ÖHD Eş Genel Başkanı Şeker: Cezaevleri ölüm yerlerine dönüştü 2021-12-17 09:00:46 DİYARBAKIR - Hasta tutukluların yaşamını yitirmesinde ATK ve yargının sorumluluğunun bulunduğunu belirten ÖHD Eş Genel Başkanı Bünyamin Şeker, "Cezaevleri ölüm yerleri haline geldi. Tutuklu ailelerinin adalet çığlığına kulak verilmeli" dedi.  Tüm çağrı ve çabalara rağmen hasta tutukluların cansız bedenleri cezaevlerinden çıkmaya devam ediyor. İzmir Aliağa Şakran T Tipi Cezaevi'nde tutulan 56 yaşındaki Abdülrezzak Suyur ve Diyarbakır 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Halil Güneş, yaşamını yitiren son hasta tutuklular oldu. Cezaevinde felç geçirdikten sonra 2014 yılında tahliye edilen Salih Toğrul da önceki gün tedavi gördüğü Mersin’deki hastanede yaşamını yitirdi. Yaşanan ölümlere karşı başlatılan Adalet Nöbeti eylemleri iki kentte sürüyor. Özellikle hasta ve infazı tamamlanmalarına rağmen tahliyeleri engellenen tutuklular için ailelerin başlattığı eylemler, Diyarbakır'da 32, Van'da ise 9'uncu gününe girdi.    Hasta tutukluların tahliyesi için girişimlerde bulunan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Bünyamin Şeker, cezaevlerinde yaşanan ölümleri ve Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) bu durum karşısındaki tutumunu değerlendirdi.    ATK ÖLÜMLERE NEDEN OLUYOR   Hasta tutukluların yaşamını yitirmesinde ATK’nin almış olduğu siyasi kararların etkili olduğunu söyleyen Şeker, “Bugüne kadar ATK’nin bu tutumundan dolayı yüzlerce hasta tutsak hayatını kaybetti. Maalesef İnfaz Yasası’ndaki düzenlemeler ve ATK’nin tutumu değişmedikçe, devletin hasta tutukluları ‘toplum güvenliği’ gerekçesiyle tutmaya dair tavrı değişmedikçe bizler ölümlerle karşılaşmaya devam edeceğiz" diye kaydetti. Şeker, koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde hasta tutuklular başta olmak üzere tüm tutukların yaşadıkları hak ihlallerinde artış yaşandığına dikkati çekti.     DEVLETİN SORUMLULUĞU   Şeker, ihlallerle birlikte cezaevlerinde tabutların çıkmaya başladığını ve cezaevlerinin "ölüm yerleri" haline geldiğini söyledi. Şeker, “Bu gerçek bir tokat gibi yüzümüze vuruyor. Halil Güneş, ağır bir hasta olmasına rağmen 5 gündür bir hücrede karantinada tutularak hayatını kaybediyor. Güneş, hasta ve tedavi edilmesi gerekirken, cezaevleri görevlileri tarafından sürekli kontrol edilmesi gerekirken ve yanında refakatçi bulunması gerekirken hücrede tek başına tutuluyor. O karantina odalarının hasta tutuklular için ölüm yerleri olduğu gerçek bir durum. Hasta tutsakların tedavilerinin yapılmaması, kelepçeli muayene gibi birçok uygulama yaşanıyor. Bugün yaşanan ölümler, devletin sorumluluğunu net bir şekilde ortaya koyuyor" şeklinde konuştu.    SUÇUN ORTAKLARI   İnfaz Kanunu'nda yapılan düzenleme sonrası kurulan Cezaevi Gözlem Kurulları’yla birçok tutuklunun infazının yakıldığını anımsatan Şeker, kurulların verdiği kararları "keyfi" olarak nitelendirdi. 29 yıldır cezaevinde bulunan hasta tutukluların tahliye edilmemelerini bu duruma örnek gösteren Şeker, "Bu gözlem kurullarında karar verenler, cumhuriyet başsavcıları ve bunlarla birlikte İnfaz Hakimlikleri aslında bu suçun ortakları durumundadırlar" diye belirtti.     DÜŞMAN HUKUKU    İnfaz Hakimlikleri ve ATK’nin tutumlarını değiştirmesi gerektiğini vurgulayan Şeker, şunları söyledi: “Hasta tutukluların tedavilerinin sağlıklı bir şekilde yapılması gerekiyor. Tutuklulara karşı daha hassas ve daha özenli bir yaklaşım olması gerekiyor. Maalesef daha düzensiz ve yüzeysel yaklaşımlar söz konusu. Çünkü tutuklulara düşman hukuku uygulanıyor. Bu ülkede ‘çözüm’ sürecinde bile hasta tutuklular pazarlık konusu yapıldı. Ahlaki olmayan ve son derece devletin siyasal yaklaşımlarından kaynaklı bugün cezaevlerinde bulunan 604 ağır hasta tutukludan bahsediyoruz. 604 diyoruz ama bu sayı bin 500’den daha fazla. Her hasta cezaevinde daha fazla risk altında."   AİLELERİN ADALET ÇIĞLIĞI     Yaşanan ölümlerden herkesin payının olduğunu ifade eden Şeker, tutuklu yakınlarının sürdürdüğü Adalet Nöbeti’ne destek verilmesi çağrısı yaptı. Şeker, şöyle devam etti: "Yıllardır sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çekmek için üstün bir çaba içerisindeyiz. Ancak yeterli değil. Eğer bugün ölümler yaşanıyorsa demek ki hiçbirimiz görevimizi layığıyla yerine getirmemişiz. Bugün Adalet Nöbeti tutan ailelere destek olmak için, daha fazla ne yapabiliriz diye kendimize sormamız gerekiyor. Bir adaletsizlik girdabından bahsediyoruz. Uzun bir süredir adalet rafa kaldırılmış durumda. Bugün bu ailelerin çığlıkları, adaletin uygulanması gerektiği yönünde bir çağrıdır. Bu çağrılar haklı ve meşru çağrılardır. Bu çağrılara kulak verilmeli."   MA / Ergin Çağlar