Aykol: Öcalan’ın özgürlüğü herkesin özgürlüğüdür 2021-12-17 17:11:23   URFA - İmralı Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecride dikkat çeken gazeteci Hüseyin Aykol, “Öcalan’ın özgürlüğü herkesin özgürlüğüdür” dedi. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Urfa şubeleri, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında "Özgürlük hakkı, hasta mahpuslar ve tecrit" başlıklı panel düzenledi. Gazeteci Hüseyin Aykol, İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Nuray Çevirmen ile ÖHD Genel Sekreteri Rengin Ergül ve Urfa Tabip Odası üyesi Ferhat Demir’in konuşmacı olarak katıldığı panelde, moderatörlüğü İHD Urfa şubesi Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü Ahmet Ceylan yaptı. Panelin yapıldığı, Urfa Barosu hizmet binasında buluna Tahir Elçi Konferans Salonu’na, “Tedavi haktır engellenemez hasta mahpuslar serbest bırakılsın”, “Tecrit insanlık suçudur” pankartları asıldı. Urfa Emek ve Demokrasi Platformu birleşenlerinin temsilcilerinin yoğun katılım gösterdiği paneli, Şenyaşar ailesi, Urfa Barış Anneleri İnisiyatifi üyeleri, HDP Urfa İl ve ilçe örgütü temsilcilerinin yanı sıra onlarca insan hakları savunucusu dinledi. İHD Urfa Şubesi Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü Ahmet Ceylan, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkati çekerek ilk sözü ÖHD Genel Sekreteri Rengin Ergül’e verdi. “Cezaevlerinde yaşanan he hak ihlali ve umut hakkı” alanında aktarımlar yapan Ergül, “Umut hakkının ne olduğunu tanımlamak çok zor değil. Bir mahkum için bir gün tahliye olma ihtimalini yasal olarak güvence altına alınması. Türkiye ölünceye kadar hapis cezasının bir işkence olarak gören AİHS’ye taraf. Bunun için bu hakkı tutuklulara tanımak zorunda” diye konuştu. UMUT HAKKI Türkiye’de ölünceye kadar ağırlaştırılmış hapis cezasının PKK Lideri Abdullah Öcalan ile birlikte geldiğinin altını çizen Ergül, “Hukukun sıfır noktası bu, bu noktada sürekli Kürtlere ayrımcılık yapıldı. İnfazda yapılan düzenlemelerde Kürtler göz önünde bulundurularak yapılır. Kürtlere karşı bir düşman hukuku uygulanıyor. Türkiye’de ölünceye kadar hapis cezası yoktu 2002 yılına kadar bu böyleydi. Bir tahliye imkanı vardı. Sayın Abdullah Öcalan’ın yargılamalarından sonra AİHM ihlal kararları verdi. Türkiye’de idam cezası kalktı ama yerine ölünceye kadar hapis cezası getirildi. Devletin amacı iradeyi cezaevinden bir tabut ile çıkarmak. Cezalandırmanın temel amacı kişiyi yok etmek değil. Sayın Öcalan’ın şartlı tahliyesi engellensin diye düzenlemeler yapıldı. 2014 yılında AİHM, ölünceye kadar hapis cezasının, umut hakkının ihlali anlamına geldiğini belirterek Türkiye’yi mahkum etti” diye belirtti. AĞIRLAŞTIRILMIŞ HAPİS CEZASI Cezaevlerine siyasi görüşlerinden kaynaklı tutuklu kişilerin infazlarının “Pişmanlık” adı altında yakıldığını belirten Ergül, “Ağırlaştırılmış müebbet cezası tek kişilik hücrede gerçekleşiyor bu AİHM’ye aykırı.  2014 yılında bin 453 ağırlaştırılmış tutuklu vardı. 2014 yılından bu yana kaç ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası var, rakamlar bizimle paylaşılmıyor. AİHM Bakanlar Komitesi (BK) 2014 yılında ihlal kararı verdi ancak aradan geçen 7 yılda bu kararını takip etmedi. Biz insan hakları savunucuları AİHM Bakanlar Komitesine bir bildirimde bulunduk, bunun üzerine zahmet edip gündemlerine aldılar. Bunun üzerine Türkiye’ye ‘yasa değişikliği yapma, başka AB ülkelerini örnek alma’ önerisinde bulundu ve 2022 Ekim’e kadar süre verdi. Yaşanan hak ihlallerini ve Türkiye’nin atacağı adımları beraber takip etmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı. HASTA TUTUKLULAR Hasta tutukluların cezaevlerinde yaşadıkları hak ihlallerine dair söz alan İHD MYK üyesi ve Hapishane Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Çevirmen, cezaevlerinde hak ihlallerinin bir rutin hale dönüştüğünü belirtti. Tutukluların uzun bir süredir cezaevlerinde tecrit altında tutulduğunu vurgulayan Çevirmen, “Tevkifevlerinin 31 Kasım 2021 istatistiklerine göre hapishanelerde 294 bin 930 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Türkiye hapishanelerinde tespit edebildiğimiz kadarıyla 604’ü ağır olmak üzere bin 605 hasta mahpus bulunmaktadır. Elbette ki bu sayı hastaların çok az bir kısmına tekabül etmektedir. Hapishanelerde; yaşlı mahpuslar, ağır kalp ve kanser hastaları, çoklu kronik rahatsızlıkları bulunanlar, ağır psikolojik rahatsızlıkları olanlar ve yaşamını tek başına devam ettiremeyen yüzlerce hasta mahpusun ne tedavileri yapılabiliyor ne de infazları erteleniyor” diye belirtti. ‘ATK RAPORLARINA RAĞMEN BIRAKILMIYOR’ Çevirmen, 2020 yılı başından bugüne kadar 8’i infaz ertelemelerinden kısa bir süre sonra olmak üzere en az 62 hasta tutuklunun cezaevlerine yaşamını yitirdiğini dile getirerek, “Mahpuslar ATK raporlarına rağmen serbest bırakılmıyor. Mehmet Emin Özkan ve Aysel Tuğluk özelinde ağır hasta mahpuslar tüm başvurulara rağmen tahliye edilmeyerek yaşam hakları ihlal edilmektedir. Mart 2020’de Türkiye’de de pandemi olarak ilan edilen Covid-19 salgını nedeniyle hapishanelerde yeterli tedbirler alınamamış ve mahpuslar yaşamlarını yitirdi” ifadelerini kullandı. Hasta tutukluların hastaneye gitmek için maruz kaldıkları hak ihlallerine değinen Çevirmen, “Tutukluların birçok hakkı gasp ediliyor. Tutuklular hastaneye gitmek için bile haklarından vaz geçmek zorunda bırakılıyor. Tahliye olmalarının önünde en büyük engel ise ATK’ler. Birçok kurumdan cezaevinde kalamaz raporu alan tutuklulara ATK siyasi kararlar ile cezaevinde kalabilir raporu veriyor” diye konuştu. Çevirmen, devamında yaşamını yitiren hasta tutuklular Ramazan Beyazpirinç, Koçer Özdal, Ali Boçnak, Mustafa Kabakçıoğlu, Sabri Kaya, Mehmet Ali Çelebi’nin maruz kaldıkları yaşam hakkı ihlali ve hikayelerini aktardı. Çevirmen, sözlerini “Yaşanan hak ihlallerine karşı ortak bir mücadele hattı örmek zorundayız” diyerek sonlandırdı. AYKOL: AKLIM FİKRİM HEP CEZAEVLERİNDE Cezaevlerinde tutulan tutuklular ile sürekli iletişim halinde olduğunu belirten gazeteci Hüseyin Aykol da, “Yaklaşık 20 yıldır gazetelerde içerden sayfasını düzenliyorum. Cezaevlerinden gelen mektupları sayfamıza taşıyoruz. Mektuplarda yer alan hak ihlallerini İHD ve TİHV gibi hukuk kuruluşları ile haber ajansları ile paylaşıyorum. Dışarıda yaşıyor olabilirim ama aklım-fikrim hep cezaevlerinde” dedi. Ceza infaz kanunlarında yapılan değişikliklere değinen Aykol, “Hasta bir tutukluyu idam edemezsiniz, önce iyileştirir sonra idam edersiniz. Sürekli ceza kanunlarında bir iyileştirme yapıyoruz denilerek daha kötü hale getiriliyor. Tutuklular bilgi almasın diye yasa çıkarıldı ve gazetelerimiz cezaevlerine alınmamaya başlandı. Biz boyun eğmek istemiyoruz” diye konuştu. ‘ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ HALKIN ÖZGÜRLÜĞÜ’ Tecridin İmralı Cezaevi’nde başlayıp topluma yayıldığını ifade eden Aykol, “Sayın Öcalan ile başladı tecrit. Biz bunu solculara çok anlatamıyoruz. ‘Tek derdiniz Öcalan’ diyorlar. Asıl sorun bu değil, Öcalan bir simge. Öcalan ne kadar özgür olacaksa ancak o kadar özgür olacağımızı bilerek, cezaevlerine bakmamız gerekir. Öcalan özgürleşirse Kürt halkı, sol sosyalist güçler özgürleşecek. Öcalan’ın özgürlüğü herkesin özgürlüğüdür” ifadelerini kullandı. CEZAEVLERİ VE SAĞLIK “Cezaevlerinde sağlık hakkı ve etik” konusunda söz alan Urfa Tabip Odası üyesi Ferhat Demir ise, “Cezaevlerinde tutuklular sağlıksız koşullar ile mücadele ederken salgın eklendi. Bu cezaevlerinde kontrol edilemez bir durum oluşturdu. Hekimler ile tutuklular arasında ikili bir sadakat söz konusu. Kişiler arkadaşlarına anlatamadıkları şeyleri hekimlere anlatabiliyor. Ancak ATK’nin facia raporları bu güvenin önüne geçebiliyor. Tedavisi geciken tutuklular ölüme yakın tahliye ediliyor. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez” diye konuştu. ‘SAĞLIK BİR HAKTIR’ Sağlığa erişimde ayrımcılık olduğunun altını çizen Demir, devamında şunları söyledi: “Kürdistan illeri ile diğer iller arasında sağlığa erişimde bir ayrımcılık var. Özellikle siyasi tutukluların olduğu koğuşlarda kalanlar sağlığa erişimde ciddi sorunlar yaşıyor” dedi. AKT’nin “siyasi otoritenin” baskısı altında olan bir kurum olduğunu dile getiren Demir, “ATK birçok hastanenin verdiği raporları kabul etmiyor. Sağlık bir haktır. Sağlık üzerinden bir cezalandırma söz konusu. Siyasi tutukluların bırakılmaması buna bir örnek. Tıbbi etik ihlal durumlarında tabip odalarına başvuru yapılması önemlidir.” Panel, katılımcıların konuşmacılara yönelttikleri soru-cevaplar ile son buldu.