Adalet Nöbeti 8’inci gününde: Direnişe ses verin 2021-11-23 15:05:37   DİYARBAKIR - Tutuklu ailelerinin başlattığı Adalet Nöbeti 8’inci gününe girerken, ailelere dönük destek ziyaretleri de devam ediyor. Ziyarete gelenler, "direnişe verin verin" çağrısında bulundu.    Tutuklu aileleri, cezaevlerindeki hasta tutuklular ve infazlarını tamamlamalarına rağmen tahliyeleri engellenen tutukluların serbest bırakılması için Diyarbakır Barosu hizmet binasında başlattıkları “Adalet Nöbeti” 8’inci gününde.  Aileleri bugün de Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği’nin (MED-DER), Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Diyarbakır Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Derneği (TİHV) Diyarbakır Temsilcisi Murat Aba ve yazar Hamit Dilbahar ziyaret etti.    ‘TALEPLERİ TALEPLERİMİZDİR’   Ziyarette ilk olarak konuşan MED-DER Eşbaşkanı Rıfat Roni, kurum olarak nöbete destek vermek için burada bulunduklarını ve ailelerin taleplerinin insancıl ve vicdani talepler olduğunu belirtti. Roni, “10 yıldan bu yana bu yurtta cezaevlerinde kalan tutuklular insanlık dışı tutumlarla karşı karşıya. Bugün burada 355 cezaevi, 300 bine kadar çıkan tutuklu sayısı var. Bunlardan bin 604’ü hasta tutuklu, 605’i de ağır hasta. Bu hasta tutukluların cezaevinde kalmaması gerekiyor” dedi. Ailelerin taleplerinin insaniliğini yineleyen Roni, “Bu taleplerin toplumun vicdanını da hareketlendireceğine inanıyorum. Dernek olarak söylüyoruz ki ailelerin ve tutukluların talepleri taleplerimizdir” diye belirtti.    ‘DİRENİŞE SES VERİN’    Başlatılan nöbette mücadele edilen konuların toplumun çoğunu etkilediğini ifade eden yazar Hamit Dilbahar, “Tutukluların temel talepleri özgür bir Kürdistan, demokratik bir Türkiye içindir. Bu sebeple edebiyatçılar, yazarlar ve Kürtlerin mücadelelerine gönül vermiş herkesi desteğe çağırıyoruz. Tüm kurumların bu direnişe ses vermesi gerekiyor. Direnişiniz direnişimizdir. Bu direniş büyüyecek ve her yere saçılacaktır” şeklinde konuştu.    ‘ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ’   TİHV Diyarbakır Temsilcisi Murat Aba ise, cezaevlerine dönük hukuksuz uygulamalara dikkat çekerek, tutukluların burada yaşatılan uygulamalarla bir kez daha cezalandırılmaya çalışıldığını belirtti. Herhangi bir işkence iddiası olduğunda izlenmesi gereken hukuki ve tıbbi prosedürleri anlatan Birleşmiş Milletler (BM) tarafından önerilen bir klavuz olarak İstanbul Protokolü’nü hatırlatan Aba, şunları söyledi: “Tutukların hastaneye gitmesi başlı başına bir sıkıntı. Protokole göre tutuklu olsalar bile muayene edildiklerinde içeride serbest olmaları, içeride polis ve ya jandarmanın olmaması gerekiyor. Ancak biz de görüyoruz ki hastalar tedavi edildiklerinde ellerinde kelepçeler dahi çıkarılmıyor. Bu tek başına bile insan hakları ihlalidir. İşkencedir. Elimizden ne geliyorsa yapacağız. İstiyorlar ki ses çıkarmayan bir toplum olalım. Biz de sesimiz çıksın istiyoruz. Bu topluma sahip çıkmaktır. Biz de bu alanda diyoruz ki elimizden geleni yapacağız. Kimse bu zorbalıkla bir yerde kalamaz. Biz de yaşananları kaydetmek için buradayız. Geç olmadan umarım tutuklulara uygulanan hukuksuz bu tutumlar son bulur. Her daim size destek vermeye hazırız.”    TUTUKLU AİLELERİNE ÇAĞRI   Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Abdulselam Güler’in kardeşi İnci Güler de şunları söyledi: “Anneleri, kardeşleri eşleri olarak ziyaretlere gidiyoruz. Ama gittiğimiz ziyaretlerde diğer tutuklularla konuşmamız bile yasak. Her hangi bir şekilde konuştuğumuzda bize görüş yasakları veriliyor. Bu yapılan zulümdür. Biz de insanız. Kendileri için af yasaları yapıyorlar. Adaletleri kendilerine olsun. Her daim telefonlarımız çalındığında acaba kötü bir haber mi gelecek cezaevinden diye korkuyoruz. Gözyaşlarımızı annelerimizden saklamaya çalışıyoruz ki daha fazla üzülmesinler. Pandemiyi bahane ettiler. Açık görüş yapmadılar. Ancak bakıyoruz ki bir sürü tutuklu korona oldu. Başımızı yastığa koyduğumuzda uyuyamıyoruz. Ziyaretleriniz bize yalnız olmadığımızı gösteriyor. Ama bir sürü tutuklu ailesi var onları da buraya davet ediyoruz.”