DTK: Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamak herkesin görevi olmalı 2021-12-11 22:25:39   HABER MERKEZİ - DTK Sağlık Meclisi yaptığı açıklamada, “Tecridin kırılması ve Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamak barışa ve özgür bir yaşama inanan herkesin görevi olmalıdır” diye belirtildi.    Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Sağlık Meclisi, gündeme ilişkin yaptığı açıklamada, birçok konuya değindi. Mücadele çağrısında bulunan DTK, AKP-MHP iktidarının da kaybetmeye mahkum olduğu belirtildi.   DTK Sağlık Meclisi’nin yaptığı açıklamada şunlar belirtildi: “Hayat her yönüyle tüm dünya halkları için oldukça zorlaşmış bir durumda ve nefes alınamaz hale gelmiştir. Bunun temel nedeni ise tüm dünya genelinde egemen güçlerin kendi çıkarları uğruna halkları gözünü kırpmadan ölüm de dahil her türlü zorluğa sürüklemesidir. Özellikle sağlık alanında yaşanan kriz gittikçe derinleşmektedir. Covid 19 salgını ile gelinen noktada başarılı bir mücadele yürütülememiş salgının tüm faturası halklara kesilmiştir.   SADECE PARASI OLAN SAĞLIK HİZMETİ ALIYOR   Sosyoekonomik seviyesi aşağılarda olan toplumlar henüz yeterince aşıya ulaşamamıştır. Ve hastalık bu ülkelerde çok daha yaygınlaşmıştır. Hastalandığında ise doğru bir sağlık bakımı alamamaktadır. Türkiye ise bunu vatandaşlarına en ağır şekilde hissettiren ülkelerden biri olmuştur. AKP-MHP rejiminin yönetememe sorunu her alanda olduğu gibi sağlıkta da tıkanmış ve gelinen noktada artık iflas etmiştir. Sağlığın temel parametreleri olan ulaşılabilir, ücretsiz ve eşit olması tamamen ortadan kalkmıştır. Sadece parası olanın sağlık hizmeti aldığı bir duruma gelmiştir.   EKONOMİ DİBE VURMUŞ   Sağlığa dair en ufak bir politika üretemeyen devlet artık krizleri gizleyemez duruma gelmiştir. Özellikle ekonomisi artık dibe vuran devlet bunun sağlığa yansımalarını engelleyememiştir. Nitekim yüzlerce ilaç bulunamamakta ve sağlık hizmetine erişimde birçok sorun yaşanmaktadır. Yine birçok sağlık çalışanı bu koşullar altında yıpranmakta ve birçok sorun yaşanmaktadır. Uzun mesailer sonrası birçok sağlık çalışanı hem zihinsel hem de fiziksel hatta ölüme varan büyük travmalar yaşamaktadır. Sağlıkta şiddet vakasının yaşanmadığı bir gün neredeyse yoktur artık.   HALK İHTİYAÇLARINI KARŞILAYAMIYOR   Ekonomik olarak büyük bir çöküşün içine giren Türkiye artık halk temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmiştir. Yoksulluktan yaşanan ölümler ve intiharlar artık gizlenemez duruma gelmiştir. İşsizlik bu kadar yoğunken çalışanlar için de durum kölelikten beter hale gelmiştir. Devlet ve devlet ile aynı zihniyetteki patronlar karın tokluğuna insani olmayan şartlarda işçi çalıştırmaktadır. Sorunun temeline inmeye cesaret edemeyen devlet her zaman ki aklı ile bunu tüm dünya tarafından kendisine yapılan ekonomik bir saldırı olduğunu öne sürmektedir. Bunlar artık çürümüş söylemlerdir ve halklar nezdinde bir ciddiyeti yoktur.   KÜRT HALKINA UYGULANAN ZÜLÜM   Tüm sorunların asıl temeli devletin kendi halklarına ve özellikle de Kürt halkına uyguladığı sistematik zulümdür. Bu ekonomide de, sağlıkta da ve her alanda da çöküşün temel sebebidir. Nitekim devlet bütçesinden en büyük payı Kürt halkı ve onun örgütlü mücadele alanları ile yürüttüğü savaşta harcadığını kendisi de kabul etmektedir. Bu yüzden gerçek anlamda sağlıklı bir toplum için asıl mücadele alanı bu zulmü ortadan kaldırmak ve öncelikle yaşanılabilir bir ortam yaratmak olmalıdır. Asıl hedef AKP-MHP rejimi ve aynı temelde ilerleyen her zihniyet olmalıdır.   NEFES ŞANSI ZORLAŞIYOR   Yine doğa düşmanı bu rejimin yaptığı ve ekolojik dengeyi altüst eden diğer adımlarda halk sağlığını olumsuz etkileyen en önemli faktörlerdendir. Dere yataklarına yapılan HES’ler barajlar sonrası dereler taşmakta ve seller oluşmaktadır. Beraberinde getirdiği yıkımla beraber birçok hastalık ta ortaya çıkmaktadır. Rant için yakılan ormanlar da birçok canlı yaşamını yitirmekte ve temiz bir nefes alma şansı gittikçe zorlaşmaktadır.    Yine kadına olan düşmanlığını artık saklama gereği bile duymayan bu erkek egemen zihniyet yönetiminde hemen her gün birçok kadın fiziksel ve zihinsel saldırıya uğramakta ve yaşamını yitirmektedir. Bu saldırıların temelinde devletin taşıdığı zihniyet vardır. Bu cinayetler kişisel hırslarla yapılmamaktadır ve politiktir. Bu böyle görülmeli ve yine asıl mücadele bu zihniyete karşı olmalıdır.   KDP TÜRKİYE’Yİ CESARETLENDİRİYOR   Yine AKP-MHP rejimi Güney Kürdistan’da KDP işbirliği ile yürüttüğü kirli savaşı bu yönetememe krizini aşmak için son çare olarak görmektedir. Bu yüzden her türlü hukuksuzluğu işleyerek tümden bir imha yoluna gitmiştir. Birçok görselle kanıtlanan kimyasal silah kullanımına karşı tüm dünyanın sessizliği ise kabul edilemez. Kürt halkına karşı yürütülen bu kirli savaşa karşı bu denli bir sessizlik sadece Türkiye’yi cesaretlendirmekte ve daha ileri gitmesini sağlamaktadır. Bu da Kürt halkı ve Kürdistan coğrafyası üzerinde kirli pazarlıkların yürütüldüğünü göstermektedir. Bu durumdan kurtuluşun ve özgür bir yaşamın yegane koşulu ise ulusal birliği sağlamak ve öz gücümüzle hareket etmektir. Bu temelde KDP’nin Kürt halkının düşmanlarıyla yaptığı bu işbirliğini kınıyor ve ulusal çıkarlar doğrultusunda hareket etmeye davet ediyoruz.   Her zaman dediğimiz gibi Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü hem Türkiye hem de tüm Ortadoğu halklarının kurtuluşu için elzemdir. Tecridin kırılması ve Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamak barışa ve özgür bir yaşama inanan herkesin görevi olmalıdır. Tüm Türkiye halklarının kadınların, işçilerin, sağlık çalışanlarının, gençliğin, bütün demokratik kurumları, tüm örgütlü mücadele alanlarının temel hedefi AKP-MHP faşist zihniyeti olmalıdır. Bu temelde yürütülecek mücadeleyle AKP-MHP iktidarı kendisini dahi kurtaramayacaktır ve yıkılmaya mahkumdur.”