüzün çok ağır olduğunu biliyoruz.   Bu yeni yönetim sadece kendisini seçen barolarla değil Türkiye’deki bütün barolarla bir birlik kurmak ve birlikte hareket etmek üzerine kuruldu. Bütün baroların kendi adı, rengi ve kararlarıyla TBB içinde bir aidiyet edinmesini hedefliyoruz. Yeni bir güç olarak hem eski yönetimlerin eksikliklerini hem de Türkiye’nin sorunlarını çözmek istiyoruz. Türkiye’de büyük bir hukuk sorunu var. Aynı zamanda demokrasi, barış sorunu da var. Türkiye’nin ve bölge illerinin neresinde bir sorun varsa hemen onu tespit etmek ve çözüm yolunu bulmak istiyoruz. Bu sorunlar ancak baroların birliği ve katılımıyla çözülür. Karar alma sürecinde bütün barolar bu mekanizmaya katılmazsa bizler için bu bir sorundur. Yükümüzün çok ağır olduğunu biliyoruz. Sorunların çok fazla olduğunu ve özellikle medya üzerinde bir sansürün devreye konulduğunun farkındayız. Genel olarak Türkiye’de muhalif sesleri kısılmış. Bizlerde sesleri kısılmış ve sorunlarını dile getiremeyenlerin sesleri olmayı hedefliyoruz.    Türkiye'de, yargı ve hukuka olan güvenin neredeyse hiç kalmadığı bir süreci yaşıyoruz. Kadınlardan gençlere toplumun her kesiminde ciddi bir adalet talebi hatta çığlığı yükseliyor diyebiliriz. TBB, bu tablonun neresinde duruyor? Bu tablonun değişmesi noktasında ne gibi adımlar atılacak?   Var olan politikalardan memnuniyetsizlik Türkiye’nin bir gerçeğidir. Türkiye’de Anayasa Mahkemesi bir karar veriyor fakat yerel mahkemeler bu kararı tanımıyor ve uygulamıyor. Aynı şekilde örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)  Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve birçok farklı dosya için karar verdi ve o kararlar Türkiye aleyhinedir. Türkiye mahkemeleri, bu uluslararası kararları tanımıyor ve uygulamıyor. Türkiye, taraf olduğu uluslararası sözleşmeler nedeniyle bu kararları uygulamak zorundadır ancak bu gün o kararların uygulanmasının önünde bir bariyer var. Bu hukuksuzluğa iktidar yol açıyor. İktidar, uluslararası hukuku ve kararları tanımadığını ve ne istese yapabileceğini dile getiriyor. Fakat hukuk herkes için bağlayıcıdır.    Yine Türkiye’de kadın hakları, çocuk halkları ve toplumda bir sürü dezavantajlı grubun hakları çiğneniyor. Bu da bir memnuniyetsizlik ortamı oluşturuyor. TBB’nin bu memnuniyetsizliğe karşı halkın sesi olması gerekiyor. Halkın adalet ve hak taleplerini karşılaması gerekiyor. Bunun için komisyonları harekete geçireceğiz.     AİHM’nin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılması, yönünde aldığı kararlar var. Yine Avrupa Konseyi de, bu kararların uygulanması noktasında Türkiye'ye süre verdi. İktidarın ise, ‘kararlar bizi bağlamaz’ yönünde açıklaması oldu. Tüm bu sürece dair TBB'nin önceki yönetiminin sessiz kalması iktidardan yana bir tavır aldığı yönünde yorumlandı. Yeni yönetim nasıl bir yol izleyecek? Denetim mekanizması görevini yerine getirecek mi?   Eski yönetim, iktidarla hareket etmesinden dolayı çokça eleştiriliyordu. Seçimdeki temel konumuzda eski yönetimin eksiklikleriydi. ‘Sorunlar nelerdi, talepler nelerdi ve bugün bu sorunları nasıl giderebiliriz, talepleri nasıl karşılayabiliriz?’ diye tespitlerimizi yaptık. Sağlam bir çözüm reçetesiyle bunlara cevap olmak ve görevimizi en iyi şekilde yerine getirmek istiyoruz. Yeni TBB başkanımız açık ve öngörülüdür. Türkiye’de tüm yaşananları görüyor. Hangi problemin önemli ve acil çözülmesi gerektiğinin farkında. Türkiye için bir check up yaptık. Türkiye ve bölgeyi ilgilendiren sıcak sorunlar için komisyonlar oluşturacağız. Komisyonlarımız aktif etkili ve hızlı müdahale edecek. Örneğin; cezaevlerinde, sokaklarda, mahkemelerde nerede olursa olsun yaşanan insan hakları ihlallerine hızlıca müdahale edeceğiz. Türkiye halklarının karşısına olumlu ve güzel bir tablo ile çıkmak istiyoruz.    1990'lı yıllardan bugüne geldiğimizde bölgede yaşanan hak ihlallerine yönelik bir cezasızlık politikası söz konusu. ‘Faili meçhul’ cinayetlerden zırhlı araçların neden olduğu ölümlere, sokağa çıkma yasakları sürecinde yaşananlara kadar geniş bir yelpazeden söz etmek mümkün. TBB yönetimine bölgeden doğru katılan isimlerden birisiniz. Bu davalardaki durumu gündeme getirmek, bu süreçleri takip etmek anlamıyla bir girişiminiz olacak mı?     ‘Faili meçhul’ dosyalar üzerindeki sis perdesini kaldırmak bizler için bir borçtur. TBB içinde çok farklı sesler var. Bu farklı ses ve talepleri birleştirip, hak, hukuk ve özgürlükler üzerine bir ittifak oluşturacağız.   Cezasızlık politikası bir Türkiye gerçeğidir. ‘Faili meçhul’ cinayetler çok yaşandı ve failler hala bulunmadı. Bu durumdan barolarda nasibini aldı. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’de bu şekilde öldürüldü ve bu dosyada failler belirtilmemiş. Bu dosyada da sis perdesi var. Tahir Elçi hayatını ‘faili meçhul’ cinayetlerin aydınlatılmasına adamış biridir ve kendisi de yine böyle bir cinayetle öldürüldü. Bu uğurda hayatını kaybetti. Bu dosyaların üzerindeki sis perdesini kaldırmak bizler için bir borçtur. Bölgemizde özellikle 90’lı yıllarda hem köy boşaltmaları hem hukuk dışı çok şey yaşandı.    TBB olarak hiçbir baroyu tek ve hiçbir yurttaşı savunmasız bırakmayacağız. Birkaç ay önce Konya’da yaşanan ırkçı katliam sonrasında hayatını kaybeden 7 Kürt yurttaşın duruşması görüldü. TBB olarak müdahillik talebinde bulunduk. Fakat mahkeme olumlu bir cevap vermedi. Uzun yıllar sonra ilk defa TBB böyle bir davaya müdahillik talebinde bulundu. Bu başlangıçtır. Türkiye ve bölgede insan hakları ihlal edildiği zaman müdahil olacağız. TBB içinde çok farklı sesler var. Trabzon’dan Aydın'a, Siirt’ten Şırnak’a kadar bütün her yerden temsiliyet var. Farklı ses ve talepleri birleştirip, hak, hukuk ve özgürlükler üzerine bir ittifak oluşturacağız.     Failin devlet görevlilerinin olduğu suçlara dair birçok dönem çıkıp itiraflarda bulunan isimler oldu. Sedat Peker'den Mehmet Eymür'e kadar birçok isimden söz edebiliriz. Ancak tüm bu itiraflara ve belgelere rağmen herhangi bir soruşturma açılmadı. Bu neden kaynaklanıyor?     Türkiye’de birçok konu şeffaf ve açık bir şekilde işlemiyor. Türkiye’nin en büyük sorunu iktidarlar, devlet tarafından yapılanların açıklığa kavuşturulmasını istemiyor. Birçok olayın failleri tarafından yapılan çok sayıda itiraf var. ‘Faili meçhullerin’ akıbetleri açısından da birçok itiraf var. Sedat Peker, Mehmet Eymur adlı kişilerde itiraflarda bulundu. Hatta Şırnak Valisi de 1992 yılında yaşananlara dair çok sayıda itirafta bulundu. O süreçte Şırnak Barosu olarak suç duyurusunda bulunduk. Yaşananlar üzerindeki sis perdesinin kaldırılmasını talep ettik. Fakat o günden bu güne bir adım atılmış değil. Bu olayların sorulmasının önündeki bariyerleri, hukuk ilkelerini yürütebilirsek aşabiliriz. Özellikle bölgemizde yaşananlar o sis perdesinin altında kaldı. Çünkü o süreçte yaşananları aydınlatmak isteyen bir iktidar Türkiye’de yok. Türkiye’de iktidara gelenler karanlık olayları aydınlatmak için bir irade göstermek istemiyorlar.     Türkiye’nin kendi gerçekliğinden kaçmaması gerekiyor. Hakikat ve doğruluğu uygulayıp, o faillerden hesap sorulursa demokrasi olur. O zaman Türkiye’deki toplum birbiriyle barışır. Eğer Türkiye’de birileri imtiyaz sahibi ise ya da iktidar bu kişileri savunursa o zaman Türkiye’de hukuku uygulayamazsın. O zaman bütün halkın hak ve özgürlükleri tehdit altında olur.    Bölgedeki en önemli davalarından biri de Roboski Katliamı ancak yerel mahkemeler üzerinden bu katliamın üzeri örtülmek istendi, AİHM eksik evrakların belirtilen süre içerisinde teslim edilmediği gerekçesiyle davayı reddetti. Aileler ise, son olarak Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bir başvuru yaptı. Bu süreç nasıl işler? TBB olarak, bu süreci nasıl takip edeceksiniz?    Roboski Davası için daha önce süreç işletiliyordu fakat bazı evrakların eksikliği gerekçesiyle bariyere denk geldi. Daha sonra dosya AİHM’e gitti fakat iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesiyle dosya oradan da geri gönderildi. O günden bu güne olumlu bir adım atılmış değil. Bu dosyanın kapatılmaması gerekiyor. Çünkü insanlık suçu işlendi. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin her zaman soruşturulması gereken ve faillerin ortaya çıkarılması gereken bir dosyadır. Bu dosyanın yeniden açılması gerekiyor. Bunun için de bir irade gerekiyor. İnsanlık dışı bu durumu aydınlatmak isteyecek bir irade gerekiyor. İnsan hakları savunucuları, barolar ve hükümetin ortaklaşarak, bu dosyayı açıklığa kavuşturması gerekiyor.     Hem insan hakları örgütleri hem de baroların hazırladığı raporlar üzerinden baktığımızda cezaevlerinde ciddi hak ihlalleri söz konusu. Bu ihlaller görüşme hakkından sağlık ve yaşam hakkına kadar derinleşen ihlalleri barındırıyor. Cezaevlerindeki bu tablo neden kaynaklanıyor?      Türkiye’nin insan hakları karnesi her geçen gün kötüye gidiyor. Türkiye’nin uluslararası kamuoyundaki profili kötü. Mahkemeler, açık ve şeffaf bir şekilde yüzleşirse Türkiye’de hiçbir sorun kalmaz.   Türkiye’de hukuk atmosferinden bahsetmek mümkün değil. Cezaevlerinde insanlar hayatlarını kaybediyor ve onların tahliye edilmesi bile engelleniyor. İnsan hakları ayaklar altına alınıyor. Daha önce Şırnak Barosu olarak cezaevi incelemeleri sonucunda yaşanan hak ihlallerine ilişkin rapor yayınlamıştık. Fakat olumlu bir sonuç alınmadı. Soruşturmalar devam ediyor ama bu soruşturmalar zamanında sonuçlanmıyor. Sadece bu hafta 3 kişi hayatını kaybetti. Adli Tıp Kurumu (ATK) onların cezaevinde kalamayacağına dair rapor vermesine rağmen tahliye edilmiyorlar. Bu, Türkiye’nin kronik bir sorunudur. Türkiye genelinde kötün bir atmosfer var.    İnsan hakları savunucuları ve barolar, yaşananlara karşı kamuoyunda bir duyarlılık yaratmak istiyor ama iktidar tarafından görünmezden geliniyor. Hükümetin kendi hatalarından bir an önce geri adım atması ve gerçeği görmesi gerekiyor. Türkiye’de insan hakları karnesi her geçen gün kötüye gidiyor. Türkiye hakkında her yıl AİHM’de yüzlerce ihlal kararı çıkıyor. Bundan dolayı Türkiye uluslararası kamuoyunda kötü anılıyor. Bizler Türkiye’nin kendisiyle yüzleşmesini ve sorunların ülkede çözülmesini istiyoruz. Eğer Türkiye’deki mahkemeler, açık ve şeffaf bir şekilde yüzleşirse bu sorunlar dışarıya çıkmaz ve Türkiye’de hiçbir sorun kalmaz.   MA / Ömer Akın